Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça…
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni…
Emniyet kemeri takmamak. Sanayide usta ile ayar yapıldıktan sonra test sürüşüne çıktık. Baktım kemeri takmadı, sordum çocuğun var mı diye, var dedi. E o zaman niye takmıyorsun dedim, cevap gelmedi, kemeri taktı.
Koltuğu alt ve yatık pozisyonda kullanmak. Belki rahat geliyordur ama acil durumlarda sizin manevra kabiliyetinizi kısıtlar. ideal sürüş pozisyonunda koltuk 90 derece olmalı, arkanıza yaslandığınızda bilekleriniz direksiyonun üst kısmına zorlanmadan yetişmeli.
Direksiyonu tek el tutmak. Ayrıca yaz geldi, sol kol dışarı sarkık, sağ eli ile araba kullanıyor insanlar. Sayın sürücüler; kaza geliyorum demez, her zaman hazırlıklı olmalısınız. Tek el sizin ani durumda manevra kabiliyetinizi kısıtlar. Kullandığım aracın direksiyonu orta sertlikte ve ben de öyle çok güçlü birisi değilim. Araç hızlanınca doğal olarak direksiyon sertleşiyor. Hiç beklemediğim bir anda sol taraftan önüme araba fırladı, ben de o sırada direksiyonu iki elimle dokuz çeyrek tutmam sayesinde kurtardım. Eğer tek el tutsaydım arabaya çarpmazdım belki ama direksiyon hakimiyetini kaybedip başka bir yere çarpardım.
Yayalara ve yaşlılaea yol vermemek. Sayın sürücüler, yol verince namusunuz elden gitmiyor.
Virajlarda fren yapmak. Arkadaşlar virajda fren yapılmaz. Frene basınca ağırlık merkezi ön tarafa kaymış gibi davranır ve arka tekerlerdeki yük azalınca yere basması azalacağı için yol ile arasındaki sürtünme kuvveti de azalır. Bu durumda arka taraf savrulur ve kontra vermezseniz spin atarsınız. Ayrıca araç savrulduğu zaman frene basmayın, gaza basın. Gaza basınca ön tekerlerdeki tork sayesinde ileri yönde ivme sizin arka taraftaki savrulmanızı yok etmenizi kolaylaştırır.
Boş viteste ilerlemek. Enjeksiyonlu araçlarda cut-off sistemi mevcut. Siz vitesteyken ayağınızı gazdan çekerseniz rölanti devrine düşene kadar yakıtı keser. Yokuşlarda inerken ya da kırmızı ışıkta duracakken rölanti devrine düşene kadar viteste ilerleyin. Otobandaki rampalardan inerken de son viteste inmeyi tercih edin. Son vitesteki motor freni hafif yokuşlarda sizi sabit hızla inmenizi sağlar. Böylece fren kullanmayıp balatadam, cut-off sayesinde yakıttan tasarruf edersiniz.
Arka sislerinizi yakmayın, kör etmekten başka işe yaramıyor.
Dur kalk yaparken veya sıkışık trafikte öndeki araçla aranızda mesafe bırakın. Yakın gittiğinizde sürekli dur kalk yapacağınıza biraz mesafe bırakıp 2.viteste 20km/s gibi bir hızla ilerlerseniz yakıtta ciddi tasarruf edersiniz.
Yol müsait olduğu sürece tüm şeritleri kullanın, virajları içten alın. Tekrar ediyorum, yol müsait olduğu sürece.
2 kapı olmasından dolayı güçlü ve sportif bir duruşu olan ancak heybetine göre yetersiz bir motora sahip araç. Şöyle düşünün; altınızda sıfır mercedes var ama 150km/s'ten fazla sürate çıkmaya gücü yetmiyor.
Tabi ki örnekteki kadar abartı bir durum mevcut değil ancak açıklayıcı olması için böyle bir yaklaşımda bulundum.
Ayrıca E46'lar pek emin ellerde değil. Tofaş'ta Şahin neyse BMW'de de E46 yavaş yavaş o pozisyona geliyor. Alan hunharca biniyor, masraf çıkmaya başlayınca arabayı patlatıp satıyorlar. Düzgün satıcılar var ama istisnalar kaideyi bozmuyor malesef.
Cıvık olan ve her erkeğe prim uğruna sırnaşanlardan hoşlanmam. He bir de sigara içip küfür edenler var.. Büyük konuşmayım ama hoşlandığım kızın sigara içip küfür ettiğini görsem galiba bir daha kolay kolay yüzüne bakmam, o kadar nefret ediyorum.
Sosyal medyada farkındalık yaratmak için saçma sapan duyarlılık kasanlar da var. Sorsan neye duyarlılık yaptığını bilmiyordur, tek derdi primini yapıp egoyu şişirmek.
Elit takılmaya çalışıp becerememesi ve o yapaylığının altında kalması. Gençler gerek yok bunlara, bir süre sonra yorulup fabrika ayarlarınıza döneceksiniz zaten. itici olmaktansa doğal olun.
Piç erkek genelde çorap değiştirir gibi sevgili değiştirir; iş görmeye bakar. Efendi erkeğin karşısına çıkan hanımefendi de efendiyse işi evliliğe kadar götürebilir, dakikalık zevkleri değil ömürlük aşkı yaşar.
Efendiyi tercih ederim, seyirlik değil ömürlük olsun.
Bir derdin vardır, anlatamıyorsundur. Ama cidden anlatamıyorsun, içinde gitgide büyüyor. Klasik olarak eski müziklere bakıyosun. Sonra zeki müren çıkıyor karşına; "elbet bir gün buluşacağız". O an susuyosun. Öyle bir parça ki sizi kendinize anlatıyor. Siz içinizi dök(e)meden sizi anlayanların olduğunun farkına varıyorsunuz.
Sağ üstte önerilenlerde bir parçası daha çıkıyor; "şimdi uzaklardasın". işte o an keşke beni hiç anlamasaymış diyorsunuz..
Lisedeyken rte başbakandı. Yenikapı miting alanında fetih gösterisi afişleri asılmıştı. Belediye de yolu ücretsiz karşılıyor diye söylemişlerdi bize. Tabi o zamanlar düşünemiyoruz, çoğumuz yedik. Fizik hocamız derse girdi, bu konudan bahsettik. O da aynen "tabi sizde bunu yediniz dimi?" dedi. Akşamında miting olacağını ve asıl amaçlarının oraya eleman toplamak olduğunu söyleyince siyasetin ne kadar pis birşey olduğunu anladım.
Ayrıca yine istanbul'daki "evet" mitingine iett araçları görevli tabelasıyla ücretsiz servis sağlıyordu.
Çözümü ağlamak. Baktınız ev boş, sadece ağlayın. inanın o kötü hisler, duygular sanki gözyaşlarıyla birlikte akıp gidiyor. O kötü şeyler gidince de güzel şeylerin önündeki perde kalkıyor ve siz de normal yaşama dönüş yapmış oluyorsunuz.
Genellikle kızlar tarafından ilgi görür. Bir süre sonra bu ilgi farklı yönlere çekilebilir ve artık ilişkiler duygusallıktan başka bir boyuta ulaşabilir.
Sonuç olarak hem iyi hem kötü. Ama şu bir gerçek ki pişman olduğunuz yaranın izini silecek bir merhem kolay bulunmuyor.
Varan 1:
Ülkemizde erkek evin direğidir, kadın çalışmaz algısı vardı bir zamanlar. E hâl böyle olunca kadın rahat ve huzurlu bir yaşam sürmek için doğal olarak zengin bir erkek istiyor.
Varan 2:
Kadınlar genelde gösterişi sever. Bunun için sosyal medyada anı paylaşan(snapchat, instagram hikaye) uygulamaların kullanım oranına bakarsanız görebilirsiniz. Ne kadar evli de olsa sonuçta bir üstünlük kurma duygusu vardır. "Benim eşim bana 5000 liralık kolye aldı, eşimle bugün de şu ülkedeyiz, canım eşim" gibi paylaşımlar yapıp üstünlük kurduğunu düşünüp ego tatmini yapacaktır. Tabi buna sebep olan sosyal medyayı da ayrı eleştirmek gerekiyor.
Yukarıda para ile huzuru aynı cümlede kullandım ve bunu açıklama hissiyatı duydum. Evet, para demek huzur değildir ama ortalama bir aileyseniz para size huzur verir. Neden mi? Çocuğunuz harçlık istediğinde rahatça verebilirsiniz, ailenizle birlikte bir haftasonu küçük geziler yapıp rahatlayabilirsiniz. Böyle şeylerin temelinde de para yatıyor. Yani paranın dolaylı yoldan huzur verdiğini bu şekilde gösterebiliriz.
Çukurlardan kaçıyodur. Cillop gibi pürüzsüz asfalt atıldıktan 1 ay sonra kazıp kanalizasyon borusu döşeyenler utansın. Asfalt atılmadan önce yapsanıza şunu. Sanayideki alt takımcılarda hisseniz mi var ne.
Çünkü televizyondaki diziler, şarkı klipleri ve şarkı sözleri artık daha küçük yaşta cinselliğe yönlendirmeye programlanmış. Yıllar geçtikçe cinsellik normalleştirilmeye çalışılıyor.
Nesile suç atmaktansa biraz da bu nesli böyle yönlendirenlere suç atmak veya biz bu nesli neden uyaramıyoruz diye kendimizi de sorgulamak lazım.
Kız vermeye meyilliyse erkek de hemen atlamasın, aklı başındaysa zaten kabul etmez. Önce nelerle sonuçlanacağını açıklamalı, doğruyu göstermeli. Baktın olmuyor, kızı bırak derim.
Şurada bir ayrım yapmak gerekiyor; müslümanlık ve islam. Kusursuz olan islamdır, müslümanlık değil. Müslümanlık ülkeden ülkeye bile değişir bir hâl almış, tarikatlar almış başını gitmiş ve birçok insan müslümanlığı bağlı olduğu tarikata göre yaşıyor.
islam'da ise bu durum böyle değil. Kur'ân bir rehberdir ve araştırılırken tek bir çeviriye bağlı kalınmaması gerekir. Bebek oluşumunun anlatıldığı bir kısım var, bu kısmı çevirecek kişinin arapça bilgisinin yanında sağlık bilgisine de sahip olması gerekir. Aksi takdirde yanlış çevirirler çıkar ve islam yanlış anlaşılır. Ki olan da bu zaten.
Gelelim islam'a karşı oluşturulmaya çalışan fobiye. işid denen örgüt kuruldu ve büyükbaşlı ülkeler desteği ile islam devleti adı altında terörü desteklettiler ve islam'ı terör dini gibi göstermeye çalıştılar. Yüksek oranda bunu başardılar ve başarı oranları da gittikçe artıyor.
Gelelim müslümanlığa. Müslüman halkın çoğu araştırmıyor, sorgulamıyor. Hâlbuki Kur'ân'ın bize ilk öğütüdür okuyup araştırmamız, doğru bilgiye erişmemiz. Bugünlerde internette yıldızların nasıl yerinde durduğunu gösteren bir soru dolanıyor. Şıklarda da "bilimsel açıklaması yok" ve "allah'ın bir hikmeti" gibi cevaplar vardı sanırım, yanlış hatırlamış da olabilirim. Şimdi sen böyle soru soruyorsan ve şıklara böyle cevaplar koyuyorsan baştan kaybetmişsindir. Evet, bu düzeni yaratan allah ancak bu düzenin de bir bilimsel açıklaması var ve günden güne daha çok şey açıklanıyor ve keşfediliyor.
Yine müslümanlıktan devam edeyim, tarikatların bir kısmı beladır, üyeleri başlarındaki kişinin yaşadığını yaşamaya çalışırlar. Bu kişilerin genelde ülkeyi kurtarıp geliştirme, vatana millete hayırlı olma gibi bir amaçları yoktur. Ama "Dinde aşırılıktan sakının. Sizden öncekileri, dinde aşırılıkları helâk etmiştir!" hadisinden haberleri yok ne hikmetse. Aynı zamanda bilimle uğraşmanın sevabının ne kadar büyük olduğuna dair ayet ya da hadis vardı.
Gelelim sonuca.. islam bize güzel ahlâkı, araştırıp öğrenmeyi, dürüstlüğü ve adaleti öğütler. Ama biz müslümanların çoğu islam'ı doğru yaşamıdığımız gibi yanlış anlaşılmasına da sebep oluyoruz.
Değildir. Kimi insan duygusaldır, ağlar. Kimisi ise karşısındakini kırmamak için cevap vermez ve içine atar. Bir süre sonra dayanamayıp sinirden ağlayabilir.
Ağlamak en güzel nimetlerden birisidir. Belki o an ağlamayıp karşınızdakine cevap verseniz olaylar bambaşka boyutlara taşınabilir, sonra da keşke günlerce ağlasaymışım da cevap vermeseymişim dersiniz.
Dizel arabada yokuşta debriyajı hafif bırakınca bile fren görevi yapıyor, araç geri kaçmıyor. Yani dizel araçta bile kaçırıyorsa pek bişey denemez.
Benzinli ve özellikle düşük hacimli atmosferik araç sürücüleri de "erkek adam el freni kullanmadan kalkar" triplerine girmesi aynı zamanda arkadakine girmesi demek. Rampada bu işin şakası olmaz, o sırada iki aracın arasından yaya geçiyorsa(yaya geçitlerini işgal eden sürücüler sağolsun) arada sıkışıp zarar görebilir.
Aynı tripleri emniyet kemeri için de yapanlar var. Yapmayın arkadaşlar, ön-arka koltuk farketmez. Önleminizi her zaman alın, kaybolan canınızı kimse size geri veremez.
Sürekli küfür edip saçma sapan gülenler. Bu kızların genelde sesleri de kalın oluyor, bir de ellerinde sigara oldu mu iticikte "godlike" oluyolar. Böyle şeyler yapmayın kızlar, hanım ve naif olun. Prim sizi günlük kurtarır, doğallık ise ömür boyu :)
Insignia'nın ikinci nesline verilen isim. Şimdilik liftback ve station wagon karoserleri var. Bugün kamuflajsız fotoğrafları düştü internete, buyrunuz:
Siyah olanlar Liftback, gri/füme olanlar ise station wagon karoseri.
benzinli motor seçenekleri:
-1.5 turbo 165 beygir güç 250nm tork,
-2.0 turbo 250 beygir güç 400nm tork.
Dizel motor seçenekleri
-1.6 CDTi 160 beygir güç 350nm tork,
-2.0 CDTi 195 beygir güç ve 400nm tork.
-2 litre direkt enjeksiyon ve tüm tekerlerden çekişe sahip olanlarda aisin warner'in af50-8, 8 ileri otomatik tork konvertörlü şanzımanı sunulacak.
-Eski kasaya göre 160-175kg arası daha hafif. Böylece hem daha ekonomik hem de daha performanslı olacak.
-Tamamen yeni bir 4 çeker sistemi var.
-Fotoğraftakiler ya opc ya da opc line(şuan ki sport paket gibi diyebiliriz). Station wagon olan büyük ihtimalle OPC çünkü difüzör var arka tamponda.
Aracın boyutları:
Uzunluk: 4899mm (+57mm daha uzun)
Genişlik: 1863mm (+7mm daha geniş)
Yükseklik: 1469mm (-29mm daha basık)
Dingil açıklığı: 2829mm (+92mm daha uzun)
Diz mesafesi: Bir miktar daha fazla
Baş mesafesi: 952mm (-13mm daha az)
Sürüş pozisyonu 30mm daha alçak
Bagaj hacmi: 500lt civarı
Şahsi görüşüm tasarım olarak ders verecek nitelikte. Vectra B'nin zamanında yaptığı etkiyi yapabilir. Ayrıca hafiflemesi, daha güçlü ve verimli motorlar, yeni şanzıman ve sportif şasi ile kaliteli bir araç geliyor. Umarım başarılı olur.