bir galatasaray taraftarı olan beni hasta eden durumdur. türkiye'nin en zengin kulübüsünüz. ekonomik anlamda çok büyük atılımlar yaptınız . gerçekten de tebrik ederim. ancak bu kadar paranız varken anelka gibi kezman gibi adamları getirin şu ülkeye de izleyelim. fakir diye dalga geçilen galatasaray bile baros, kewell, meira, elano, keita gibi adamları getirebiliyor bu ülkeye. siz ki guiza'ya 14 milyon euro veren kulüpsünüz artık biraz daha kalbur üstü oyuncuları alsanız diyorum? aldığınız oyunculara kötü demiyorum . iyi de diyemem henüz yorum yapmam yersiz olur. ama ben türkiye'nin imajının güçlenmesi, adının duyulması için, hazır zengin bir kulübümüzde varken sneijder'i getirmesini isterim. mehmet topuz ile özer hurmacı'ya verilen para ortada. sana zamanında anelka gibi ortega gibi adamlar da gelmiş. bence sen kulüp olarak 25 milyon euro bonservis bedelini ödeyebilecek kadar güçlü bir kulüpsün maddi anlamda. sneijder olmadı robben, robben olmadı bir başkası. kimse git kaka'yı takip et demiyor sana ancak bu takıma bir yıldız kat dünya çapındaki hem ligimiz daha güzel olsun hem ülkemiz daha çok tanınsın. umarım bir transfer daha yapıp bir yıldızı türkiye'ye getirir fenerbahçe. bir galatasaray taraftarı olarak bunu istiyorum.
genelde insanın yaşama şevkini elinden alan köylerdir. öncelikle belirtmeliyim ki lütfen şu yazacağım yazıdan "köylüleri aşağılıyor", " emekçiyle dalga geçiyor" mesajı çıkarmayın. bu köylülerin içinde benim dedem de var çünkü. neyse.
evet türkiye köyleri dedik. başta trakya olmak üzere farklı yerlerde köyler gördüm ve hangisine gidersem gideyim üzüldüm. yakıştıramadım kendi insanıma böyle köyleri. bir avrupa köylerine baktım bir de bizimkilere. milletin yollar asfaltlı, evler olsun iş yerleri olsun harika bir uyum içinde. ama benim köylerimde maalesef bu yok. benim köylerimde yani ülkemin köylerinde yollar maalesef asfaltlı değil. çukurlu, yağmurdan sonra yürümenin imkansız olduğu toprak yollar. istediğiniz kadar penguen gibi yürüseniz de paçalarınıza çamuru muhakkak bulaştıran yollar. evler desen zaten bir planlama yok. kimi simsiyah boyanmış, kiminde tuğladan başka bir şey yok. kimi derme çatma, görsen dersin hayvanlar yaşıyor ama bir bakmışsın 3 4 tane çanak anten takılı. yan tarafına tezekler yığılmış, bitişiğinde de bir masa yemek yenen. köyün en zeniginin ya da zenginlerinin evleri hemen çarpıyor göze. nasıl çarpmasın ki? genelde 3 katlı mavi renkli, bahçesi olan bir apartman oluyor. tek katlı evlerin arasından yükseliyor göğe. kapısında bir adet otomobil, bir adet te motorsiklet. kafamı biraz çeviriyorum ve köyün merkezine iniyorum. iniyorum dediğime bakma 20 adım yürüyüp sola döneceğim. bir köy kahvesi. sigara yasağı henüz kalkmamış. içeriye yoğun bir kalitesiz sigara **, ter ve tezek kokusu hakim. başta dedim ya onları suçlamıyorum bu durumdan ötürü kesinlikle. tarlada da çalışsa, inek te sağsa duş alıp kendine ve başkasına saygılı olması gerektiğini öğretememişiz biz onlara demek ki. suç onlarda değil. onları hem maddi hem de kültürel açıdan ayağa kaldıramamış, çağdaşlığa ulaştıracak kapıyı açamamış vizyonlarını genişletememişiz. avrupa köylüsü kültürel ve maddi anlamda güç kazanırken biz kendi köylümüze ne yapsam da ezsem demeye kalkmışız gazinin vefatından sonra. insanların yüzlerini görmek oldukça zor. sarı ışık veren bir lamba da yetmiyor zaten bu büyükçe ve sigara dumanıyla sis etkisinin yaratıldığı kahvehaneye. kıyafetleri iyi değil ama bundan şikayetçi değiller. zaten "kıyafetim çok kötü ya" diye düşünmüyorlar bizim gibi ya da ben gibi. hallerinden memnunlar. eksilemek için elin gittiyse eksile . ama dediğimi iyi dinle. kıyafetleri iyi değil demem yine kendime ve ülkeme dokundurmamdır aslında. yukarıda belirttiğim gibi bu insanların kendilerine hakettikleri değeri vermelerine ve bu değeri verdiklerini göstermelerine olanak sağlayacak güce ulaştıramadık. şimdi istersen eksile. kahveye döndüm yine. gözlerim yaşarmaya başladı, alışık değilim sigaraya. dişlerim sararır diye kahve içmeyen ben etrafımda kahverengi, siyah, sarı dişler görüyordum dayanamadım çıktım sonunda kahveden. aşağılamak için söylemiyorum bunu da, yalnızca rahatsız oldum. akşam vakti sokaklarda kimse yok. arada gençler görüyorum ellerinde şarap şişeleriyle bir yerlere gidiyorlar. tek yapabilecekleri de bu aslında. köyün arka tarafındaki koruda demleniyorlar. cep telefonlarından dj akman, ismail yk şarkıları açmışlar. endüstri meslek lisesinde okuyor çoğu. o arada bakkalı görüyorum, kapatıyor dükkanı. çok ta zor olmuyor zaten. dışarıya koyacak herhangi bir malı yok file içindeki plastik toplar dışında. zaten içeridekileri de satamıyor. şehre gidip süpermarketten alış veriş yaptığını söylemek, köy meydanından elde kipa, migros vb poşetlerle geçmek bir sınıf belirtisi bu gibi yerlerde. şimdi de bir minibüs yaklaşıyor köye. şehirdeki düğüne gidecekleri taşımak için. mor ışıkları açık bir minibüs bu. atiye'nin salla klibindekinin küçüğünü düşün. bir de markası deutz olanı. uzaktan kendilerini izleseler yapmayacaklarına inandığım hareketler yaparak büyük bir çılgınlıkla atlıyorlar minibüse. basıyorlar gidiyorlar sonra. yapacak bir şey yok köyde, malum eve gideceksin arkadaşının. misafir olmanın verdiği kırıklıkla eve geliyorsun. son derece cana yakınlar. asla "misafirsin yerini bil tarzı " bakışları veya sözleri yok. o kırıklık benim bünyemden kaynaklı. kümesten gelen tavuk dışkısı kokusuyla, uçuşan büyük sineklerin etkisiyle çok bir şey yiyemeden kalkıyorsun. alışık olmadığın o koku hakim.
erkenden yatmak tek çare. burası bana göre değil hacı yarın gitmek lazım şehre. böyle sevgili dostlar köylerimiz. ne yazık ki böyle. umarım köylerimiz bir gün hollanda köyleri gibi italya köyleri gibi olur. belki de önceliği köylere vermeliyiz kalkınmada. bilmiyorum ekonomist değilim böyle bir konuda da ahkam kesmemek lazım ama . neyse ... saygılar sevgiler.
ülkemin durumunu çok güzel açıklayan cümle. tebrik ediyorum hepinizi. dinci liboşlar, kızıl komocuklar, bölücüler ve bugünlere gelmemizde payı olan herkes. hepinize helal olsun hepinize. bir milleti millet yapan değerleri nasıl da çökerttiniz hızlı ama farkettirmeden. nasıl da bu milletin kendine düşman olanlara karşı olan nefretini körelttiniz. ne kadar çabuk bizi pkk gibi bir örgütten özür dileyecek hale, bu ülkenin binlerce güvenlik görevlisi ve sivilini şehit eden aşağılık bir yaratığın hazırladığı "her yol kürdistan" adlı haritayı rehber edinecek hale getirdiniz. bıkmadınız, sıkılmadınız "kan dursun. bu çözümsüzlük, siz çözümü istemiyorsunuz" da dediniz pişkin pişkin. kan görmekten zevk alan sapıklar gibi nitelediniz bizi. karşımızda pkk değil de roket takımı vardı bizim haklısınız. durduk yerde operasyon yaptık, terörist öldürdük. bu kadar kanı boşuna döktük biz. ne anlatsam boş ne yazsam boş. sizi geçtim, adam yerine koymuyorum zira adam değilsiniz. ben adam deyip güvendiklerimize bozuluyorum biraz da. yıllardır güvendiğimiz, bir emrinde bünyesinde görev yapmaya hazır olduğumuz silahlı kuvvetlere de var tepkimiz. neredesiniz, ne yapıyorsunuz? kendinizi avrupa ülkelerinin köksüz ordularıyla bir mi tutmaya başladınız? size de yazık. bu süreç sona ermeden müdahale etmezseniz size de ayıp. şu an ordunun yönetim kademesinde olanlar , sizlere bu lafım. yıllarca şehit olan erler bizim çocuğumuz gibidir dediyseniz lafınızın arkasında durun. lafınızın arkasında durun da diyelim ki "bunlar gerçekten de adammış". diyelim ki "bunlar gerçekten de şanlı Türk ordusunun komutanıymış". oradan bana darbeci demokrasi düşmanı dediğini de duyuyorum gereksiz bünye. ne bok olduğunu da biliyorum senin merak etme. senin derdin demokrasi değil götüm tutuşur derdi ya neyse. güveneceğimiz bir siz vardınız siz de çekip gitmeyin. sayın ilker başbuğ, allah uzun ömür versin ama yaşınız da geliyor. 20 yıl daha ya yaşarsınız ya yaşamazsınız. ya bugün harekete geçip bu ülkenin karanlık geleceğini değiştirecek adımlar atarsınız ya da akp'nin yanında kuzu kuzu oturan bir sıradan general olarak kalırsınız. bizim yanımızda ne israil sermayesi var ne pkklılar. cumhuriyetin ordusundan başka güvenecek kimsemiz yok. ümidim var mı? çok çok az. o yüzden "aldığınız maaş, oturduğunuz lojman, gezdiğiniz makam arabası haram olsun" cümlemi cebimde saklıyorum kullanmıyorum şimdilik. dedim ya işte. ölmüşüz haberimiz yok.
vatansever her türk insanının arkasında durması gereken şeydir. gerekliliktir ,şarttır. dün yani 15 ağustos günü bir polisimiz bölücülerin bıçaklı saldırısı sonucu şehit oldu. mekanı cennet olsun der, ailesine baş sağlığı dilerim. konuya girelim. dünyaın hiçbir yerinde, hiçbir terörist örgütün bu denli azıtmasına izin verilmez. ancak ülkemizde demokrasi, insan hakları gibi terörist şemsiyeleri yabancı güçler ve kendilerine özgürlükçü komunist, liberal diyen 3.sınıf çapulcular tarafından bir hayli benimseniyor. bakın bunun sonuçlarını görüyoruz, görmeye devam edeceğiz. bir insan evladı, bir vatan evladı , bir emniyet teşkilatı personelimiz daha şehit oldu. dağda mı? hayır! şehrin göbeğinde! demokratik haklarını kullanıyorlar, çoluk çocuk bunlar denen terörist itler tarafından hem de. ve evet, ne plastik mermi ne de gözyaşartıcı gaz. kullanılması gereken tek şey gerçek mermi. hangi ülkede görülmüş molotof kokteyli atanlara polisin şiddet uygulayamaması, hangi ülkede görülmüştür ki polisi bıçaklayan anası belli babası elli orospu çocuklarına karşı gerçek mermi kullanılamaması. bilmeyen gerizekalılar için söylüyorum molotof kokteyli birisini yakmak için birebirdir. aynı şekilde bıçak ta kesici delici bir alettir ve dünkü gibi can alır. hani bilmiyorsan öğrenmiş oldun. o kimilerinin "daha çocuk", kimilerinin "kandırılmışlar" dediği bu şerefsizler bir polisimizin canını daha aldı. biz ne yapıyoruz? kimi kendini bilmez, ciğeri 5 para etmez haysiyetsiz adamların bu milleti uyuşturmak için bu ülkeye aşılamaya çalıştığı "insan hakları " zehirini yutmaya devam ediyoruz. "terörist polis" diyen en az bu pkklılar kadar şerefsiz çapulculara insan gözüyle bakıyoruz. evet bu yazdığım bir boka yaramayacak, tıpkı sözlükteki diğer yazıların hiçbir şeyi değiştirmediği gibi. hükümetten kimse bunu okuyup "vah vah polise silah kullanma yetkisi verelim" demeyecekler. ama ben bunu istediğimi dillendirmek istiyorum. yalnızca ben değil, bu ülkeyi gerçekten seven kişiler. gerizekalı hümanist tayfa da umrumuzda değil. 2 3 piç sokağa çıktığında, bölücü sloganlar attıkları sırada kafalarına yiyecekleri 2 mermi çok güzel mesaj olacaktır. umarız gün gelecek biz o mutluluğu yaşayacağız. taş, molotof atarken mermiyi kafasına yemiş itleri göreceğiz. hoş, bu hızla devam ederse olaylar siviller de karışacak. türk siviller, türk vatanseverler de çıkacak sokaklara. gerek bile kalmayacak polisin, askerin sıkacağı kurşuna. o günün gelmemesi için dua edin.
düzenleme: kastedilen göstericiler izinli ya da izinsiz gösteri yapan bölücü ve bölücülerle dirsek temasında olan göstericilerdir.
15 ağustos 2009 galatasaray denizlispor maçında gözlemlediğim olaydır. galatasaray yarı sahası içerisinde, denizlispor'un kullandığı bir serbest vuruşta karşıma tüm ürperticiliğiyle dikilmiştir. ulan galatasaray ceza sahası içerisinde 4 5 tane denizlisporlu oyuncu ofsaytta kaldı. bu ne lan? halı sahada mı oynuyorsunuz? amacınız ne sizin?
oğlum bak, yanlış biliyorsunuz. ofsayt taktiğinde rakibi ofsayta düşüreceksiniz, siz 4 5 kişi ofsayta düşmeyeceksiniz atak yaparken. buradan denizlispor teknik direktörüne sabır diliyorum. oldukça ihtiyacı olacak bu yıl.
her yönünün kürdistan'a çıktığı, vatan haini bir şerefsiz tarafından hazırlanmış, kendini vatansever diye tanıtan asıl hainlere rehberlik edecek harita.
boş işlerle ne kadar haşır neşir olduğunuzu, ne denli sap olduğunuzu acı bir şekilde yüzünüze vuramayan gerçektir. evet vuramaz. o an anlamazsınız. ne sevgili var ne bir şey. telefon çalmıyor, sevgilinin al yanakları öpülmüyor. e ne yapacaksın? gireceksin yutuba. yazacaksın search denen yere "komik video " diye. önce canlı yayında kusan spikeri izleyeceksin, daha sonra canlı yayında küfreden milli damat sinan'ı, daha sonra yalçın çakır ve acı umut programındaki gay naim tartışmasını. sonu gelmeyecek bunun. related videosu kullanarak abi beni sik adlı videonun çakmasını izleyecek, alttaki yorumları okuyacaksın. bir bakmışsın ki saat olmuş 12. öküz gibi esneyip , karnını kaşıyıp "ulan uykum geldi emuğa " deyip yatağınıza uzanacaksınız. sevgilisiz, tek başınıza. koyacaksınız kafanızı yastığa, çevireceksiniz gözleri tavana ve diyeceksiniz ki "ehehe uçan sabri eheh". sonra da güzel rüyalara dalacaksınız. kızlarla jakuzilere girdiğiniz rüyalara.
kuyruktakilerin, kaldırım kenarındaki park yapılmaz levhasını kafasına kafasına geçirmek istediği, kafasını alıp bankamatiğe sürtüp kıvılcım çıkarttırmak istediği insanlardır. asla tek seferde işlerini bitirmezler. o kartı elli kere sokup çıkarırlar. napıyosunuz oğlum siz? işimiz var gücümüz var bizim. ulan ben arkamda bir kişi olsun, şifremi hızlıca yazıp bankamatikten 800 lira çekerken bile rahatsız olurum . "biraz daha hızlı olmalıyım biraz daha " diyerek. bu arada şaka yaptım. 800 lira çekmiyorum, ettiğin küfürleri geri al lütfen. bu adamlar rahatsız olmuyor hacı. heriflerde bir tavır var görmelisin. "beklesin lan fakirler, çok işim var çok para çekiyorum, götüm büyük" triplerindedirler. bu yaz sıcağında, bugün de bana küfürettirmişlerdir, sağolsunlardır.
akepe hükümetinin muntazaman yaptığı eylemdir. musul, kerkük ve diğer türkmen bölgelerinde türkmenleri katleden, yerlerinden eden kürtleri çok seviyor hükümetimiz. hükümetimizin milletvekilleri bu iki itin aşireti ile ortak işlere giriyorlar ** . yahudi sülalesi olan bu hanzoların akıttıkları türkmen kanını, müslüman kanı olarak görmüyorlar. görmezler de. dini imanı para olmuş adamdan başka ne beklenebilir ki . insan üzülmüyor da değil ha! bu ülke için her zaman hizmet etmeye hazır olmuş insanlar için kılını kıpırdatmaması kimsenin, insanın kanına dokunuyor, türkmenlerin kanına dokunuyor. tel-afer de katliam yapılırken "bir terör operasyonu" diyen adamın türk milletinin cumhurbaşkanı olması insanı derinden yaralıyor.dedim ya insanız biz insan. insanlık vasıflarını taşıyan bu ülkeye sonuna kadar bağlı türkmenleriz. kardeşlerimizin ırzına geçilip, sülalesi yok edilirken bunu izleyen ve destek olanları görünce "allah belanızı versin lan" demekten alamıyor insan kendini.
kimi kafasız, yahudi ümmetçisi yazarların varlığından haberdar olmadığı bölücülerdir. din kardeşimiz, islam'da milliyetçilik yok ayağına , pkk kampında ezan okuyup aynı anda halay çeken herifleri affedebilecek kadar dindarsınız siz.
(bkz: akp dindarlığı)
kişiliksizler için çağımızın icadı olan söylem. kızıl, bölücü tayfa çok sever bu söylemi, çok işlerine gelir, çok ekmeğini yerler. kimsenin suratına adam diye bakmadığı insancıkların yaşam felsefesidir. milletin bağlı olduğu değerlere fikir özgürlüğü altında saldırmak en büyük hobileridir. yeri gelir milletin sembolü olan kurtu sadece bir partiye yükleyerek dalga geçmeye çalışırlar, yeri gelir ulu önder atatürk'e akıllarınca eleştiri yapıp hakaret ederler, yeri gelir bu ülkenin insanlarının vatanseverliği ile dalga geçerler. bu ülkeyi sevenlere "barbar"," barış istemeyen çözümsüzlük abidesi" sıfatlarını yapıştırmaktan müthiş bir mutluluk duyarlar. bunları anlamak zor değildir. hayatlarında asla düzgün bir sıfata sahip olamamış insancıklar bu ülkenin gerçek sahiplerine, onurlu milletine hakaret ederek kendi ezikliklerini kapamaya çalışırlar. bölücü örgüt yandaşlarıyla kol kola gezerken devrimci olanlar, onlar için gece gündüz demeden hizmet eden asker ve polisi seven kişileri "katil", "canavar" diye nitelemekten geri kalmazlar. yine aynı kişiler teröristleri ve teröristlere destek verenleri * ortadan kaldırmak için şanlı bir mücadele vermiş olan, devletin ihtiyaçları doğrultusunda kurulmuş jitem için en büyük hakaretleri yaparken, cesaret hapı alıp bebek öldüren, karakollara saldırıp ailelerin ocağına ateş düşüren itler için tek kelime etmez, üstüne gerilla ilan ederler. bak kahraman demezler ama. bu kadar da kaypak bu kadar göt korkusuyla yaşayan adamlardır. bak kaypak dedim aklıma geldi. yine bu kişiler asker ve polis katillerini desteklemeye bayılırlar.
(bkz: ibrahim kaypakkaya)
(bkz: sibel yalçın)
geçenlerde istanbul'da bir emniyet amirinin şehit olmasıyla sonuçlanan çatışmada öldürülen adi teröristi bile "kahramanca direndi, bir saat emniyete kök söktürdü" diye kutsallaştırırlar. bunlar unutulur mu? elbette unutulmaz. hiçbir ülkede, hiçbir zaman hainler unutulmaz. koşullar değişir hesap sorulur. gün gelir devran döner.
şu anda yayınlanmakta olan sansürsüz adlı programda bir kez daha kanıtlanan olay. dakika dakika, saniye saniye göt edilmektedir kendileri. yarı insan yarı hayvan falan. hayallerde yaşıyor ibneler.
insanı beyninden vurulmuşa çeviren olaydır. malum yaz ayındayız, kırklareli denen şehirde de bu aralar gavur amı gibi yanıyor ortalık. bu sebepten ötürü evde donla gezme özgürlüğümü sonuna kadar kullanıyorum. lakin sıcak, kafa dağınıklığı unutkan yapıyor adamı. ulan ben nerden bileyim balkon kapısının sonuna kadar açık olup perdenin çekili olmadığını. biz evde dal taşak endam ederken kuğu misali, meğer karşı apartmanın bayanları da oturuyorlarmış orada. balkonun önünden geçerken farkettim bunu ben. bir anda balkon kapısı ve karşı apartman balkonu dışında her şey flulaştı, yavaş çekimde işliyordu her şey. göz göze gelmiştim karşı apartman bayanlarıyla yakın çekimde. kirpiklerine kadar sayıyordum. anlamaya çalışıyordum gördü mü görmedi mi diye, bir iki saniye sonra anladım baktıklarını. "ananızki kaç lan kaç" diyerek attın kendimi odanın görünmeyen tarafına. şimdi ne yapıyorsun diye soracaksınız. dışarı çıkmam lazım hazırlanıyorum. başbaşayım turuncu donumla. ama nasıl yapıp evden çıkacağım, nasıl yapıp karşı balkondaki kadınlara görünmeden gideceğim bilmiyorum. görünmezlik pelerini falan varsa kabulümdür. turuncu olsun ama.
herhangi bir zararı olmayan olaydır. ancak içimi oldukça zordur. çünkü aldığınız her yudumda midenizi bulandırır, yudum yudum kasıla kasıla içersiniz. ideali vişne suyuyla ya da sütle * içmektir.
bolca bulabileceğiniz maldır. beni bu aralar fazlasıyla sinir etmektedirler, o yüzden yazam dedim.
bunlar genelde "ehehe kafaları basmıyo kas yapıyolar eheh" şeklinde cahilce ve sıfatlarına yakışır şekilde malca cümleler söyleyerek akıllarınca vücut geliştirme sporunu eleştirirler. ancak bunu yaparken unuttukları şey vücut geliştirmenin temel sporlardan olmasıdır. ister futbolcu olun, ister boksör, ister basketbolcu. ihtiyacınız olan miktarda yapmak zorundasınız. zayıf bilekli bir basketbolcu, dar omuzlu bir boksör, bacak kasları zayıf bir futbolcu olamaz. neyse ben bu mallara gelmek istiyorum izninizle tekrar. dediğim gibi bu arkadaşlar biraz maldır. "kafası çalışmıyo eheh kas şişiriyo açığı orayla kapayacak aklınca" diye dalga geçmeye çalıştıkları adamların kendilerindin hacimce 1.5 kat fazla olmaları aslında bir taraflarına batar. daracık omuzları, kibrit gibi kolları, kağıdı andıran kanat kası denen bir şeyin bulunmadığı vücutlarının verdiği kompleks ile şekilli ve hacimli vücut yapmaya olanak sağlayan bu sporu eleştirmeye kalkarlar. bu sporu yapmamalarının en önemli nedeni götlerine zor gelmesidir. alkole, içkiye ve diğer gereksiz harcamalara akıttıkları parayı bir kenara koymayı göze alabilecek kadar iradeleri olmadığından dolayı bu sporu yapmayı göze alamazlar. bu sporun salon, beslenme, ekipman masraflarını karşılayamazlar. dediğim gibi ama. fakirlikten değil, yalnızca iradesizlikten. ve iradesi olmayan adamların sporcu olamayacağı gerçeğinden . diğer sebepleri yine bunla alakalıdır. sporcu disiplinine sahip olmayan bu kişiler için haydi şimdi eller havaya yapmak varken, ya da mal mal oturup milletin emek verdiği , uğrunda ter akıttığı spor hakkında götten uydurma şeylerle hakaret etmek varken gidip tereden ıp ıslak olana kadar koşup kondisyon arttırmayı, ağırlık altına yatıp güç kazanmayı istemezler. dedim ya efendiler götlerine zor gelir bunların. ama içten içe de hep böyle olmak isterler. son olarak:
evet ben olayım, bu sporu yapan diğer insanlar olsun asıl uzmanlık alanları olan sporlardaki performanslarını arttırmak amacıyla birlikte, estetik ve karşı cinsin beğeneceği bir vücuda sahip olmak ister. bunda yalan yok. ancak anlamadığım nokta karı kız uğruna her türlü şebekliği yapan, her türlü yavşak kimliğe bürünüp kişiliğinden taviz veren malların bu sporu yapanlara "eheh mal karı kız tavlayamıyor böyle vücut yapıyor işte" diyerek aklınca ayar vermeye çalışmasıdır. acıyoruz biz de tabi kendilerine. gerçekten imkanı, zamanı olmayan insanlara tek bir laf söyleyemeyiz, altını çizerke söylüyorum bunun. ancak tek yeteneği göt büyütmek olan embesillere bir çift sözüm var:
evet güzel arkadaşım, eşcinsel değiliz ve bayanların vücudumuzu beğenmesinden hoşlanıyoruz. kulaklarının altında biten omuzların ve kibrit kadar kollarınla "kadınlar niye beni beğenmiyor yav. her türlü yavşaklığı yaptım ben" diye düşünmeye devam et sen. ancak aklında bulunsun : bayanlar, kendilerini güvende hissettikleri kişnin yanında bulunmaktan mutluluk duyarlar. ve bu güven veren özelliklerden biri de fiziktir. anlasan da anlamasan da. ayrıca bir erkek gözüyle de bakıyorum bazen. yok hacı be inan olmuyor karşıdan. kız olsam orospu olurdum ama size vermezdim.
mal insan evladının yaptığı şeydir. ve evet, muhtemelen ben de hakir görülüyorum. güzel olan her şeyi dinlerim aga. rap dinlerim, güzelse rock dinlerim, türkü dinlerim, popun da güzelini çok dinlerim. lakin bazı insanları anlayamıyorum. bazıları dinledikleri müzikle sınıf atladıklarını düşünüyor ya ona ayar oluyorum. bunu yaparken de "ay pop mu çok banaağl" diyorlar ya ona da kıl oluyorum. geçen yılbaşı sevgilimin yanına, izmir'e gittim. yılbaşı olması dolayısıyla bir gece kulübüne gittik, oturduk (oturmadık aslında ayaktaydık) müzik falan filan . kapı açıldı ve içeriye birileri girdi. işte o an "la noluyoruz amuğa goyim" dedim. kapıdan içeri girenler benim safkan rakçı takılan arkadaşlarımdı. "uff pop mu dinlenir aga ya", "ya oğlum mal mısın nasıl dinliyosun böyle şeyleri" diyen adamlar, eğlendirme amacıyla sürekli serdar ortaç ve türevleri çalınan bir yere gelmiş ve dans ediyorlardı. ama ne dans hacı! herifler kendinden geçti görmen lazımdı. daha sonra bunlarla göz göze geldik. anlamış olacaklardı ki bakışlarımdaki "vaaay, ne ayak lan ibneler" tarzı mesajımı bir açıklama gayreti içine düştüler. dinlemedim, dinlesem de duyamazdım zaten çok ses vardı. sadece bu vatandaşlar değil. o günden beri, pop şöyle böyle, sokam popa , amerikan ezik kültürü ** diyen adamlardan zerre hoşlanmadım. çünkü biliyorum ki içleri içlerini yiyior bir süre sonra. "ulan süper şarkı . ama dinlersme rockçı karizma yalan olur. en iyisi akdeniz akşamlarını söyleyeyim bir de d leri z şeklinde söyledim mi tamamdır *" diyorlar. ve evet kardeşim. tan dinliyorum, serdar dinliyorum, demet akalın dinliyorum. ama sadece dinliyorum. bunları kişilik meselesi yapmıyorum.
adam gibi içerseniz, yanınızda bir ya da iki arkadaşınız da varsa tadından yenmeyecek eylemdir. öncelikle oturursunuz belediyenin yeni yaptığı oturma yerlerine. bu yer muhtemelen bir ağacın dibi olur ki karşı apartman sakinleri görüp sizi rahatsız olmasınlar. sağolsun lan belediye dersiniz, sanki sizin için yaptırmışlardır orayı. sonra açarsınız biraları. genelde efes fıçı ya da kutu olur. açacak bulmak, bulamadığın zamansa taşların kenarına çarptırarak açmak kasar insanı. açarsınız çerez paketlerini poşetin içinde karıştırırsınız. sonra başlarsınız biranızı yudumlamaya. orada rakı içecek haliniz yok zaten. bir süre sonra içkinin de verdiği gazla efkarlanırsınız, "burak aç lan bi' damar şarkı" dersiniz. normalde asla dinlemeyeceğiniz şarkılara taparsınız. eski sevgiliden, yeni sevgiliden, aşık olduğunuz kızdan, futboldan her bir boktan sohbet edersiniz. 5 cümle sen söylersin 5 cümle o söyler. efkarlar, unutulmamışlar çıkar ortaya. o güne kadar kimsenin bilmediği gizli aşkınızı herkes öğrenir o günden sonra. güven ortamında, o samimi ortamda büyük bir cesaretle söylersiniz sırlarınızı, gizli kalmışlarınızı. güzeldir vesselam.
sonu farklı biçimlerde tamamlanabilecek olan cümlenin bir kısmı. sokayım olarak devam ettirelim. birader derdiniz ne sizin ben çözemiyorum. gerçekten de çözemiyorum inanın. bu ülkede yaşayan kafkas halkları tek kelime etmez. bir tanesi çıkıp demez ki "federasyon olsun", bir tanesi çıkıp demez ki "anadilde eğitim", bir tanesi çıkıp demez ki "falanca teröristsiz çözüm olmaz", bir tanesi demez ki "devlet bana bahmıyir en iyisi dağa çıkayım". nedir kendinizde bu hakları bulmanıza sebep olan şey? bu ülkenin sanatına kattığınız müthiş(!) şemamme mi? ya da bu ülkede en çok kaçak elektrik kullanıyor olan kişiler olmanız mı? kafanıza estiğinde eğlenmek için halk otobüsü yakmanız mı?
pardon pardon sen haklısın. bu millet sizi eziyor, sizi hor görüyor değil mi?
-he beyim.
hassiktir oradan . yahu bu millet neden başkalarına böyle yaklaşmıyor o zaman? bu millet neden boşnaklar şöyle millet böyle millet, hadi bunu ezelim demiyor? neden bu ülkede çerkezler el üstünde tutuluyor, neden kimse onlarla problem yaşamıyor? neden kimse "pomak milliyetçiliği yapmayın! pomaklar bir tehlikedir!" demiyor? hiç suç yok mu sizde? sütten çıkma ak kaşık mısınız? hobilerinizin arasında isyan etmek yazılı değil mi sizin? dersim isyanınızda, hani şu isyancıların başlarının kafasının ezildiği isyanda vergi vermeyiz, askerlik yapmayız diyen kim? ben miyim? en önemli bölücü , ayrılıkçı isyanlarda başrolü neden başkaları değil de siz oynuyorsunuz? millet askere evladını kınalarla yollarken neden vicdani retçiler hep sizin aranızdan çıkıyor? oset geceleri, türkmen eğlenceleri problemsiz bir biçimde geçerken neden sizin kendinizin sandığınız nevruz bayramında pkk flamaları eksik olmuyor? apo posterleri dört bir yanında açılıyor konser alanının? göte sokulası zafer işaretleri bir sağa bir sola gidiyor? neden bizim konserlerimizde biz usama bin ladeni" özledik demiyorken siz "biz apo'yu özledik" diyerek eşlik ediyorsunuz? daha ne istiyorsunuz lan bu memleketten ne açılımı? aynı nüfus cüzdanı bende de var sende de var. ha bana kalsa olmasın orası ayrı mesele ama var! ben ne hizmet alıyorsam sen de aynısını alıyorsun. senin musluğundan normal su akarken benimkinden çilekli su akmıyor . üstelik senin bu devlete, hazineye soktuğun suyun ve elektriğin parasını ben veriyorum. dağa çıkarak bu ülkeye verdiğin zararın karşılanması için ben kat kat daha fazla vergi ödüyorum. ve buna rağmen sen o bildik pişkinliğinle gelip "biz ayrıcalık isterik" diyorsun. sana en güzel ayrıcalık darıca hayvanat bahçesine ücretsiz giriş olur. akrabalarını görürsün.
pontus isyanının türk isyanı olduğunu sanacak kadar cahil heriflerin kabul ettikleri safsatadır.
(bkz: pontus) adamlar pontus'u türk sanıyor lan!
ayrıca türk isyanı denilen isyanlar ülkeyi bölme ve yeni bir devlet kurma amacı taşımamaktadır. kapasite meselesi haliyle. tek yapabildiği sağ klik ile kopyala yapıştır olanlardan fazlasını beklemiyoruz.
bugün başıma gelen, anlam veremediğim olaydır. msni açtım , bakıyorum ekrana. bir de baktım yan taraftan bizim eski sevgili çıktı. oturum açtı diye. ulan ben bunu engelledim! sildim de! lan şizoya mı bağladık? allah'ım aklıma mukayet ol!
Son zamanların en sağlam ayarıdır. Her devrin adamı olan, cumhuriyet'in kurucusu hakkında bile konuşmaktan geri kalmayan döneklerin şahı Engin Ardıç adlı kişinin suratında tokat değil kroşe gibi patlamıştır. azıcık adamsa bir daha yazmaz o köşede ardıç kuşu. işte ayar: http://www.gercekgundem.com/?c=59686
papa olan değil , hugo'nun arkadaşı olan maymun jean paul'un götveren bir kişilik olması durumudur. neden dersen açıklayayım sana. fernando ile hugo hep konuşurular bu pezevenk hiç muhabbete girmez. fernando hugo'ya ne yapması gerektiğini anlatır bu pezevenk arkada ağaçtan sarkılır. arkada izler sinsi sinsi. ipimle kuşağım sikimle taşağım modunda bir adam. adamın düşüncesi "don croco ile cadı sila hugo'yu sikertir sonra ihale bana kalır" . böyle bir adamdır jean paul. ibnenin flamayla en önde gidenidir yani. arada gereksiz işler yapar bak. börtü böcek oyununda * yaprak tutsun anca o.
ilk kez tropa de elite filminde duyduğum hareketli ve neşeli bir parça. tahminimce *Rap das Armas adlı bir grup söylüyor. yamuluyor da olabilirim. dediğim gibi çok eğlenceli bir parça:
teröristlere şehit diyebilecek kadar düşebilen rte'nin yakında pkknın bir numaralı düşmanı olan, dağlarda terörist avlayan mehmetçiği terörist olarak görüp yapacağı hamledir. bu genel affa da dtp karşı çıkar.
2 yıl önce karşılaştığım durumdur. otelin ismini vermeme gerek yok, kuşadası sınırları içerisinde 5 yıldızlı bir oteldi arkadaşlarımızla birlikte bulunduğumuz otel. yarım pansiyondu, tam pansiyon olmasına da zaten gerek yoktu yükseklerde gözümüz yok. * neyse aga yemekleri olsun, sahili olsun, havuzu olsun * son derece güzel bir oteldi. bu konularda hiçbir sıkıntı çekmedik. ancak bir nokta vardı ki beni derinden yaraladı. uyandırma için aradıklarında karşımıza çıkan müzik neydi biliyor musunuz değerli okur? bilemezsiniz, tahmin de edemezsiniz. ay yüzlüm idi o müzik. evet evet ay yüzlüm. hani şu show haberde acılı konuları, eskiden ünlü olup şimdi çöp toplayan insanları gösterdikleri haberlerde arkada çalan müzikti. herkese aynısı çalıyordu belki de bilemem. belki de otel müdürünün godoşluğudur yorum yapamam. ama bu beni derinden yaraladı sözlük. sen sabahın köründe kahvaltıya inmeniz için ay yüzlüm çalınması ne demektir bilir misiniz? annenizin (bkz: bi tanesinden bi tanesine) şarkısını söyleyerek sizi uyandırmasından çok daha kötü bir şeydir. allah kimsenin başına vermesin. o tatilden beri çok değişti hayatım. fıkralarla türkiye programını izleyip gülüyor, türüt şov izlerken şarkılara eşlik ediyor, arkada sıradakileri izleyip oktay'a özeniyorum. ben artık başkasıyım.
