ne dediysem bir bir hepsi çıktılar
üzerimden güldü geçti martılar
bu aşk böyle yürümez sandım, içime kapandım
soğudum, soğudum, soğudum, ısıttı şarkılar
oldum olası sevmez kalbim matemi
hiç gerek yok suç sende mi, bende mi
bu aşk böyle yürümez sandım, içime kapandım
sevmenin adaleti yokmuş anladım
gelme istemezsen
yorgun düştüm, yüreğim sana kırgın
inandır, bu son olmayacaksa
gelme istemem.
ne dediysem bir bir hepsi çıktılar
üzerimden güldü geçti martılar
bu aşk böyle yürümez sandım, içime kapandım
soğudum, soğudum, soğudum, ısıttı şarkılar
oldum olası sevmez kalbim matemi
hiç gerek yok suç sende mi, bende mi
gözlerinden güneş çaldım, hep sana uyandım
sevmenin asaleti buymuş anladım
gelme istemezsen
yorgun düştüm, yüreğim sana kırgın
inandır, bu son olmayacaksa
gelme istemem.
etraftaki insanların davranışlarından ve görülen şeylerden tiksinmenin sonucudur bazen. hiçbir şey yiyemez hale gelir insan, o çok sevilen çikolatanın bile tadı değişmiştir. ne kadar mide bulantısı yaşasa da bi türlü kusamaz. kusmak, içindekileri döküp rahatlamak bile yasaktır sanki. daha çok şey gördükçe, duydukça mide bulantılarına baş dönmesi de eklenir. düşündükçe daha çok batarsın, sanki kusamadığın şeylerin içinde boğulacak gibi hissedersin kendini. doktora gitmek, ilaçlar kullanmak hiçbir fayda etmez. elinden gelen tek şey endoskopiye girerken gözünden düşen tek bi gözyaşı olur. narkoz etki ettikçe daha mutlu hissedersin kendini. "keşke bi daha hiç uyanmasam" diye içinden geçirirken dökülür o gözyaşı da... birkaç saat sonra etkisi geçer tabi ki narkozun. intihar edenlerin psikolojilerini ve aslında ne kadar güçlü olduklarını giderek daha iyi anlarsın. ama o gücü kendinde bi türlü bulamazsın...
sonuç mu? 1 haftada 5 kilo vermekten daha fazlası değildir...
temizlik ve sağlık ürünleri üreten (pg ve unilever gibi) büyük ingiliz firmasıdır. yüksek kar marjıyla çalışırlar ve çalışanlarına oldukça yüksek maaş verirler. ayrıca stajyerlerinden de sanki işe alıyorlarmış gibi bir ton belge istedikleri için bir haftadır bela okumaktayım kendilerine.
(bkz: gaviscon)
i used to try
to set aside
some time for being lonely
so many times
i prayed to find
someone like you to hold me
all i know is that when i think of you
i'm not alone
i just simply close my eyes
and sing my song
and i am home
loving where i belong
do you believe in loneliness
i do now
that's where i found you and i'll never let you go
when all i knew was loneliness
there you were
with you around
who's lonely now
i feared the night
but now it's mine
cause something's out there for me
let's take our time
i'm satisfied
with having you to own me
all i know is that when i think of you i'm not alone
i just simply close my eyes
and sing my song
and i am home
loving where i belong
do you believe in loneliness
i do now
that's where i found you and i'll never let you go
when all i knew was loneliness
there you were
with you around
who's lonely now
pulp fiction filminin soundtrackinde yer alan, maria mckee tarafından seslendirilmiş güzel şarkı.
my heart is empty
your eyes are dark
once we were hungry,
now we are full.
these chains that bind us
can't beat these chains.
if love is shelter,
i'm gonna walk in the rain.
you were my angel
now, you are real
so like a stranger
colder than steel
the morning after,
you know what you bring.
if love is a red dress,
well, hang me in rags.
away
there goes the fairy tale.
lord, ain't it a shame?
in all this comfort,
i can't take the strain
if we played even,
i'd be your queen.
but someone was cheatin'
and it wasn't me
i've laid it on the table
you had something back.
if love is aces,
give me the jack
makina ve endüstri mühendislerinin yapmasının zorunlu olduğu stajlardan biri olup temel teknik resim çizimlerini, ölçme tekniklerini, torna, freze, matkap, cnc gibi makinaları ve bu makinalar üzerinde yapılabilecek uygulamaları öğretmeyi amaçlar. genelde makinalar üzerinde öğrencilerin çalışmasına izin verilmediği için pek bir şey öğrenilmeden bitirilen stajdır.
(bkz: torna)
(bkz: freze)
(bkz: cnc)
uzun yanlışlarla battı gemiler
geçtikleri her yerde
içindekiler
toy rüzgarlarda
yelken açan düşlerimiz
uğradığımız adalarda dağıldı
geçtiğimiz gemilerde kaldı çarpılmış yüreklerimiz
boşlukta el sallayan biri var hala
bizim varamadığımız uzaklıklara
ne kulaklarımızda siren sesleri
ne kadırga serenlerinin
yol açtığı birkaç tuzlu resim
içimiz bir ada kuraklığı
sualtı batıklarıyız gündemin
en fazla neyi bilebiliriz şimdi
bulmacalarda geçen gemici deyimlerinden başka
hangi rakıya vursak kendimizi
dalgaların kat yeri
mazisinden yeni bir insan çekip çıkaramayanlar için
eksilerek kazanılan deneyim
örgütlü rastlantılarda her şey sessizliğe güvendi
oysa eski fenerler eski gemiler içindi
paslandı ay ışığında gümüş eyerli tekneler
uykuları çevik tutan deniz rüzgarları dağıldı
şimdi her şeyi çıplak görmenin acı veren aydınlığı
umudun yeni ve altın anlamı
kime derler sana derler
benim sevgilim
bir içim su, fidan boylu
bir tanem güzelim benim
gece gibi gündüz gibi
gelsen bana sen
burda kalsan, hayat versen
sen hep aman benim olsan
sen bil ki benim güzelim
sevgim, aşkım delice
en tatlı mutlu bilmece
gözlerin gözlerin bence
saçında o eski rüzgar
bana bu şarkıyı fısıldar
gel güzelim gel güzelim
beni unutma, sen beni
koyu, siyah gözlerinde onun:
karanlık bir güz gibi doğan eşi:
ulu bir gürz gibi eser sözlerinde...
bu adam: bugün tam yirmisine girmiştir...
belki gecelerinin yüzde onunu bir sirkeci hanının pis bir odasında,
milyarda milyonunu bir randevu apartmanının temiz bir karyolasında geçirmiştir...
diğer geceler kıllı, kalın bacaklarına çekerek çizmelerini,
akşamcı yıldızlar gibi karanlıklar ardınca düşüp kaldırım taşlarına,
görür ki: her sokak bir caddeye boşalır.
her dik yokuş hızını, keskin bir inişte alır...
eski, yırtık ceketinin yağlı yenlerine silerek terini,
engin bir deniz ufkuna dalar gibi dalar genç kadın başlarına
bilir ki: her erkek bir kadına boşalır...
fakat: her yiğit el kızını,
düğünde değil işte alır...
koyu, siyah gözlerinde onun:
karanlık bir gündüz gibi doğan eşi:
ulu bir gürz gibi eser sözlerinde...
bazan yürümekten bunalarak,
oturup yassı, geniş bir taşa
karanlıklarla başbaşa kalarak
ince, uzun parmaklarıyla tarar
karanlık saçlarını...
bazan bir çılgın gibi arar
başı bulutlarla öpüşen çınar ağaçlarını...
ister ki binip eğri, yüksek bir dalına,
baksın aksi sulara düşen uzamış sakalına...
koyu, siyah gözlerinde onun,
karanlık bir gündüz gibi doğan eşi:
ulu bir gürz gibi eser sözlerinde...