Çevirenin notları:
Ted Hughes tarafından editlenmiş Sylvia Plath’ın toplu şiirlerinde Cerebus olarak geçen adı, çeviride Cerebus olarak bırakmayı tercih ettim. Cerebus, muhtemelen bir yazım hatası sonucu, Cerberus olarak yazılmamış olabilir. Cerberus ya da Türkçe bilinen şekilde Kerberos, Hades’in bekçisi üç başlı bir köpektir.
Kendi yorumlama tarzıma göre, “Fever 103°” şiirinin ana temasının saflık, saflık olgusunun eleştirisi, günah (ve bu çerçevede masturbasyon) olduğunu söyleyebilirim. Kerberos’un babafingosunu, erkek köpeklerin genellikle yaptığı gibi, üreme organını yalayarak temizlememesinin saflık bağlamında verilişi, şiirin ana temasının masturbasyonu günah sayan anlayışla bir hesaplama olduğunu öne sürebilirim.
“isadora’nın eşarpları” muhtemelen 1877-1927 yılları arasında yaşamış danscı Isadora Duncan’ın giyiminde demirbaş statüsünde bulunan rengâhenk eşarplara gönderme yapmaktadır.
First, are you our sort of a person?
Do you wear
A glass eye, false teeth or a crutch,
A brace or a hook,
Rubber breasts or a rubber crotch,
Stitches to show something's missing? No, no? Then
How can we give you a thing?
Stop crying.
Open your hand.
Empty? Empty. Here is a hand
To fill it and willing
To bring teacups and roll away headaches
And do whatever you tell it.
Will you marry it?
It is guaranteed
To thumb shut your eyes at the end
And dissolve of sorrow.
We make new stock from the salt.
I notice you are stark naked.
How about this suit –
Black and stiff, but not a bad fit.
Will you marry it?
It is waterproof, shatterproof, proof
Against fire and bombs through the roof.
Believe me, they'll bury you in it.
Now your head, excuse me, is empty.
I have the ticket for that.
Come here, sweetie, out of the closet.
Well, what do you think of that?
Naked as paper to start
But in twenty-five years she'll be silver,
In fifty, gold.
A living doll, everywhere you look.
It can sew, it can cook,
It can talk, talk, talk.
It works, there is nothing wrong with it.
You have a hole, it's a poultice.
You have an eye, it's an image.
My boy, it's your last resort.
Will you marry it, marry it, marry it.
_____________________________________________
Aday (Sylvia Plath)
Öncelikle, bizim türden biri misin?
Kullanır mısın
Camdan bir gözü, takma dişleri ya da bir koltuk değneğini,
Bir teli yahut bir kancayı,
Kauçuk memeleri ya da kauçuk bir kasığı,
Bir şeyin eksikliğini göstermek için bir ilmiği? Yok, yok mu? Öyleyse
Nasıl verebiliriz sana bir şeyi?
Kes ağlamayı.
Aç ellerini.
Boş mu? Boş. Burada işte dolduracağın
Bir el ve isteklidir
Çay fincanlarını getirmeye ve başağrıları düzlemeye
Ve ne söylersen yapmaya.
Evlenir misin bununla?
Garantilidir
Başparmakla kapatmaya gözlerini en nihayetinde
Ve hüzünden erimeye.
Yeni bir stok mal yapıyoruz tuzdan.
Fark ettim büsbütün çıplaksın.
Ne dersin bu takım elbiseye –
Siyah ve kaskatı, fakat kötü durmadı üstünde.
Evlenir misin bununla?
Suya dayanıklı, yıpranmaya dayanıklı, dayanıklı
Ateşe ve damı delen bombalara.
inan bana, defnederler seni bununla.
Sıra kafanda, kusura bakma, bomboş.
Fakat bunun çaresi bulunur bende.
Gel buraya, tatlım, çık dolaptan dışarı.
Peki, buna ne dersin?
Kağıt gibi yalın başlarken
Fakat yirmi-beş yılda bu kadın gümüş olur,
Ellide, altın.
Canlı bir oyuncak bebek, nereye baksan.
Dikiş dikebilir bu, yemek pişirebilir bu,
Konuşabilir bu, konuşabilir, konuşabilir.
Çalışabilir bu, bir hatası yoktur bunun.
Bir deliğin varsa, yara lapasıdır bu.
Gözün varsa, bir resimdir bu.
Oğlum, senin son çarendir bu.
Evlenmek istersen bununla, evlen bununla, evlen bununla.
My night sweats grease his breakfast plate.
The same placard of blue fog is wheeled into position
With the same trees and headstones.
Is that all he can come up with,
The rattler of keys?
I have been drugged and raped.
Seven hours knocked out of my right mind
Into a black sack
Where I relax, foetus or cat,
Lever of his wet dreams.
Something is gone.
My sleeping capsule, my red and blue zeppelin,
Drops me from a terrible altitude.
Carapace smashed,
I spread to the beaks of birds.
O little gimlets!
What holes this papery day is already full of!
He has been burning me with cigarettes,
Pretending I am a Negress with pink paws.
I am myself. That is not enough.
The fever trickles and stiffens in my hair.
My ribs show. What have I eaten?
Lies and smiles.
Surely the sky is not that colour,
Surely the grass should be rippling.
All day, gluing my church of burnt matchsticks,
I dream of someone else entirely.
And he, for this subversion,
Hurts me, he
With his armoury of fakery.
His high, cold masks of amnesia.
How did I get here?
Indeterminate criminal,
I die with variety-
Hung, starved, burned, hooked!
I imagine him
Impotent as distant thunder,
In whose shadow I have eaten my ghost ration.
I wish him dead or away.
That, it seems, is the impossibility,
That being free. What would the dark
Do without fevers to eat?
What would the light
Do without eyes to knife, what would he
Do, do, do without me?
________________________________________________
Gardiyan
içyağı terler gecem onun kahvaltı tabağına.
Mavi sisin aynı afişi dönerek alır yerini
Aynı ağaçlarla ve mezar taşlarıyla.
Anahtarların şıngırdatıcısının
Bütün becerebildiği bu mudur ki?
Uyuşturuldum ve iğfal edildim.
Yedi saat fırladı beynimin sağından
Dinlenebileceğim
Siyah bir çuvala, cenin ya da kedi,
Onun ıslak düşlerinin kaldıracı.
Bir şey yitti.
Uyku hapım, kırmızı ve mavi zeplinim,
Korkunç bir irtifadan salıverir beni.
Parçalanır kabuğum,
Dağılırım kuşların gagalarına.
Ah küçük matkaplar!
Şimdiden tümüyle delinmiş bu kağıtsı gün!
Yakıp durur beni sigaralarla,
Pembe pençeli zenci bir dişiyi taklit ederek.
Ben kendimim. Yeterli değil bu.
Hararetim damlar ve katılaşır saçımda.
Kaburgalarım görünür. Ne yemiştim ben?
Yalanlar ve gülüşler.
Gökyüzü bu renk değildir kesinlikle,
Çayır dalgalanırdı kesinlikle.
Bütün gün, yanmış kibritlerden kilisemi tutkallarken,
Büsbütün başka birini düşlerim.
Ve O, bu tahrip için,
Acı verir bana, hilebâzlığın
Zırhını kuşanarak.
Hafıza kaybının azametli, soğuk maskeleri.
Nasıl geldim buraya?
Belli belirsiz suçluyum,
Çeşit çeşit ölürüm –
Asılırım, açlıktan ölürüm, yakılırım, kancalara geçirilirim!
Cinsel iktidarsız tasavvur ederim Onu
Uzaktaki bir şimşek misali,
Ki hayalet tayınımı yemişimdir Onun gölgesinde.
Ölmesini ya da gitmesini isterim.
Bu, galiba, imkânsızlıktır,
Bu özgür olmaktır. Ne yapardı karanlık
Yeme heyecanı olmaksızın?
Ne yapardı ışık
Bıçaklayacak gözler olmaksızın, ne yapardı O
Bensiz, ne, ne?