günde bir kere başa gelmezse o gün tüm işlerin ters gideceğine inandığım hadise. benim değil, ev arkadaşımın telefonu her sabah mutlaka bir kere düşer, biz de rahat bir nefes alırız.
reklamlarına özenip, hazırladıktan sonra kaşıkla sürahiye vurduğum, "o sürahi kırılırsa ben de senin kafanı kırarım" diyen annemden azar işitmeme sebep olan, toz içecek.
denizi temiz ve bakımlı olsa, içerisinde yaşayan orospu çocuğu nüfusu azalsa, yüksek bir yüzdeyi kaplayan yobaz insanlarının da kökü kurusa, yaşamak için çok daha güzel bir yer olabilecek şehir.
okul bitene kadar iyi yönlerini görmekten başka çare yok. istanbul'a yakın lan ne güzel..
açıklıyorum.
ismini vermek istemediğim dünyaca ünlü bir beyaz eşya firmasının saygın bir çalışanı olarak açıklıyorum.
yıllardır kaybolan çorap teklerinizin tamamı çamaşır makinelerinizin gizli bir bölümünde, üstün press teknikleriyle saklanıyor. siz makineyi kullanmaya başladıktan yıllar sonra evinize gönderdiğimiz eleman; "rezistans kireçlenmiş, atın b makineyi çöpe" gibi kurgulanmış birkaç cümle söylüyor. servise gelen makineden alınan çorap tekleri özel yapım zırhlı depoya gönderiliyor. özel yetiştirilmiş elemanlar çorap teklerini eşleştiriyor. böylece sizin kayıp tekleriniz çorap piyasasına geri dönüyor.
yani evet, size sizin çoraplarınızı tekrar tekrar satıyoruz. budur.
her kış mevsiminde titreyen ellerinizi ısıtacak bir yöntem ararken mutlaka defalarca hissedilen nefret. elleri geçtim, içim üşüyor bazen lanet okuyorum. keşke diyorum, keşke hep yaz olsa, arada bir bahar gelse, sonra yine yaz olsa. sıcaktan kavrulsak ama üşümesek.
ekvatorda yaşamalıymışım lan ben..