meal okumak tehlikelidir eğer iyi bir altyapın yoksa,bu nedenle tefsir okumak daha iyidir.
başlığı 17 ve 18. ayetlere göre atmışsın bu ayetler parantez olmadan anlaşılmaz: 17. ayet 12 ve 13. ayetlere bir atıftır yani insanı "kendi-kendine yeterli" görmesine yol açan küstahlığa ve kibire (yukarıdaki 6-7. ayetler) bir atıftır.
o zaman anlam şöyle olmalıdır : 17:Bırak, kendi aklının [asılsız, düzmece] tavsiyelerini [yardımına] çağırsın,
[o zaman] Biz de semavî azap güçlerini çağırırız!
ki cehennemden bahsedildiği bile mechuldür perçeminden sürüklenen kişi cehenneme giden kişimidir kesin değil o ayette 15) cehennem kelimesi geçmiyor .Meal olarak yarı tefsir sayılabilecek muhammed esed mealini tavsiye ederim.
Zaman kavramını bilmeden asla anlaşılamayacak olgu.Materyalistlerin anlamadıkları için inkar ettikleri dindarların anlayamadıkları için bilinçsizce kabullendikleri gerçek şu video bunu güzel anlatıyor https://youtu.be/BXx9xLFzAjY
bir teist olarak sanıyor ifadesini itici buldum çünkü aynı şeyi onlarında bize söyleme hakkını ortaya çıkartır.zaten ölüm sonrasında ahiret yok diye inandığı için ateist olan birine bu soruyu sormak saçma.
Allaha inanan bir insanın çocuğu merak ettiğinde ona açıklayabilmesi için ona yardımcı olabilecek kısa açıklamalar ve bir çocuk şarkısı https://dindersivideolari...-varligini-nasil-anlariz/
Muhatap çocuk olduğu için felsefi argümanlar geniş açıklamalar vs kullanılmamıştır
cahil ve alt seviye ve aynı zamanda maalesef çoğunluk müslüman için geçerli.biraz kendini geliştirmiş hatta ilerlemiş müslümanlar için bu amaçla yapılan ibadet ibadet sayılmaz.
bir anlık öyle şeyler aklına gelince yeniden namaz kılarlar azdırlar ama vardırlar.
aynen yunus emre gibi ne demişti hatırlayalım
''Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
isteyene Ver anları
Bana seni gerek seni''
Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni''
şu anda olmaması hiç olmayacağı ya da olmadığı anlamına gelmemektedir.ortaçağda da hiç gelişmiş modern ahlaklı hrıstiyan ülke yoktu.ya da günümüzde gelişmiş modern ateist bir ülke de yoktur ama gelecekte olmayacağı anlamına gelmez.yani şöyle denebilirdi entry başlığında ,''günümüzde gelişmiş modern huzurlu ahlaklı islam ülkesi.
cuma namazıyla adamlığın alakası yoktur zira kadınlara da emredilir cuma namazı.bkz endonezya malezya.bkz cuma s. 9. ayet.Sizin en hayırlınız cuma kılandır demiyor peygamberimiz ahlakı en üstün olandır diyor.
stephan kingle karıştıranlara gönderme yapmış yazar olduğunu düşünüyorum afrasiyap * bu arada kendisinin ateist olduğunu iddia edenleri yalanlayan videosu var ki en fazla agnostik denebilir. buyrun kanıt isteyenler https://youtu.be/QJqLWPwpVUc?t=7s
doktor terliğine çıksa da adı, hemşireler de giyer tercih eder. eşim hemşire ordan biliyorum * titizlik ve hijyeni gösteren bir ürün sonuçta.
ben genelde https://www.ortopediksaboterlik.com sitesinden bakıyorum.
Eğitim düzeyi iHL tahsili seviyesini geçemeyen adamların gerçek islam diye savunduğu akımdır .Kuran müslümanlığı diye bir tabir yoktur islam tarihinde.Kendilerine harici diyemeyenler kuran müslümanı gibi sevimli albenili bir kılıf bulmuşlardır.Adamlar beşvakit namazında ama sen kafir icadı kullanıyorsun diye seni kafir kabul ediyor bunu neye göre yapıyor Kurandan kendi kafalarına göre yorumladıkları ayetlerle...Hadis sünnet bilseler yapmazlar bunu.Zamanında hariciler de ALLAHIN HÜKMÜYLE HÜKMETMEYEN KAFiRDiR ayetini tek başına ele alıp H.z.Aliyi kafir ilan edip şehit etmişlerdi bkz Hakem olayı.http://www.enfal.de/itarih36.htm.Günümüzde işid denen hayvanlar da aynı ayetle şeriatla yönetilmeyen bütün ülkeleri ve onların vatandaşlarını kafir kabul ediyor bu nedenle katli vaciptir diyorlar bkz bir eylemleri türkiyede http://www.radikal.com.tr...l_bombali_saldiri-1182411
rozetin resim olduğunu zanneden yazılar varken o cahil imama ne demeli.O zaman cepte para varken de kılınmasın! Karşımızda insan ya da canlı resmi olursa kılmak mekruhtur.Mümkünse üstü örtülür.Burada imamın kapıda bekleyecek hali olmadığına göre....öğretmenle eskiden bir şahsi meseleleri olduğu açıktır.
mayalar demişler ki bir takvim hazırlayalım...
tabi o zaman kağıt kalem matbaa yok...taş ve çivi... çiz bakalım kır bakalım düzelt bakalım
2012ye geldiklerinde etraflarında taş kalmamış hazırlamakla görevli elemanların da emeklilikleri gelmiş...yazacak birşeyde bulamayınca amaan o zamana kadar kim öle kim kala deyip bırakmışlar.Sonra bu şekliyle yaygınlık kazanmış tutulmuş.
işte ondan dolayıdır ki bu takvim öylece kalmış sonra bulanlarda bunu bir kehanet sanmışlardır.
imkansızı anlatan bir ifadedir (her genelleme gibi imkansızdır zira dindarların hepsi kültürlüdür demekte imkansızdır)...sürekli aynı yazarları okuyup belirli ifadeleri copy paste yapanlara kültürlü demek kültüre hakarettir.müslümanların kültürlü ve çalışkan olanları internete pek uğramadığından bu olmadığı anlamına gelmez.
?!
Birkaçını yazalım;
demiri indirdik denmesi; ''Ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik... (Hadid Suresi, 25)...
yoğunlukları farklı olan denizlerin karışmaması...''Birbirleriyle kavuşmak üzere iki denizi salıverdi. ikisi arasında bir engel vardır; birbirlerinin sınırını geçmezler. (Rahman Suresi, 19-20) ''
evrenin genişlemesi ''Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47)''
Gök cisimlerinin yörüngeleri:''"özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış göğe andolsun" (Zariyat Suresi, 7)
daha istersen yazarız..
mudahil müdahil olduğun entryde asıl biyerinden salllayan sensin... işinize gelmeyince sallama dersiniz işte...biraz antropoloji biraz tarih bilgisi edin sonra konuşalım senle.
--------
edit
1- Hz. Aişe validemiz Efendimiz ile nişanlanmadan önce, Allah Resulü'nü Taif dönüşü himayesine alan Mekke'nin sayılı tüccarlarından biri olan Mut'im ibn Adiyy'in oğlu Cübeyr ibn Mut'im ile nişanlıydı. Eğer Hz. Aişe'nin 9 yaşında Efendimiz ile evlendiğini kabul edersek, 6-7 yaşında Efendimiz ile nişanlanmış olduğunu ve bu olaydan birkaç sene önce de Cübeyr ile nişanı bozduğunu söylemiş oluruz. Böyle bir iddia ise Hz. Aişe'nin Cübeyr ile nişanlandığında 5-6 yaşlarında olduğunu kabul etmek anlamına gelir ki, bununda açıklanacak hiçbir tarafı olmaz. Ama biz biliyoruz ki, islam'ı davetin yankıları Mekke'de yayılmaya başladığında Mut'im: "Ben Muhammed'e inanan bir adamın kızını evime gelin olarak almam" diyerek nişanı geri atmış ve bu olaydan birkaç sene sonra da Efendimiz, Hz. Aişe ile nişanlanmıştır.
2- Diri diri kız çocuklarını toprağa gömen cahiliye Arapları genel itibari ile kız çocuklarının yaşlarını tutmazlardı. Toplumun tüm kınamasına rağmen kızlarını gömmeyip onları büyütenler, çocukları buluğa erdiklerinde Daru'n-Nedve'de bir tören düzenler ve kızlarının artık büyüdüğünü halka ilan ederlerdi. Eğer bu uygulamayı esas alırsak, Hz, Aişe'nin 9 yaşında evlendiği iddiasını, "9 yıldır ay hali görüyordu" şeklinde anlamak gerekecektir. 9 yıldır ay hali görmesi ve bir 9 yılda çocukluk dönemini dikkate alınca, Hz. Aişe validemiz evlendiğinde 18 yaşlarında bir genç kız olduğu anlaşılacaktır.
3- Hz. Aişe validemiz yıllar sonra Mekke'nin ilk dönemlerinde inen bir sûre olan, Kıyamet Sûresi'nin iniş zamanı sorulduğu zaman: "Ben Mekke'de sokaklarda oynayan bir çocuk iken Kıyamet Sûresi'nden şu ayetler nazil oldu" diye cevap vermesi, onun yaşını tespit etmemiz açısından önemli bir işarettir. Bu sûrenin Nübüvvetin 3. ya da 4. yılında nazil olduğunu hatırlarsak, Aişe validemizin de oyun oynayacak ve dile getirilen sûreyi aklında tutacak bir yaşta olması gerektiğini de dikkate alırsak; o günlerde en az 6-7 yaşlarında olması icap edecektir. Hz, Aişe'nin Efendimiz ile evliliğinin Nübüvvetin 13. yılında gerçekleştiğini hatırlarsak, demek ki; bu evlilik Kıyamet Sûresinin nazil olmasından yaklaşık 10 yıl sonra olduğunu kabul etmek zorunda kalacağız. Böyle olunca da Aişe validemizin evlendiği zaman yaşının en az 17 ya da 18 olduğu anlaşılacaktır.
4- Birçok tarihi kaynak Aişe validemiz ile ablası Esma arasındaki yaş farkının 10 olduğunu söylerler. Hicretin 73. yılında 100 yaşında vefat etmiş olan büyük islam kadını Hz. Esma hicret sırasında 27-28 yaşlarında idi. Eğer o bu yaşlarda idiyse ve Aişe validemizden de 10 yaş büyük idiyse, demek ki Hz. Aişe'de hicret sırasında 18 yaşlarında idi.
5- Bugün hadis kitaplarımızda yer alan ve Hz. Aişe validemizin Mekke yıllarıyla ilgili olarak anlattığı bazı rivayetler, onun yaşını tespit edebilmemize yardımcı olacak niteliktedir. Bunlardan birkaçına değinirsek, mesela; Risâletten kırk yıl önce gerçekleşen ve tarih belirlemede bir ölçü olarak kabul gören Fil hadisesinden geriye kalan iki kişiyi Mekke'de dilenirken gördüğünü söylemesi; Mekke'nin en sıkıntılı günlerinde Allah Resulünün sabah-akşam kendi evlerine geldiğini ve bu sıkıntılara dayanamayan babası Hz. Ebu Bekir'in de Nübüvvetin 5. veya 6. yılında Habeşistan'a hicret teşebbüsünde bulunduğunu detaylarıyla birlikte anlatması; ilk defa namazın ikişer rekat farz kılındığını, mukim olanlar için daha sonraları onun dört rekata çıkarıldığını, ancak sefer durumlarında yine iki rekat olarak bırakıldığını ifade etmesi gibi rivayetler onun yaşı konusunda bize ipuçları verecek niteliktedir.
6- Hz. Aişe validemizin doğum tarihindeki ihtilafların bir benzeri vefat tarihinde de görülmektedir. Ama biz bazı detayları ve rivayetler arasındaki ilişkileri dikkate alırsak, onun Hicri 58. yılda, 74 yaşlarında vefat ettiğini kabul edebiliriz. Eğer o 74 yaşında vefat etti ise, Efendimiz'den sonra 48 yıl dul olarak yaşadı ise, Allah Resulü ile evliliği de 9 yıl sürdü ise; demek ki, Aişe validemiz, Efendimiz Daru'I-Beka'ya hicret ettiğinde 26, evlendiğinde ise 17-18 yaşlarında idi.