1 nisan 2010'dan itibaren kendisiyle ilgili girilmiş 3 entry olmasından da anladığımız üzere pek bilinmeyen emre aydın şarkısı."bilinmeyen şarkılar daha güzeldir" önermesinin kanıtı adeta. sadece yirmi bir kelimeyle bir yığın duygu anlatan... en iyisi mi? belki de.
ayrı ayrı cümlelerde
iki ayrı kelimeyiz
iki ayrı uzak cadde
birbirinden habersiz
ayrı ayrı iki korkak tanık
iki ayrı sus payı
iki yalan gibiyiz
iki hiç kimse
iki ayrı trenle
uzaklaşan
gitgide
nefes alıp verdikçe
büyük türk düşünürü serdar ortaç'ı dinleyen insandır. ayrıca nerede saklandığını merak ettiğimdir. sorsak kimse dinlemez ama adam yıllardır silinmedi piyasadan. aksine hala uyak manyağı şarkılar yapıyor. gerçekten de aşk bu kızılötesi galiba.
aptalın teki olabilir.
iki lafı bir araya getiremiyor olabilir.
züppe olabilir.
yavşak olabilir.
ya da yakışıklılığa bakmayan birine rastlamış olabilir.
kurban bayramında kendinizi evin en karanlık, en dipteki odasına kapatmadığınız andır. önceden "kuju"larımız vardı. kujular evden çıkarken kendimi odaya kapatır, deli gibi ağlardım. bugün fark ediyorum; o kujular yok artık. ağlamıyorum da üstelik. büyüdük galiba. galiba.
ilaç kutularının alt kısmında bulunan folyoyu plastik olan kısımdan ayırma işlemidir.**
evet efendim bu dediğim hede benim çocukluğumun tek eğlencesiydi. evde tüketilen ilaçların kutuları asla atılmazdı. ben o folyoları plastik kısımdan ayırmaya çalışırken parça pinçik eder her tarafa dağıtırdım. annem bana çok kızardı ama yine de o ilaç kutularını elime tutuştururdu çünkü hiçbir zaman kutular elimdeyken eriştiğim uslu çocuk mertebesine erişemeyeceğimi biliyordu.
o yaşlarda bunu hangi mantıkla yapardım bilmiyorum ama eşek kadar oldum hala o kutular atılmaz. bana verilir, itinayla soyulur. hala bundan çok büyük keyif alıyorum.*
daha birkaç gün önce durağın yanındaki büfeden uykusuz'la penguen aldım ve otobüse bindim. uykusuz'u açtım okumaya başladım. yanıma biri gelip oturdu. elimdeki derginin arka sayfasını okumaya başladı. belli ki karikatür okumayı seviyor diye ses etmedim başta. ama artık yılmaz aslantürk ne çizdiyse arkaya çocuğun nefes alıp verişi değişti. korkumdan apar topar çantama tıktım dergiyi. sonra çocuk da utandı tabii.*
günün birinde biri çıkar karşınıza. o güne kadar sizin için kibariye'nin annesinden daha önemsizdir, tanımadığınız için. sonra öylesine bir an, küçük bir hareketiyle dikkatinizi çeker, tanımaya başlarsınız. yavaş yavaş aşık olduğunuzu hissedersiniz. sonra bir bakmışsınız elin oğlu her şeyiniz olmuş. bu işte. bu kadar aşk.
-şimdi ben her gün bi' paket sigara içiyordum. altı ay kaç gün oluyor? yüz seksen. çarp yediyle. bin iki yüz altmış lira.. ooh her türlü kardayız hacı.
alsancak'ta bir binanın* duvarında kocaman "ediz<3ilayda" yazıyor. bir de tarih var böyle xx.xx.2009 diye. ediz'le ilayda hala sevgili mi çok merak ediyorum sözlük.**
sevgilisinin koluna burnunu silen kız (10)
profil fotoğrafının altına şiir yazan kız (25)
ilk buluşmada hesabı ödemeye çalışan kız (15)
aşkım acıyor mu diyerek yumruk atan kız (4) *
bugün kaç kere dinlediğimi sayamadığım şarkı. kaç yıl geçmiş hala ilk kez dinliyormuş hissi veriyor. türk rock müziğinin yüz aklarından biridir bana göre. çok başka çok.
"çok yukarlarda biriymiş, beni aldı..."
bir keresinde çay bardağının altına yapışan çay tabağını düşürmeden tüm çayı içmiştim.
dilimi yuvarlayabiliyorum.
hiçbir şeyi unutmuyorum. 5 yıl önce olmuş bir şeyi noktası virgülüne anlatabilirim.
nokia snake oyununda ismimin ilk iki harfini yazmıştım.
bazen hiçbir şey yokken gece üçte dinç bir şekilde kalkabiliyorum.
bir de aşktan** ölsem de belli edemiyorum.*
2010-2011'in en iyi albümüdür. içinde hiç boş şarkı yoktur. ilk albümden sonra yükselen beklentileri fazlasıyla karşılamıştır.
ve ayrıca -albüme de adını veren- anlatılamayacak kadar güzel şarkı. benim için hep farklı kalacak. dinginliğini seviyorum bu şarkının. onlar nasıl notalar, onlar nasıl sözler, nasıl bir ses tonu... eğer bir şarkıyı vücutlaştırma imkanım olsa o bu şarkı olurdu. sonra elinde gitarıyla şarkı söyleyen adama aşık olurdum.
korkuyorum sözlük. çok korkuyorum hem de. neyden korkuyorum biliyor musun? alışmaktan... gerçekten hiçbir şeye alışmak istemiyorum. bu sözcüğü duymak istemiyorum. herhangi bir şeye alışma fikri gerçekten de korkunç değil mi? ve aslında asıl korkutucu olan bunu fark edememek. bir bebek görüyorum bazen. en ufak şeye şaşırıyor. yolda bir araba, bir kedi görüyor mesela, çığlık atıyor. şimdi biz yapar mıyız bunu? yapmayız elbet. çünkü alıştık bir şeylere. o arabalara alıştık, sokaktan geçen kedilere, hayatımıza girip çıkan insanlara alıştık. yaşamaya alıştım ben mesela. ölüme de... hayır bu iyi bir şey değil. ya da ben iyi değilim... korkuyorum sözlük.