bilmiyorum sizi ne kadar yarar ama beni epey eğlendirdi şu yaşadığım olay.
ev arkadaşımla problemler yaşayan biriyim ikimiz de birbirimize tahammül edemiyoruz. ev arkadaşım salonda dursa ben girmem salona odamda otururum, ben salonda dursam o girmez odasında oturur. bi kaç gündür bunun farkında olan ben bu akşamki el clasico maçı öncesi büyük tedirginliğe düştüm çünkü ben çalışıyorum eve ancak 7-8 gibi geliyorum ama ev arkadaşımın böyle bir problemi yok ve tüm gün evde. şansıma kuzenim geldi bende kalmaya ve aramızda şu muhabbet geçti.
dört yıllık üniversite hayatım boyunca birlikte olduğum kadın, beni ilk gördüğü gün, yanımda bir arkadaşımla onun bulunduğu masaya gelmiştim. o zamanlar şimdikinden ve o ortamda bulunan insanlardan çok farklı bir giyim tarzım ve hayat anlayışım vardı. o beni ilk gördüğünde beraber geldiğim arkadaşımla aynı ortamda bulunamayacağımı tahmin etmiş olacak ki, beni işaret ederek "hatem müsaade et de çocuk geçsin" demişti. öyle temiz kalpliymiş ki içine doğmuş, o gün geçip gitseydim keşke. kendim için değil onun için. bu olayın yaşanmasını çok isterdim, ben belki çok mutlu oldum ama onu mutlu edemedim, hayatında olmaması gereken bir insandım.
en güzel yanı, kendi kulaklığınızı kullandığınızda, yolculuğun sonuna doğru herkes verilen kulaklıkların kablolarını ilk aldığı gibi dolamaya çalışırken, sizin hiçbir şey yapmadan, ben kullanmadım anam alabilirsin gözleriyle muavine bakmanızdır.
burak yılmaz'ın 11 braga'lı oyuncu arasında top kontrol edebilmesini başarı sayan engellilerin aşağılamaya çalıştığı fenerlilerdir. ciddiye almayın, gitmesi için ölü taklidi bile yapmayın amk, anlamaz o.
videodaki olaydır. top taca çıkıyor ve iki farklı top toplayıcı çoçuk kendilerine en yakın olan iki futbolcuya topu veriyor ve o iki futbolcuda aynı anda taç atışını kullanıyor. tabi haliyle iki farklı alanda futbol oynanmaya başlıyor ancak hakemin ve futbolcuların büyük çoğunluğunun takip ettiği alanda kullanılan taç atışı sonrası pozisyonun devamında top ağlarla buluşuyor.
doğal olarak golü atan hjk takımı teknik heyeti zaten 2-0 geride olmanın verdiği üzüntüyle bu da mı gol değil yakarışında bulunuyor.
geri kapanmasın diye arkasından sürekli burundan nefes alıp vermeyi gerektirir ama çtonk diye açılan bu anlayışsız burun boş bir anınızı kollar ve yakaladığında asla affetmez geri kapanır. siz de o anı tekrar etmek için uğraşır durursunuz ama nafile.
ben fenerbahçe'yi tanıdığımdan beri, alex hayatımın bir parçası oldu. gün geldi attığı golle coştuk, gün geldi yaptığı asistle coştuk ve gün geldi onun adamlığıyla övündük. ben hayatımda ilk defa çubuklu forma alırken başka seçenek aklıma gelmedi, gelemezdi, o'nun formasını aldım. kendi çapımda oynadığım futbolda yine onun gibi davrandım, onun gibi düşünmeye çalıştım. 10 numaralı formayı giyerken de üzerinde alex yazmasa da ben alex'i kendime örnek aldım. o 10 numara bugünde sahada olacak, sen artık saraçoğlu'nda olmasan da.
bu lafta gerzek yöneticelere gelsin. her futbolcu bir gün kulübünden ayrılacaktır ama fenerbahçe denilince ilk akla gelen adam alex'i böyle yollarsanız, sizin de nasıl bu kulüpten ayrılacağınız belli olmuş oldu. taraftarın gönlünde değil, ayakları altında.
(bkz: avrupa birliği)
bizim bir zamanlar girebilmek için kapısında yattığımız ab'ye adamlar kendi istekleriyle girmedi. halk oylaması falan yaptılar, girmek istemiyoruz sonucu çıktı.
okulu 4 senede bitirdiğim günün ertesinde, sabahın henüz köründe babamdan gelen telefon.
-oğlum sen okulu kesin bitirdin mi?
+bitirdim baba, dün söyledim ya unuttun mu?
-yok yani biz hala inanamıyoruz da. yok değil mi bir değişiklik, ben işyerinde arkadaşlara tatlı dağıtıyorum okulu bitirdin diye ona göre hee!
+??!!?
bana çok güvenen bir babam var. ayrıca çıkar amaçlı tatlı dağıtıyor. sağ olsun var olsun.
ankara hukuk'u 4 yılda bitirdim. son sınav sonucum da bugün açıklandı. onca arkadaşım tek ders yüzünden okul uzattı yine bugün. insan kendi başarısına sevinemiyor. tek ders lan tek ders, dünyanın en şerefsiz hocası olsam bir insanı tek dersten boş kağıt verse bırakmam. nasıl bir insanlık lan bu?
türkiye'deki tek cumhuriyet sıfatına sahip olan savcılık makamına, cumhuriyetin temsilcisi savcıya yapılan saldırıdır. devlet eğer kendi cumhuriyet savcısını koruyamıyorsa, namusunu, şerefini de koruyamaz demektir. cumhuriyet hakimi, cumhuriyet başbakanı, cumhuriyet cumhurbaşkanı demiyoruz dikkat! cumhuriyet sıfatı sadece savcılık makamına layık görülmüştür, o yüzden devletin namusu şerefidir.
nefes tutmak vs tali yöntemlerdir. aslolan su vb içmektir ancak bunu yaparken de bazı esaslara uymak lazım şöyle ki, eğer hıçkırık çok rahatsız ediyorsa ve epey derinden gelip sizi konuşamaz duruma sokuyorsa, iki hıçkırık arası bölümde kesintisiz su vb içmek lazım gelir. yani diyelim ki her 7 saniyede bir hıçkırıyorsanız, ilk hıçkırıktan iki üç saniye sonra kesintisiz bir şekilde su içmeye başlayın ve diğer hıçkırık gelene kadar yani dört beş saniye sonrasında hala su içiyor olun. + 2 ve +3 saniye daha için ve hıçkırık kesilmiş olur. doğru şekilde uygulandığında ;
tecrübi bilgi nedir diye soran sosyoloji sınavı kağıdına tecrübi bilgi tecrübeyle elde edilmiş bilgidir yazmaktır. daha sonra sıçtığım bu sınav kağıdından 84 alıp geçmektir. eğitim sistemimiz b*k gibi lan bu ne böyle.
aykut kocaman'ın anlamsız oyuncu değişikliğiyle ( mehmet topal - krasiç ) elimizde olan maçı alıp rakibine hediye ettiği maç olmuştur. hani tamam hata edersin oyuncu değişikliğiyle normaldir arada olur ama football manager değil lan bu, sen daha adam gibi takımla antrenman yapmayan krasiç'i rakip hazır 10 kişiyken oyuna alırsan oyunu bi güzel dengelersin, sonra abuk subuk bir golle de kupayı kaybedersin ama benim aykutum aptal ben biliyodum anasını satim, alıştık bu mallıklara.