ilginç işlemeli allı pullu elbiseler, özellikle çocukken beni benden alan üstünde küçük aynalar olan yelek, seccade-takke-tespih-misvak, yıkayınca bile çıkmayan esanslar, zemzem, hurma, kına, inci kolye, kol saati, çin malı oyuncaklar. hayal dünyası geniş olanlar hediye çeşitlemesinde sınır tanımaz tabi. bunlar klasik olanlar sadece.
yıllar önce alan seçileceği zaman müdür yardımcımız bayana sorduğum soru ve akabinde aldığım cevap ;
- hocam neden sözel bölüm açılmıyor, ben edebiyatçı olcam
- kızım salak mısın anadolu lisesinde sözel bölümün ne işi var
iç ses : (ne alakası var lan ben salağım ama çaktırmıyorum demek ki)
sonuç : yalnızca 12 kişinin oluşturduğu öğrenci ve veli baskısıyla eşit ağırlık sınıfı açtırılır. edebiyatçı olma hayalleri kurarken bi bakarsın mali müşavir olmuşsun. sorun şu ki hala düşünür dururum; ben salak mıyım ?
başka rengi var mı diye sorulur. ne renk mesela diye düşünülüp en alakasız renk söylenir. 'tüh ya yok muuu, çok da beğenmiştim' deyip çaktırmadan sıvışılır.
- bakkaldaki kavanozdan maşa ile sayarak aldığımız solucan şeklindeki jelibonlar. şimdi kiloyla ye hiç onun gibi tadı yok.
- nefesin kesilip boğazın kuruyana kadar koşup oynayıp kapıda kan ter içinde anneye su diye yalvarırken bi de üstüne hasta olacaksın diye dayak yemek. sonra annenin acıyıp sarılması. dayağı atan annenin kucağında naza vurup daha çok bağırmak.
aslında çocukken yaşadığımız her şey paradan değerliydi zaten. biz büyüdük parayı tanıdık ve kirlendi dünya.
çikilop reklamıdır efendim. o kadar mal bir araya toplanıp o aptal dansın kareografisini nasıl uyarlamışlar anlmıyorum. hayır bi de alsana çikilop yesene çikilop kısmını anladım da oyna bi çikilop ne oluyo ya. anlayan söylesin.
(bkz: tarık mengüç)
pierre lotide romantizmin dibine vurmuşuz. saat gece yarısını çoktan geçmiş üstelik. aman allahın o da ne. görmez olaydım. hayır irkildim birden de ondan diyorum yani.
bijuteri ve gümüşçü vitrinlerinde "çifti 20 liraya alyans" furyasını tetiklemiş olan, kendini kandıran çiftlerin ilk gençlik hevesleridir. hayır üniversite otobüslerinde dikkat ediyordum da sanki takmayanı dövüyalar gibisinden bi çılgınlık. sözlenmek değil de, benim sevgilim var mesajı amacındaki eylem diyelim biz buna. onlara da yazık heves ediyorlar *
adem'i varedenin onun nefes almasını da bittabi sağlayabileceğinin anlaşılamadığını gösteren önermedir. ağaçların, havanın, oksijenin vs. hikmetin kendisi değil sadece hikmete vesile olduğunu görememekten kaynaklanır.
- baba ben istanbula gidiyorum
+ niye?
- plan yaptık, bikaç gün kalıp döncez.
+ kiminle?
- bizim ekip ya yabancı yok.
+ ne zaman?
- cuma günü çıkacağız yola
+ neyle?
- bizim vakfın otobüsüyle gidip arkadaşla döneriz
+ napıyım?
- ee biraz nakit desteğinde bulunsan diyorum
- gidemezsin.
hep özenti parçalarla katılma hevesimizden mülhem hadisedir. elin rusu yunanı bizim ritmimizle bizim çalgılarımızla resmen şov yaparken biz hala batı müziği yapacağız birilerine yaranacağız diye bi tarafımızı yırtıyoruz afedersiniz.
ha etnik müzik dediysek neydi o rimi limi ley miydi, limi limi lay mıydı * öyle uyduruktan kasılmış şarkılar değil elbet. her yörenin her bölgenin apayrı bir canlılığı var. rock pop bir yere kadar. özgün olmak lazım.
ben ahlaksızım mı diyecekti pardon. ahlak söz konusu olduğunda ahlaklı ahlaksız herkesin ahlak zabıtı kesildiği durumdur. zira davranışların şekilciliğin ne önemi var, özümüzde hepimizin kalbi temiz değil mi. *
camilere sanki hep tornadan çıkmış tek tip insanlar gidebilirmiş gibi kült algıları yerle yeksan eden kızımızdır. bize ne kardeşim. herkesin dini kendine. müslümanım deyip de hiç gitmeyenler ya da camileri face e ekleyecek mimari estetiği-manzarasından ibaret görenler utansın.
hepimiz kürtüz, hepimiz şerzanız edebiyatı yapmayı bir kenara bırakıp ölümü üzerine ezberden yorum yapmayı kesmemiz gereken gençtir. türkiyenin hemen her ilinde varolan kürtlere bir şey olmuyor da birkaç kişinin ismi niye dilinize pelesenk oluyor anlamıyorum.
gençmiş, fidanmış, hayalleri varmış, babası şunu demiş, bunu demiş iyi güzel de, kimse de oturduğu yerde kurşunlanmaz. kürt diye öldürülmüşmüş. kürtlüğü alnında mı yazıyordu. ortalıkta ben kürtüm diye dolaşıp ayrımcılığın alasını yapanlarınki faşistlik değil mi. iyi be kendi memleketimizde kendimizi azınlık durumuna düşürüne kadar zor edin, devam edin gençler.
mütevazı mal varlığından bahsederken tüm yandaşlarının aslan kesildiği ama hep böyle savuruyorsa bu mal varlığı normal hatta çok bile dedirten ayrıntıdır. zira aynısını karşı taraftan biri yapsa kanaatten, maddi eşitsizlikten, dindarlık tezatından dem vururlar. kemal bey giydi deyince her nedense eleştiriler basite indirgenmiş oluyor. yok canım. hem karnın doysun hem pastan dursun. yok öyle.
babamın; ailelerinin ısrarını ve ricasını kıramayıp kiraladığı ve sözde 4 erkek öğrencinin kalacağı evinin kapısının önünde mütemadiyen 20-30 ayakkabı görmesi, bu ayakkabıların bir kısmının bayan ayakkabısı olması münasebetiyle de bir gece vakti kapıya dayanması ve vur patlasın çal oynasın alem yapan grubun şaşkın bakışları arasında "puşt yuvasına çevirdiniz lan burayı" diyerek evi boşalttırdığı öğrencilerdir. canım babam, ananız babanız okuyor sanıyor sıpalar diye ekleyerek de olaya ivedilikle sosyal mesajını da ekledi.
olan dönem ortasında evi boşaltmak zorunda kalan ve ev sahibiyle komşu olunmaması gerektiğini anlayan öğrencilere oldu. gerçi iyi gitar çalıyorlardı ama her gece her gece de olmaz ki di mi. vizeden finalden muaf mıydınız anlamadım ki. *
aryan, jebilon, alakkabı, ülümerste, porkatal, siktir satürveys.
daha nicesi ama şu an bunlar geldi aklıma.
hepsi neyse de sonuncusunu anlamayanlar için açıklayayım. efendim çocuğumuzun ağzı bozuk değil yanlış anlamayın. secret saturdays isimli çizgi filmin böyle telaffuz edildiğini sanıyor. napalım onu böyle seviyoruz.
(#7860992) entry'si ile gözüme çarpmış, bir anda diğer mesajlarını merak ettirmiş yedinci nesil. okudukça ve "anaaaa tanıyorum sanki ben bu tarzı ya" deyip araştırıldığında ne kadar yakınımda olduğuna şaşırıp, canım ya diye sırıtırken kendimi yakalamış olmama neden olmuş, beni benden almıştır. sevgi partikülü, doğal yiğido.
nickinden utanıyor ama ben yazılışını olmasa da anlam derinliğini(!) çok karizmatik buldum. ama keşke mıknatıslı olanlardan olsaymış* emo yakıştırmasında bulunanlara da çok güldüm. şöyle bi hayal ettim de aslında yakışabilir bi düşünsün bence.
bu sayfayı sık ziyaret edeceğimden mütevellit, şimdilik favori ezgimizle kendisini selamlıyor ve hoşgeldin diyorum.
şöyle ki;
her nerede sen gibi nakış nakış gönlüme, sevda ritmi işledi geçerken şu yıllar. *
ayy canım ya. nasıl duygulandım.*
esmer tenlilerde kara kaşa tezat bir sarı saç hevesi. küfürlü ve argo konuşmaları. sakız çiğnemeleri. orasını burasını teşhir eden kıyafetler giymeleri. sigaradan çatallaşıp sertleşmiş ses ve sarı dişler. aşırı kırıtarak konuşmaları ve kelimeleri eğip bükmeleri. yanındaki erkeğin ağzının içine girme çabaları, kısaca yılışıklık.
profil gözümün önüne gelince cidden tiksindim. hanımefendi olun biraz. adamın asabını bozmayın.
islami kaidelere göre münafıklık alameti göstermiştir. hz. muhammed(sav) buluşmak için sözleştiği kişinin vaktinde gelmeemesine rağmen tam 3 gün aynı yerde bekleyerek bu hususun önemini en yalın haliyle göstermiştir. böyle bir mevzuda bile söze sadık olunması gerekirken günümüzde eş dost veya arkadaşlarımızın, patronlarımızın, idarecilerimizin belki de hayatımızı etkileyecek sözlerini tutmadıklarına şahit oldukça inancımı tazeliyorum sözlük. onlardan olmamak adına. sözün senet olduğu felsefeden istiyorum ben de.
kişi sayısının azlığı da övünme sebebi olabilecek yazar eylemidir. zira benimkisi 10 kişidir mesela. bu mikro kalabalık her daim ulaşabileceğim birinci derece yakınlıkta insanlardan oluştuğu için övünüyorum evet.
ilkokul birinci sınıfta ezberlediği için öğretmeni tarafından karnesine kırmızı kurdele üzerine bir de metal parlak bir yıldız iliştirilmiş yazardır. o karneyi evrak dolabında, istiklal marşının her bir kıtasını da hafızasında hala özenle muhafaza etmektedir.
allahın yalnızca gökte olduğunu, zaman ve mekana bağımlı olduğunu dolayısıyla sıkılabileciğini düşünen hayal gücü zirve yapmış kült zekalıların aklından geçebilecek ihtimaldir. her bir yaratılmış ayrı ayrı onun ayeti delilidir, her birimiz onun isim ve sıfatlarının tecellisiyizdir, burası tamam. ama nasıl oluyor da izafi şeylerle kıyaslanıp denk tutulabildiğine bi anlam verememekteyim. inandıkları tanrıyı cidden merak ediyorum. allahım yavaşlat şunları.