imhotep
365 (megastar)
üçüncü nesil yazar 16 takipçi 283.53 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    kioskla co

    1.
  1. Bu siteye geçen gece yarısı internette sörf yaparken rastgeldim. ilk anda, içeriği oradan buradan devşirme, bütünüyle reklama abanmış standart bir alışveriş sitesi beklerken, sayfalarında gezdikçe gitgide sarmaya başladı. Yazılara, haberlere, röportajlara dikkat kesilince gördüm ki içerik malzemeleri toplama değil, hepsi de bu siteye özel yazılmışlar. “Demek ki, tek bir web admini başına oturtup ‘sağdan soldan ne bulursan kopyala yapıştır, burayı bir şekilde ucuz yollu doldur’ dememişler” diye düşündüm kendi kendime…

    Öncelikle, yayındaki celebrity söyleşileri çok sağlamdı. Sinema sektöründen iki popüler sanatçı, Müfit Can Saçıntı ve ipek Tuzcuoğlu ile yapılmış çok keyifli iki söyleşi okudum. Bunun dışında, sevdiğim sinema yazarlarından Burak Göral’ın hazırladığı “Burak Göral ile Kültür-Sanat Reyonu” başlıklı bir köşeye rastgeldim ki Göral burada Posta gazetesindeki yazılarının aksine yalnızca gösterime giren sinema filmleriyle sınırlı kalmayıp, yeni çıkan kitaplardan konserlere, filmlerden sergilere, sanatın bütün dallarına uzanan bir çizgide eleştiriler yazıyor.

    Sitenin genel sayfa tasarımı da çok sade… Ancak bu sadelik bir amatörlük görüntüsü vermiyor. Tam aksine, aradığınız her şey kolayca bulunacak şekilde dizilmiş. Haberler, röportajlar, köşe yazıları bütün o sinir bozucu internet atraksiyonlarından, sürekli kıpır kıpır olan, habire yanıp sönen zımbırtılardan uzakta, sakin bir olgunluk içinde okuyucularını bekliyor. Girdiğiniz bütün sayfalarda gayet temiz bir işçilik var, kullanılan fontlar da insanın gözünü yormayan cinsten…

    Sonra, sitenin ismi kafama takıldı. “Kioskla” ne ola ki diye düşünürken, onun açıklamasını da bir butonun altında buldum:

    “Kiosk, AVM’ler, kültür merkezleri, havalimanları gibi büyük boyutlu ortak yaşam alanlarında ziyaretçiler tarafından bilgi edinmek için kullanılan led ekranlı elektronik panellere verilen ortak isimdir. Kreatif ekibimiz tarafından türetilen ‘Kioskla’ fiili ise AVM etkinliklerini, indirimleri, kampanyaları, yeme-içme konularında en isabetli lezzet noktalarını, teknoloji haberlerini, modayı, yeni trendleri, güzelliği, eğlenceyi, sinemayı, tiyatroyu, konseri, sergiyi, diğer sanatsal faaliyetleri ve kaliteli bir yaşama dair her ne varsa bütün bu gelişmeleri okuyucuları için özel olarak takip ederek keyifli haber metinlerine dönüştüren, şu anda ziyaret etmekte olduğunuz özgün içerikli bilgilendirme alanını kastetmektedir. Sizleri burada destan gibi uzun, sıkıcı metinlerden, boğucu bir sayfa düzeninden, her biri birbirinin tıpatıp aynısı copy/paste haberlerden kurtararak, sitemize özel bir haber ve yazı dili eşliğinde, tıpkı bir kiosk gibi kısa ve öz metinlerle bilgilendirmeyi amaçlıyoruz. Kent yaşamını ayrıcalıklı kılan bütün bu içerikleri özgün ve eğlenceli haber-yorum metinleri üzerinden takip etmek istiyorsanız, gelin sayfalarımızı hep birlikte kiosklayalım.”

    Velhasıl, gece yarısı bir de baktım, nasıl olduğunu anlamadan bu sitenin köşe yazıları, haberleri, röportajları arasında iki saat geçirivermişim. Normalde, hayat görüşüm gereği, tüketimi pompalamaktan başka bir misyonu olmayan alışveriş sitelerini hiç sevmem. Ancak, kioskla özgün bir tasarım ve içerik geliştirerek o sevimsizliği kırmış, kendisini bayağı bayağı bir kültür-sanat ve kent kültürü sitesi olarak farklı bir noktada konumlandırmış.

    Bu arada, içerik güncelleme hızlarına da dikkat ettim ki bu da hiç fena değil. Sitede önümüzdeki haftaların kültür-sanat etkinliklerinin duyuruları bile yer alıyor; yani bayat haber ve geriden takip gibi bir meseleleri yok.

    Sonuçta, içerik beni iknâ etti, sık kullanılanlarıma aldım. Takip etmeyi sürdüreceğim. Akşamları sörf yaparken keyifli bir yerler arayanlara da tavsiye ederim.

    Yalnız uzantısını “com” olarak yazmayın, gelmez. Çünkü kioskla.co olarak kayıt altına alınmış.

    http://kioskla.co
    1 ...
  2. globn

    1.
  3. paylaştıkça artan kazanç sloganı ile kurulan iş geliştirme platformu.

    web sitelerinde kendilerini:

    --- spoiler ---

    günümüz şartlarında teknolojiyi yoğun kullanmak yaşamı daha kolay ve daha hızlı bir hale getirmektedir. sonuçta bu insanı değişime zorlamaktadır. ancak bu durumda kişisel yaşamımız etkilenmekte ve ilişki kalitemiz azalmaktadır. işte bu ortamda farklı sektörlerden üyelerin katılımıyla oluşturulan globn iş platformu üyelerine işleri için ihtiyaç hissettikleri her konuda yardımcı olmayı hedefliyor. üyelerin zamanlarını verimli bir şekilde kullanmalarını sağlamak amacıyla onları önceden derlenmiş bilgilerle zenginleştiriyor.
    --- spoiler ---

    şeklinde tanımlıyorlar.

    http://www.globn.com.tr/
    1 ...
  4. tüm afrika nın dostları derneği

    1.
  5. hiçbir bir ayrım gözetmeksizin; sadece iyiliği düstur edinerek, afrika’nın önümüzdeki yüzyıl içindeki gelişimine ve dönüşümüne katkı sağlayacak projelerle büyük bir adımın öncüsü olmak üzere yola çıkan bir grup akademisyen, doktor, esnaf, iş adamı, avukat ve öğrencinin kurduğu hayır derneği.

    http://www.tadd.org.tr/tr/hakkimizda/tadd-hakkinda
    2 ...
  6. haluk ecevit

    1.
  7. maşatlığa kırlayan kızan isimli kitabın yazarı. kendi sitesinden biyografisi:

    --- spoiler ---

    seksenüç yılında yanıkağıl köyü'nde doğdu. seksenbeşte amcası kız kaçırınca, "hazır düğün var" denilerek mahallesinden altı çocukla birlikte topluca sünnet edildi. ilkokulu aynı köyde okudu. köyünde dopdolu bir çocukluk yaşadı. onbir yaşında, bir smmm bürosunda, sadece yaz tatillerinde çalışmak üzere çaycı olarak işe başladı. öğrenimine çerkezköy’de devam etti. liseyi çorlu ticaret meslek lisesi'nde okudu. ardından ankara üniversitesi çankırı meslek yüksek okulu'nda bilgisayarlı muhasebe öğrenimi gördü. bitince, anadolu üniversitesi işletme fakültesi/işletme bölümüne geçiş yaparak lisans diplomasını aldı. ikibinbeş yılında istanbul tuzla piyade okulu’nda subay temel eğitimi aldı. kıta görevini uzunköprü/edirne’de takım komutanı olarak tamamladı. ikibinyedi yılında bir özel şirkette işe başladı. ikibinsekiz yılında facebook sosyal paylaşım sitesinde ‘yanıkağılköyü sakinleri’ adlı paylaşım grubunu kurdu. grupta ciddi bir fotoğraf arşivi oluşturdu. yine aynı grup vasıtası ile köyünde, ikibinonbir-oniki-onüç yıllarında üç tane bahar şenliği düzenledi. yine ikibinonbir yılında, onuç sene önce kendine verdiği sözü tutarak smmm oldu. ikibinondört yılında çocukluk hatıralarını ve yaşadığı köyün insanını anlatan ‘maşatlığa kırlayan kızan’adlı kitabı yazdı. kendisi halen köyünde ve huzur içinde yaşamaktadır.
    0 ...
  8. maşatlığa kırlayan kızan

    1.
  9. tekirdağlı yazar haluk ecevit'in nisan 2015'te piyasaya çıkan öykü/anlatı kitabı.
    0 ...
  10. alemlere rahmet ulusal kısa metraj film yarışması

    1.
  11. siyer araştırmaları merkezi ve sinemerkez akademi işbirliği ile düzenlenen ve konu başlıkları hz.muhammed'in hadislerinden seçilecek, toplam 20.000 tl ödüllü kısa film yarışması.

    yarışmanın basın bülteni aşağıdaki gibidir:

    --- spoiler ---

    - siyer araştırmaları merkezi’nden öncü nitelikte bir kısa film yarışması
    - hz. muhammed’in (s.a.s.) hatırasına ithaf edilmiş ilk kısa film yarışması
    - hz. peygamber’e (s.a.s.) ithaf edilmiş ilk kısa film yarışması
    - bu kısa film yarışmasının konusu, ‘hz. peygamber’in insanlığa tavsiyeleri’
    - türkiye’nin en özgün kısa film yarışması başlıyor!

    siyer araştırmaları merkezi, türkiye’nin kültür ve sanat dünyasında öncü nitelikte bir girişime imza atarak, konu başlıkları islâm dininin yüce peygamberi hz. muhammed’in (s.a.s.) hadis-i şeriflerinden seçilmiş ilk ulusal kısa metrajlı film yarışmasını düzenliyor.
    başarılı sanatçılara toplam 20.000 tl naktî para ödülü ve maddî-manevî değere sahip çeşitli armağanların sunulacağı bu yarışmaya, herhangi bir yaş, eğitim, cinsiyet, ırk, dinsel inanç ya da mezhep sınırlaması olmaksızın, ülkemizin her köşesi ve dünyanın farklı ülkelerinden türkiye cumhuriyeti uyruğuna mensup kısa filmciler özgün yapıtlarıyla katılabilecek.

    ulusal kisa film yarişmalarinda bir ‘ilk’

    kendi kategorisinde türkiye cumhuriyeti tarihinde bir “ilk” olan “âlemlere rahmet / ulusal kısa metrajlı film yarışması”, kurulduğu 2010 yılından beri “siyer” (hz. muhammed s.a.s. ve sahabesinin hayatlarını araştıran ilâhiyat dalı) alanında ilmî faaliyetler yürüten ve hicrî 1435’i de (miladî takvime göre, 4 kasım 2013-25 ekim 2014 arası) “siyer yılı” olarak ilân eden siyer araştırmaları merkezi’nin anılan hicrî yıl boyunca gerçekleştirmeyi planladığı kültürel, sanatsal ve akademik etkinliklerin en dikkat çekici olanlarından biri…
    siyer araştırmaları merkezi, gerek kısa film yarışması, gerekse 1435 hicri yılı boyunca düzenleyeceği diğer bütün kültürel, sanatsal, ilmî ve akademik etkinlikler aracılığıyla, “seni anlamayan yürek kalmasın” genel sloganı altında, hz. muhammed’i (s.a.s.) eşsiz hayatı ve kutlu dâvâsıyla hem türkiye toplumuna, hem de bütün insanlık ailesine en doğru şekilde tanıtmayı amaçlıyor.
    uzun yıllardır irili ufaklı pek çok kısa film festivalinin düzenlenmekte olduğu ülkemizde, doğrudan doğruya hz. muhammed (s.a.s.) ve o’nun müminlere miras bıraktığı erdemli söz ve davranışları odak noktasına oturtmasıyla kendi alanında çığır açıcı bir örnek oluşturan bu yarışma, ithaf edildiği son peygamber’in aziz hatırasına yaraşır türden bir organizasyon kalitesi ve ciddiyeti eşliğinde gerçekleştirilecek. temel uzmanlık ve uğraşı alanı “ilâhiyat ilimleri” olan bir sivil toplum ve eğitim örgütünün organize ettiği ilk kısa metrajlı film yarışması olarak türkiye’nin kültür ve sanat tarihine geçmeye aday “âlemlere rahmet”, siyer araştırmaları merkezi ve istanbul-üsküdar’da sinema-tv eğitimi alanında faaliyet gösteren sinemerkez akademi’nin işbirliğiyle düzenleniyor.
    başvuru için herhangi bir yaş, eğitim, cinsiyet, ırk, din ya da mezhep sınırlamasının bulunmadığı yarışmaya, t.c. uyruğuna mensup olup, “konunun ağırlığı ve ciddiyetine uygun bir yaklaşım sergilemeye hazır” bütün kısa film sanatçıları, süreleri 15 dakikayı aşmayan bir ya da birden fazla yapıtla katılabilecekler. hazırlanacak kısa filmlerin “belgesel” değil “dramatik yapılı” (oyunculu ve senaryolu) olması istenen yarışmada, birinciye 8000 tl, ikinciye 5000 tl, üçüncüye ise 3000 tl naktî ödül verilecek. ayrıca, yarışma jürisi, ekstra ödüllere lâyık yapıtlar tespit ettiği takdirde, bir finaliste 2000 tl tutarında jüri özel ödülü, diğer iki finaliste de 1000’er tl tutarında mansiyonlar dağıtacak.
    öte yandan, toplamı 20.000 tl’yi bulan naktî ödüllerin yanı sıra, yarışmacılara siyer araştırmaları merkezi’nin yayınlarından oluşan zengin bir kitap koleksiyonu da armağan edileceği bildirildi. ayrıca, yarışmada dereceye giren filmler sonradan özel bir dvd’de bir araya toplanıp, bu yapıtların çeşitli özel gösterimlerde, yerel ve ulusal kanalların kültür-sanat programlarında kamuoyuyla sıklıkla buluşmaları da sağlanacak.
    yarışmanın katılım şartnamesindeki en önemli kurala göre ise çekilen kısa filmlerin konularının, hz. peygamber’in (s.a.s.) hayatında özel birer yeri olan bir dizi erdemli söz, tavsiye, tutum ve davranıştan esinlenmiş olması, yazılan senaryoların bunların en az bir tanesiyle doğrudan bağlantı kurması gerekiyor.
    senaryolarda yer alması istenen erdemler, yarışmanın katılım şartnamesinde, “mü’min kişinin anne-baba sevgisi ve aile kurumunun insan hayatındaki önemi”, “mü’min kişinin ticaret hayatı ve ticarette ahlâklı insan olması”, “mü’min kişi için namazın salih bir kul olmadaki önemi”, “mü’min kişinin insanlara, hayvanlara ve bitkilere karşı merhametli olması”, “mü’min kişinin hayattaki her konuda israftan özenle kaçınması”, “mü’min kişinin özünde ve sözünde dosdoğru bir insan olması”, “mü’min kişinin kendisine zerre kadar bile iyiliği dokunmuş olan herkese ve herşeye karşı vefâlı davranması”, “mü’min kişinin yüce allah’ı (c.c.) dünya hayatındaki her türlü mal-mülk, makam ve ölümlü varlıklardan daha fazla sevmesi” olarak sıralanıyor.

    ödül töreni, 2014 yili sonbaharinda

    irk, din, mezhep, cinsiyet, yaş, eğitim durumu gibi dünyevî ayrımlar söz konusu olmaksızın, türkiye ve dünyanın çeşitli ülkelerinden bütün kısa film sanatçılarımızın katılımına açık olan “âlemlere rahmet / ulusal kısa metrajlı film yarışması”na son başvuru tarihi 1 eylül 2014 pazartesi olarak belirlendi. başarılı sanatçıları sinema-tv sektörünün saygın profesyonellerinden oluşan 4 kişilik bir “ön jüri” ve 7 kişilik bir “büyük jüri”nin belirleyeceği yarışmanın ödül töreni ise 26 ekim 2014 pazar günü istanbul’da düzenlenecek. bu tarih, hicrî takvimde 1435 yılının bitip 1436 yılının başladığı güne karşılık geliyor.
    kısa film sanatçıları, yarışmanın ayrıntılı bir şartnamesini ve yarışma hakkındaki diğer bilgileri aşağıdaki başvuru adreslerinden herhangi birinden edinebilirler.

    * * *
    yarışmanın yönetim ve organizasyon merkezi: sinemerkez akademi / üsküdar-istanbul / tel: (0216) 492 41 81
    yarışmanın resmî internet sitesi: http://www.alemlererahmet-kisafilmyarismasi.com
    yarışmanın resmî facebook sayfası: siyer arastirmalari merkezi / alemlere rahmet / ulusal kisa film yarismasi
    yazılı başvuru ve sorulariçin: alemlererahmetkisafilmyarismasi@yahoo.com

    --- spoiler ---
    1 ...
  12. sinema sanat ve hayat

    1.
  13. önce 1999 yılında bir internet televizyonu olarak doğan, sonrasında da adım adım, istikrarlı bir şekilde büyüyerek 2014 yılı başlarında uydu yayınına geçen kudüs tv’de, türkiye’nin en değerli, en özgür ruhlu iki sinema yazarı, murat tolga şen ve ali murat güven tarafından hazırlanıp sunulan muhteşem bir sinema, sanat ve hayat talk-showu… cumartesi geceleri 22.30-00.30 arasında (bazen 15-20 dakika sarkarak) canlı olarak yayınlanıyor. her bölümünde inanılmaz bir samimiyet, kanalın teknik imkanlarının darlığına aldırış etmeyen eğlenceli bir kabullenmişlik, dünyayı sallamayan iki rahat adamın tatlı esprileri, en önemlisi de ağzına kadar sinema kültürü var…

    böyle bir şey bu topraklarda daha önce hiç görülmemişti. o yüzden, bir sinema programından ziyade müthiş bir kültürel devrimden söz ediyoruz. kanalın adı kudüs tv, genel yayın yönetimi islamî çizgide, sunuculardan murat tolga şen sosyalist, diğer sunucu ise hiçbir cemaat ve tarikatla arası iyi olmayan isyankar bir dindar, ali murat güven… ve bu iki adam haftalardır kanal yönetiminin tek kelimelerine bile en küçük bir müdahalesi olmaksızın, canlı yayınlanan bir programda türkiye’nin en keyifli sinema sohbetini gerçekleştiriyorlar. programın süresinin iki saati bulması da ayrı bir bomba, çünkü şimdiye kadar bu ülkede prime-time kuşağında sinemaya ve sanata canlı yayında iki saat ayıran başka hiç bir televizyon olmadı.

    sinema… sanat… ve hayat! programın kudüs tv sitesindeki ilk iki bölümünün kayıtlarına baktım, altlarında kaç kez tıklandıklarını gösterir rakamlar var. ikinci bölüm birinci bölümü izlenme sayısı olarak ikiye katlamış. üçüncü bölümü ise canlı seyrettim, muhtemelen o bölüm ilk ikisini de geçecektir. o derece renkli, deli dolu, sıra dışı bir gösteri… isimlere takılmadan, ucuz ideolojik takıntıların esiri olmadan nitelikli bir sinema programı izlemek isteyen herkese hararetle tavsiye ediyorum. içinde hem güncel sinema, hem sinema tarihi, hem kült filmler, hem trash filmler, hem film müziği var. yani kısaca sinemaya dair ne ararsanız tıka basa bu programda bulabilirsiniz.

    bu arada, youtube’da da programın kanalını oluşturmuşlar. geçmiş bölümleri kudüs tv’nin sitesi ya da youtube’daki o kanaldan izleyebilirsiniz. kesinlikle pişman olmayacaksınız. sinemanın s’sinden hoşlanmayanların bile büyük bir zevkle izleyecekleri, alışılmadık bir akışa sahip…

    ulan az daha unutuyordum… programın bombalarından biri de üçüncü sunucunun, ali murat güven’in kuyruğu kesik kedisi george olması… o da canlı yayın esnasında ayrı bir yerde oturuyor ve arada sırada mırıltılarıyla programa dahil oluyor. öyle ki programın giriş ve çıkış jenerikleri bile bazı muzipçe sürprizler, laf sokuşturmalar içermekte… youtube’da hem giriş hem de çıkış jeneriklerini izleyebilirsiniz.

    sunuculardan ali murat güven, en son geçen cumartesi yayınlanan üçüncü bölümde, ortağı murat tolga şen’e programın yayınına geç kalma cezası olarak taverna tarzı damar bir arabesk şarkı söyledi. kafadan aşağı dökülen konfetiler eşliğinde, görülmeye değer bir gösteriydi.
    tahminim odur ki birkaç hafta ya da en geç birkaç aya kadar bu ülkenin en sıra dışı, en popüler talk-showlarından biri olacak.

    http://www.kudustv.com/programlar/sinema-sanat/

    http://www.youtube.com/ch...D-CHb8j37r1D-cJv1Q/videos
    0 ...
  14. sinemerkez akademi

    1.
  15. usta gazeteci ali murat güven'in kaptanlığında 15 haziran 2013 tarihinde üsküdardaki iki katlı mekanında faaliyete geçecek olan en hakiki, gerçek ve tam anlamı ile hakkını verecek olan sinema akademisi.
    0 ...
  16. türkiye deki metroları küçümseme salaklığı

    1.
  17. nedensiz bir aşşağlık kompleksinin ürünü. türklerin yaptığı her şeyi yabancılar ile kıyaslama ve aa bizimki ne kadar kötü yok şöyle yok böyle deme hastalığına sahip olmamızdan kaynaklanır bu durum. forward mail manyakları bir pps dosyası hazırlarlar yok efendim paris metrosu bilmem kaç km imiş istanbul metrosu şu kadar azmış. ulan şerefsiz adam 130 sene önce yapmış onu ve önce altyapıyı kurmuş sonra şehri yerleşime açmış. senin gibi 20 yılda milyonlar yığılmamış bu şehre. sonra ki -milliyetçi muhafazakar bir yazar olarak allah razı olsun diyorum- nurettin sözen çıkmış bir proje başlatmış, istanbul metrosu ortaya çıkmış.ondan sonra gelen belediyeler bunu devam ettirmiş.her geçen gün de yeni inşaatlar devam ediyor. ama sen tutmuş hala bik bik konuşuyorsun yok paris metrosu şu kadar büyük yok londra metrosu böyle uzun diye...hay avrupa yalaklığı kıçınıza girsin emi. bir defa da bu ülkede geç de olsa başlayan ve inşaatı devam eden bir şeyi takdir edin. ne olur ulan.gebermezsiniz be.
    8 ...
  18. thyduyuru com

    1.
  19. sitesi patlatılan thy nin yedek bilgilendirme adresi.

    http://www.thyduyuru.com
    1 ...
  20. csi kasımpaşa

    1.
  21. hollywood da doğulu bir öncü mustafa akkad

    1.
  22. ali murat güven üstadın kuratörlüğünde ve istanbul büyük şehir belediyesi'nin hamiliğinde 31 mart 2012 cumartesi günü beyoğlu tarık zafer tunaya kültür merkezi'nde düzenlenecek olan etkinlik. bir panel, bir mini belgesel ve gün boyu açık kalacak olan set fotoğrafları sergisi ile desteklenecek olan etkinliğin panel kısmında konuşmacı olarak yusuf kaplan, bedir acar, murat tolga şen ve banu bozdemir bulunacak. tabi ki tüm katılımlar ücretsiz.
    2 ...
  23. levent çakır

    1.
  24. Türk sinema, tiyatro, televizyon ve foto-roman oyuncusu. Yanı sıra senarist, yapımcı, yönetmen, set amiri, dublör, dövüş sahneleri tasarımcısı ve koordinatörü.

    Asıl adı Şükrü Ocak’tır. 1960’ların sonlarından günümüze kadar sinema-TV çalışmalarında kesintisiz biçimde kullandığı “Levent Çakır” afiş adı, kendisine, sinema sektörüne girdiği ilk yıllarda o dönemin önde gelen serüven filmi yapımcı-yönetmenlerinden Kayahan Arıkan tarafından takılmış, Ocak da bu takma adı bütün bir oyunculuk kariyeri boyunca benimsemiştir.
    HAYATI VE MESLEKÎ KARiYERi:
    1950 yılında Edirne’de dünyaya geldi. 1952 yılında, henüz iki yaşındayken, o sırada askerlik görevini yapmakta olan babası Erzurum’da düzenlenen bir askerî tatbikatta yanlış noktaya düşen bir havan mermisi nedeniyle şehit olunca, bebek yaşta yetim kaldı. O günlerden ilk gençlik yıllarına kadar da dul annesi Emine Ocak tarafından zor şartlar altında büyütüldü.
    Çocukluk ve ilk gençlik yılları Edirne’de geçen Levent Çakır, ilkokulu bitirdikten sonra, babasızlığın da verdiği duygusal eziklik ve arayışlarla, henüz 13 yaşındayken Türkiye’nin dört bir tarafını gezerek gösteriler yapan gezginci bir sirk kumpanyasına katılarak memleketinden ayrıldı. Birbirinden renkli ve yetenekli simâların bir araya geldiği o toplulukta “Kemiksiz Fatma” lâkaplı ünlü ip cambazı Fatma Soydar’ın asistanlığını üstlenen genç Çakır, bu yetenekli kadın ve oğlu Mümtaz Soydar’dan, sonraki yıllarda Yeşilçam’ın en gözde dublör ve aksiyon oyuncularından biri olmasını sağlayacak sayısız tehlikeli numaranın sırlarını öğrenme fırsatını bulacaktı.
    Yaklaşık üç yıl boyunca “Kemiksiz Fatma” ve arkadaşlarının gezginci grubuyla birlikte pek çok şehre gidip, oralarda kurdukları çadırlarda akrobatik gösteriler yapan, bu süreçte de gerek fiziksel albeni, gerekse akrobatik kıvraklık açısından oldukça ciddi bir gelişme kaydeden genç adamın yolu, 1966 yılında da istanbul’un Beykoz ilçesine düşecekti. Kumpanyanın kendisine yeni gösteri alanı olarak Beykoz Çayırı’nı seçmesiyle birlikte, burada Soydar Ailesi’nin liderliğinde aylar boyunca sürecek ilgi çekici gösteriler sergileyen Çakır, gösterilerden arta kalan boş zamanlarında da her taşralı gencin hayâllerini süsleyen istanbul şehrinin ilginç yerlerini, özellikle de Beyoğlu bölgesini keşfe çıkıyordu.
    Çakır, izinli olduğu bir gün yine Beyoğlu’nun film yapım şirketlerinin ofisleriyle dolu ara sokaklarından birinde yürürken, yaşına göre hayli olgun görünümü ve dönemin pek çok aksiyon yıldızından daha sportmen bedeni yapımcı-yönetmen Nejat Okçugil’in dikkatini çekecekti. Çakır’a ne işle uğraştığını soran Okçugil, genç adamın akrobat olduğunu öğrenmesiyle birlikte O’na bir kartvizitini vererek kısa süre içinde mutlaka kendisine uğramasını tenbihledi. Bu tesadüfî tanışma da Levent Çakır’ın sinema sektörüne girmesine vesile olacaktı.
    1966 yılından itibaren, o dönemin serüven filmlerinde önce dublörlük yapan, ardından da dublörlüğe paralel olarak diyalogsuz küçük roller üstlenen, kavgacı karakterleri canlandırmaya başlayan Çakır, yetenekli bir oyuncu adayı olması nedeniyle kısa süre içinde “Yeşilçam kavgacılarının koruyucusu ve kollayıcısı” olarak tanınan Hüseyin Zan’ın kanatları altına girdi. 1960’ların ikinci yarısında istanbul’da bir “dublör ve kavgacı okulu” kuran Zan, Anadolu’dan oyuncu olmak üzere gelen gençler arasından yetenekli bulduklarını ekibine alarak, onlara serüven sinemasının temel ilkelerini sabırla öğretmekteydi. ilk kamera önü deneyimini Cevat Okçugil’in yönettiği “Bana Bela Derler” (1966) filminde küçük bir rolde boy göstererek yaşayan Çakır da zaman içinde bu yetenekli ekibin en gözde üyelerinden birine dönüşecekti.
    1966-1970 yılları arasında, Hüseyin Zan’ın menajerliği ve genel koordinasyonu altında iki düzine dolayında filmde irili ufaklı roller üstlenen sanatçı, aynı dönemde, kendisine “Üç Namus Bekçisi” adlı yeni filminde (1969) biraz daha vitrin bir rol vermeyi düşünen yapımcı-yönetmen Kayahan Arıkan’ın önerisiyle afişlerde ve film jeneriklerinde gerçek adını kullanmaktan vazgeçti; bunun yerine Arıkan’ın -cesareti, çevikliği ve parlak mavi gözleri nedeniyle- kendisine yakıştırdığı “Levent Çakır” adını kullanmaya başladı. Kendisini adım adım başrole taşıyan bu ısınma evresinde de Cüneyt Arkın, Fikret Hakan, Yılmaz Gündüz başta olmak üzere, dönemin en önde gelen yıldızlarına tehlikeli çekimlerde dublörlük yapmayı sürdürdü. Dahası, bu dönemde yalnızca erkek oyunculara değil, Fatma Girik, Türkân Şoray ve Canan Perver gibi kadın oyunculara da dublörlük yapmasıyla dünya sinema tarihinde bir ilke imza atacaktı.
    Levent Çakır, ünü zamanla Türkiye sınırlarını aşan bir oyuncuya dönüşmesine sağlayan asıl büyük çıkışını ise 1970 yılında, dönemin en üretken düşük bütçeli film yapımcılarından Hasan Tual’in şirketi Tual Film adına çektiği iki unutulmaz filmle gerçekleştirdi. Türkiye’nin hiçbir uluslararası telif hakları sözleşmesine taraf olmadığı, sanat eserlerine ilişkin küresel fikrî hakların iç hukukta çok da ciddi bir anlam ifade etmediği o “özgür” günlerde, en bilindik Hollywood filmlerinin senaryoları, Batı kökenli çizgi roman karakterleri, yabancı filmler için bestelenmiş özgün müzikler ve nihayet aynı ünlü filmlerin aksiyon sahneleri, son derece dar bütçelerle çalışmak durumunda kalan Türk yönetmenleri tarafından yerli filmlerin kurgu ve seslendirme masalarında deyim yerindeyse “yağmalanıyordu”. Bu denetimsiz sinema ortamında, Tual Film’in yapım ekibi de çizgi roman evreninin gelmiş geçmiş en popüler simâlarından biri olan “Baltalı ilah Zagor” karakterini, italya’daki özgün eser sahibi Bonelli Comics şirketine hiçbir bilgi vermeden, herhangi bir telif hakkı ödemesi yapmadan doğrudan beyazperdeye aktarmaya niyetlenmişti. Yabancı çizgi roman karakterlerinin film kahramanlarına dönüştürülmesi furyasının ülkemizdeki öncü yönetmeni Yılmaz Atadeniz’in çektiği “Killing” serisinden o tarihe kadar, Yeşilçam yönetmenleri, üzerlerinde tayt, yüzlerinde de maske olan ne kadar süper kahraman varsa hepsini en az birer kez beyazperdeye taşımışlardı. Zagor da henüz el atılmamış son birkaç karakterden biri olarak, Tual Film tarafından çekilmek isteniyordu.
    Hasan Tual’in Zagor’a hem fizyonomi, hem de atletik beceri açısından benzeyen aktör arayışlarının sonucunda, o günlerde Yeşilçam’daki aksiyon filmlerinde dublör ve yardımcı oyuncu olarak fırtına gibi esen Levent Çakır’da karar kılındı. Çakır ile 6 filmlik bir “Zagor serisi” anlaşması yapan Tual, yönetmenlik koltuğunu da gişede başarı kazanmış iş filmlerinin ustası konumundaki Nişan Hançeryan’a teslim edecekti. Bütçe sorunlarından dolayı siyah-beyaz olarak çekilen ilk iki “Zagor” serüveni, “Zagor: Kara Bela” ve “Zagor: Kara Korsan’ın Hazineleri”, 1970-1971 sinema sezonunda büyük kentlerin periferisindeki görece daha gösterişsiz kenar mahalle sinemalarında gösterime girdiğinde, elde ettikleri olağanüstü gişe başarısı hem Tual Film’i büyük bir ekonomik darboğazdan çıkartıyor, hem de Levent Çakır’ı adı afişlerde ilk kez en üstte yer alan bir yıldız oyuncuya dönüştürüyordu. Antalya’nın deniz kıyısındaki kırsal bölgelerinde, daha ucuza çıkmaları için hemen hemen aynı oyuncu kadrosuyla ve ardı ardına çekilen bu iki film, ilkel özel efektleri ve bir hayli zayıf hikâye yapılarına rağmen, gerek Türkiye, gerekse Avrupa’da çok sevilen bir çizgi roman kahramanı olan Zagor’un ete kemiğe bürünmüş ilk beyazperde uyarlaması olarak büyük ilgi gördü. Her iki yapım da aylarca Anadolu sinemalarını dolaşarak uzun bir süre gösterimde kalmayı başaracaktı.
    Her ne kadar Tual Film, Çakır ile yaptığı 6 filmlik Zagor sözleşmesinin devamını getiremediyse de sanatçı bu filmlerin kendisine kazandırdığı büyük ün ve prestijle kariyerinin bundan sonraki 10 yıllık bölümünde neredeyse kesintisiz olarak başrol oynayacaktı. Batı patentli süper kahramanların beyazperde uyarlamalarının önünde hiçbir hukukî engelin bulunmadığı o günlerde, Çakır da bu tür serüven-fantazi filmleri için olmazsa olmaz bir koşul konumundaki gösterişli fizyonomisi ve dövüş sanatlarına hâkimiyetiyle, 1970’lerin ortalarına kadar ardı ardına bir dizi mahkeli kahramanı dergi sayfalarından karanlık salonlara başarıyla taşıdı. Kendi özgü bir ritmi ve anlatım dili olan, (her ne kadar Türkiye’deki örneklerinde acıklı bir görünüm sunsa da) özellikle çocuk ve genç izleyiciye heyecan veren özel efektlerle donatılmış bu filmlerin yanı sıra, sanatçı, o dönemde Türk tarihine ilişkin destansı kahramanlık hikâyeleri ve polisiye filmlerde de gözde bir başrol oyuncusuna dönüşecekti.
    Gençlik dönemi kariyerinin önemli bir bölümünde ağırlıklı olarak tarihsel serüven, polisiye, suç serüveni, bilim-kurgu, western türündeki fantastik filmlerde ve çoğunlukla başrol oynayan Levent Çakır, buna karşılık, Türkiye'de video kaset piyasasının hızlı bir yükselişe geçtiği 1980’lerden itibaren, sinemamıza yeni bir ticarî açılım alanı kazandıran bu mecrânın tüketicilerinin hedeflendiği düşük bütçeli arabesk melodramlar ve vulgar komedilerde de yardımcı karakter rolleri almaya başladı.
    Yarım yüzyıla ulaşan oyunculuk kariyeri boyunca beyazperdede yalnızca bir kaç kez kötü huylu karakterleri canlandırmış olan Çakır’ın bu türdeki rolleri de onun günümüzde Türk sinema izleyicileri tarafından en fazla hatırlanan performansları arasındadır. Sanatçının, zaaflarına yenik ve sürekli çıkarlarının peşinden koşan sevimsiz kişiliklere büründüğü bu sayılı rollerden en bilindik ikisi, yönetmenliğini Remzi Aydın Jöntürk’ün üstlendiği 1981 yapımı “Çile” filminde, ailesi için canını dişine takarak çalışan fedakâr taksi şoförü ibo’nun (ibrahim Tatlıses) kendisine beslenen bütün umutları boşa çıkartarak kötü yollara sapan hırslı kardeşi ismet ve yine Jöntürk'ün imzasını taşıyan 1982 yapımı "Unutulmayanlar"daki zâlim köy ağası Emir Aşıroğlu'dur.
    1984-1986 yılları arasında, yönetmen Yücel Çakmaklı tarafından, Türk televizyonculuk tarihinin o tarihe kadarki en yüksek bütçeli ve de en kalabalık kadrolu dizisi olarak hatırlanan “Kuruluş”un (Osmancık) birinci halka oyuncu kadrosuna davet edilen Levent Çakır, ülkemizdeki tarihsel film prodüksiyon anlayışını kökten değiştiren bu önemli dizide Orhan Gâzi’nin yoldaşlarından Kıyan Selçuk’u canlandırdı.
    2000’li yıllardan itibaren, ilerleyen yaşı ve değişen fizyonomisine paralel olarak, sinema ve televizyonda genç serüvenci karakterleri oynamayı bırakıp daha ziyade Osmanlı dönemi subayı, Kurtuluş Savaşı komutanı, evliya, din adamı, köyün bilge kişisi, ailenin dedesi, mahallenin esnafı gibi roller üstlenmeye başlayan sanatçı, bu gibi olgunluk çağı rollerinde de kariyerinin ikinci baharını yaşayacak ve özellikle “Dumanlı Yol” (2002, Kanal 7) dizisindeki “imam”, “Kunduracı” (2007, Kanal 7) adlı televizyon filmindeki “Esnaf Veli” karakterleriyle büyük beğeni toplayan performanslar ortaya koyacaktı.
    Dünya sinema tarihinde üstün yetenekli kahramanlar evreninin önde gelen üyeleri “Süper Adam” (Superman), “Kızıl Maske” (Phantom), “Yarasa Adam” (Batman) ve “Baltalı ilah”ı (Zagor) beyazperdede ardı ardına canlandırmış tek aktör olarak kolay kırılamayacak bir rekora da sahip olan Çakır, Türk Fantastik Sineması'nın gelişimine verdiği yoğun emekler nedeniyle 2011 yılında Ankara’da düzenlenen “Fantasturka / 1. Türk işi Fantastik Filmler Festivali”nde “Ömür Boyu Başarı Ödülü”, 2012 yılında da yine Ankara Ünversitesi iletişim Fakültesi yönetiminin kendisine sunduğu “Meslekte 50. Altın Yıl” ödülleriyle onurlandırılmıştır.
    Yanı sıra, Türk fantastik sinemasına yönelik ilginin yeniden canlandığı ve geçmişte hor görülen bu tür filmlerin daha farklı bir bakış açısıyla ele alınmaya başlandığı 1990’lardan itibaren Çakır’ın fantastik sinemaya yaptığı özverili katkılar da lâyık oldukları şekilde takdir edilmeye başlanmış, bu kapsamda bir çok yerli yabancı basın-yayın organı kendisiyle meslek hayatı üzerine geniş çaplı gazete-dergi söyleşileri, televizyon programları ve belgesel yapımlar için özel çekimler gerçekleştirmiştir.
    Sanatçının neredeyse her türden sinema-televizyon filmi ve dizinin yer aldığı zengin filmografisinde iki de yabancı yapım yer almaktadır. Bunlardan ilki, büyük bölümü ülkemizin değişik şehirlerinde çekilen 1969 yapımı "Hepsini Birden Yenemezsin" (You Can't Win 'em All) adlı savaş serüvenidir. Çakır, yönetmenliğini ingiliz sinemacı Peter Collinson'un yaptığı, Türkiye'de "Paralı Askerler" adıyla tanınan bu ingiltere-ABD ortak yapımı filmin aksiyon sahneleri için istanbul'da düzenlenen yardımcı oyuncu seçmelerinde başarılı olarak, Kuvvayi Millîye birliklerine mensup bir Türk askerini canlandırmıştı. Ki başrollerinde Charles Bronson ve Tony Curtis gibi iki büyük Hollywood yıldızının yer aldığı, dönemine göre oldukça yüksek sayılabilecek bir bütçeyle gerçekleştirilen bu savaş serüveninde üstlendiği o küçük ve diyalogsuz rol bile, adım adım başrollere doğru ilerleyen kariyerinde kendisine son derece yüksek bir prestij sağlayacaktı.
    Çakır'ın yabancı sinemacılarla gerçekleştirdiği ikinci önemli işbirliği ise italyan yönetmen Anthony M. Dawson'un (Antonio Margheriti) 1983'de Nevşehir-Göreme'de çektiği bir bilim-kurgu serüveni olan "Yor: Gelecekten Gelen Savaşçı"da (Yor: The Hunter from the Future) canlandırdığı antik çağ savaşçısı karakteriydi. Bu da görece küçük çaplı bir rol olmasına karşılık, Batı sermayeli yapımların çalışma koşullarına yönelik olarak gözlem ve tecrübelerinin artmasına ciddi katkılarda bulunuyordu.
    Türk sinema işletmeciliğinde uzun bir dönem boyunca üretilen filmlerin 35 mm master negatif ve pozitif gösterim şeritlerinin saklanmasına gereken önem verilmediğinden, dahası sinemalarda ilk gösterimleri tamamlanan pek çok siyah-beyaz film şeridinin (yüzeylerindeki gümüş elementinin çıkartılıp satılabilmesi için) film eriticisi firmalara yok pahasına satılması dolayısıyla, diğer pek çok siyah-beyaz dönem sinema sanatçısı gibi, Levent Çakır’ın da 1975 öncesine ait filmlerinden bir kısmı günümüzde artık geri dönüşsüz bir şekilde yok olmuş durumdadır.
    2010 yılında, çok uzun yıllardan bu yana hem 35 mm master negatifleri, hem de 35 mm gösterim kopyaları kayıp durumda olan iki Zagor filmi, “Zagor: Kara Bela” ve “Zagor: Kara Korsan’ın Hazineleri”nin Fanatik Film şirketi yetkilileri tarafından bir depoda bulunup, özenle gerçekleştirilen dijital restorasyonun ardından DVD formatında yeniden gün ışığına çıkartılmasının şerefine, aynı yılın Eylül ayında, istanbul’da düzenlenen 29. TÜYAP Kitap Fuarı’na Zagor’un yaratıcısı ünlü italyan çizer Gallieno Ferri de davet edildi. istanbul’a, yeni nesil Zagor çizerlerinden oluşan ekibiyle birlikte gelen Ferri, TÜYAP kapsamında kendisi için düzenlenen saygı etkinliğinde, dünya sinema tarihinde Zagor’u canlandıran ilk ve hâlâ tek oyuncu unvanına sahip Levent Çakır ile tanışacak, onunla birlikte (şöhretini duyduğu, ancak yıllardır kayıp oldukları için henüz görme şansı bulamadığı) her iki "Zagor" filmini başbaşa ve keyifle izleyecekti. Ferri, o buluşmada, söz konusu filmlerden herhangi bir telif ücreti almamasına rağmen, “Türk sinemacılarının bir italyan çizgi romanı olan Zagor’u beyazperdeye aktarmada italyan yapımcılarından daha seri ve vizyonerce davranmalarından dolayı bu yapıtların uluslararası telif hakkı yasalarını ihlâl edişinin kendisini artık pek de fazla ilgilendirmediğini, aksine, 1961’de yarattığı kahramanını beyazperdede ilk kez ete kemiğe bürünmüş olarak görebilmenin onu bir sanatçı olarak çok mutlu ettiğini” belirtiyordu.
    Çakır, 2010 yılında gerçekleştirdiği bir televizyon söyleşisinde, setlerde şimdiye kadar ölümcül nitelikte bir yara almamakla birlikte, yarım yüzyılı geride bıraktığı meslek hayatında en az bir düzine kırık ve çıkık olayı yaşadığını, bir o kadar da kesik ve kanamalı yaralanma atlattığını belirterek, çoğunda hiçbir ciddi güvenlik önlemi ya da sosyal güvence olmaksızın çalıştığı bütün bu serüven filmlerinin acı verici bedensel sonuçlarının 60’lı yaşlarından sonra yoğun vücut ağrıları ve eklem romatizması gibi hastalıklarla teker teker ortaya çıktığını belirtmiştir.
    iki kez evlenmiş olan sanatçının bu evliliklerinden bir kız, bir de erkek çocuğu bulunmaktadır.
    Levent Çakır, 2015 yılı Nisan ayında, dönemin Edirne Valisi Dursun Ali Şahin tarafından Edirne Valiliği Sanat Danışmanlığı görevine getirilmiştir.
    (MASKELi / FANTASTiK / TARiHSEL KARAKTERLERi CANLANDIRDIĞI) ÖNEMLi SiNEMA FiLMLERi:
    - “Bozkurtlar Geliyor” / “Göktürk Savaşçısı” rolünde / Yönetmen: Cavit Yürüklü (1967)
    - “Maskeli Süvari Tommiks’e Karşı” / “Teğmen Bill” rolünde / Yönetmen: Kayahan Arıkan (1969)
    - “Hepsini Birden Yenemezsin / Paralı Askerler” (You Can’t Win ‘em All) / “Kuvvayi Millîye Askeri” rolünde / Yönetmen: Peter Collinson (1970)
    - “Adsız Cengaver” (Renkli-Cinemascope formatında çekilen ilk Türk filmi) / “Türkistanlı Savaşçı” rolünde / Yönetmen: Halit Refiğ (1970)
    - “Tarkan: Gümüş Eyer” / “Hun Savaşçısı” rolünde / Yönetmen: Mehmet Aslan (1970)
    - “Zagor: Kara Bela” / “Baltalı ilah Zagor” rolünde / Yönetmen: Nişan Hançeryan (1970)
    - “Zagor: Kara Korsan’ın Hazineleri” / “Baltalı ilah Zagor” rolünde / Yönetmen: Nişan Hançeryan (1970)
    - “Maskeli Üçler” / “Maskeli Çete Üyesi” rolünde / Yönetmen: Melih Gülgen (1971)
    - “Kızıl Maske’nin intikamı” / “Kızıl Maske” rolünde / Yönetmen: Cavit Yürüklü (1971)
    - “Süper Adam” / “Süper Adam” rolünde / Yönetmen: Cavit Yürüklü (1972)
    - “Batman” (Telif hakkı sorunları nedeniyle, afiş ve jeneriklerde “Betmen” olarak yazılmıştır) / “Batman” rolünde / Yönetmen: Savaş Eşici (1973)
    - “Uçan Adam Batman” (Telif hakkı sorunları nedeniyle, afiş ve jeneriklerde “Bedmen” olarak yazılmıştır) / “Batman” rolünde / Yönetmen: Günay Kosova (1973)
    - “Çılgın Kız ve Üç Süper Adam” / “Süper Adam” rolünde / Yönetmen: Cavit Yürüklü (1973)
    - “Aybiçe: Kurt Kız” / “Aybars” rolünde / Yönetmen: Mehmet Aslan (1976)
    - “Hakanlar Çarpışıyor” / “Sungur” rolünde / Yönetmen: Natuk Baytan (1977)
    - “Yor: Gelecekten Gelen Savaşçı” (Yor: The Hunter from the Future) / “Antik Çağ Savaşçısı” rolünde / Yönetmen: Anthony M. Dawson (1983)
    - “Üç Süpermen Olimpiyatlarda” / “Süper Adam” rolünde / Yönetmen: Yavuz Yalınkılıç (1985)
    - “Altar” / “Emte” rolünde / Yönetmen: Remzi Aydın Jöntürk (1985)
    ÖNEMLi TELEViZYON FiLMLERi:
    - “Gülcü Baba” (Algül ve Akgül) / Kanal 7 / “Seyyid” rolünde / Yönetmen: Zeynep Tor (2005)
    - “Ödül” / Kanal 7 / “Evliya” rolünde / Yönetmen: Zeynep Tor (2005)
    - “Emanet ve ihanet” / Kanal 7 / “Selman” rolünde / Yönetmen: Zeynep Tor (2005)
    - “Kunduracı” / Kanal 7 / “Kunduracı Veli” rolünde / Yönetmen: Nazif Tunç (2007)
    - “Üçkâğıtçılar” / Kanal 7 / “Halil” rolünde / Yönetmen: Nursel Tozkoparan (2008)
    - “Affet Usta” / Kanal 7 / “Fırıncı Rasim Usta” rolünde / Yönetmen: Özgür Pak (2013)
    - “Zengin ve Yoksul” / Kanal 7 / “Hasip” rolünde / Yönetmen: Nazif Tunç (2014)
    ÖNEMLi TELEViZYON DiZiLERi:
    - “Kuruluş” (Osmancık) / TRT / “Kıyan Selçuk” rolünde / Yönetmen: Yücel Çakmaklı (1986)
    - “Ölümünün 50. Yılında Mehmet Akif Ersoy” / TRT / “Mehmet Akif Ersoy’un damadı” rolünde / Yönetmen: Salih Diriklik (1986)
    - “Dumanlı Yol” / Kanal 7 / “imam” rolünde / Yönetmen: Gani Rüzgâr Şavata (2002)
    - “istiklâl” / Kanal 7 / “imam” rolünde / Yönetmen: Cem Akyoldaş (2007)
    - “Zırtık Mafya” / (Yayımlanmadı) / “Profesör” rolünde / Yönetmen: Ömer Korkmaz (2008)
    1 ...
  25. bir boka benzemeyen şiirler

    1.
  26. köylüleri niçin öldürmeliyiz ya da be hey dürzü gibi abuklukların kategorilendirilmesi gereken adres.
    0 ...
  27. laikçilerin mehmet haberal ile imtihanı

    1.
  28. o ne büyük bir çiledir yarabbim. sen aylarca bas bas bağıracaksın, cezaevine nakledilmesine şiddetle karşı çıkarak mehmet haberal ölüyor, çok hasta, yerinden kıpırdaması bile sakıncalı diye ortalığı yırtacaksın, sonra kalkacak chp kendisini milletvekili adayı yapacak. yani bu laikçi kardeşime yapılacak iş mi? şimdi ne olacak?

    kuvvetle muhtemel mehmet haberal milletvekili seçilecek, tutukluluk hali kalkacak ve meclise gelecek. peki benim laikçi kardeşim ne yapacak bu durumda? yapılacak eleştirilere artık hangi argümanlar ile cevap verecek?

    dur dur, cemaat, f-tipi falan değil mi? hemen onlara sığınarak durumu kurtarır canım, ne var bunda?

    peşin edit: sapına kadar fethullahçıyım.
    6 ...
  29. götünden söz uydurup mevlana ya mal etmek

    1.
  30. sevgi kelebeği modundaki internet sitelerini, aşk sevdi börtü böcük forumlarını ve facebook u almış yürümüş yeni çılgınlık. adam oturup götünden aforizmik sözlük uyduruyor bir de altına mevlana diye imza atıyor, bizim facebook salakları da bunları ayıla bayıla paylaşıyorlar. buyurun sıcak sıcak yeni gelen birini paylaşayım:

    --- spoiler ---

    mevlanaya sormuşlar "sevgili" nasıl olmalı diye...

    sevilecek biri olmadığı zamanlarda bile seni sevme..li
    sarılacak biri olmadığı zamanlarda bile sana sarılmalı
    dayanilmaz olduğun zamanlarda bile sana dayanmali!!
    sevgili dediğin fanatik olmalı
    bütün dünya seni üzdüğünde sana moral vermeli
    güzel haberler aldığında seninle oynamalı
    ve ağladığında seninle ağlamalı...
    ama hepsinden daha çok;
    sevgili matematiksel olmalı;
    sevgili çarpmalı,
    sevgili bölmeli,
    geçmişi çıkarmalı,
    yarınını toplamalı,
    kalbinin derinliklerinde ihtiyacı hesaplamalı
    ve her zaman
    bütün parçalardan daha büyük olmalı...
    işi bitince seni bir tarafa atmamalı...

    --- spoiler ---

    mevlana ya "sevgili dediğin fanatik olmalı" dedirttiniz ya, helal olsun lan size! adama yakında apaçi dansı da yaptırırsınız siz...
    25 ...
  31. kul feryadı

    1.
  32. Ümitle sen bekle sonra terkedil
    En güzel çağında kadere yenil
    Bunada yaşamak hayatmı denir
    Bahtına gücenmiş kul feryadı bu

    Seven sevdiğinden ayrılık aldı
    Mazinin acısı gönülde kaldı
    Alnıma yazılmış yazıya daldı
    Bahtına gücenmiş kul feryadı bu

    Dünyanın asabı içimde kaldı
    Sevenler unutmuş sevmiyor artık
    Gönüller dolusu aşklara yazık
    Bahtına gücenmiş kul feryadı bu

    Seven sevdiğinden ayrılık aldı
    Mazinin acısı gönülde kaldı
    Alnıma yazılmış yazıya daldı
    Bahtına gücenmiş kul feryadı bu

    en güzel bergen şarkısı.
    1 ...
  33. moonlight sonata nın zencilerle imtihanı

    1.
  34. based on true story

    moon light cafe de gerçekleşmiş olan acı sınav.

    olağan bir iş çıkışı oyalanmasında moonlight sonata imhotep le konuşmaya başlar, olaylar gelişir:

    - abi yaa, hani sen bana tavla oynamayı öğretiyordun ya, bu akşam işin yoksa yine oynar mıyız? ben epey öğrendim bu oyunu artık seni feci şekilde yeneceğime inanıyorum!

    - hımm, işim yok gülüm de sen akıllanmayacaksın sanırım. geçen akşam da koltuğunun altına vermiştim tavlayı da sinirden eve kadar yürümüştün ne çabuk unuttun?

    - yaa, tzezeeehee ehere meheree , abi yaa alemsin yaa, o öyleydi abi thzıssıısı, artık yenerim abi.

    - iyi peki gidelim o zaman.

    neyse, mekana gidilir. oyun oynanır *
    moonlight sonata küsküyü eline almış yine karadeniz de gemisi batmış mod gibi başını önüne almış düşünmektedir. ben de o sırada her akşam yaptığım işi yapmakta ve ncldlbz ile birlikte moonlight ı makaraya almaktayım. bir anda moonlight ın arkasından bir ses duyulur:

    - selamün aleyki!

    lan diye kafamı bir kaldırdım, arkadaşın tam arkasında 1.90'lık boyu ile zebellah bir zenci durmakta. lan dedim noliyy! o gene saat satan bir zenci arkadaşımız mekana girmiş bize satış yapmaya çalışıyor. o an bulutun yüzünde gökkuşağında bulunan tüm renkleri sıra ile gördüydük. hey gidi günler heyyy...
    5 ...
  35. necla deliboz

    1.
  36. başörtülülere hakaret etmek

    1.
  37. normaldir. aksi beklenemez, her insan sıfatlarına uygun davranıyor bu gezegende...
    2 ...
  38. selanik ovası dilbaz yuvası

    1.
  39. günün geyiği

    1.
  40. dedirten şirket

    ?.
  41. vize sorumlusu

    1.
  42. öncel erman

    1.
  43. mehmet tanrısever

    2.
  44. mürşit ağa bağ

    1.
  45. böyle bir adamın başlığının açılmadığı bir sözlüğe ne demeli bilemiyorum.

    hür adam filminin başrol oyuncusu. daha önce bazı stv dizilerinde ve kurt kapanı nda oynamıştı.
    3 ...
  46. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük