nefret edecek zamanım yok-
çünkü
mezar engeller beni-
ve hayat öylesine
büyük değil
sona erdirmek için -düşmanlığı-
ne de aşık olmaya zamanım var-
ama değil mi ki
uğraş gerek insanlara-
ben diyorum ki:
aşkın küçük tuzağı
fazlasıyla büyük bana-
yanlış olduğunu düşündüğüm iddia.
şimdi sana ''4 değil 4 buçuk değil tamı tamına 5 saatlik uyku insana yetiyor'' adlı anımı anlatayım.
üniversitede iken kpss sınavına girmiştim. sonrası her şey istediğim gibi oldu. bi hastaneye atandım ve aynı zamanda fakültede derslerimi kaçırmak istemediğimden beni gece mesaisine aldılar. her şey toz pembe pederden para dilenmek yok, eve gitmeden iki midye yesem sabaha çıkar mıyım derdi yok. ilk defa hayatına adam akıllı yön vermişsin ve bunun sende yarattığı embesil öz güven pik yapmış durumda. velhasıl sabah okul dersler, akşam iş yeri işler. tempo yoğun ama inanın hiç hissetmiyorum her şey öyle akıp gidiyor ki nerdeyse uyumuyorum. ve cidden hiç de etkilenmiyorum. yaklaşık 6 ay ev, iş yeri ve okul arasında mekik dokudum. ortalama günlük 5 saat uyuyorum. 6 ayın sonunda zihnim hala kendi havasında ve mutluydu. evet eğer insan isterse her şeyi yapabilir, her duruma ayak uydurabilir düşüncesindeyim. ama inanın beden çok yıpranıyor. ve ani bir yıpranış değil bu. yavaş, sinsi ve kronik. olayın farkına vardığınızda gidenleri artık geri getiremiyorsunuz. anlayacağınız benden de sağlık açısından bi kaç şey uçup gidiverdi. diyeceğim o ki sevgili kardeşim hayatın toz pembe yahut boktan olsun, efendi ya da serseri ol, çok çalış ya da hiç çalışma ama taşaklarını yaya yaya 8 saatini güzelce uyu.
vatana hizmet yahut ihanet değildir.
bir partiye oy vermek bunun göstergesi değildir. hele hele vatan sadece ihanet veya hizmet edilen bir şey değildir. sahi vatan neydi?
aman neyse neydi. önemli olan şu anda tükenmekte olan sikimsonik hayatlarımız.
ben bu işi üniversitede hallettim. olay çok basit. geceleri uyumuyorum, uykumu sadece geceye hapsetmiyorum. şimdi de geceleri çalıştığımdan inanın sizin için şafak vaktinin verdiği uyumalıyım modu neyse benim için ikindi vakti de o.
kendini de hiçbir zaman varlık olarak görme.
(bkz: muhyiddin ibnü'l arabi hazretlerinin nasihatları)
devlet dairemizde vazgeçilmezlerimiz arasında olup, özellikle gece çalışanlarında ciddi etkiler gösteren kitaptır kendileri.
an itibarı ile nermine memedovanın evlerinin önü yonca şarkısı eşliğinde, hayatın kahrı çekilmez şiarıyla gerçekleşen durumdur. son dakikalarında ezanın okuması ise düşüncelere gark etmiştir beni.
maşallah ağrı dağımız çok büyük, erciyes de biraz patlasa da o da gelişse, tl miz de önlisans okuyor zaten bla bla. kişisel kanaatim ülkenin gelişmesi diye bir şey yoktur. önemli olan insanların gelişmesi.
inanmayabilirsiniz ama küçükken köprülerden geçmeye korkardım. öyle boğaziçi köprüsü pendik köprüsü aklınıza gelmesin. anadolunun bir köyündeki küçük köprücükler. suya dalar geçerdim valla, köprüden geçmektense. bu davranışımın nedenini öğrenebilsem başım göğe erer. ama nerde.
tarafımca sabahın dördünde fark edilip pek iplemediğim dururmdur. eskiden olsa feryat figan koparırdım. gelecekte olsa hüzünlenirdim. ama şimdi hiç sırası değil.
24 saatlik vardiyayla çalışmak. aslında iki seçenek var benim için. uyanıksam çalışıyorumdur. çalışmıyorsam uyuyorumdur. hem çalışmayıp hem uyumamak mı? şimdilik sadece hayallerimi süslüyor.
yıllar yıllar önce avcılarda boy göstermiş tiki düşünürdür. hayat felsefemi bulamaç haline getirmiş, istanbula ve tütüne adaptasyonumu hızlandırmıştır.