ah ne kadar gaddar, ne kadar uyuz bir anne bu böyle! ulan annen o senin, sevgilin de kimmiş! o karizmayı o hale getiren zaten senin annen, o seni doğurup böyle güzel yetiştirmese nerden bulcan o karizmayı şapşal!
böyle bir başlık açan evladı olduğu için korkunç üzüntü yaşayacağını düşündüğüm masum annedir.
anne: hiii! nasıl terlemiş şuna bak! git çabuk fanilanı değiştir!
çocuk: dur önce su içiyim.
anne: hayır! önce fanilan!
çocuk: ya anne, soğuk içmiycem!
anne: hayır dedim!
çocuk: ölcem susuzluktan!
anne: annem kıyamam ya.. gel o zaman ben vereyim, şöyle biraz çaydanlıktan su katayım da.
çocuk: anne bi kaybol ya! çaydanlıkmış! gidiyom ben fanilamı değiştirmeye.
anne: (kıs kıs kıs gülüş)
evladının yaptığı yaramazlıktan dolayı okula çağrılan annenin müdür muavininin odasına girdiğinde evladı ile muavinin 40 yıllık arkadaşlarmışçasına sohbet edip gülüyor olmalarına tanık olmasıdır.
sabah erken kalkın
çocukları okula gönderirkenki o telaşı kanınızın son damlasına dek yaşayın
yerleri süpürün
yerleri silin
lavaboları tuvaleti ve banyoyu ovun
toz alın
çocukların odasını toparlayın
akşam ne pişirsem diye hazin hazin düşünün
alışverişe çıkın
tonluk poşetleri tek başınıza marketten eve taşıyın
yemek yapın
sofra kurun
sofra kaldırın
hatta mümkünse misafir ağırlayın.
sonra geç yatmaya çalışın da göreyim ben sizi.
son zamanlarda kolbastıyla misket havasının saçma bir kombinasyonu olan yeni bir dans türünün hakim olduğu düğünler. parlak takım elbiseli, zayıf, kısa boylu ve garip gurup saçlı(önler yatık arkalar kalkık ense uzun) genç delikanlılar bu düğünlerin nabzını tutarlar.
gerçek bir klasik olan vivaldi şaheseridir. gençken eserden 10 nota dinleyip hangi mevsime ait olduğunu tahmin etmeye çalışmaya bayılırdım.
(bkz: for season)
(bkz: başlık nick uyumu)
-annea! benim mavi tişörtüm nerdea?
-hangi mavi tişört?
-ya hani var ya! yakası sökük olan?
-ha o mu? kirliye attım ben onu.
-niye attın anne ya! pislenmemişti ki o daha!
-yavrum leke vardı üstünde ondan...
-öfff!
-hem bak yakasının söküğünü de diktim onun ben, yepyeni gibi olcak.
-neea! ya anne niye dikiyon ya niye ya! ben onu öyle seviyodum!!!
-aaay!!! yeter!!! ne garip bişey oldun sen be!!! çatlıycam şimdi ortadan çat diyea!
-tamam bağırma... ne giyiyim peki bu pantolonun üstüne?
-ananın amını giy!
bunu dediğim an onu kocaman acılara iteceğimi bildiğimden hep susmak zorunda kalmamdır.
halbuki o istemez mi dönmeyi, elinde midir sanki?
gurbet ellerde bir başına benim sevgilim...
ekmek parası uğruna...
sevgilim doysun, evladım doysun, evladım okusun diye...
ben ona nasıl dön derim?
anne: siz evleneli 10 yıl oldu mu be?
kız: ah anne! benim kızım gelmiş 19 yaşına! cebimde mi götürdüm evlenirken?
anne: hiii! kaç yaşındasın kız sen?
kız: 45i geçtim anne ben!
anne: olur mu hiç kız öyle şey! ben daha 55 yaşındayım diyom millete! * anaaam! büyümüş ya bu!
tavla önce babadır, sonra kocadır.
tavla önce ikisinin de gözüne girmeye çalışmaktır, sonra ikisini de alt etmektir.
tavla galibiyetten sonraki zevktir, gururdur, onurdur.
en güzel atışmadır tavla:
koca: ama deniz ya!
karı: mihahuhaha!
koca: off!
karı: 'affet beni karıcım!' de çabuk!
koca: affet beni karıcım!
karı: bi daha de!
koca: affet beni karıcım!
karı. aferin!
kız: şoför bey şurdan alır mısınız?
anne: ay kızım dur ben veririm!
kız: annecim ben vereyim de bozulsun hem...
anne: kızım benimki zaten bozuk bırak ben vereyim işte!
şoför: hanımlar hadi ama!
kuafördür. bol dedikodu ve geyik yapmak suretiyle kadınların kendilerini en rahat hissettikleri yerlerdendir. oralarda genelde saç maç tasarlanmaz, iki kırt ve bir pufun ardından herbir kadına dünyanın en güzeli muamelesi yapılır.