Koltuğun ergonomisi'nin iyi olduğunu bildiren önerme (bkz: ergonomi) sağ lob ile sol lobu iyi kavrıyor ki gelen bırakmak istemiyor, ahtapot gibi yapışıyor.
Bildiğiniz gibi Türkiye olarak 2023 yılı sonunda sert iniş ile aya gideceğiz.
Bu sene bu iş için devletlümüzün ayırmış olduğu bütçe 20bin Türk Lirası.
Bu parayla anca yurtiçinde balayına gidebileceğimiz gerçeğinden yola çıkarak ortada "Dil demedim, din dedim" vb tarzında bir yanlış anlaşılma olduğundan artık eminim.
Biz ay demedik balayı dedik.
Edit: Haberin tamamını okuyup okumadığımı merak edenler olmuş, ben bu bilgiyi alelade bir yerden almadım maalesef, devletin resmi gazetesinden aldım. 2022 yılı yatırımı 20.000tl yazıyor.
Emin olmak isteyenler için link aşağıda
resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/01/20220115M1-1.pdf
Yorulmayın diye sayfa da vereyim 85.sayfa (85/346).
yazın böyle ise kışın yağmur yağmasın diye dua etmemiz gerekecek, diyanete para ayrılmaya başlandı sel baskını olmaması duası için hazırlık yapılıyor, tüm vatandaşlarımızın katılımı elzemdir.
ypg'ye 200'ün üzerinde iag guardian zırhlı personel taşıyıcı veren abd'nin türkiye'ye satmadığı fgm-148 javelin anti-tank füzelerini ypg'ye hibe etmesi olayıdır. javelinler lazer güdümlü, omuzdan atılıyor, tank katili olarak biliniyor.
abd'nin ypg'ye verdiği bir diğer silah ise yerden havaya atılan stinger füzeleri.
tüm bu silahlarla ypg kimin tankını patlatıp, uçağını, helikopterini düşürecek merak konusudur.
ülkelerin sistemleri, kuruluş felsefeleri ve kuruluş şartlarıyla belirlenir.
abd'de neden başkanlık sistemi var? önce bunu bilmek gerek, amerikan hayranlığı yaparak, başkanlık sistemi getirmeye çalışmadan önce..
amerika'da iç savaş vardı, her eyalet kendini ayrı bir devlet olarak görüyordu, bir nevi beylik savaşları dönüyordu. abd ancak ve ancak bu federal devletleri birarada tutacak bir başkan etrafında birliğini sağlayabildi ve bu yüzden de birleşik devletler adını aldı.
başkan olmadan birlik ve beraberliklerini sağlayamadılar.
bizde durum farklı, bizde millet bilinci var diğer devletleşmiş uluslardan farklı olarak, biz osmanlı imparatorluğundan geldiğimiz için bir çok mezhep, din, dil, ırk'tan pek çok insan barındıran bir toplumuz.
şimdi size soruyorum, bir hanedanlık (aile) olan osmanlı kulluğunu kabul ederken, neden millet bilinciyle kendi oluşturduğunuz sizi temsil eden meclise karşısınız evetçiler? eyaletlere bölünmek mi osmanlıcılık? yoksa gizli amerikan hayranlığı mı gerçekte?
bu evet hayır oylaması basit bir anayasa değişikliği değil, neye evet neye hayır denildiğini bilmeyen bir sürü insan var, adam neyi neden oylayacağını bilmiyor, anlatmamışlar, tv'de vs. de sansür uygulamışlar, işlerine böyle geliyor çünkü, tayyibi sevmeyenler hayırcıdır demek daha kolay.
hayır çıkarsa ne olacak diye soruyorsun, bişey değişmeyecek, yine işimize gücümüze bakacağız diyorlar. peki evet çıkarsa ne olacak? vatanın milletin bundan kazancı nedir, parçalanmak bölünmek dışında? yalakalıkla çıkar elde edenleri tenzih ediyorum millet derken, onlar yandaş olduğu sürece cepleri boş kalmayacak sade vatandaşın cebinin delik olduğu gibi..
dış güçler, denetlenemeyecek, değiştirilemeyecek, tek bir kukla ile tekelden yönetmek istiyor herşeyi, hadi recep iyi diyelim, bir sonraki kim olacak hangi güçleri elinde tutacak bilen var mı..? türkiye millet meclisi ve güçler ayrılığı gibi ilkeler bizi bunca zamandır korudu ama şimdi işler değiştirilmek isteniyor. ayık olun arkadaşlar, hayallerinizin sonuçları beklenmedik çıkarsa üzülürsünüz.. şehit olan biz, dönek olan da farkında olmadan siz olursunuz işler buraya gelirse.
gıda, tarım ve hayvancılık bakanı faruk çelik ile bilim, sanayi ve teknoloji bakanı faruk özlü, birbirlerinin akrabalarını karşılıklı olarak kendi kurumlarına müdür atadı.
çelik'in dünürü uğur büyükhatipoğlu genel müdür olurken, hasan özlü müsteşar yardımcı vekili oldu.
adam kayırmaya, bilek hakkı ve alın teri çalmaya devam. evetçiler siz göz yummaya devam edin, bizim haksızlığa alerjimiz var.
geçtiğimiz günlerde, kürdistan bayrağının türkiye'de göndere çekilmiş olması ile gündem konusu olan, akp ile zaman zaman biraraya gelen mesut barzani'nin yeğeni, kürdistan bölgesel yönetimi başbakanı neçirvan barzani'nin ettiği teşekkürdür.
pkk ile aynı bokun farklı rengi oldukları buradan kolayca anlaşılmaktadır. bu arada barzani referandum için evet diyordu, balık hafızalılara hatırlatalım..
şu anda türkiye'nin uluslararası ilişkilerinde sergiliyor olduğu hırçın tavra bakmak ve bu noktada durmak için neden çaba harcadığını, bu durumdan kimlerin nasıl çıkar elde edeceklerine bakmak gerekli önce, çünkü uluslararası platformda kafası birazcık bile çalışan hiç kimse boş yere bir harekette bulunmaz.
günlerdir avrupa ülkelerini kışkırtıp, türlü yollarla provoke ederek, bir şekilde aksiyon almaya zorluyor türkiye'yi şuanda yönetenler.
zaten türkiye'yi yanlış tanıyor olan elin avrupalısı da provokasyona kolayca düşüyor. düşünsenize adamlara yok yere nazi diyoruz, sebep neymiş evet mitingi yaptırmamışlar..
bikere 2008 yılının ocak ayında recep efendi imzasıyla kanunlaşan 298 sayılı yasamız ne diyor? "yurtdışında, yurtdışı temsilciliklerde ve gümrük kapılarında her türlü propaganda yasaktır."
sen önce kendi koyduğun yasaya biat et de ondan sonra başkasına saldır illa saldıracaksan. kaldı ki adamlar kendi halkına bile yeri geliyor miting vs. için izin vermiyor, sen kimsin ki farklı ülkeden gelip kendi toprağında borozan çalıp at koşturur gibi propaganda yapacaksın elin vatanında? hollanda-almanya partileri gelip burada miting yapıp kafa ütülüyor mu?
bütün bunlar yetmezmiş gibi adamların bam teline basıp, tabiri caizse yüzlerine tükürüp yarabbi şükür demelerini bekliyor akp isimli, adalet ve kalkınma getirmemiş olan parti.
avrupa'yı türk düşmanı olarak tasvir edip, 2. provokasyonu da tam bu an'a denk getiriyorlar, adamlar sinirlenip patlayınca da gelsin haberler gazete başlıkları, türk düşmanı hollanda, nazi almanya vs.
bütün bu kaos yönetiminin, toplum mühedisliğinin sonunda, ne amaçlanıyor peki?
(bizim, adamların bam teline basmamız sonucu, ama bu kısmın üzerinde durulmuyor tabii ki) "türklere şekil 1a'daki gibi saldıran, bize içten içe düşman haçlı+nazi avrupa evet denmesine karşı." düşüncesini pompalıyorlar. (kendi yarattıkları sonuçları, başkasına mal etmek oluyor bu da)
peki bu kadar mı, tabii ki bu kadar değil..
milli duygularımızı harekete geçirmeden, ajitasyon ve yurtiçi propaganda yapmadan her arzu ettiklerini başaramayacaklarını onlar da biliyor, bu yüzden milli ve dini duygularımızla oynamayı hobi edinmişler zaten.
bu ayrıştırma ve farklılıkları düşmanca kullanma eğilimleri sonucu kutuplaşma da yaratılmış oluyor. avrupa hayır diyor, inadına evet deyin, bizim için evet deyin ki gelinen bu noktada, gerçekte hiçbişey yapmadığınız halde, birşey yapıyor olduğunuz ilüzyonuna kapılıp duygusal anlamda huzura kavuşasınız.. tabii ki bu sahte huzur bedava değil, arzu ettiklerini, sizi gizliden gizliye koyun gibi güden efendilerinize sorgusuz sualsiz sunmanız halinde sizin olabiliyor ancak..
toplum mühendisliğine bu kadar kolay düşme türkiye.. asıl tehlike göstere göstere değil, gizliden gizliye gelendir bunu unutma..
atatürk portresini montajla recep portresine çevirip, altına da; "efendiler, yarın başkanlık sistemini ilan edeceğiz" yazdırmış şahıs.
aynı zamanda akp gölcük ilçe belediye başkanı'nın kardeşi oluyor.
Bahçeli yönetimindeki milliyetçi hareket partisi, milliyetçilik rotasından çıkmış olması nedeniyle ismini icraatlerine daha uygun bir hale getirmelidir ve tayyipçi hareket partisi adını almalıdır. en azından özü sözü bir olsun değil mi?
cumhuriyet düşmanı olduğunu söylemekten çekinmeyen ilçe milli eğitim şube müdürü.
söylediklerini aynen aktarıyorum;
"ilk kez ülkemizi geri almak için bu kadar yaklaştık. bu 90 yıl sonraki ilk dönüm noktamız, ya sandıkları patlatıp osmanlı'nın torunları olarak masaya yumruğumuzu vurup sahaya ineceğiz ya da bir 90 yıl daha sürünmeye devam edeceğiz. ne diyordu imam-ı şafi hazretleri, fitne zamanı, düşman oklarını takip edin, o sizi hakka götürür."
geçtiğimiz günlerde, türkiye saatiyle gece yarısında, bildiğiniz gibi trump'a telefon edildi tayyip efendi hazretleri şanzelizeleri tarafından. iyisiniz inşallah, çoluk çocuk nasıl faslı geçilip de asıl konu olan ortadoğu, pkk-pyd vs. meselelerine girizgah yapıldığında ise, zamanında osmanlı padişahının diğer bir devlete yaptığı gibi, size sadrazamı göndereyim onunla muhatap olun bundan sonra der gibi, görüşmenin devamı cia başkanına devredildi. hadi bunu sineye çektik diyelim ki (sineye çekilecek bir durum değil aslında) devamında ne yaptık peki? adam türkiyeye görüşmeye geldi ve biz ona resmen ağladık, abi elini ayağını öpeyim demiş kadar olduk, içişlerimize karışmalarını rica ettik. nasıl mı? fetö'nün devlete nasıl (sözde) sızdığını, sağlık alanından tut, turizm, adalet, ekonomi bakanlıklarında ve kurumlarında binlerce ajanının halen daha bulunduğunu, yalnızca emniyetteki bağlantılı memur sayısının 260 bine yakın olduğunu, türkiye'de nasıl holdingler kurup karapara aklanmasına müsaade etmiş olduklarını, sadece türkiye'de yalnızca eğitim alanında örgütün, bugüne kadar, her yıl, yılda 11,1 milyar tl elde etmesine müsaade etmiş olduklarını, nasıl da kandırıldıklarını.. askeriye'nin nasıl yozlaştırılmasına müsaade etmiş olduklarını, örgüte geçmiş dönemde nasıl yardım ve yataklık etmiş olduklarını anlattılar. hani tarih dersinden herkes hatırlıyordur, hasta adam osmanlı deniliyordu ya bize.. şimdi de hasta adam türkiye yaptık biz bu devleti, devletlümüzün yolundan diye anlatıldı elin amerikalısına akp döneminde. biz sıçtık siz temizleyin abi oldu kısacası..
amerika sana neden kendi yetiştirdiği ajanını kendi eliyle teslim etsin ki bre gafil? teslim edecek olsa bile senden kapitülasyon koparmadan verir mi sanıyorsun? yine neyimizi pazarlık konusu yapacaksınız acaba merakla beklemekteyim.
o ustura gırtlağa dayanmış, sakalların dibini kazırken; deprem olmasından, neredeyse her gün gerçekleşen terörist saldırıların yakında bir yerde olup berberin elini kaydırmasından vb. durumlardan tedirgin olmaktır.
iş hayatında, hangi sektör olduğunun bir önemi
yok, bilimum, interracial, group, straight, bi, vb.
türde aktivitelerin döndüğünü bilmek ve en az
şekilde pasif duruma düşerken, aktif rolleri
kapmaya çalışmak profesyonelliğe geçişteki ilk kurallardandır.
türkiyede, kaypaklık, kaşarlık, yalakalık, döneklik, çakallık, ayak kaydırma çalışmaları
profesyonelliğin altın kurallarıdır. zira kazık
yemeden ya da kazık atmadan başarılı olmuş
kimse yoktur türk iş hayatında. kimi
milletvekillerimiz niçin iş hayatında bu kadar faal bir şekilde varlık gösteriyorlar sanıyorsunuz, ellerindeki gücü en etkin şekilde kullanabilmek için tabiki.
yoksa sadece, üretkenlik, disiplinli çalışma,
dakiklik, çözüm odaklı olmak, işine saygı, adaletli olma, dürüstlük, özgüven gibi meziyetlere sahip olduğu için kim bir yerlere gelebilmiş ki?
yetimin hakkını yetime vermek yerine "ulan bu
yetim, hakkını savunacak kimsesi yok" deyip
kitleler halindeki yetimlerin hakkına kitleler halinde çökmek türkiyenin su götürmez gerçeğidir.
işte kısır döngü de burada oluşuyor ne yazık ki, kazık yiyenler, kazıkları random ve seri bir şekilde yerken kazık atmayı da mektepli değil alaylı şekilde öğreniyorlar, onlar da kazık atmaya başladığında sonsuz döngü kurulmuş oluyor.
sonuç olarak hepimizin bildiği hikaye, hizmetçi uşağa, uşak aşçıya, aşçı bahçıvana sonra hepsi bahçıvana.