Bu zaferin uzun yıllar rafa kaldırılmasını eleştirmek yerine, bu gün bu zaferi ülkeye tekrar hatırlatan kişiler veya kurumların doğru olmadığını düşündüğünüz gerekçesiyle,ingiliz ordusunu bozguna uğratan muzaffer ordumuzu anmamak yada önemsememek taassubtur, yanlıştır. Hakîkat kimin ağzından çıkarsa çıksın, hakîkattir.
biz aman bu fotoğraflar görüntüler önümüze düşmesin diye korkarken sütten kesilmemiş bebeler kimyasallarla öldürülüyor. bu gün sorumluluk duymayan insan cürüm işlemektedir ve cinayetle yüzyüzeyken tarafsızlık diye birşey yoktur.
her şeyi maddede arayan kalbi gözüne inmiş olan insan hiçbir hakikati bütünüyle kavrayamaz.
(bkz: 3 yıldır tırnaklarını kesmeyen alman kız) başlıklığına 10'larca entry girilirken içinde 'katliam' kelimesi geçen bir başlık görmezden geliniyor. vicdanınız kadarsınız, fazlası değil.
aklıma şu dizeleri getiren minik kızın yaşamından bir an.
ne haybettir ki: vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,
sürünsün şimdi milyonlarca me’vâsız kalan dindaş!
yıkılmış hânümanlar yerde işkenceyle kıvransın;
serilmiş gövdeler, binlerce, yüzbinlerce doğransın!
dolaşsın, sonra, islâm’ın harem-gâhında nâ-mahrem...
benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!
ankara – tâceddin dergâhı
7 mayıs 1337 (1921)
kelimeler:
haybet: elde edememe
vahdet: birlik
gâh: yer
me'vâ: sığınılacak yer
hanüman: ev bark
harem: mukaddes ve muhterem yer
mâtem: yas
“Ben insanı seviyorum. Onun şartlarıyla dövüşme kudretini seviyorum. Kaderini bile bile hayatı yüklenmesini, o cesareti seviyorum. Hangimiz yıldızlı bir gecede kâinatı bütün ağırlığıyla sırtımızda taşımayız. Hiçbir şey insanoğlunun cesareti kadar güzel olamaz”
Huzur, Ahmet Hamdi Tanpınar
Giecometti sanat için "Mümkün olmayanı araştırma ve hayatın özünü kavramak için ümitsiz teşebbüs" demiştir. Bu araştırma ve teşebbüs, bir ruhun ürünüdür. Bilim ise müşreteken bir araştırma ve işbirliğinin ürünüdür. Bilim keşfeder, onun keşfettikleri bundan evvelde vardır.Sanat bilimin aksine münhasıran o anda yaratır.
insanların nasıl olduklarını öğrenmek istiyorsanız eşitlerine değil, astlarına nasıl muamele ettiklerine bakınız.
burası paris, modern dünyanın en madeni insanlarının yaşadığı suni aşkların kenti. evet madeni insanlar yazdım çünkü yüzleri, gözleri, yürekleri taşlaşmış bu insanların.
artık yalan söylemeyelim, kendini yok etmek isteyen bir dünyada, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan zavallı insanlarız.
Olay:Kampa sığmayan mülteciler köprü altına sığınmasın diye koyulan büyük taşlar.
insan neden her zaman geleceğin daha mutlu olacağını hayal eder? ve buna mukabil neden her zaman geçmişe özlem duyar?
insan geleceğin daha mutlu olacağını sanar, çünkü insan bilinmez olana muhtaçtır ve bilinmeze bağımlıdır, bu yüzdendir ki hep daha iyisi için çabalar. yani hiç ölmeyecekmişcesine bir çaba... zaten aksi halde insan, psikolojisi gereği daha fazla yaşayamaz hale gelir.
insan geçmişe özlem duyar, çünkü onu yaşadığı için her şeyiyle bildiğini sanar. insan, bildiğinede muhtaç ve bağımlıdır.
insanın kendi içindeki bu umumî ve sürekli dualizmi idrake cehd etmek hakikat yolunda yüksek bir merhaledir.
hümanist ve sosyal demokrat olduğunu iddia eden değerli kardeşlerim bu tarz adamlara ihtiyacınız var. Siz kendi görüşünüze karşı çıkan ya da ezber bozan insanları linç etmeye muhtaçsınız. Siz o farkında olmadan eleştirdiğiniz mahalle baskısının daniskasını yapıyorsunuz. ismail alpen kendi kurduğu sitede, kendisine küfretmenize imkan sağlayacak kadar demokratik ve özgürlükçü bir adam. Tebrik edin, sevgi, saygı duyun demiyorum; sadece gölge etmeyin.
"Namazı terk eden kafir olur" hadisini istediği şekilde yorumlayıp kesin hüküm veren anlayışlar yanlıştır. Burda anlatılmak istenen namazı tümden terk eden insandır. Namazı kılmayan değil, namazı inkar eden insanın kafir olduğudur. Bu selefi bakış açısıyla fetva veren arkadaşı ciddiye almayın.
Zamanın birinde nemrut kendisine karşı gelen ibrahim peygamberin tarihin gördüğü en büyük ateşte yakılması emrini vermiş. Mancınık gerilecek ibrahim peygamber oradan fırlatılacaktır.
Ateş o kadar büyüktür ki kurtlar, kuşlar, hayvanlar korkudan kaçışmaya başlarlar. O sırada bir tane karınca bir damla suyla beraber ateşe koşmaktaydır. Yukardan karıncanın telaşla koştuğunu gören karga güler, dalga geçmek için sorar:
-karınca sen nereye gidiyorsun.
Karınca ise ciddiyetle cevap verir:
+ haberin yok mu? nemrut ibrahim peygamberi yakıcakmış. Meydandaki ateşe su götürüyorum.
Diğer karınca kahkahalarla gülerek der ki:
– Senin yanan büyük ateşten haberin yok mu? Ateşe hiç bakmadın mı? Ne kadar büyük, senin bir damla suyun ateşe ne yapabilir ki?
tekke ve zaviyeler, cemaatler vs. zaten kapalıdır kardeşim sen neyin kafasındasın?
bunların topunu atatürk zamanında kapatmıştır. binalarındaki tüm tabelalar kaldırılmıştır. osmanlıda legal olan ve düzenli biçimde denetlenen bu kurumlar türkiye cumhuriyetinde illegalize olmuştur. batîni ilimler yer altını çok sever ve tabir yerindeyse bu topluluklar yer altına inmiştir.
bir devlet içinde yasal olmayan her kurum devleti yıkmaya adaydır. (bkz: fetö) eğer bir topluluk varsa sen ona kanun nezdinde istediğin kadar sen yoksun de - yurttaşların seyahat özgürlüğünü engellemediğin sürece - onlar vardır ve aslında caridir.
edit: yukardaki arkadaş kim rahat bırakmış bunları diye haklı olarak yakınmış. devlet bu toplulukları zamanında yok sayarak rahat bırakmıştır kardeşim.
Edit2: kardeşim olmayan kurumu nasıl dağıtıyorsun abesle iştigal etmeyiniz.
bundan 7 yıl önce gitmiştim haleb'e, ilk defa o gün gezmiştim türkmen şehrini. orada bulunduğum her dakika yıllardır orda yaşıyormuşum hissi hakimdi kalbime. o gün ilk defa çay içtiğim çarşının çayocağında çalışan genç bu gün de bizden olsun. dediğinde yaşadığım histen emin olmuştum.
ben yıllardır burda yaşıyorum .
orda bizim türk olduğumuzu öğrendikten sonra -hazırlıksız olmanın verdiği mahcubiyet ile- ellerinin ayaklarınına dolaşması , gösterdikleri samimi ikram isteği , halebin sokak çocuklarının bile bize gösterdiği muhabbet hala gözümün önünden gitmiyor. halebin ermeni kuyumcularının türkçeyi anadilleri gibi bilmesi bile bize olan hasretlerinin simgesi.
ben antepliyim. ve dün geldim gaziantep'e ama gezemiyorum şehri... şehrin çehresi halep'e o kadar çok benziyor ki utanıyorum antebi gezmekten. çarşıda gezerken aldığınız koku bile aynı. bir imtihandı halep veremedik... allah affedermi bilemiyorum ama vicdanlar affetmiyor.