işin ilginç tarafı kuran'da aynı dille yazılmış ve parça parça üretilmiştir. Bugün sümerde parça parça üretim yaptığı bir site. bizi allah esirgesin yeni bir dinden. Ki gayet uygun bir dille ve içerikle yazılmış.
çocukluk hayali amerikan çocuklarının ağaç evleri. Tabii yaş ilerleyince farkına vardık ki evi olmayan çocuklar kötü koşullarda büyüyen çocukları daha fazla.
Tartışılıyorsa ZATEN DiN iLE BiRLiKTE BiLiMiN BERABER iç içe yürütülebileceği tartışılıyordur ve olmaz. Eğer denmek istenen bilim insanının dini kimliğini tamamen bırakarak üretmeyi hedef alarak bir şeyler yapmasıysa tabii ki olur. Ama din ile bilim iç içe geçemeyecek apayrı yerlerdedir.
5 sene boyunca oynayıpta bu sırada evlenip sevgili olanların hikayesini falan okuduk hep. Şimdi ne yapıyorum hala oynuyorum eğleniyor muyum? Eskisi kadar değil ama en azından eskisi kadar da yoğun değil oyunla ilgilenmem. Biraz daha erken başlayıp süresiz vip sahibi falan olmak vardı madem oynuyoruz para yatırıyoruz.
Kızıldere'de katledilmiş devrimci önder. Sanıldığı gibi yoldaşlarıyla sibel erken olayında sibele kötü davranmamışlar, kendileri için değil ama sibel'in bir şeyler isteyebileceğini söylemişlerdir. Sibel erkan'nın çok sonradan yaptığı açıklamalardan da devlet kayıtlarında da sibel hakkında kötü olabilecek hiç bir şey söylenmediği ortadadır. Aynı zaman da bir teorisyen olan Mahir çayan yaşına da rağmen büyük sorumluluk üstlenmiştir. Türkiye tahlili yaparak bu tahliller doğrultusunda devrimci savaş stratejisi geliştirmişlerdir. Kendi bir gün bu yolda öleceklerini bilmekteydi önemli olan yarın için devrimci bir gelenek bırakabilme isteğidir. Bugün onun devrimciliği anadolu devrim tarihine altın harflerle işlenmiştir.
1960 yılında Fatsa'nın Kılıçlı Köyü'nde doğdu. ilkokulu Kılıçlı'da, ortaokulu Fatsa'da okudu. 1975 yılında Trabzon Yatılı Öğretmen Okulu sınavını kazandı.
O dönemde Trabzon Yatılı Öğretmen Okulu faşistlerin kontrolü altındaydı. llhan Durmuş, okuldaki devrimcilerle ilişkiye geçerek kısa sürede anti-faşist mücadelede etkin bir yer edindi. Henüz 1 yıl geçmemişti ki, ilhan Durmuş ve 70 arkadaşı okul idaresi tarafından okuldan atıldılar. Daha sonra Ladik Öğretmen Okulu'na kayıt yaptıran ilhan Durmuş, burada da faşistlere karşı yürütülen mücadelenin içinde yer aldı. Uğradığı bir saldırının sonucunda. yaralanınca Ladik'te barınma imkanı kalmadı ve Fatsa'ya döndü. Bu iki yıllık dönem ilhan Durmuş'un devrimcilik yaşamında edindiği ilk deneyimlerdi.
Lise eğitimini Fatsa'da sürdürdüğü yıllarda bir yandan okullarda anti-faşist mücadele içinde yer alırken, diğer yandan Fatsa Halkevi çalışmalarına da etkin bir biçimde katılıyordu.
1978 yılına gelindiğinde ilhan Durmuş, Fatsa'da gerek Fatsa halkı, gerekse faşistler ve polis tarafından yakından tanınan, bölgedeki birçok eyleme öncülük yapan Devrimci Yol militanlarından biriydi. Aynı yıl MHP Fatsa ilçe Başkanı'nın yaralanması olayı nedeniyle polis tarafından aranır duruma düştü. Bu durum bölgedeki çalışmalarını sekteye uğratınca ve sözkonusu olayda yer almadığına dair tanıklıklar da olunca ifade vermek üzere Adliye'ye gitti.
Bir Fatsalı anlatıyor:
"ilhan Adliye'nin önüne geldiğinde kapıda 1500-2000 kişi bekliyordu. Okullar ilhan için boykot ilan etmişti. Adliye'deki yetkililer ifadesinin alınmasından sonra serbest bırakılacağını söylemişlerdi ama tutukladılar. Dışarı ilhan'ın tutuklandığı haberi gelince kıyamet koptu. Kalabalık sloganlarla cezaevine doğru yürüyüşe geçti. Yoldan da katılanlar olunca sayı iyice arttı. Yol üzerinde MHP binası tahrip edildi, tabelası indirildi. Bütün ilçe protesto gösterileriyle boydan boya katedildi. Endişeye kapılan yetkililer ilhan Durmuş'u o gece apar topar Ünye Kapalı Cezaevi'ne naklettiler"
ilhan Durmuş'un tutukluluğu 4 ay sürdü. Çıktığında bir süre Aybastı'da faaliyet gösterdi.1978 sonlarında Fatsa'da bir polis memurunun öldürülmesi olayı nedeniyle tekrar aranmaya başlayınca Fatsa'yı terketti ve önce Karadeniz'in çeşitli ilçelerinde, son olarak da Artvin bölgesinde görev aldı. Artvin'deki çalışmaları 12 Eylül sonrasında da sürdü.1981 yılında bu bölgede yenilen darbelerin ardından yapılan yeni düzenlemeyle tekrar Fatsa'nın kırsal alanına döndü. Doğduğu köyü de kapsayan geniş bir alanda siyasi-askeri faaliyetin yürütülmesinden sorumlu yerel komitede yer aldı.
Bir arkadaşı anlatıyor:
"ilhan devrimciliğe küşük yaşta atılmıştı. Kendi ufak tefekti ama büyük sorumluluklar almaktan hiç geri durmadı. Aldığı sorumlulukların altından kalkmayı da bilirdi. Hayattaki tek sorumsuzluğunu kendi sağlığına karşı yapmıştı. ileri derecede ülserdi ama onu sigara ve çay içmekten bir türlü vazgeçirememiştik. Çok güzel saz çalar, türkü söylerdi. Neşeli bir insandı; en karanlık zamanlarda bile neşelenecek, gülecek birşeyler bulurdu. Sözlüydü. Öldürüldüğünde aylardır dağda olduğu işin sözlüsünü görmemişti; göremeden öldü."
ilhan Durmuş doğduğu köy olan Kılıçlı yakınlarında 13 Kasım 1983 günü Cavit Kaya ile birlikte katledildi. Dört kişiydiler. Bir başka grupla bağlantı kurmak üzere Kılıçlı Köyü'ne gelmişlerdi. Geceyi köyde geçirdiler. Sabah 07.00 sıralarında köyün çevresinde askeri birlikler ve polisin katıldığı geniş bir operasyonun başladığını farkettiler. Köyün dışında gizlenmeyi denedilerse de üzerlerinde dolaşan helikopter tarafından yerleri tespit edildi. Üzerlerine yaylım ateşi açıldı. Ormanlık araziye ulaşmak için çatışarak geri çekildiler. Açık bir araziyi geçmeleri gerekiyordu. Denediler; ilk önce grubun önünde giden ilhan Durmuş vuruldu, ardından Cavit Kaya. Diğer iki arkadaşları öğlene kadar çatışmayı sürdürdüler; öğle saatlerinde ikisi de yaralı ele geçti.
1962'de artvin şavşat şalcı köyünde doğan dev-yol lu devrimci. 12 Eylül sonrası dağlık kesimde oluşturulan silahlı direniş birliklerinde yer aldı.
26 Aralık 1980 günü Erkan Uzuneminağaoğlu'nun grubuyla buluşmak için geldiği, kendi doğduğu köy olan Şalcı'da askeri birliklerle girdiği silahlı çatışmada, anne ve babasının gözleri önünde, Erkan Uzuneminağaoğlu ile birlikte katledildi. Cenazesine, faaliyet gösterdiği Pınarlı Köyü'nün bütün sakinleri, her türlü tehdit ve engellemelere rağmen, 6 saatlik yolu kar altında yürüyerek geldiler.
1957 doğumlu Giresunlu devrimci. 12 Eylül sonrası cuntaya karşı bölgenin kırsal kesiminde gelişen direnişin içinde yer aldı. Bulancak-Giresun ekibine mensuptu.
31 Mayıs 1981 günü Kozköy yakınlarındaki ormanlık alanda 6 arkadaşı ile birlikte, askeri birliklere karşı girdikleri çatışmada şehit düştü.
1975 yılında siyasi olmayan bir silahlı yaralama olayı nedeniyle cezaevine girdi. Devrimci Yol hareketi ile ilk ilişkisini bu dönemde cezaevinde yatan Devrimci Yolcularla tanışarak kurdu. Cezaevi yılları Recep Demir için gerçek bir eğitim dönemi oldu. Hızla geliştirdiği militan kişiliğiyle her cezaevi direnişinin önünde yer aldı; bu nedenle Balıkesir'den sırasıyla Konya, Niğde ve Akşehir Cezaevleri'ne sürgün oldu. 1977 yılında Akşehir Cezaevi'nden MLSPB'li iki mahkumla birlikte gardiyanları rehin alarak firar etti.
Cezaevi firarından sonra önce istanbul'da, ardından izmir'de değişik bölgelerde devrimci çalışmalarını sürdürdü. Sıkıyönetim ilanıyla birlikte izmir'in değişik bölgelerinde faaliyet gösterirken, polis de onu farklı kod adlarıyla arıyordu.
1980 Eylül'ünde bir soygun nedeniyle tutuklandıysa da, işkencede direnerek olayın siyasi yanını kabul etmediği gibi gerçek kimliğini de saklamayı bildi ve olay kayıtlara 'gasp' olarak geçti. Yargılama sonucunda 36 yıl ceza aldı. Konya'da bir başka davada yargılandığı gerekçesiyle sevkini istedi. Eylül 1981'de sevk sırasında ikinci kez firar etti.
Adının 'Recep Demir' olduğu gene devrimci mücadele içinde yer aldığı firar günlerinde itirafçı-MiT işbirliğiyle ortaya çıktı.
1988'de cezaevlerine yeni baskıcı kurallar getiren, 'Ağustos Genelgesi' diye bilinen Adalet Bakanlığı düzenlemesine karşı geliştirilen mücadele sırasında 'Devrimciler' adlı eylem grubunda yer aldı.
31 Ağustos 1989'da daha önce pek çok kez yaşadığı polisle çatışmalardan birini daha atlatırken ağır yaralandı. Ameliyat ve tedavisinin bir yolu bulunmaya çalışılırken yakalandı. izmir Siyasi Şube'deki ağır işkencelerden sonra hastaneye kaldırıldığında, doktor raporlarında da belirtildiği üzere ölüm halindeydi. 7 Eylül 1989'da şehit düştü.
Faşist saldırganlar 18 Haziran'da devrimci öğretmen Remzi AKSAKAL'ı evine giderken pusu kurarak katlettiler. Faşizme karşı verilen kavganın en ön saflarında her zaman yerini alan Remzi Hoca, Ünye'de halk düşmanlarının saldırılarına hiçbir zaman boyun eğmedi, kararlı bir mücadele verdi.
Polisin cenazeyi kaçırma girişimlerini boşa çıkaran devrimciler ertesi gün 1500'ü aşkın kişinin katıldığı bir törenle Remzi Hoca'yı memleketi olan Artvin'e yolladılar
1958 yılında Denizli'nin Çal ilçesine bağlı Kutlubey Köyü'nde doğdu. Yoksul bir çiftçi ailesinin beş çocuğundan ikincisiydi. Okurken hem okul giderleri, hem de ailesinin geçimine destek olmak için çalıştı. Lise yıllarında kasabada gelişen devrimci mücadelenin içinde yer aldı.
14 Şubat 1981'de bir grup arkadaşıyla birlikte Ulubey Kazancıderesi mevkiinde polis ve jandarmayla girdiği çatışmada kayboldu. Bedeni 22 Mart 1981'de çobanlar tarafından bulundu.
Devrimin bir süreç olduğunu göstermiştir. Fatsa ya giden gazetecilerin dediğine göre halk sosyalistim demiyordu ama bir sosyalist gibi yaşıyorlardı, paylaşıyorlardı. sokakta herkesin mutlu görünüp gülümsediği bir yer ve bu bize çok garip gelmişti diyorlar. 7 den 70 e herkes devrimci marşları okuyordu çünkü tek bildikleri vardı sosyalistler onlar için savaşıyorlardı. Halkı soyan tefecileri, pahalanacak diye yağ ekmeği saklayan yüksek fiyattan satan tüccarlara göz açtırmıyorlardı. işte fikri sözmez böyle bir yerel yönetimin önderiydi.
Benzin, saatçi benzini gibi yakıtlarla çalışan verimi her koşulda çok yüksek olan ocak çeşidi. Msr, optimus gibi firmaların ürettiği farklı modeller olmakla birlikte fiyatları oldukça yüksektir. Dağcılar tarafından tercih edilen bu ocaklar irtifada, soğukta verimini kaybetmez. Bazı modellerinin çıkardığı jet sesi kafayı şişirir.
Turizmle birlikte yayla özelliğini yitirmeye başlayıp betonlaşma sürecine girmiştir. Ama yinede açık havada yaylanın kavruna giden üst kısmında oturup bira içmek orgazmlık tatlara girebilir. Tabii oturup bir mekanda da içilebilir.
Bazen pişmanlıktır ama her zaman çalışanlara karşı kibar olmak lazım arada sırada öküz çıksalarda. Bugün denk geldim bir daha tüm kasiyerlere hayvan muamelesi yapasım geldi. Şirin yüzlü türk kızı teşekkür edip, rica edince, gözlerine bakınca asıldığımı zannedip bir haller bi tavırlara bürünüp poşeti öfkeyle alması falan alışkın değil insan gibi davranılmaya heralde. Hayır öküzlük bende bir ekmek ver deyip telefonla uğraşıyor gibi yapıp insan yerine koymamam gerekiyordu galiba.
Dünyanın birbirinden en uzak yerlerinde, birbirine çok yabancı kültürlerde bile aynı umutlarla kızıl bayrakların üzerine işlenip, taşınır. Korkulan bir semboldür. bilirler ki bu sembol onların elinde ki iktidarı sarstı, sarsıyor ve almak istiyor.
Sol deyince eğer komünistlerden bahsediyorsak (Türk solu meselesine girmiyorum öyle bir sol yoktur) ki öyle olmalıdır onlar dışında kalanlara solcu demek doğru değildir. Komünistlerin Pkk hakkında ki görüşü genelde irade meselesi üzerindendir. Kürtler'in yaşadığı coğrafya üzerinde söz sahibi olduğunu ve iradelerine müdahele etmenin doğru olmayacağı yönündedir. Yadsınamaz bir gerçek daha vardır ki o da Pkk örgütlülüğüdür. Türkiyede ki Sosyalist hareketlerin toplam partizanlarından daha fazlası pkk yani hpg ile dağlarda örgütlüdür. Şehir yapılanmalarını hesaba katmıyoruz bile bu durumda. Böyle bir gerçeklikte Türkiye sosyalist hareketinin Kürtlere şöyle, böyle yapmalısınız demesi kadar mantıksız ve geçersiz bir eylem metodu olamaz. Türkiye sosyalistleri ya bu hareketin işleyişine ya tümden katılmaz ya da irade meselesini ön plana alarak hareketin işleyişine müdahale etmeksizin, içerisinde bulunmadan örgütün bir irade olduğunu kabul ederek bu halkın iradesine destek olmayı tercih eder.
Seneler evvel girdiğim sınavda verilen grafik sorularını kafada canlandırarak yapmıştım o oraya çarpar oda ordan oraya şöyle gider diyerek 5 soruda 5 yapmıştım meğersem onlar formülle çözülüyormuş. Bunu dikkate alarak sayısal öğrencilerinin Fizik çözememesinin nedeni Fiziğin tam olarak sayısal bir alanda ifade edilemeyecek olmasından olabilir. Yazık o öğrenciye Her şeyi çöz fiziği çözeme.
memlekette o fotoğrafı beğenen nadir insanlardan olma gururunu yaşıyorum. Genelde 1-2 sene sonra fotoğraftakinden daha farklı bir tipe bürünüldüğünden pek size benzemeyen fotoğraf olurlar.
Sanıldığı gibi çok güzel kadınları da gelmez. Zaten Türkiye ye gelenlerin çoğu yaşını başını almışlar. Bizden farkları yok gibi bazı konularda, koy gezilerinde koyda ki taşlara kayalara ellerine ne geçerse kömür kalem isimlerini yazarlar. Bunlar sayesinde en az 5 rus ismi öğrendim duvarlardan. iyileri yok mudur elbette ki her memlekette ki gibi vardır. Anlaşmaya çalışırsınız, o da anlaşmaya çalışır gülümser el sıkar falan ama genelde çekingendirler.