grafik tasarımla birlikte iyi bir eğitim alındığında para getirecek bir alan. yetenek de olmalı, sosyal ortam iyi tanınmalı, eğitim içinse bilişim eğitim merkezi tercih edilebilir kalitelidir, hocaları da iyidir.
diğer dillere göre cidden kolay ben de infolange gittikten sonra fark ettim, kursuna da etkisi var tabii ama ben de alıştım gelsin şimdi ispanyolcalar italyancalar.
franchise şubeleri var iyi güzel, alanında iyi bir kurum da beni asıl ilgilendiren konuşma konusunda kendine güven kazandırması bir de fiyatları açısından insanları çok çok zorlamayacak konumda olmaları, bu ikisi epey iyi yapıyor burayı.
özel kurslarla da elde eldilebilir bir eğitim tabii insan yetenekli de olmalı hayal gücü gelişmiş olmalı. çevrede çok kurs var ama en iyilerinden biri bilişim eğitim merkezi hem eğitimi kaliteli hem de fiyatı öyle uçuk kaçık değil.
konuşması zordur, biliyoruz zannederiz ama biriyle karşılaşınca hık mık diye kalırız. infolang dil okulları bu konuda epey kaliteli çünkü konuşma ağırlıklı kurs veriyor sizi konuşmaya hazırlıyor.
şube açma konusundaki yeteneğini anlaşılan yazın yaz kampında da gösterecek ilim irfan yuvası. yazın hem gelip istanbul'da konaklayacaksın gezeceksin hem de eğitimini alacaksın güzel iş çok da iyi olmuş çok güzel olmuş.
şu aralar interette sıkça rastladığım ilanların içinde geçen meslek. birçok web tasarımcı aranıyor ama sanırım web tasarımı bilmekle bitmiyor iş. ben bu alanda çalışmasam da kursun içinde bilişim eğitim merkezinde bunun kursunu alan arkadaşlarım vardı, kusr zaten iyiydi, hocalardan da memnunlardı çıktıklarında ellerinde sertfika da oldu biraz kendini geliştirip yeteneğini gösteren iş buluyor, ya da çok eleman lazım bilemedim.
sinirlenilecek bi olay değil zira sinirlenmem için zeka gerektiren bi hareket yapmaları gerekirdi. Çoluk çocuk toplanmış bi şeyler yapmış olay bundan ibaret. Zaten bu çevrenin zeka gerektirmeyecek beyinlerinin içindekileri çalıştırmayı gerektirmeyecek hareketler yaptığı ortada, bu ister lise öğrencisi olur ister ülkenin yönetiminden birisi olur fark etmez, üzücü olan bu kadar sığ ve komiklikten uzak olmaları ne bileyim madem zıt düşüncedeyiz madem artık birbirimize karşı olur hale geldik karşımdakinin beyni olsun isterim böyle tartışmanın bile tadı yok.
dil öğrenmek isteyen kişinin temel bilgileri almak için gitmesi gereken yerdir bana göre. ileri derecede bi ingilizcen varsa ilerletmek tabii ki sana kalmış ama, çevren yabancı arkadaşlarınla dolu değilse ve pek de bir şey bilmiyorsan aklına ilk gelen yer oluyor. infolang'e gitmiştim ben, temelden alan biri olara faydalı olduğunu söyleyebilirim. tabii hocaların yaklaşımı da çok önemli, onların isteyerek severek anlattığını gördüğünüzde siz de hevesleniyorsunuz.
''böyle bi şey söyledi diye ölümü hak etmiyor'' demek bile komik, insanlar ne yaparlarsa yapsınlar cezasının ölüm olduğunu düşünmek her açıdan rezil bi şey. hele de söz konusu islamiyetse allah'ın can verdiğini kabul eden insanların kendilerinde birini öldürme hakkı bulması çok ironik.
iş ilanlarına bakarken ''iyi derecede office programları kullanabilen'' yazısını defalarca okuyunca ''tamam lan!'' deyip mc office eğitimi aldığım eğitim yeri falan. iyidir yani, kurs deyince kaçarak uzaklaşmama rağmen faydasını gördüm cidden, bi de animasyon eğitimi varmış. ne bilim gelecekte bi buz devri çekmeyeceğim belki ama dikkatimi çekmiyor değil.
insana stockholm sendromu yaşatan fakültem. ders seçiminde, ders saatlerinde, öğrenci işlerinde insanı delirtir, bu okula geldiği için insana lanet ettirir. gel gör ki başka okul gördüğünüz zaman ise ''bizim hergele daha güzel ya'' ''bahçesi biraz değişik mi ne buranın'' ''e bu okul çok yeni bizimkisinde tarih yatıyor lan resmen'' dedirtip kendini sevdirir.
ders çalışırken inatla gelen şey. 12 saat de uyusan, 24 saat de uyusan eğer eline bi ders notu aldıysan hemen yanında biter. ancak çok tatlıdır yarım saat de insanı çok mutlu eder, en kötüsü ise uyanma kısmıdır, uyanılan ilk an tekrar uyumayacağını anladığın ilk an çok zordur.
vapura her allah'ın günü binmek zorunda olmayan, keyfi olarak binen ''ay boğaz çok güzel ya'' diye düşünmeye vakti olan insanın yapacağı iştir. bi her sabah her akşam bin bakalım da gözün martı ya da simit görüyor mu, martı bana simit verse ben hayır demem, öyle yorucu.
ölümdür lan. uykun geldiğinde kafanı koyacak yer bulamazsın. bi anda hayatındaki en önemli şey cam kenarında oturmak olur, cam kenarındakine özenirsin, erken inse de ben oraya otursam diye düşünür onun hayali ile yaşarsın.
kız çirkinsse yakışıklı bi çocuğa aşıktır ve çocuk filmin son on dakikasına kadar çocuk kıza bakmaz son on dakikada çocuk da kıza aşık olur.
kız güzelse de ona içine kapanık herkesin dalga geçtiği gözlüklü çirkin bi çocuk aşıktır, kızımız ona bakmaz okulun en popüler çocuğu ile birliktedir, filmin sonunda is ekız fikir değiştirir ve asosyal çocuğu seçer.
klaus'un annesinin de en az kendisi kadar karizmatik olduğunu gördük de biraz çabuk affettin be cadı teyze, ne bileyim az sabretseydin bi yüzünü yıkasaydın iki büyü emikleseydin de öyle affetseydin, tabuttan çıkar çıkmaz koştur koştur geldin neyse sen de haklısın dağ gibi taş gibi kaya gibi çocuklar doğurmuşsun ne yapsam hakkındır.
dünyanın en güzel tadlarından biri olduğunu iddia edebileceğim bibercik. bakıyorsun tipine ''oğlum ne çıkar ki bundan'' diye düşünüyorsun ama fırına atıp çıkardığında, soyduğunda ve yoğurtladığında aldığın lezzet uuu beybi hiçbir yerde yok.
''sherlock günümüze uyarlanamaz, yakışmaz bi keree'' derken beni yalancı çıkarmış, bağımlısı olduğum dizi. ilk sezonunu peşpeşe izlemiş biri olarak, ikinci sezonu ağırdan alıyorum, hemen bitmesin istiyorum, sakinim, sindire sindire izleyeceğim.