Her şeyden önce çok çok hoş bir ses gelir, böyle bir girişle şarkının sonunda duygusal anlardan dolayı hastaneye kaldırılacağını düşünürsün, sonra müziğin hareketlenmesiyle salgıladığın bir kaç hormon sana rahatla emrini verir, kurtulacağını sanırsın ama gerçek acı bir hormonla geri döner. Dilindeki almaçlara kadar saçmalarsın o ses şarkının adını barındıran nakaratı tekrarladıkça, yaşadığın bu küçük çaplı krizler kafanı karıştırmıştır, sen de şarkının sadece majör minör karması birkaç klişe melodiye sahip olduğunu düşünür geçersin, üstelik ortalara doğru gelen yavaşlama ve ritm değişikliği, şarkıya bakıp 'Sen bana november rain misin lan?' sorusunu sormana neden olabilir.
Sadece bir şarkı dersin, iki gün sonra melodisiyle uyanırsın, şarkı rüyalara aittir ve rüyalarını da ele geçirmiştir. Öylesine dinlediğin sözleri adamakıllı inceleme vakti gelmiştir ki bu yapacağın en büyük hatalardan biri olacaktır fakat engellenemez sinir iletileri ellerini gözlerini kulaklarını ele geçirir ve sen 'Bu şarkıya dokunmam lazım, ısırmalıyım lan ben bu şarkıyı!' derken bulacaksındır kendini. Zaman durup düşünme zamanı değildir, her anlamda farkedilebilecek, sonuna kadar hissedilebilecek bir hareket lazımdır ve aynı hızla uyanılacak hafif bir uyku da gerekir. Yarı gerçek yarı hayal bir dünyada yaşamaya karar vermişsindir ve artık ihtiyacın olan tek şey bir lamba ve okşadıkça uyanan bir cindir. Biliyorsundur, bu şarkı hem bataklık hem de dalına tutunacağın ağaçtır, bu şarkı hem masmavi rengiyle ona dokunmanı isteyen gökyüzü, hem de seni olduğun yerde tutan yerçekimidir. Sarılmak istediğin her kimse sana onu verecek, sarıldığın anda içi boş bir hırkayla seni baş başa bırakacaktır. Adı Across the Night olan bu varlık Diorama adlı albümün ilk evladıdır. 5 dakika 37 saniye uzunluğunda olduğu söylenen ancak dışarıdan bakıldığında bir avucun boyutlarından daha büyük olmayan bir duygu yumağıdır. Niye mi yazdım? Hiç. Bu varlığı Silverchair doğurmuş, ondan.
hayırsız evladın tekidir, anne baba okutur büyütür, bu hatunu bulup ne anayı sorar ne babayı sorar. unutmuştur dangalak, küçükken annesi 'büyüyünce bize bakacak mısın evladım?' diye sorduğunda, 'bakıcam tabi annecim' dediği sümüklü zamanlarını.
alta kıyasla üst komşu sevilmez, ses yalıtımından mahrum apartmanların komşuluğu öldürdüğü doğrudur. çocuk sesleri, tartışma sesleri, ayak sesleri derken alttan üste doğru artan nefret çatı katındaki komşuların ''bu çatı neden akıyor laaaan'' diye isyan etmesine neden olur, gerçek sebep alt komşuların, sıvayı çatlatan nefretidir. kiraya verilen çatı katlarının delicesine kiracı değiştirmesine sebep olur. merdivende ya da asansörde karşılaşılaşılmış gürültücü üst komşuyla yapılan selamlaşmanın samimiyetsizliği ilk 10 samimiyetsizlikte 20. asırda gelişen apartman kültürüyle birlikte kendine 7. sırada yer bulmuştur.
abazan abazanı çeker, abazanlık adeta bir çığ gibi büyür ve abazanları önüne katarak ilerler. grup, bir masaya sığmayacak büyüklüğe geldiğinde iki büyük abazan arasında yaşanan küçük tartışmayla bölünür ve diğer abazanlarla beslenerek büyümeye devam eder. abazan arkadaşlara sahip olmak, bir süre sonra farkında olmadan abazan olmak demektir.