bu gezegen içinde yaşadığına inanmadığım/inanamadığım seoviye açık mektup niteliğinde bir çağrıdır. an itibariyle eksilenmekte ve moderatör denen tek dişi kalmış canavarlarca hiçbir şekilde dikkate alınmayan ben, ipe serilen un, gözümü kırpmadan.. öhm. her neyse. eksileniyorum a dostlar. derdi olan, hiç çekinmeden, özel mesaj yoluyla paylaşabilir derdini benimle. sanırım birtakım psikolojik sorunlar yaşayan arkadaşlar var aramızda ve yemeyip, içmeyip bir güzel eksi oy butonuna abanmaktalar. seri değil. resmen seovi ltd.şti. kuran bu ibişlerin sayın ve pek cici uludağ moderatörleri tarafından ifşa edilmesini rica ediyorum.
saygılar/sevgiler bla bla bla.
edit : bak ya.. hastaruh ismail misin nesin kardeşim.
bu çocuğunun ileriki dönemlerde , kocaman adam olduğunda, eli para tutup, evleneceği insanla karşılaştığında, onla evlilik planları yaptığında, hasılı hayatının bütün dönemlerinde ona 'büyük bir piçlik' yaptığının 'farkında olmayan annenin', en büyük hatasıdır. annedir en nihayetinde saygı göstermek lazımdır falandır filandır, bunlar klişe söylemler. ama çocuğu düştüğünde bile 'niye düştün salak çocuk.' diye çemkirmesi annelik sıfatını haketmediğini düşündürür bana. her kadın iyi anne olacak diye bir kaide olmadığını hepimiz biliyoruz. ama annelerimizi de seviyoruz işte. seviyoruz kızamıyoruz. kıyamıyoruz.
bırakın 14 şubatı, doğum günü, evlilik ve tanışma yIldönümleri vb. bütün özel günlerin, erkekler üzerinde aşırı olumsuz etkileri olduğu gerçeğidir. erkektir en nihayetinde. genler farklı. kafa yapısı farklı. kadınlar kadar hassasiyet gösteremiyor olabilirler bu tarz şeylere ama hor görmemek lazım. sahiden de şartlanmışız erkeklerin bu özel(!) günlerde bizi el üstünde tutması , hediye alması, yalandan mutluymuş gibi yapması gerektiğine. ama ne yazıkki gerçekleri gözardı ederek kendimizi kandırıyoruz sevgili hemcinslerim. ne yazıkki o kocaman peluş ayıyla sokakta yanımızda dolaşmaktan, 'aa pamuk helva alsana sevgilim.' dediğimizde, peluş ayıyı nereye koyacağını bilemeden bir gayretle pamuk helva almaya çalışmaktan dolayı mutlu değiller. üzgünler. huzursuzlar. lütfen! artık gitmeyelim üzerlerine! n'olursunuz yahu! ne olur o ayıcıkla illaki 14 şubatta dolşmasanız. nolur kırmızı gülle fink atmasanız! ölür müsünüz yahu! ölmezsiniz... sevginizi her daim belli etmek varken neden 14 şubat? 14 şubat ne mına koyim?!
film 1994 yapımı. vatikan, aşırı erotizm barındırdığı ; pentagon, amerikanın askeri cephesiyle ilgili birçok ipuçu ve bazı üstü örtülemeyecek gerçekleri barındırdığı gerekçesiyle filmle ilgili tüm dökümanları toplatıp imha ettirmiş.
biraz nazilere, yahudi katliamına, vatikandaki ters düz ilişkilere, papazların sübyancılığına ve sair de değindiği için 94 yılında çok tartışılamadan, nebleyim çok şok edemeden gitmiştir/imha edilmiştir film.
zaten wikileaks olmasa yani daha doğrusu, sevgili ve pek güzel seviştiğimiz Julian Assange olmasaydı bu filme ulaşmam mümkün olamayacaktı.
sanatın, estetizmin şahikalarına çıktığı bu filmi kesinlikle izlemenizi tavsiye ediyorum.
ben daha bir şey demiyorum arkadaş ya.. nasıl eksiledin, hiç mi vicdanın sızlamadı.
kısmen doğru bir yaklaşımdır diyebiliriz. burası sözlük. insanların çeşitli nickler alarak, istedikleri kılıfa girmelerine olanak sağlayan bir platform. ama bu yaklaşım yanlış.
sözlükte yazar olan herkes en kötü ihtimalle bir kere de olsa küfür etmiştir. insanız sonuçta. hiç küfretmemiş biri var mı etrafınızda merak ediyorum. tabi ahlaktan kasıt bu dar çerçeveyse.
'sikiş, sokuş, yarrak vs. gibi terimleri her şeyi biliyolar' : sen bundan dolayı endişeleniyor musun?
'bu iyi değil. kız dediğin saf olacak her boku bilmeyecek.' : bu devirde hiçbir bok bilmeyen birini arıyorsan (ki bulabilir misin gerçekten merak ediyorum) seni ilk çağa ışınlayalım. zira bu zaman diliminde bulamazsın.
benim birçok arkadaşım inci sözlüğü bilir ama uludağ sözlüğü bilmez. varın siz düşünün ne durumdayım. ne dumurdayız.
dikkat ettim de kötü yorumlarda bulunan yazarların entryleri eksilenmiş. normal şekilde yazılan entryler ise artılanmış. böyle de bir şey var mesela bu sözlükte.
tanımımı da yapayım da tam olsun .
sözlükte var olan / barınmaya çalışan birçok mayttan/asalaktan bihaber olan insandır.
kimisi yeni insanlarla tanışma,
kimisi eğlenme,
kimisi okuma,
kimisi sadece konuşma,
kimisi sadece yazma,
kimisi bunların hepsini yapma,
amacı güdebilen bayanlardır. asıl amaç belli değildir. ama ben şuna takıldım. adam(yani hbbia) saat 19: 30 da yazısını bitirmiş. altına yazılan ilk entry ise, 19:31'de yazılmış. babacım, peki senin amacın nedir? önce adamın yazdığı yazıyı bir oku,üfle. değil mi?
hbbia'nın açmış olduğu başlığa ciddi ciddi entry yazacağım da aklımın ucundan geçmezdi diyor, huzurlarınızdan ayrılıyorum sevgili ve pek muhterem sözlük yazarları.
şaşkınlıktan yapılan edit : adam kaç paragraflık yazısını silmiş lan. bu nasıl bir terbiyesizliktir. seni ciddiye alıp yazını okuduk. bu arada büyük ironi olmadı değil, 'yazıyı oku önce bi' derken. adamın yazısı yok.
ya paranızın çok olduğu ya da hiç olmadığı andır. bunun ortası yoktur. ha ortası vardır ama ortası olan şey huzurlu olduğu an değil paranızın miktarıdır. eğer orta gelirliyseniz ödenecek faturalar, taksitler, aidatlar vs vs vs. kafanız sütlaç gibi olur. ama hiç paranız yoksa, ooh. gel keyfim gel. umrunuzda olmaz dünya. zaten sıfıra sıfır durumundasınızdır. kaybedecek bir şeyiniz de yoktur. paranız olduğunda da aynı durum. bu durumda da para bok gibi olduğundan, bir şeyi iplemezsiniz.
velhasıl kelam , orta gelirli olmak huzursuzluk yaratır.
hani çocukken kollarımızı kazağımızın içine sokup, kolsuzmuş gibi dolaşırdık ya. hatta sarkan kazak kollarını da vücudumuzu sağa sola sallayarak sallandırırdık.
bir de, gece karanlıkta bir yerden dönerken, annenin/babanın koluna girip gözleri kapatarak yürümeye çalışma eylemi vardı. yani bilemiyorum ben yapardım. bunları diğer çocuklar yapıyor muydu hiçbir fikrim yok.
ben şunu da çok yapardım . küçük bi ayna alıp çenemin altına koyar evin içinde dolaşırdım(ayna tavana bakacak.). sanki evin tavanında yürüyormuş hissine kapılırdım lan. böyle kapı kirişlerine gelince ayağımı kaldırırdım falan.
25 ocak'ta yazar oldum. katıldım şu sözlük alemine. iyi mi yaptık kötü mü yaptık diye boş boş düşünüp, kafamı meşgul ederken birdenbire bir entrysine rastladım sözlüğe girişte. ve o anda 'yuh!' dedim. olamazdı böyle bir şey. takip edilmeli dedim.
bu kadar subjektif mesajlardan sonra işin aslı göz kırpıyorum ona burdan. şşşş..
saatler sonra telefonumu elime alıyorum ve görüyorum ki tek gelen mesaj bilmemne bankasından. yalnızlığımı her daim yüzüme vurmak zorunda mısınız eyy kurumsal tefeciler!
-aagghh öhühoho agghh!(anırarak ağlamak)
+noldu lan? niye ağlıyosun yine?
-şirkette biri beni daciz etti şükriyecim. . aggh. götüne koyduğumun karısı. nasıl elledi loblarımı!
+ağlama lan! her şirkette olur öyle şeyler. ne de narinmişin lan ismail. kak kak hadi. dizim başlıcak.
evet çağdışı, ileriye dönük ve esnek olmayan bir prensiptir laiklik(!) yani mantıklı olan şudur aslında öyle değil mi(!) :
-devleti, hukuk ve idari sistemi, eğitimi her şeyi dini esaslara göre yönetelim.
-hiçbir elastikiyeti olmayan, dogmatik kararlar alıp, şeriat uygulayalım.
-bir kadın karşı cinsle herhangi bir şekilde temasa girdiğinde(bu tokalaşmak bile olabilir.) hatalı kabul edilsin ve recm uygulansın. infaz edilsin vs vs vs.
-kişisel hak ve özgürlük namına hiçbir şey olmasın. kadınlar ikinci planda olsun.
-din ve devlet işleri birarada karman çorman yürütülmeye çalışılsın.
-her şey dini vecibelere göre yönetilsin, kadılar atansın. ve bu kadılar, o vecibeleri kendilerine göre yorumlayıp insanlara birtakım yaptırımlar uygulasınlar.
-o dine mensub olmayan insanlar gizli saklı dinlerini idame ettirsinler. sindirilsinler. ezilsinler.
-kişiye mantıksız gelmesine rağmen o dini müeyyideler uygulanmaya devam etsin. dogmatizmin dibine vuralım.
bu topraklarda, böyle bir yönetim anlayışı(!) oluşmayacak. söz konusu, malum kişiler ise , bunu başaramayacaklar. istersen iran'a ya da bu anlayışı benimsemiş herhangi bir ülkeye uçabilirsin.
ayrıca akşama kadar tartışılır bu konu. hadi bakalım. dikkat çekmeyi başardın. afferin sana.
işte tam da o sırada dışarı çıkıp bir iki tur atmakta fayda vardır. çıkın bir dolaşın, derin nefes alın. illa ki arkadaşınız mı olmalı yanınızda. hayır. öyleyse çıkın bi salının millet süper saç görsün lan. doğru diyorum bak. samimiyim.
hani bir şarkı duyuyorsunuz herhangi bir yerde. çok hoşunuza gidiyor. ama ne adını, ne söyleyeni, ne de sözlerini aklınızda tutabiliyosunuz . sadece müziğini mırıldanıyosunuz. aramaya yelteniyosunuz ama bulamıyosunuz ya hani. heh. işte. bu maruzatımızı çözebilecek bir program yapılsa ya la.. mesela google'un bir şey arattırdığınızda 'bunu mu demek istediniz?' özelliğinin olduğu bir program. sese duyarlı. böyle bilgisayara yaklaşıp müziği mırıldanıyorsunuz program da diyor ki, 'bunu mu demek istediniz?'. 'heh' diyosun 'lan heh! c++'ını yidiğim he. onu demek istiyorum tabiki.' sonra da bulmanın vermiş olduğu mutlulukla açıyosun volümü. dinliyosun doyasıya.
edit büdüt : arkadaşımın naçizane isteğidir. yapan olursa bir cumhuriyet altını benden. hadi babayiğitler. hayde bre.
2006'dan bu yana cevap bulunamamış bu soruya. sivrilik yapmak istemem ama, her gelecek nesille daha da beterleşecek. kimsenin elinden bir şey gelmez. belki sözlük aleminin de sonuna doğru yaklaşıyoruzdur, kimbilir.