Bir küçük hayalle başlar aslında her şey, ulaşılacak ya da ulaşılamayacak olan her küçük şey...
Kafanda kurarsın, ve büyütürsü. Ta ki beynin çapını defalarca kez aşacak bir hal alana kadar. Kocaman olur, onunla yaşayamamanın acısı, en az onunla yaşamanın imkansızlığı kadar büyüktür. Bunu bilirsin içten içe ve yine de dur diyemezsin bu acıtan hayalin yangısını körüklemeye. Durduramazsın aklını, kalbine söz geçirmen ise imkansızdır artık...
Bir güzel hayali, bir renkli fantaziyi ele alalım, dillendirelim bir güzel ve acının haza dönüşmesinin ironikliğine en derinlerde zevkle işlenmiş, şehvete bürünmüş şekilde tanık olalım.
Küçüktüm, 11 - 12 yaşlarında... Sevgi ya da aşk, dokunmak demek değildi, dokunmayı da bilmezdim o zaman, sevişmek hayal kapsamımda dahi değildi. istediğim tek şey vardı, daha da küçük olduğum zamanlardan kalma, hayatımdaki tek kadına duyduğum sevginin somutlaştığı sınırsız öpücükler zamanlarından...Sarılmak, sonu gelmeyecekmişçesine sarılmak, öpmek ve koklamak. Sevgiyi, kaybetme korkusunu çılgınca yaşamak ve zamansız ağlamak bu korku baskın geldiğinde. Saf, temiz, arındırılmış duygular... Hayatımda böyle birisi olmalıydı diye düşünmeye başladım o yıllarda. izlediğim aşk temalı filmler, okuduğum ve karakterlerinin hareketlerine anlam veremediğim kitaplar, şarkılar... Hepsi, bunları farklı anlatım biçimleriyle aktaran araçlardı aslında. Bunu anladım. Farkına varmaya başlıyor insan zaman geçtikçe. Büyüyoruz ya hani, kirlenen dünyaların suçunu kendimizde arayacak kadar özeleştiri yapabilecek mütevazi insanlar oluveriyoruz ya aniden. O zamanlardan bahsediyorum...
Küçük hayalim böyle başladı. Benimle birlikte yılları peşine takarak büyüdü. inan bana ki hayaller, gerçek istekler senden daha hızlı büyüyor... Çocuklarının üniversite mezuniyetinde bulunan o insanların yaşlı gözleri de bunun bir sonucu aslında. Bebeklerinin üniversiteyi bitirmiş olmasına duyulan sevincin ardında yatan ve elleri birbirine kenetlerken gözleri ıslatan gerçek sebep de bu. Ne çabuk büyüdü hayallerimiz? Ne zaman gerçek oldular ve sona erdiler... ve gurur... bizim eserimiz, hayallerimizin meyvesi... yavrumuz... biraz daha gözyaşı...
Yıllarımın akışı hayalimin olgunlaşmasını alt edemeyerek hızla devam etti. Kendimi tanıdım, aşkı tanımaya çalıştım, sevgi üzerine atıp tuttum. Kafamdaki klişeleri, gördüklerimi, duyduklarımı aşk olarak yaftaladım. Hayalim hep devam etti. Onu neyin gerçekleştirmiş olabileceğini bulamadım. Vazgeçmeye inandırdım kendimi boşlukları dolduran sahte taşlarla, yalan dokunuşlarla ve ağzımdan bir türlü çıkamayan ve ertelediğim ''seni seviyorum''larla. Olmadı, artık 12 yaşında da değildim, zaman hızla akıp gidiyordu...
Umutsuzluk kendini farklı vücutlarda o kadar güzel gizler ki sevgilim... Ta ki içtiğin sigarayı içine çekerken yanan tütünün çıtırtısını duyana kadar... O kadar yalnızsındır ki ve o kadar sessizdir ki alacalı, gürültülü ışık yumağı şehir artık... Umutsuzluğun deşifre olmuştur... Hiçbir vücutta saklanamaz...
Umuda da, aşka da, seviye de lanet edersin, yanan kömürlerin üzerine serpecek suyun bile kalmaz. Söndürmek istersin içindeki yangıyı ve üstüne işemeye hazırlanırsın...
Beni pantolonum inikken yakaladın... Çok utanıyorum...
Kalite kontrol sistematiğinde, problemin analiz edilebilmesi ve çözümlenebilmesi için kullanılan bir disiplin yöntemidir. 8 adımdan (disiplinden) oluşur. Problemlere acil ve kalıcı aksiyon alaraktan gerek müşterinin problemden korunmasına gerekse hatanın tekrarlama şansının yok edilmesine yardımcı olmak için tercih edilen geçerli bir yöntemdir.
Bir OAR şarkısıdır. Sözleri biraz sığdır. Vokal ve müzik dinlenilebilir tarzdadır.
sözlerini de vereyim:
There are few things pure in this world anymore, and home is one of the few
We'd have a drink outside maybe run and hide, if we saw a couple men in blue
But to me it's so damn easy to see that your people are the people at home
Well I been away but now I'm back today and there ain't a place I'd rather go
I feel home when I see the faces that remember my own
I feel home when I'm chillin outside with the people I know
I feel home, and that's just what I feel
Cause home, to me, is reality and all I need is something real
We're feeling alright headin out tonight maybe off to a dark driveway
I say now, some feel bored, and some are looking for more, but we all just decide to stay
We got nothing to do, but when I look at you I see something that I know and love
And with the crack of a smile we all stay awhile, we know from home their ain't nothin above
Well in the end, we can all call a friend, well that's something that I know as true
In a thousand years, and a thousand tears, I'll come finding my original crew
Cause to me throughout eternity there is somewhere we are welcome to go
I said it's something free that means a lot to me, when I'm with my friends I feel home
I feel home when I see the faces that remember my own
I feel home when I'm chillin outside with the people I know
I feel home, and that's just what I feel
Cause home, to me, is reality and all I need is something real
Home to me is reality and all I need is something real, I feel home
içki ortamını msn'e taşımanın sonucunda oluşan içki masasıdır. Sevdiklerinizle karşılıklı içersiniz. Gönüller bir olsun değil mi efendim, şerefe dersiniz bu masalarda.
bir veli toplantısını konu alan, küfürlü bir anlatıma sahip olan ve internetten rahatlıkla ulaşılabilecek bir kısa canlandırmada öğretmenin velilerden birine sinirlenmesi sonucu ağzından çıkan cümledir.
Kendi kararlarını kendisi veren, güdümlü davranmayan, beynini küçük menfaatler için satmayan seçmenler yaratabilmek için yapılması gereken bir çağrıdır.
bilgelik yerine deliliği seçen saruman'ın yarattığı ordusuna mensup olanları işaretlediği ak(!) elidir. Aktır, temizdir. ilmin irfanın sembolü olmuştur(!). Bu elle damgalananlar da hoşgörülü ve uzlaşmacı kişiliğe sahiptirler. (!)
hayatları zorluklarla geçmiş, ekmek mücadelesinde, hayat mücadelesinde gençliğinden geçmiş, ölüp ölüp dirilmiş, yılmamış, haykırmış sömürgeye karşı ve emeği tadmış, ağaran saçları ve iş tutan elleriyle bizlere gelecek yazmış babaların bundan sonra belki de hiç yetişemeyecek olması durumudur.
türk filmlerinde delikanlı kahramana, zengin kızın babası tarafından söylenen söz öbeği. Erkeğimizin zengin babanın tekliflerini kabul etmeyip bir şekilde huzuruna geri gelmesiyle baba tarafından söylenir. çember şeklinde dizilen kötü adamların dayağının işaretçisidir.
insanların, duyarak ya da yaşayarak edindikleri tecrübeler sonucu kendilerini cinsel konularda uzman bireyler olarak tanımlamaları durumudur. Aslında çoğunun bildiği yanıldığına yetmemektedir.
the river of doubt gave birth to a beautiful stone
and in my hands I held it and I knew I was on my own
so I picked it up and held it to the sky
and in my reflection. I knew I was all alone
then I saw this girl with the most beautiful hair
she had it wrapped around her for clothes she did not wear
I asked her for a lock and she complied, after leaving
gorgeous footsteps in the sand as if she didn't care
she was the prettiest girl I ever saw
the stone lay still without a flaw
the feelings I had defied the law
as I came to, I went to
and I took a look, a look down the road
to see a badger and a one eyed toad
they didn't say a word, they just looked at me
with that wise old look of the old
then I went to down to town
to my favorite merry-go-round
to the place where magic horses fly
and you seldom see a frown
but then I stole a ring from the flying horses
and I can't begin to explain how
I stole a ring from the flying horses
and it's all rusty now
I stole a ring from the flying horses
and I can't begin to explain how
I stole a ring from the flying horses
and it's all rusty now
You see 'cause that stone fell through my pocket
and that lock of hair flew away with the wind
If you chance to meet upon either
well you know where they've been
but don't pick them up or try to find me
they're much happier to be on their own
beauty like that knows no home
and then if you take a look, a look down the road
you'll see a badger and a one eyed toad
they won't say a workd they'll just look at you
with that wise look of the old
mahalle maçlarından sonra çeşmeye koşulurken yolda söylenen laftır. Bunu söyleyen çeşmede ilk su içen çocuk olma hakkına sahip olacaktır. hatta ''kanımı alanın kanı kurusun'' tehtidi tarafından desteklenirse, diğer çocuklar dehşete kapılır ve ilk su sırasını bu lafı söyleyene bırakırlar. Ama yine de koşmaya devam ederler.