tek kelimeyle mükemmel bir şarkıdır. en bilinen versiyonları bob dylan ve guns n rosesınkilerdir ki zaten parçanın sahibi bob dylandır. ancak birçok versiyonu olan bu şarkının en iticisi guns n rosesınkidir herhalde. çünkü bu şarkıya sertlik yakışmaz; yumuşak söylemek, yumuşak çalmak gerekir. pek bilinmeyen eric clapton, mark knopfler, roger waters ve kim bilir başka ne versiyonları vardır. ama en iyisi bence hepsinin karışımı olmalı. altyapıyı bob dylan gibi kurmalı, roger waters gibi söylemeli, eric clapton gibi solo atmalı ve mark knopfler gibi araya ufak lickler yerleştirmeli. ve son olarak bu şarkının ne kadar mükemmel bir şarkı olduğunun kanıtının roger watersın coverlamış olması olduğunu söylemek istiyorum. neden derseniz, roger waters kendi yazdığı sözlere öylesine önem veren biri ve bu sebeple inanılmaz bir egosu oluşmuş bir sanatçı ki bu ego pink floydun dağılmasına sebep olmuştur. ancak bu egoya sahip insan yine de knockin on heavens dooru coverlamıştır.
akın eldes'in sadece akustik gitar ve kaval üzerine kurulmuş farklı, ilginç ve bir o kadar da dinlerken zevk veren yeni albümü. edinilmesi şiddetle tavsiye edilir.
sosyal ortamda herkes tarafından konuşulmuş; gür akad, cem köksal, yavuz çetin falan twitterda tt olmuş. iyi hoş ama ne seyirciye laf eden ne de sahnedeki insanları sözde sahiplenen insanlar bu çok önemli sanatçılara destek olmuyor. kaçınız bir cem köksalın, bir akın eldesin, bir serdar öztopun albümlerini alıyor? sadece 1000 tane albüm satılırsa mutlu oluyor bu insanlar. çaldıkları gruplarda en çok sevilen insanlarken neden solo kariyerlerine önem verilmiyor? kaçınız bu insanların konserlerine gidiyor? bu insanlar sadece tanıdık olan 5-10 kişiye çalmayı hak ediyor mu sizce? yavuz çetin neden intihar etti? çünkü sosyal ortamlarda bu kadar konuşan insanlar internetten bu insanların web sitelerinden konser tarihlerine bakıp taksimde orda burda bir mekana gidip ceplerinden 20 lira vermeyi çok görüyorlar. yazık...
bir sürü kişinin düşündüğünün aksine ihtimali olan bir haberdir. en azından fanatiğin onun bunun her zamanki gibi çıkardığı asparagas haberlerden değil. görüşmeler kesinlikle var.
pinhaninin yeni şarkısıdır. biraz değişik ama hoş şarkıdır. ancak kayıtların kollektif istanbulla yapıldığını söylemelerinden böyle bir şey bekleniyordu.
inanılmaz ötesi bir sahne şovuyla gerçekleşen turnedir. bana pink floydun en sevmediğim şarkılarından biri olan in the fleshi sevdirten, tüm konser boyunca 'duvar'ın inşa edilişini izleten, gitaristlerin sololarını duvarın tepesindeki platformda attığı, trial şarkısının sonundaki tear down the wall sözleriyle 'duvar'ın yıkıldığı, sadece stadyumlarda gerçekleşen, londrada 6 gün üst üste 100.000 kişilik alanda kapalı gişe olacak olan, roger watersı budapeşteye osloya falan bile götüren ancak istanbulda hala göremediğimiz turnedir.
herkese tavsiye edilen bir yerdir. burdan ucuzunu bulamazsınız ancak tekelden alırsınız. tabii biraz salaştır ama kendi tarzındaki yerler içinde hem en ucuzu hem de en düzgünüdür. çok güzel müzik de çalar burası. istiklal caddesinde mcdonaldsın bir sonraki paralelindedir.
her zaman harıl harıl yer aramaktadır kendisi. bazen uyuyan bir genci uyandırabilir senin durağın geçmiştir diye, bazen ise kötü bakışlarıyla hipnoz etkisi yaratır üstünüzde ve otomatikman kalkarsınız. ama bunlardan iki tanesinin boşalan bir yer görmesi bambaşkadır. ben bu durumu canlı görmüş biri olarak aynen aktarıyorum: bir yer boşalmıştır ve biri otobüsün arkasında biri önünde bu teyzelerden birer tane vardır. bunlar boşalan yeri daha kişi kalkar kalkmaz hisseder ve artık savaş başlamıştır. iki teyze insanları ittirerek boş yere doğru ilerler ama biri daha yakındır. diğeri hızlanır. ve bu sırada ikisi de koltuğa o kadar kitlenmiştir ki birbirlerini görmezler ve acı son gerçekleşir. teyzeler çarpışmıştır ve yere düşmektedirler. ancak o da nesi öyle? teyzelerden birinin refleksleri o kadar iyidir ki tam düşerken demire tutunur ve kendini koltuğa atar. savaşın galibi bellidir.
iki gruba da farklı açılardan bakmak lazım. eğer kısaca açıklarsak durumu beatles bırakın on binleri, yüz binleri, milyonları milletleri peşinden koşturmuş bir gruptur. beatlesın yaşadıkları ve yaşattıklarını ise en iyi açıklayan söz john lennon'ın beatles şu anda isadan bile popüler sözüdür. beatles sade şarkılar bestelemiş ve söylemiştir. pink floyd ise tüm zamanların müzikal açıdan en iyi grubudur. roger waters'ın sözleri öyle basit ve yüzeysel değildir hepsi bir konsepti tamamlayan 'duvarın birer parçası'dır. gitar sololarına bakarsak eğer roger waters'ın sözlerle anlatamadığı şeyleri kalbimize sokmuştur david gilmour. sonuç olarak bence bu iki grubun karşılaştırılması tamamen elmayla armuta benzer ve beatles diyene de kızılmaz pink floyd diyene de. benim şahsi görüşüm ise pink floyd'dan yanadır.
otobüsün son durağa varmasına rağmen düğmeye basabilmek için olağanüstü bir efor sarfeden ve birçok kişiyi ittiren insandır. en nefret edilesi tiplerden de biridir.
her zamanki gibi 10 kişiyi geçmeyen seyirci katılımıyla gerçekleşecek konserdir. türkiyenin en iyi gitaristlerinden biri olup, pinhani ve bulutsuzluk özlemi gruplarını şu an bulundukları konuma taşıyan bu gitariste yazık oluyor.
şu dünyada iyice saçma sapan şeyler çıkıyor önermesini kanıtlayan zehirlenme çeşididir. bu deli baldan bir çay kaşığı bile yiyince ölüme kadar bile gidilebileceğini zor yoldan öğrendik. allahtan babam bu deli baldan yediğinde annem de yanındaydı hemen hastaneye götürdü babamı.
sallantılar başlamıştır. sevgili türk sarsıntılar durulmayınca camdan aşağı atlamıştır. sonra sarsıntılar durulunca tekrar eve giren arkadaş tekrar sarsıntılar başlayınca tekrar camdan atlamıştır.
birkaç sene önce adını hatırlamadığım bir gazetenin başlığıydı. birkaç çalışanlarını amele gibi giydirip taksimde kazı yapmışlar bu da birkaç gün sonraki başlık. buna da gazetecilik diyolar işleri güçleri yok helal olsun.
nedense baya yadırganan durumdur. bazı komedi filmlerinde kolaya kaçmak için kullanıldığı doğrudur da içinde küfür olan her türk filmine de laf atılmaz ki. örneğin gorayı ele alalım burda kullanılan küfürler kimi zaman gerçek hayatta da kullandığımız kimi zaman zekice bir esprinin sonucu kimi zaman ise gereksiz olsa bile kolaya kaçmak için değil yine zekice bir şeye bağlamak için kullanılan küfürlerdir (bkz: arifin garavele dokununca ananı s... demesi en sonunda garaveli bulduklarında ise "her gördüğünüzü garavel sanmayın lan hocam test yapmaya izin var mı?" repliği). zamanında çok eleştirilmiştir gora ama bence türk sinemasının en iyi komedilerinden biridir. bu başkalarını eleştirerek tatmin olanlar küfür ederek komedide kolaya kaçma başlığı altında recep ivedik filmini örnek vermişlerdir. iğrenç bir film olması ve sadece kırolukları ile güldürmesi(en azından çalışması) gibi konularda haklı olan insanlar bir şeyi atlamaktadırlar: aslında recep ivedikte çok çok az küfür kullanılmaktadır. yani tamamen yanlış bir örnektir recep ivedik. cem yılmazın da değindiği bir diğer konu: hadi türkçe küfürleri eleştiriyosunuz madem bir brad pitt veya bir morgan freemanın 'f... you'su kahretsin diye çevrilince büyük oyuncu mu oluyo? o oscarlı oyunculara küfrediyo diye verilmesin mi oscar? veya siz akademideki onlara oscarı veren insanlardan daha mı iyi değerlendirme yapıyosunuz? hadi bunu açıklayın bakalım.
pinhaninin 2. almanya konseri olacaktır. bu konserlerden ilkinde akın eldesin vize alamaması nedeniyle pinhani akın eldesten yoksun çalmıştır. bu sefer ise akın eldesin katılımıyla çok güzel bir konser olacağa benzemektedir.
in truck stops and hamburger joints
in cadilllac limousines
in the company of has-beens
in bent-backs in sleeping forms
on pavement steps
in libraries and railway stations
in books and banks
in the pages of history
in sucidal cavalry attacks
i recognise...
myself in every stranger's eyes
and in wheelchairs by monuments
under tube trains in commuter accidents
in council care and countrucourts
at easter fairs in sea-side resorts
in drawing rooms and city morgues
in award winning photographs
of life rafts in the china seas
in transit camps, under arc lamps
on loading ramps
in faces blurred by rubber stamps
i recognise...
myself in every stranger's eyes
and now from where i stand
upon this hill plundered from the pool
i look around, i search the skies
i shade my eyes, so nearly blind
and i see signs of half remembered days
i hear bells that chime in strange familiar ways
i recognise...
the hope you kindle in your eyes
it's oh so easy now
as we lie here in the dark
nothing interferes it's obvious
how to beat the tears
that threaten to snuff out
the spark of you love
sözlerine sahip, özellikle de roger'ın "from where i stand" derken ki sesi derinden etkilemektedir beni. clapton tarafından renklendirilen pros and cons of hitch hiking albümünün en güzel şarkısıdır bence.
1. baha men-who let the dogs out
her nerede olursanız olun sizi saçma sapan dans etmeye iter.
2. ceza-holocaust
bu şarkıyı dinledikten sonra mamımamı yapmaya çalışırsınız hiç durmadan.
3. güçlü soydemir-15 kişiye saldırdım
artık ağır abisinizdir. size yamuk yapanın ağzını gözünü dağıtabileceğiniz hissini verir size.
4. bülent ortaçgil-sensiz olmaz
bu şarkı size rehberinizdeki bütün güzel kızlara senden çok hoşlanıyorum benimle çıkar mısın demenize sebep olur büyük ihtimal.
5. pinhani-yitirmeden
özetle hayatı sorgulatır size bu şarkı. yapayalnız olduğunuzu hissedersiniz belki de. ama sondaki gitar solosuyla hayata geri dönersiniz.
benim ilk ve tek aşkım fenerbahçedir ulan diyen ve her fırsatta 14 şubatta ne yapıcaksın sorusunu şükrü saraçoğlunda tribünde olucam yani ait olduğum yerde şeklinde cevaplayan arkadaşım diğer fenerbahçeli arkadaşlarından destek alamayınca maça tek gitmemek için bir beşiktaşlı olan bana benle fener maçına gelir misin dedi.
imam adnan sokakta bulunan bu mekanın 18 yaşından küçükleri alıp almadığını merak etmekteyim ve yakın zamanda bunun cevabını öğreneceğim. nevizadede tek yudumluk tekila shotı bile suyla karıştıran işletmelerden bıkmış biri olarak dışarıda en çok içtiğim içki olan biranın birçok farklı ülkeden birçok çeşidini bulunduran alman biraevi arkadaşlarla gittiğimizde bizi alırsa yeni mekanımız olabilir.