ölürken kulaklarımda live with me adlı o güzel şarkı çalacak, zihnim yapacak bunu. yanıltacak zaten yanılmaya dünden razı algılarımı. en güzel yanılışım olacak.
nezrimde dünyanın en güzel şarkısına, klibine sahip adamlar.
o nasıl güzel bir melodidir. nasıl da güzel sözlerdir ! nasıl da kusursuz bir aranjedir.
dünyanın en zarif kadınlarından. zarifliği bir deri bir kemik olmaktan da gelmiyor üstelik. zaten bir deri bir kemik de değil. zarafetin zayıflıktan değil bakışlardan, mimiklerden, diksiyondan ve karakterden geldiğinin en büyük kanıtıdır kendisi.
dil kabiliyeti 3,5 bilemedin 4 yaş civarındadır. kendisi henüz yeni "kıç" kelimesi öğrenmiş ve cümle içinde kullanmıştır. (bkz: tekrikler)
kelime torbasına "ağız" lafının girmesini ve artık kıçıyla güldüğü/konuştuğu kadar ağzıyla gülüp konuşmasını sözlüğün temizliği açısından sabırsızlıkla bekliyoruz.
çay bardağı, telefon, ld slim paketi, ses sisteminin kumandası, bardaklık, nikon f50, kardeşten hediye amacı dışında tokalık, pena kabı vs. olarak kullanılan kurukafa heykeli kül tablası.
homofobik olmayan insanda dahi iğreti yaratan olaydır.
bir şeyleri bu kadar hiç (piç) etmemek gerekir.
o dayılar el ele tutuşup o asansöre binselerdi öpüşmeleri internet ortamının yeni gündemi olmayacaktı. gündem olan durum "dayı" denecek kadar dayı tipli adamların gizli bir kimliklerinin, çokça saklı bir aşk hayatlarının olması. evet, aşk hayatı; zira son zamanlarda gördüğüm en "aşklı" öpüşme haliydi. homofobik biri için bu durum yeterince iğrenç. olmayana gelen iğrençlik ise asansörün kapıları kapanıncaya kadar takılan maskülen maske. o maske ailelere hatta varsa eşlere, çocuklara, torunlara karşı takılan bir maske gibi. sonra o olayın o şekilde yaşanması..
mesafeli bir şekilde o asansöre binip sonra bir anda öpüşen; ayrı ayrı hayatları olmayan bir erkek ve bir kadının durumu kadar basit olamıyor malesef..