Kırmızı bir at çizerdim
Kırmızı bir at, bak bu da kafası
Nereden geldim nereye giderdim
Bu da düşünen kafanın bana sorusu
Sür beni sarp kayalıklara
Oradan aşağısı başka yerin konusu
spam'e düşen, sonradan gördüğüm doğum günü maili de olmasa bu eski dostuma yaptığım vefasızlığımla yüzleşmeyeceğim. en son ne zaman online olduğumu hatırlamamakla birlikte kendisini son görüşümden beri oldukça değişmiş buldum. Aylardır yazmaya çalıştığım bir makaleme son halini vermek yerine burada bu gereksiz entryi girerek vakit öldürüyorum aslında, yoksa vefasızlığımı gidermek gibi bir niyetim yoktu. ama yine de çok değişmişsin be ulu. sağ tarafta kaç kişinin online olduğu yazardı falan, son zamanlarda sayı epey düşmüştü. şimdi yerinde yeller esiyor. bembeyaz bir arayüzle gözüm kanadı mesela, yoruldum. hemen gece modu imdadıma koştu. Bir de çok yaşlandım ben artık ya. kaç yıldır yazarım bilmiyorum. benim zamanımdan kalan, hala yazan var mı bilmiyorum. benim zamanımda kimlerin yazar olduğunu bile hatırlamıyorum. Neyse gördüğüme sevindim. Yeterince oyalandım. Ben gidiyorum.
O eski halinden eser yok şimdi. An itibarıyla 134 kişi online. E bu saatte normal tabii ama eskisi gibi de değil biliyoruz hepimiz. 10 yılı geçti sanırım yazıyorum burada. En çok da bu durum hoşuma gidiyor Uludağ sözlüğü düşününce. Çocuk yaşta yazdığım entrylerle dönüştüğüm kişi arasındaki farklar ve benzerlikler duygulandırıyor beni. 5 yıl sonra kendini hiçbir yerde görmeyi beceremeyen biri olarak hayretle okuyorum bazı entrylerimi. O yüzden yeri başkadır Ulu sözlüğün bende. Yazar olmasına vesile olduğum insanlar var. burada tanışıp arkadaş olduğum ama yüzünü hiç görmediğim insanlar var. Sanırım artık hiçbiriyle görüşmüyoruz. iyilerdir umarım. Neyse, nostaljik geldiği için demiyorum ama eskiden çok daha güzeldi buralar. Özellikle inci sözlükten önce. Eee ne de olsa inci s.ker.
Ps: kan duyurusu paylaşmıyorum artık, çünkü vampirliği bıraktım. * malumunuz sosyal medya patladı arkadaşlar. Herkes her şeyi orada döndürüyor bildiğiniz gibi. Buraya yazmaya gerek görmüyorum o sebeple. Haydi iyi sabahlar ve şimdiden iyi bayramlar. Elimi öpmeye gelmeyin, corono var coronoooo...
Bulunduğunuz ortamın suniliğini ve geçiciliğini fark ettiğiniz andan itibaren yaşamak pek kolay olmayacaktır sizin için. Aslında bunu bi anda fark etmeyebilirsiniz, yavaş yavaş belirginleşir idrakı çoğunlukla. Sonra kendinizi hiçbir şey için heveslenmeyen, heyecanlanmayan, hiçbir şeye şaşırmayan, hiçbir şey hayal etmeyen, hemen hemen hiçbir şeyden korkmayan biri olarak bulursunuz. Sonrası sancılar...
Biraz önce gece yayınlanan tekrarlarından birine denk geldim, ilk defa izledim. Gördüğüm kadarıyla bir Sunucuya ihtiyacı olan program. Onun dışında Rating uğruna yaptıkları birkaç basitliği saymazsak Türkiye standartlarında fena bi program değil.
"1990 doğumlu. izmir devlet opera ve balesi bale sanatçısı. aspendos uluslararası opera ve bale festivali'nde görev almış, sonrasında antalya'dan izmir'e dönerlerken kırmızı ışıkta geçen bir minibüs şoförü yüzünden trafik kazası geçirmiş."
ülkemizi chicago kukla festivali'nde temsil etmeye hak kazanan kocaeli üniversitesi sahne tasarımı öğrencisi 2 genç kadın. onlarla ilgili detaylı bilgi isterseniz aşağıdaki linkten faydalanabilirsiniz. ama özetlersek bu kızlar bir şey hayal etmiş, bazı engellerle karşılaşmış ve bu engeller için bir adım atmışlar. hedeflerine ulaşırlar ya da ulaşamazlar bilemem; ama çaba göstermek, tutunacak bir dal aramak, vazgeçmemek, kısacası "bir şey yapmak" onları diğer insanlardan ayırıyor bana kalırsa. bizler o kadar tembelleştik ki, bir şeylerin olması için tesadüflere ve şansa inanmaktan başka hiçbir şey yapamaz olduk. belki çabalamakla ulaşamayacağımıza inandık, inandırıldık. biz hiçbir şey yapmadık. ama onlar yaptı, destek olmalıyız.
onlarla ilgili bir başlık açıldı mı bilmiyorum, aramaya inandım ama benzer bir şey göremedim ya da bana denk gelmedi. denk gelirsem entarim oraya taşınacaktır.
yamulmuyorsam en az 24 saattir aralıksız yağmur yağıyor kendilerine. mükemmel alt yapı ve eğimleri şahane ayarlanmış yollarla venedik'i aratmıyor bizlere.
"arkadaşlar çok yakın bir arkadaşımın kız kardeşi daha 18 yaşındaki gencecik beyza kanser ve kemoterapi almasına rağmen hastalığı tekrarladı.
son çare olarak sıcak kan gerekiyor ve çok az zamanı kaldı ankara’da olan, tanıdığı olan kan grubunun önemi yok negatif olması yeterli kan verebilirse doku uyumu olabilir elimizden geleni yapalım allah aşkına ankara hacettepe hastanesi onkoloji bölümünde 05057936100 numaradan ulaşılabilir.
yayabildiğimiz kadar yayalım lütfen. durumu çok kritik."
sene 2003. sertab erener eurovision'a katılmış. o zamana kadar eurovision hiç o kadar önemli olmamış. tatu da katılmıştı o sene yanlış hatırlamıyorsam. puanlar birbirine çok yakın, heyecandan koltukta oturamıyorum, salak salak totemler yapıyorum, kalbim yerinden çıkacak. birincilik kesinleşti tabi ki bir çok insan gibi gözler dolu dolu, evde bir bayram havası herkes birbirine sarılıyor falan.
biraz önce tesadüfen denk gelip izledim sertab'ın performansını. ve o akşam yaşananları düşündüm. o zamanlar en büyük heyecanımız en büyük derdimiz bir yarışmanın, bir maçın kazananı; ya da okul servisini kaçırma ihtimaliydi. artık böyle şeylere heyecanlanmıyor, umursamıyor daha da kötüsü böyle şeylerden haberiniz bile olmuyorsa; doğru bildiniz, yaşlandınız demektir.
iyi ki doğdun can dost. intikam ihtiraslarından mahrum ettim kusura bakma. bu da gol değil. geçen senenin telafisi diyelim. memlekette doğum günü bi başkadır haberin olsun. haa bu arada şarabı bekliyorum. *
edi büdü: bi de utanmadan çaylak olmuş. aaahhh aah... seni bu hale düşüren zorbalar utansın.
Yeni tasarımı kullanamayan, gerçek anlamda kullanamayan yani ne lan bu nereye nerden şey yapıyoruz diyen biri olarak desteklediğim protesto. Change'de kampanya mı başlatsak?
Şaka bir yana gerçekten eskisine oranla çok ama çok kullanışsız bu tasarımı hobi olarak yine kullanın. Ama eskisini de tozlu raflara kaldırmayın.