imroz
183 (mavi jojoba tanesi)
altıncı nesil yazar 24 takipçi 565.35 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    yazarların sözlükteki amaçları

    212.
  1. ben istediğimi yaparım hiç kimse bana karışamaz

    0.
  2. en kan donduran kuran ayeti

    3.
  3. Bakara 282:
    Şahitler iki erkek olmazlarsa, rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkekle -biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için- iki de kadın olsunlar.
    3 ...
  4. 30 yaşındaki kadının ben hala gencim demesi

    16.
  5. Türk kızlarını bunalıma sokmaya bayılıyosunuz! Yerli yabancı yorumlar çok değişkendir bence..
    2 ...
  6. türk kızını anlamak

    14.
  7. Ne istediğini bilmeyen insanlarla zaman kaybetmeyiniz efenim...
    1 ...
  8. izlanda uskumru

    1.
  9. Bim de donmuş fileto olarak satılıyor. Oldukça lezzetli ve ucuz. 4 dilimi 15 lira filan. Çok cazip. Damak zevki olan biri olarak şiddetle tavsiye ediyorum ulucu dostlara...
    2 ...
  10. çay koydum gelin

    39.
  11. Çay koydum gel diyen birileri varsa çok şanslısınız demektir.
    1 ...
  12. anın görüntüsü

    39069.
  13. anın görüntüsü

    39035.
  14. 6 haziran çanakkale yangını

    1.
  15. 6 saattir gökçeada da elektriğin olmamasına sebep olan hadise. Çok şükür geldi. Yakanlar yansın emi. Onca yeşil doğa masum canlılar. Allah bildigi gibi yapsın.
    7 ...
  16. biz millet olarak neler başarıyoruz söylemi

    1.
  17. Gerçekten iyi iş çıkaranlara ben de şapka çıkarıyorum ve alkışlıyorum. Ama boş yapıp bu goygoyu söyleyenlere de katlanamıyorum.
    1 ...
  18. anın görüntüsü

    39002.
  19. anın görüntüsü

    38989.
  20. david ricardo

    12.
  21. "Ekonomi dünyâsında bir malın değeri etrâfında hayli yoğunluklu tartışmalar yapıldığını biliyoruz. Bu aslında eski bir tartışmadır. Klâsik ekonomi doktrininde, Ricardo başta olmak üzere malın değerini var edenin, ona gömülü olan veya onda billûrlaşan “emek” olduğunu kuvvetli bir vurguyla ortaya konulmuştu. (Hoş, bunun mühim bâzı ipuçları Adam Smith’de de mevcuttur). Bu bakış daha sonraları, Marx’ın da içinde olduğu Ricardocu sosyalist çevrelerde olgunlaştırıldı.

    Meselelerden birisi de değer-fiyat râbıtasıydı. Fiyatlar değeri temsil eder mi, etmez mi, hayli tartışıldı; tartışılıyor da. Buraya girecek değilim. Ama bu tartışmaları ısıtan olgu, basit ve öngörülebileceği üzere, arz-talep ilişkisinin mekaniğinin çoktan aşılmış olmasıdır. Yâni, bir malın eksikliği onun fiyatını (isterseniz değeri de diyebilirsiniz) arttırır, bolluğu ise eksiltir kâidesi, evet doğrudur, ama bu mekanik, açıklamalarda kâfi gelmemektedir. Çünkü, bir malın fiyatını ve değerini belirleyen şartların, artık maddî olmaktan çıktığı süreçleri idrâk etmekteyiz. Maddî olmayan çok sayıdaki unsur; malın, ister değerini, ister fiyatını diyelim, kolaylıkla arttırıp eksiltmektedir . Bunun da, o malın üretiminde belirleyici olan ve ona bir değer kazandıran emekle alâkası hızla muğlaklaşmaktadır.

    Bu farkılaşmalar esasen malın üretimine dâir sermâye hareketleri ile onun alıcıya ulaşmasını sağlayan pazarlama süreçleri (realization) arasındaki geçişlerin, ölçüm yapmayı çok zorlaştıran dinamiğidir. Maddî süreçleri belli bir ölçüm kavuşturabiliriz; ama aynı şeyi maddî olmayan süreçler için gerçekleştirmek neredeyse imkânsızdır.

    Bir misâl üzerinden gidebiliriz. Emlâk dünyâsına bir bakalım. Bir evin değerini, inşaat sürecinde kullanılan emeğin belirlediğini idda etmek, maddî mânâda doğrudur. Buna ilâve olarak, kullanılan malzemenin kalitesi de, mâliyet üzerinden fiyatların artması veyâ düşüklüğüne hiç şüphesiz tesir eder. Bunlar maddî mânâda ölçülebilir. Lâkin bugün bir evin fiyatını belirleyen bunlar kadar; bundan çok, ama çok dışarıda tutulması gereken değişkenlerdir. Meselâ evin hangi muhitte olduğu, manzarasının olup olmadığı ve nihâyet o evin muhtemel alıcısına sağlayacağı prestijdir. Bugün, sâdece bir ev almıyoruz, o ev ile birlikte bir hayat tarzını ve prestiji satın alıyoruz. Bunların artık o malın değerini belirleyen emek unsurunun önüne geçen esas unsurlar hâline geldiğini görüyoruz.

    Malların değerini maddî ölçümlemelerin dışına iten süreçler nasıl gerçekleşti? Bu, malların üretim tarzındaki kritik dönüşümlerle açıklanabilir. Odakta, büyük ölçüde Sanayi Sonrası olarak kavramlaştırılan evrelerde yaşananlar yer alıyor. Teknolojik değişimler eşliğinde mavi yakalıların azalması ve yerine beyaz yakalıların geçtiği bir süreç bu. Kabaca hizmetler sektörünün orantısız büyümesi olarak da anlaşılabilir. Bunun tesirleri alabildiğine büyük oldu. Üretim süreçlerinin merkezî ve yoğun olduğu sanayi toplumunun yeniden üretim süreçlerinden çok farklı ve daha karmaşık olan bir yeniden üretim süreçler silsilesidir bu. Bu aynı zamanda, ekonomik üretim ve yeniden üretim zincir ile piyasada tüketilmesine giden süreçler (realization)ve nihâyet onun toplumsal-kültürel yeniden üretimi arasındaki ilişkileri temelinden dönüştürmüştür. Bu dönüşümde belirleyici olan artık basit olarak temel ihtiyaçların ne olduğu değil, arzuların ne olduğudur. Arzunun odakta olduğu toplumsal-kültürel yeniden üretim, üretimden tüketime giden bahsedilen ilişkiler zincirinin (realization) merkezine yerleşmektedir. Mustafa Özel’in biyolojinin aşıldığı psikolojinin baskın hâle geldiği yer olarak işâret ettiği bir aşamadır bu. Elbette her üretim bir tüketim içindir. Üretim toplumundan tüketim toplumuna geçmek bu bakışa göre mânâsız görülebilir. Ama tüketim toplumu vurgusu, toplumsal-kültürel yeniden üretimine dâir dinamiklerin baskınlığını vurgular. Ekonominin psişikleşmesi olarak da anlaşılabilir. Bugün neye ihtiyaç duyduğumuz sorusu, neyi arzuladığımızdan ibârettir. Arzu ise içeriden değil dışarıdan gelmektedir. Arzu tecrübesi, arzulatılma tecrübesidir aslında. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde bile karşılığını bulmakta zor olan bir halkadır bu. Arzula(tıldıkları)mızın, Maslow’un basamaklarında yer alan ahlâkîlik, doğallık vb değerlerle taçlanmış incelmiş ihtiyaçlarla bir alâkası yok. Tam tersine, sâhip olarak sağladığımız bir prestij üzerinden, bundan yoksun olanları geride bırakmanın ve bunu ister ince ister kaba dışlamalarla gösteriş konusu hâline getirmenin sağladığı bir tatminden başka bir şey değil. Eğer bir abartı sayılmazsa günümüz dünyâsında baskın günlük sanatın, eksikleri ezen bir pandomima; onun cârî dinin ise, sınıfların çözülüp kastlaşmaların türediği bir nevi Brahmanizm olduğunu düşünüyorum.."

    S. Seyfi Öğün
    1 ...
  22. güneşlenmemiş vücut

    1.
  23. anın görüntüsü

    38957.
  24. dokunarak konuşan tip

    4.
  25. Belki öyle kendini güvende hissediyor olamaz mı? Varsın o tatlı heyecandan öne bir adım atıp dokunup geri çekilsin. Biraz güven veriniz.
    2 ...
  26. hiç evlenemeyecekmişsin gibi hissetmek

    2.
  27. Evlenmeye kime niyet etsen bir havalar bir tafralar. Zaten çok seçici ve zor karar veren biriyim. Evde kalın emi!
    4 ...
  28. haziran

    159.
  29. 1 temmuz kabotaj bayramı! Nerede eski kabotaj bayramları ah ah! Yüzme yarışları filan en efsanesi de "yağlı direk" yarışması. Bayrağı ilk kim kapacak itemları!
    3 ...
  30. geceye bir söz bırak

    818.
  31. Onu tak bunu tak! Vallahi hiç umrumda değil artık. inan bana...
    2 ...
  32. survivor nisa

    25.
  33. Survivordan bir "çekli" geldi geçti...
    1 ...
  34. anın görüntüsü

    38948.
  35. en güzel albüm kapakları

    16.
  36. survivor cemal can

    38.
  37. Yarışmaya başlamak için Arının "başından" gitmesini bekledik.
    2 ...
  38. anın görüntüsü

    38932.
  39. anın görüntüsü

    38930.
  40. Gökçeada...
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/2048508/+
    C vitamini = (Vodka + portakal parçacıklı + limon)
    10 ...
  41. yeni ay

    29.
  42. liverpool vs galatasaray

    1.
  43. Ümit karanın attığı efsane goller gelir aklıma...
    2 ...
  44. sözlük yazarlarının akşam yemekleri

    632.
  45. at arabasının arkasına asılmak

    4.
  46. Çocukken gelibolu da at arabalarının arkasına "kaptan" görmeyecek şekilde asılarak giderdik. Yazıkmış kılmış tüymüş hepsi hesap edilmişti artık. Bir sonraki level sinek ilacı arabalarının arkasında mazoşistçe koşmaktı. Hep kafamızı kovaladık biz.
    4 ...
  47. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük