efenim ilk gördüğümde turşu sandığım ilginç bir içecek. bildiğimiz beyaz şarabın içinde kobra bekletmek sureti ile yapılıyormuş bu zerzevat. neden bekletilir ne kadar süre bekletilir bilmem. çin de çok çeşitleri var ama bunun, uzunca bir kavanoz içerisinde baston gibi kaskatı kesilmiş yılanlar filan. ayrıca hayvanın yılan olması da şart değil. akrebinden tut adını bilemediğimiz bilumum börtüsnü böcüğünü şişeleyip şişeleyip millete kakaşlıyorlar adamlar. sokakları leş gibi bok kokan bi ülkeden ne bekleyeceksin gerçi. neyse fazla uzatmayalım resmini de verelim gözünüz gönlünüz açılsın;
sözlük yazarlarının, bluevelve gibi uzun, uzun olmasına karşın birkaç cümleden ibaret, uzun olduğu kadar anlamsız, tahrik edici, istisnasız editlenmesi gereken en az 1 hata barındıran ve bunla bağlantılı sonunda istisnasız en az bir edit içeren, yarısına kadar okuyup tarafsızsanız direk ''öf bu ne ya'' diyerekten eksiyi basacağınız* güzel entryler girmek için kullandığı rehberdir. rehberin ne kadar verimli olduğunu anlatmak için size tek bir şey söyleyeceğim siz de hemen kapacaksınız. bu entryi bu rehberden yararlanarak yazdım.
edit: imla hataları giderilmiştir. hatalar için özür dilerim mujx falan filan bla bla bla...
edit2: ulan o kadar kastım yine bile onunkinin yanında kaplumbağa pipisi gibi kaldı. bambaşkaymışsın bluevelve ben eşeklik ettim. ahahaha
yoğun istek üzerine gelen edit: lan olm adamın kendisi artıladı bunu siz hangi akla hizmet eksiliyosunuz aq. birazcık hazmedin lan bazı şeyleri. gidin bluevelve den ders alın hatta. sorun hatta ne oy verdin diye.
hay türbanlı kız kadar kafanıza...... demek istiyorum öncelikle.
geçenlerde karşılaştığım xx kromozomlu garip yaratık. hemen gittim yanına ''dedim sen napıyosun?''
''nefes alıyorum ağbi'' dedi. düşündüm ve hemen bunu sözlüğe aktarmaya karar verdim. android miydi neydi o kız hala anlamadım. açıklayabilecek birisi varsa özel mesaj lambamı yakmaktan çekinmesin.
bir yazarı yanlış anlaşılmalar silsilesi sonucunda uçurma durumu. neyse ki geri alınabiliyor. insanlık hali diyoruz ve büyük türk düşünürü semerkandlı tonyukuk un güzel sözü ile entryi kapatıyoruz;
''olur böyle vakalar ulu moderasyon kakalar.''
samimi not: ahahaha ilk defa böyle bir şey gördüm lan. elinize kolunuza sahip çıkın lütfen sayın moderatörler.
aczim hem acz hem fakir,
kim demiş ki ona hakir,
banyoda yere düşmüş hacı şakir.
basma demedim mi sana acz?
kaydı ayağın vurdun kafanı,
kaldı sözlüğün ebesi sensiz bakir.
kıydılar mı aczime?
demedim mi sana acz?
acımaz uçururlar diye.
vay gönül yandı gönül...
veletlik yerine uzun uzun bir şeyler kasardım kimsenin şüphesi olmasın bu konuda. ama tüm denemelerimde karakter sınırlamasına çarpıp çarpıp geri döndüm, ben de veletlik dönemi kelimesini uygun gördüm. kimse üstüne alınmaz herhalde. yabancı mıyız yahu? çak bi beşlik hehe.
tanımını yapmaya çalışalım, içinden geçince birey sıfatı alınan kapının daha eşiğinde brezilya dizilerindekinden beter entrikalar çeviren, en esaslı motorların yemediği haltları yiyen kızlar. bana göre bu böyle. biraz geri çekilelim bi de öyle tanım yapmayı deneyelim bakalım: az önce kapı demiştim ya. işte o kapıyı kimileri hafiften ışık sızacak şekilde aralayıp geçer, kimisi ardına kadar açıp geçer. işte bu hanımkızlar o kapıyı yıkıp geçenler. yok arkadaş olmuyor benim kafamda başka bi tanımlaması yok bu gençlerin. kendi objektiviteme sokayım emi(var mı ki öyle bi şey bende ondan da emin değilim). ama haklarında hangi tanımlama uygun olursa olsun bu kızlar için kaçınılmaz tek bir son var o da 18lerine varmadan kız sıfatını yitirecekleri gerçeği.
not: ayrıca başlıkta ''tarzında'' yerine ''havalarında'' kelimesini kullanmayı istemiştim yine karakter sınırlamasına tosladık.
badilerinin nicklerini gün boyu sol frame den düşürmeyen, bu işi adeta bir ibadet sayan, kutsal bilen sevgi yumakları. uzaktan iğrenç görünse de kişiler arasındaki samimiyetin derecesi bilinemediğinden yargılamak bize düşmez bu insanları. ama keşke bir iki gün arayla yapsalar bu işi. her gün her gün olmaz ki canım.
binbir cambazlıkla alınan büyüme mantarlarının, suratlı güllerin yardımı ile büyütülen, aslan gibi olan üstüne bir de alev topları saçabilen canım mario' nun, kıçıkırık bir ayaklı mantar veyahutta başka bir ucube tarafından ısırılması sonucunda çük gibi kalmasının akabinde bedende hakim olan hüzün ve telaş. herkes bilemez bu duyguyu. ancak yaz tatilinde sabah 9 da atari başına oturup akşam baba eve gelene kadar mario oynayan neslin tanıdık olduğu bir duygudur. artık mario ne alev topları saçabilir ne de yüksekteki tuğlaları parçalayabilir. aslında bu kadar da ajite edilecek bir şey değildi bu. hatta o günlerde ''aman annem duymasın tedirginliği'' içerisinde sağa sola bakıldıktan sonra atılan okkalı bir ''hasikttir'' nidasından öteye gitmezdi etkisi. nedense fena halde küçük emraha bağladım yazıyı allah allah. yaşlanıyorum galiba...
memleketimden insan manzaraları nın önemli alt başlıklarından birisini teşkil eden ademoğlu. oksijensiz ortamda yaşayabilen üst insan. ben bu adamın evrimsel süreçte sigara dumanı ile solunum yapabilecek adaptasyonu sağladığını düşünüyorum. lakin çevresindeki insanları da kendisi gibi sanması gülünç bir durum ortaya çıkartıyor(çok da yadırgamamak lazım hani). bilinci kapalı bir yaralıyla karşılaşması durumunda ne yapacağını çok merak ediyorum ayrca. herhalde sigaradan ritmik bir şekilde ''fırt çekip'' dumanı yaralının ağzına üflerdi.
başlığın tamamı: morganize isler icin entry girmezse olecek hastalıgı
zenci nicki icin entry girmezse olecek hastaligindan sonra peydah olan çağımızın yeni vebası. soldan inmiyor adamın nicki. ne nick varmış arkadaş indiremedik bi türlü hehe. o değil de şimdi aklıma geldi ben de girmedim lan bu başlığa entry. hasiktir hemen koşayım da ilk sayfalardan bi yer kapayım. 1 2 aya kalmaz 20 sayfa olur bu gidişle o başlık. şş birader o sıra benim, tuvalete kadar gittiydim iki dakkalığına şş aloo kime diyorum lan...
''reklamlardan kaldırdığı para'' 2 günlük yazarlar da sanki adam reklamlardan milyon dolar kazandı zannedecek. hehe halbuki uludağ sözlüğün reklam aldığı günler bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az sayıda.
başlığı gördüğünüzde ''öhh ne skik başlık lan bu'' dediniz, duydum çakallar sizi. ama başbakanın yürümesini göz önüne getirin, bu ihtimalin çok yüksek olduğuna siz de inanacaksınız. o yaylanmaya hangi boyun dayanır kardeşim. nasıl bir boyun yapısı var bu adamın. her adımda kafa 5 cm aşağı 5 cm yukarı gidip geliyor.
''yaftalamadan düşünen'' cemaat yayın organlarının ilginç güdüsü. adamlar kurban bayramı arefesinde ispanya daki boğa güreşlerini ve boğalara yapılan zulümü işliyor topluca mına koyim. nasıl bir telaştır bu böyle, bir paranoya söz konusu ama çözemedim nedenini.
kapat butonunu yalama edene kadar kullanan bir uuserım şahsen. hani boy boy karı kız fotoları beliriyor ya ara sıra o yüzden refleks oldu bu bende artık. rezil olmak var etrafa, sakıncalı durumlar bunlar aman diyim.
bu adsense denen mereti kapatırken ani hareketlerin doğasından gelen hata olaylarının, el sürçmelerinin sonucunda aralarında abuk subuk ortamların da bulunduğu sitelere yelken açıyorum zaman zaman. ''bunun için mi üzülüyosun lan dangalak kapat gitsin 2 dakkada'' diyeceksiniz. ama durum öyle değil sayın seyirciler. akıyorsa yaşlar gözümden Vardır elbet bir sebebi diyor ve asıl meseleye giriyorum.
bu zall denen adamı hiç sevmiyorum işin aslı. isimden kaybediyor bir kere benim için. ilkokulda nüfus memurlarının dürzülüklerinden ötürü okula geç yazılan izbandotlar olur ya hani. bana onlardan birini ve onunla ilgili hiç hoş olmayan anılarımı hatırlatır ismail ismi.(kim bilir nerelerdedir o herif şimdi? hangi gece klübünün kapısında tinerci tartaklıyodur ayı? vurduğun yer hala ağrıyor ulan şerefsiz duy sesimi)
ayrıca sözlükte art arda 2 gün online olduğunu görsem intihar edecem lan. ne kasıntı adammışsın sen. elim titriyor bak sinirden yazamıyorum şu an. ne bi mesajlaşmışlığımız var adamla ne de bi muhattabiyetimiz. gerçi bi keresinde ''bkz: çaylaksınız'' şeklinde bi mesaj almıştım kendisinden. te o zamandan anlamıştım böylesine ''artis'' bir elemanla karşı karşıya olduğumuzu. velhasılı kelam böyle kıl bir adamın cebine 1 kuruş geçsin istemem ben arkadaş. o yüzden de adsense i kapatmaya kalkarken yanlışlıkla reklama tıklayınca içimi bi keder bulutu kaplar. bilirim benim tıkımla bu adamın cebine para gittiğini. haram olsun lan. tık hakkımı helal etmiyorum boğazında kalsın inşallah.
peşin edit: sondan 2. cümledeki lan kelimesini ortaya söyledim kimse üstüne alınmasın.
aslında kalıp olarak böyle bir kelime yoktu türkçede.. birkaç dakika öncesine kadar. tanımlamasını yapmam da şu an için imkansız haliyle. çok üstün zekalı insanlar, kafalarda oluşan allahlı nedir ne değildir, kimlere allahlı denir sorularını bir nebze olsun giderebilir belki. ama benim götüm ee pardon beynim bu kadar geniş bir kapasiteye sahip değil ne yazık ki. o yüzden bitiriyorum bu entryi. ya da bitirmiyorum. isyan ediyorum lan hatta. ne bitirmesi!? demagoji yaratmak uğruna kalitesizleşmeye isyan ediyorum. nedir lan allahlı? nerenden sıçtın bunu afedersin?
başbakanın kabanının sıfatı. protokol bakımından başbakandan daha üst bir seviyede olduğu kesin. adam kendini sırtında taşıttırıyor başbakana hacı var mı ötesi? keh keh keh...