--spoiler--
En sonunda akgezenlerin dünyaya hakim olacağı dizdir. Çünkü 7 krallığa mensup tüm halkların liderlerinin tek ortak noktası tahta geçme ve insanlığa egemen olma arzusudur. Bunların içinde diğerlerinden sıyrılıp öne geçen, sadece starkları temsil eden jon snow ve ejderhaların annesi daenerys targaryen dir ki bu şahıslar tahta geçme arzusu yanında insanlığa onurlu bir şekilde hizmet etme gibi bir hedef üstlenmişlerdir. Fakat her insanın başlıca hedefi, insani emellerden öteye gidememektedir. Zaten, hikayedeki hane bireylerinin yaşamlarındaki iniş çıkışlara, ölümlere ve entrikalara baktığımızda, en makul gelebilecek kişilerin bile hedefleri için, etik kurallar çerçevesinde yapmaması gereken şeyleri yaptıklarını görebiliriz. (Babasını öldürenler, ejderhaya insan yaktıranlar, çocuk astıranlar... gibi) bu bağlamda çizgisinden hiç sapmayan, bir tek akgezenlerdir. Kötü olarak bellediğimiz ve çoğu zaman korktuğumuz bu yaratıklar, doğayı insan tehdidinden korumak için yaratılmışlardır ve onlar bu uğurda sadece ölüleri dirilterek(başka canlılardan yararlanarak ordu kurmadan) bir güç yaratmışlardır. Etik olarak bakıldığında şu ana dek hiçbir suç işlememişlerdir. Hikayenin geneline bakıldığında, tüm hanedanların sembolü hayvanlardır ve bu semboller aynı zamanda doğayı temsil eder. En nihayetinde insanlardan bağımsız olarak, bu savaşı sadece doğa kazanacaktır. Haneleri temsil eden insanlar ölür, hanelere sembol olan hayvanlar(doğa) ayakta kalır. Akgezenlerin tek amacı yozlaşmış olan dünyadaki doğal dengeyi tekrar kurmaktır. (Bu konuda, nihai hedef için ormanın çocuklarını dahi hiçe saymışlardır). Uzun lafın kısası, düşman olarak algıladığımız beyaz yaratıklar aslında dini hikayelerde de değinilen "helak olma" eylemini gerçekleştirecek olan asıl liderler olabilirler. Hikaye bu şekilde bitse ilginç olmaz mıydı?
--spoiler--
2001 yılından beri ingilizce Türkiye Cumhuriyeti'nde resmi dil olduğu için böyle denmesi ayıptır. Dilimize sahip çıkalım. Çıkmayanları uyaralım. Yoksa:
erkeklerin kendilerine benzeyen kadınlardan hoşlanmasıdır. içgüdülerine zıt olmasına rağmen, bu durumu tercih etmeleridir. Örneğin çocukken futbol, taso falan oynayan kadınlar, çocukluk döneminde erkekler tarafından dışlanırken olgunluk dönemlerinde daha çekici gelmeye başlarlar aynı erkeklere. Ergenlikte Çocukluk dönemlerini reddettmenin verdiği haklılık duygusunun, olgunluğun ilk dönemlerinde çocukluğa (90'lara, 80'lere) duyulan özlem duygusuna dönüşmesiyle zaten alt üst olmuştur erkek psikolojisi. Bu yüzden aslında dengesiz addedlien kadınların hiç bozmadıkları duruşu, erkeklerin onları anlamamasına neden olan yegane gerçekliktir.
Bir şeylerin ardına sığınmak ne kadar da kolay. Ne de kolay saplanmak bazı şeylere. Evet evet, tam da herkesin yapabileceği kolaylıkta. O zaman kimse insanları aptallıkla suÇlamasın. Kimse herkesin yaptığı şeyleri yapamayacak kadar aptal değildir. Daha fazlasını yapamayacak kadar bulanmıştır sadece zihinleri. Kapkara bir korku, aynen zift kıvamında ve esir alan yüzlerce kıvrımı. Kıvrımlar mevcuttur esasında. Yalnızca tıkanmıştır geÇişleri. Aptallık korkaklıktır, cesaretsizlik değil.
erkeklik uzvu ile bayan beslenme organının ya da bayan üreme organı ile erkek tat alma organının teması sonucu ortaya çıkan yarı-zamanlı birleşmedir. (bkz: töbe)
bazı havaların, iddaa edilen balonu dolduramayacak kadar fason olmasından bile daha acınacak bir durumdur. eleştirmek kolaydır. okumak, öğrenmek, empati kurmak, savunurken ölmek, ölürken savunmak, yitmek, nesillere önder olmak ya da savunulan fikirlerin onlarca yıl sonra zıt güruhlar tarafından savunulmasını sağlamak zordur. zor ile savaşmak her babayiğidin harcı değildir. göt ister. bunun için göt olmak yetmez, sağlam bir göte sahip olmak gerekir. çünkü tüm bunları savunan götü değildir insanın, ta kendisidir insanlıktan nasibini almış olan!
deniz memet olacaktı adı... kavgası adına hapis yatan, anlatırken gözleri dolsa da babalıktan ödün vermeyen babası gibi dirayetli, her acıya göğüs germiş ve babası için canını verebilecekken onun için kızılcık şerbeti içen anası gibi cefakar olacaktı...doğasında kan olacaktı, savaşlarla büyümüş, insanlıkla hüküm sürmüş ve eşitlik ilkesi ile yükselmiş bir yiğit olacaktı...uğruna mısralar düzülen, düzenler yıkılan, zayıf, çulsuz, kirli sakallı ve temiz yürekli bir insan olacaktı...
sevgili kendim;
sen olmam için milyonlarca öğreti var mevlana'dan tarkan'a, audioslave'den nirvana'ya... ama onları dinlersem nasıl kendim olurum ki... bence kendim olmak konusunda alkolün de dezavantajı oluyor... çünkü alkollü iken tanıştığım hiçkimseyle evlenmedim şu ana kadar. saygılar...
kaçanın kovalanması, kovalananın rehavete katılıp bir anda kovalayan olması, daha önce kovalayanın kovalanan durumuna geçmesi ve daha fazla acı çekmek için, neydik ne olduk diyebilmek için, gözleri şişercesine ağlamak için tekrardan kovalanan durumundan kovalayan durumuna düşen tarafa kovalanan durumuna düşmesi için bir kez daha yol vermesidir. anlatması bu kadar karışık olan bir şeyi yaşayıp da zevk aldığını söylemek saplantılı bir hastalıktan başka ne olabilir ki?
kendileri için böyle başlıklar açtırabilirler. dağları taşları dize getirirler. uykusuz gecelerde ayık kabuslar içine sokarlar insanı. 24 saatin 10 saniyesindeki bir bakışları 23 saat 59 dakika 50 saniyeyi unutturur. Güzeldirler ne olursa olsun. varlıklarıyla, işveleriyle, yaşattıklarıyla...
genelde kısa süreli olandır. Çünkü aşık olunan erkeğin ömrünün bir an önce bitmesi için itinayla uğraşılır. sonrasında geriye güzel günlerden anılar, güzel anılardan anlar, güzel anlardan yalanlar, yalanlara bezenmiş talanlar kalır. ne gidesi gelir insanın, ne kalası artık.
Mutluluk getirmedi zaman, hayallerimizdeki gibi. incinirdi çünkü o hayaller gerçek olsalardı, basit bir nedenin ardına sığınmayacak kadar yüceydi yıkılışları ve altında kalan enkazlardık biz ikimiz. Bu anlamlı günün ilk saatlerinde soğuk kışı ısıtan tenlerin aşkı, binbir renkli çiçekler ya da kan kırmızısının dudaklardaki raksından değil de enkazlardan bahsetmek felaket tellallığı belki ama gerçek! Tıpkı seni delicesine özlediğim gibi... Ilk ve ayrı ve soğuk ve pişman ve çaresiz ve kırgın ve cefakar ve can çekişen ve anlamsız ve son! sevgililer günümüz kutlu olsun. En azından sevenlerin günü olarak kalsın. Kirlenmesin. Senden nefret etmiyorum. ama keşke edebilseydim...Hoşçakal