gençleri avrupanın kötü yanını taklitten korumak için yazdığı hitabe. sadeleştirerek aktarayım, lemalar kitabında orjinali var.
ey bu vatan gençleri(!)
avrupalıları taklide çalışmayınız,
acaba, Avrupanın size ettikleri hadsiz zulüm ve düşmanlıktan sonra,
hangi akılla onların yasak zevk,eğlence ve yalan fikirlerine itaat edip onlara güvenebiliyorsunuz.
Yok, yok! yasak zevk ve eğlenceleri taklit edenler, itaat etme değil,
belki şuursuz olarak onların safına katılıp kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz.
haberdar olunuz ki, siz ahlâksızcasına itaat ettikçe, milletin hakkını koruma dâvâsında yalancılık ediyorsunuz.
Çünkü şu şekilde onlara itaat etmeniz, milliyetinizi küçük görmek ve milletinizle bir alay etmektir.
Semavi dinler tarihinde bütün önemli olaylar pazartesi günü gerçekleşmiştir, bu yüzden pazartesi güzel bir gündür .Birkaç işsevmez ve okul sevmez yüzünden pazartesi sendromu oluşmuştur. Biz buna başka isim bulalım mesela mübarek pazartesi.
Kuruluş mücadelesi hava şartları nedeniyle durdurulmuştur diye anons bile duyma ihtimalimiz vardı demekki. Andaval madem bir tespitte bulunacaksın, sırf konuşmak için konuşma da millet adam sansın yoksa demagoji ustası olduğunu herkes biliyor.
bilhassa dinden uzak, hatta dine düşman ve hatta ateistlerin karşılarında gördükleri bilinçli müslüman portresi şakirt olduğu için, sürekli karşılaşma korkusu yaşamalarıdır.
çünkü bilirler ki şakirtlerin kafasını küçük biyoloji sallamalarıyla karıştıramayacaklardır, hatta ayar yemeleri muhtemeldir.
bir tarafta klasik giyim tarzlı çift gömlek ceket falan, diğer tarafta mini etek askılı, erkekte uzun saç küpe yırtık pantolon giyiminde olan insanların karşılıklı hor görme durumu.
bir taraf bu ne kardeşim kıroya bak kaçıncı yüzyıl böyle giyim mi kaldı diyor.
diğer taraf şunlara bak kumaş kıtlığı var herhalde dangalaklar giyinmeyi unutmuş, bide adam olacaksın küpe takmışsın vede klasik söz saç uzatıp anana benzeyeceğine bıyık bırak babana benze.
insanları bırakın kendi haline herkes baksın kendine...
sınırların bir başkası tarafından çizilmesi ve o sınırların aşılamayacağına şartlanma durumudur.
örnek verecek olursak fil eğiticileri, filler daha küçükken ayaklarından zincirle bir yere bağlarlar, fil belki yüzlerce kez o zincirlerden kurtulmak için hamle yapar ama gücü yetmez, zincirlerin kopmayacağı gerçeği artık onun beynine kazınmıştır ve fil büyür kilosu tonları bulur, fakat bir hamlede koparacağı zinciri artık zorlamıyordur bile çünkü o kopmayacaktır beyni o şekilde şartlanmıştır.
kendilerine göre, tsk kalesini de kaybettikleri için darbe çığırtkanlığı yapıp, gaza getirecek kimsenin kalmamasıdır. yine kendi tabirleri ile, meğer ordu kağıttan kaplanmış.
islamiyete göre allah katında yükseklik takva ile, yani onun emirlerine ve yasaklarına ne kadar ehemmiyet verildiği ve onun peygamberi olan hz. muhammed sav. ne kadar uyulduğu ölçüsünde yükseklik sahibi olunur.
mesela bir alim zatı değerlendirirken - iyi veya kötü - onun şahsına bakarak değil islami görev ve sorumluluklara ne kadar uydyğu çerçevesinde değerlendirmek gerekir. bu değerlendirmeyi yapabilmek için de ilim sahibi olmak gerekir.
yoksa, cımbızla çekilmiş birkaç söz, fotomontaj yapılmış birçok resim, bir saatlik video kayıttan alınmış bir dakikalık görüntü ile karar vermek, en hafif tabirle cahilliktir.
evet yazarların gerçek karakterlerini yansıttığı yer, evde okulda sokaktaki davranışları değil, onu direk ikaz edecek otoritenin olmadığı sözlüklerdir.
dip not, burada yazdıklarımı babam görse bir kamyon sopa atar, diye düşünen ergen sayısı hiç de az değildir.
bütün türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının kaybetmek ismeyeceği yegane değerdir.
bugün bu ülkede hangi kesimden ve hangi görüşten olursa olsun, bütün insanların istediği; bu ülkenin ileride en büyük ülkeleri bile geride bırakacak gelişimi sağlamasıdır.
problem olan konu her kesim, benim istediğim gibi büyüsün diyor, aslında ben büyüyeyim, ideallerim büyüsün ülkede benimle beraber büyüsün demek lazım.
mesela ermeniler, herhangi bir konuda sıkıntı çektikleri vakit bir araya gelip dincisi, dinsizi, sağı, solu, komünisti, ateisti vs. ortak bir bildiri ortaya koyabiliyor.
biz ise önümüzde cennet gibi bir ülke var ve her yanından bir kesim tutmuş kendine çekiyor. ya hepimiz aynı yönde ilerleyip bir yere varacağız yada herkes kendine çekip, bölmeye yardım etmiş olacağız.
son olarak türkiye cumhuriyeti bizim ortak paydamızdır ve ilel ebed batmamasını istediğimiz bizi yarınlara taşıyan gemimizdir, klasik bir söylem, gemi su almaya başlarsa hep beraber batarız.
bir seçimde yüzde 22 oy verip dsp yi iktidar yaptı, baktı olmayacak diğer seçimde meclisi komple boşalttı. işte bu cehalet değil basirettir, bu milletin karşısında herkes dikkatli davranmalı, anında indirir.
fili çeken kuvvet civcivi de çekiyor, file harcadığı kuvveti civcive de harcasa paramparça olur. demekki bu yer çok akıllı fili de civcivi de tanıyor, ona göre çekiyor, yada başka birşey var sözlük yetiş.
bilindiği üzere nutuk un orjinali, şimdi konuştuğumuz türkçeden bir hayli uzak. tercüme ve sadeleştirme işlemleri sırasın da, bazı kurnazlar sansürleme ve değiştirme yapmış, şimdi ki yeni kemalistler de, arasındaki farkı anlamaktan aciz, çünkü; eski türkçe ile araların da hiç bir münasebet kalmamış. acı bir durum.
özlemiştik ne zamandır. yerel yönetim seçimleri için çıkacak anayasa değişikliği, ak parti ve mhp istemesine rağmen meclisten 367 oy alamadı acaba hangi taraf kıvırdı.
mesela m. kemal'in partisi chp, böyle bir ülkede dini tanımayarak siyaset yapmaya çalışıyor. m. kemal kurtuluş savaşı sonuna kadar din ile arasını iyi tuttu. ne zaman bütün güç eline geçti, sonra yapmak istediklerini yaptı, önlerinde böyle bir örnek varken, hala farklı davranmak, hem atam izindeyiz tabirine ters, hemde iktidar olmamaya çalışmak gibi anlaşılabilir.