evet efendim "neme lazım deme" lafının vücut bulmuş hallerinden bir konudur.
bilen bilir ali rıza bey felç geçirip mal gibi hebele hubele modunda iken iletişim kurabilmek için yazı tahtası aracılığı ile kendini ifade edebilmişti nihayet.
bundan yola çıkarak ben de tam bir yıl evvel geçirdiğim kaza sebebiyle bitkisel hayat gibi bir konuma girmiştim. ağzımda borular, heryerim kırık, gözlerimi bile zar zor açabiliyorken karımla ve doktorlarımla iletişim kurmak için tek sağlam kalan yerim olan sağ elimle "yazı yazmak" istediğimi belirtmiştim ve kağıt kalem getirdilerdi. (neden sadece sağ elimin sağlam kaldığını istirham ediyorum sorgulamayın, terbiyesizlik yapmayın kürtaj yapıyoz şurda).
neyse şekillerle ve zar zor anlaşılan ifadelerle iletişim kurabilmiştim. kaza yapmadan kısa süre önce izlediğim bu dizi sayesinde nasıl iletişim kurabileceğimi öğrenmiştim. buyrun sizlerden alalım: siz nasıl aydınlandınız bu gudubet dizi ile?
17 kasımı 18 e bağlayan gece hayatımı kaybedip iki hafta sonra geri kavuştum tam bir yıl önce.
arkadaşlar bugün çok mutlu düşünceli ve doluyum. mazur görün kişisel başlık açmak istemezdim ama geçen sene bu dakikalarda ölüm kalım savaşı veriyordum. aranızda olmaktan , ameliyattan ameliyatlara yatırılırken karımın karnında olan oğluma kavuşmuş olmaktan, eş dost ile önemli önemsiz konuları paylaşmaktan, soğukta üşümekten sıcakta bunalmaktan dolayı çok mutluyum, yaşadığım ve ikinci hayatımın ilk doğumgününü sizlerle paylaşmaktan müthiş mutluyum.
dövüşün sevişin tartışın gülüşün.. hayatın tadını çıkarın. her zaman ikinci bir şans vermiyor yaradan.
ulen beyefendi polis nerde bu 46 maddede, jandarma nerde? kolluk kuvveti diyorum aloooo nerde bu adamların;
-fazla fazla çalışma mesai ücreti
- sürüyle intihar eden polisler
- sosyal hayatı kalmayan insanlar: polis ve ailesi.
- ikinci şark problemi nerde!
-fazla mesainin izin hakkı sağlaması..
- görev yetki ve salahiyetlerinin , saygınlığının artırılması nerde alooo??
- büyükşehirlerde geçim sıkıntısı yüzünden psikolojisi bozulan memurlar nerde?
- insanî çalışma mesai saatleri nerde?
- kullandıkları araç ve gereçlere görev ve o anki şartlar nedeniyle zarar verdiği durumlarda görevli memurun cebinden karşıladığı masraflar...
- görevi için 3201 sayılı emniyet teşkilatı kanunu geçerli iken, yargılanırken sanık gibi yargılanması çelişkisi..
- mobinge maruz kalmayı kader olmaktan çıkaracak olan kanun teklifi,
- -hadi bir de espri yapalım- sendikal hak sağlayacak olan teklifler...
asıl, kadınların kendisine saygı duymaması gerçeğidir.
-iş hayatında eşitlik derken fıtratları hassas bedenleriyle ağır çalışma koşullarında heba olmaları gerçeği,
-sosyal medyada takipçim fazla diye övünürlerken fikirleri eylemleri değil memeleri kalçaları kadınsılıklarıyla ilgi görmeleri gerçeği,
-feminizm diye diye iyice erkekleşmeleri gerçeği,
-ortam insanı olcam derken ortalık mali olmaları gerçeği..
tüm bunlar biricik hassas narin kadınlarımızın hepsini yansıtmasa da ciddi bir kısmını yansıtıyor malesef. ister inkar edin ister görmezden gelin. bu malesef gerçek bir gerçektir.
böyle bir saç rengi/tonu kesinlikle var ama tarif edemediğim kızıl renkli saçlara sahip örgüt üyeleri/sempatizanlarıdır. ne mat ne canlı, ne kıvırcık ne dalgalı.. ya böyle şey gibi mk, anlayın işte yav tarif edemiyorum.
kızıl saçlı olmayanlar da genelde bakımlı gibi görünen düz kırık uçlu yağlı saçları olur .
kesin çözümü yok denilen hastalık olan sedef hastalığına sahip olan veya çevresinde olup kesin sonlandı diyenlerden yardım çağrısıdır.
alternatif veya modern tıp, fiyat, şehir ülke farketmeksizin net tavsiye veren olup da çare bulursam gücüm yettiği oranda ödül dahi verebileceğim arkadaşlar, sizlerin yardımına ihtiyacım var.
not: lütfen krem, kaplıca gibi tavsiyelerde bulunmayınız, bunlar geçici yöntemlerdir.
bir eserin veya markanın yasal sahibinin ürün/görsel ve eserlerini izinsiz kullanmak veya satmak suretiyle işlenen suçlardır. ciddi para cezalarına maruz kalırsınız.
arkadaşlar uyarıyorum, masumane olarak bir toptancıdan x bir markanın çakma ürünlerini alıp instagram, dolap, trendyol vb gibi uygulamalardan satışını yaparsanız, yahut lisansı-telifi başkasına ait olan bir görseli kendi ürünlerinize basıp satışını yaparsanız ve marka /patent sahibi kişi veya şirket bunu tespit ederse ciddi anlamda para cezasına hükmedilebilirsiniz savcılık tarafından.
mesela bir karikatüristin karikatürünü bir bardağa basıp satış yapmak üzere kendi sitenize veya sayfanıza koyarak satışa sundunuz ve bu tespit edildi. geçmiş olsun minimum 50-60 bin tl para cezasına çarptırıldınız. tabiki arabulucu size ulaşıp pazarlık yaparak indirim yapmazsa. dikkatli olun, üç kuruş kazanıp öğrenim hayatınıza katkı sağlayayım derken zor duruma düşmeyin.
bir erkeğin tanımadığı bir kadına sarılıp hunharca ağlamak, ardından teşekkür edip oradan ayrılmak istemesidir. yıllardır ihtiyacım olan birşey. sebebini sormayın ben de bilmiyorum, yalnızca buram buram özlem duyuyorum. sanki tüm dertlerimi söküp alacakmış , beni ilk ve tek bakışta anlayacakmış gibi bir özlem bu.
yaşanılan ülkenin gündemine, herhangi bir kurum/kuruluşa, milyonlarca insanın merak edip birkaç bin kişinin bilebileceği bir bilgiye dair bilgiye sahip olup ketum bir tavırla boş beleş tip gibi takılarak renk vermeme hazzıdır.
haz verdiği oranda ağırlık da yapmaktadır tabiki.
kimi durumlarda konunun sıfır noktasından bilgi sahibi olunurken kimi zaman ilk ağızdan da temin edilebilir bilgi yığınlarıdır bunlar. öyle ki bunlarla mezara bile gider insan çoğu zaman.
hiçbir zaman sevemeyeceğim popülerizm sevdalılığına yenik düşen toplumumuzda ketum kalabilmek neredeyse nadir görülür hâle dahi gelmiştir.
iki durumdan hangisinin ayıp olduğu versustur.
balığın baştan koltuğu hayatta ihtiyaç sahibi olmak senin benim onun ayıbı değil o'nun ayıbıdır. o işte, var ya hani, o. bu bir aile de olabilir bir ülke de hiç fark etmez. muhtaç bırakılmak kişinin ayıbı değil kaderidir. kaderi olarak kalmamalıdır ancak.
ben bu konuyu kafaya taktım.
bir yemek ısmarlamak nerdeyse hiçbir sorunu çözmeyecektir biliyorum ama birbirinin kalbine dokunur yazarlar , var mı ötesi mk.
arkadaşlar iş güç sahibi yazarlarımız öğrenci arkadaşlarımıza yemek ısmarlasa ama bunu yaparken kimin hangi yazara ne ikram ettiği bilinmese.. aklına güvenilir ve akılcı bir çözüm gelen var mı? öğrenci kardeşlerim bunu sizi rencide etmek değil bilakis sizlere ufak da olsa destek olmak için düşünüyorum.
ben de zamanında öğrenciydim ve yarım ekmek döner yiyecek param bile olmazdı. isterdim ki bir büyüğüm al lan girift bu öğün de benden desin.
dıt dıt: çok afedersiniz gerizekalı mısınız siz şahsıma laf edenler? şu konudan nasıl bir art niyet çıkardınız? diyorum ki kimin kime el uzattığını gören olmayacak şekilde fikri olan var mı? diyorum ki kimse rencide olmasın çok kıl ama zaruri bir konu çünkü. keşke tüm öğrenci arkadaşları tek tek tanısak, sadece yemek değil başka ihtiyaçlarına da el uzatabilsek ama bu samimiyetsizlik yüklü tiplerin dolandığı platformda ne mümkün.
iki cihan bir araya gelse, kişinin kendine ettiği kötülüğü edemez der eskiler.
insanı gerçekten de kendine karşı sadece kendisi koruyabilirmiş, zaman gösteriyor bunu acıta acıta. ingilizcedeki "self sufficent" bunu kastediyor anlaşılan.
örneğin bir kadını ele alalım * . genelde sosyal medyada konuştuğu bir erkeğe kendisini öyle pohpohlar güzellemeler yapar ki, muhatap olduğu erkek fantezi kurmaya başlar hale gelir. buluşurlar, fotoğrafını görür vs . o da ne! kadın bildiğin çirkin/ verdiği intibadan epey uzak.. adam kadından soğur ve kadın iç aleminde çöküntü yaşar.
aynı erkek için de geçerlidir.
karada denizde ve havada avlanma sonucu elde edilen kazanımlardır. deniz avı dışındaki tüm av çeşitleri şahsen çok boş gelir. görsel şölene boğunuz efendim buraları, buyrun.
insanların, ölmesi durumunda yakın/uzak çevresine bıraktığı bir çeşit talimat.
arkadaşlar 10 ay önce yaptığım ölümcül trafik kazasından tam 3 ay önce 25 dakikalık bir video bıraktım. mantık arayan bu yazıyı okumasın, çünkü metafizik diye birşey var.
yaptığım iş gereği hayati tehlike içeren çok fazla olayla durumla karşı karşıya geliyordum. bu dünya ve içindekileri sevmemem de eklenince hep bi barışıklık vardı ölüme dair. günler 12 ağustos 2023 ü gösterdiğinde kamera karşısına geçtim ve yarı ağlamaklı zehir zemberek bir anı/vasiyet/ hatıra içerikli video bıraktım 34 yıllık hayatımdaki tek dostuma. onu tembihledim "sen bile izlemeyeceksin aga ben ölmeden. merak etme çok sürmez izlersin" dedim. nitekim tarih 17 kasım 2023 ün gece vaktini gösterdiğinde beni ahirete gönderecek olan trafik kazası gerçekleş'miş' hatırlamıyorum hâlâ hiçbir şey. geri zor getirmişler beni organ kaybı, ağır iç kanama, çok ciddi hasarlar vs..
kazadan iki gün önce yaptığım paylaşımda öbür taraftan uhrevi davet içeriğine yer vermiştim vs. insan hissediyormuş cidden birşeyler olacağını.
vasi'm olan dostum, ona bıraktığım videoyu 3 haftada zor izleyebilmiş ağlamaktan kendini yemekten. çünkü dınk etmiş kafasına, neden bu adam beni istanbula çağırdığı zaman gitmedim, neden onu son kez görmedim diye.
ertelemeyin arkadaşlar sevdiklerinizi. ne varsa paylaşın elde avuçta. sultan süleymana kalmayan dünya size de kalmayacak. bu dünyayı o kadar da ciddiye almayın, gülün geçin herşeye.
salak salak başlık açanlara ithaf edilmiş, onların mallıklarına dikkat çekmek için açılmış bir başlık, konudur. noldu ibn.ler kendinizi başkasının gözünden görmek güzel miymiş? sözlük yöneticileri de g.tne soksun bu başlığı, öyle susulmaz herşeye, görmezden gelinmez, böyle konuşulur. bu kadar aykırılığa rağmen silinmezsem işte o zaman sözlük; yonetici ve yazarlarıyla hepten beyin ölümüne maruz kalmışlardır derim net olarak.
(bkz: law abiding citizen)
not: iki mal da ilk entrymi beğenmiş. çıldıracam. sözlük yönetimine darbe olmuş başına trol sürüsü geçmiş kimsenin haberi mi yok mk mun yerinde.
hondanın efsanelerinden , anlatmaya tanım yapmaya, güç takat kelime dağarcığı yetmeyecek bir motosiklettir. koca bir dev, iki ayaklı gemidir.
ve son(um olan) aşkımdır kendisi. naciz bedenimi o, onu ben paramparça ettim. çok özledim seni bu dünyada bir daha asla süremeyeceğim emektar tosunum. beni affet. umarım motor mezarlığında rahat uyuyorsundur. 2022-17.11.2023.
şu an içerisinde dolaştığımız platformun ta kendisidir. anskym resmen akraba grubuna dönmüş sözlük. bırakın entrylerde farklı yazarlara hitaben yazılmasını, başlıklar bile ötekinin berikine sataşmasına sahne oluyor. nickaltı sataşmalarını anlarım da öbürleri noluyor!
aloooo nerde bu yönetim, gözümüzün önünde birbirleriyle forumlaşıyorlar!
sizi kendinizden farklı kılan, kapasitenizin ötesinde her türlü iş, eylem.
ing. ability.
asla yalan söylemem şahsen, en son çocukken belki de hatırlamıyorum, o kadar. ama istediğim hemen her konuda muhatabımı yanıltabilir, onu kandırabilirim. istediğim çoğu şeyi istediğim kişiye yaptırabilirim. gücüm yalnızca kendime yetmiyor.
edit: beceri sahibi olmak için ilk ve hatta tek adım kişinin kendini tanıyabilmesidir.
ölümü tatmış, deneyimlemiş, ta derinden hissetmiş kişi deneyimidir.
netflixte konusu işlenen " ölümden sonra yaşam var mı" yapımında belirtilen hemen hemen herşeyin gerçek olduğunu bizatihi onaylamış biri olarak girdim bu konuya.
arkadaşlar ister inanın ister yine alaya alın ama ölüm sadece biyolojik bir gerçek değil, ziyadesiyle insanın iç aleminde her zerresiyle deneyimlediği ruhsal bir gerçektir.
özellikle trafik ve iş kazalarında belli süreç sonucunda sigorta şirketinden mahkemenin ödeme emri neticesinde mağdur tarafından alınan ödeme.
trafik kazası sonucu tazminat alan varsa tecrübelerini öğrenmek isterim. benim de ciddi oranda yaralanma ve organ kaybım mevcut. süreçle alakalı yardıma ihtiyacım var.
dört farklı görüntü ve işlev itibariyle birbirinden seçmece araç arasındaki karşılaştırmadır.
her birinin 2015-6 , 1.6 dizel , sedan model, aynı km'de ve sağlamlık durumunda, 800-900 bin tl bandında olduğu bir durumda hangisinin tercih edilmesi gerektiği konusunda ulu yazarlarımızın gerçekçi yaklaşımlarını bekleriz efendim.
iyi forumlar.
"bir baba evladını yıkarsa ikisi de güler, bi evlat babasını yıkarsa ikisi de ağlar" sözünden yola çıkarak tarifi ancak tecrübe etmekle mümkün olan durumdur.
kasım 2023 te yaptığım trafik kazası sebebiyle ciddi manada yaralandım ve iki ay yatağa bağımlı kaldım.
bu süreçte bilincim açıldığında hiç kalkamadım eşim altımı değiştirdi.
yürümeyi unuttum, ikinci hayatımda ilk adımımı karım sayesinde attım kollarımdan tutmasıyla.
ilk banyo(lar)mu yine karım sayesinde yaptım o yıkadı beni.
bilincim açılıp yoğun bakımdan çıkarken ilk düşündüğüm şuydu: allahım ben nasıl karıma alt değiştirtirim! nasıl ona kendimi yıkatırım hamile haliyle! hamile haliyle nasıl beni tutup adım atmamı sağlayabilir!
arkadaşlar inanın bana, bu değil utanmak çekinmek, bilakis gurur sebebi oldu benim için. beni terk edebilir, benimle ilgilenmeyebilirdi. ama o beni sevdi beni secti hayata merhaba dememi sağladı.
el hasılı çok da film sahnelerindeki gibi duygusal sahnelere yol açmasa da sıradışı deneyimlerdi. başımı şampuanlarken beni öpmesi... umarım böyle birşeyle sınanmazsınız ama şayet olursa da böyle bir yol/hayat/dert arkadaşına denk gelirsiniz.
herkes gibi olmaktır. evet aslında benim gözümde bu bir yenilgidir. farklı olun ama bunu yaparken de anormal olmayın. bazen eskiye-zamana- dönün, bazen gelecekten gelin ama popülerizme yenilmeyin. hatırlanın. kıyafetinizle üslubunuzla meyvenizle.. severken bile herkes gibi sevmemeli insan. kendi gibi sevmeli. örneğin sevdiceğiniz gözünde bir marka olun. "kimse beni böyle sevmedi şöyle jest yapmadı, yapamaz/sevemez" dedirtin.
kadınlar için de erkekler için de ortam, gün, önemi ne olursa olsun giyinirken birkaç önemli unsuru dikkate alarak hareket etmenin önemine vurgu yapılmaktadır.
ya deprem olursa: özellikle kışın deprem olması ve -inşallah- sağ kurtulunması durumunda evsiz ve çaresiz olunabileceği ihtimalini düşünerek kombi/soba ne kadar evi sıcacık tutmuş olursa olsun "ben bu kıyafetimle soğukta ve açıkta nasıl hayatta kalabilirim" düşüncesi ile hareket edilmelidir.
ya bilincim kapanır/kaza yaparsam : işte bu benim başıma geldi. bu durumda ambulans ve sağlık ekibi direk sizi anadan doğma soyacaktır. -heleki benim gibi ciddi yaralanma ve kırıklar mevcutsa- kimse tanımadığı insanların kendisini anormal bir iç çamaşırı/içlik vs. ile görmesini istemez değil mi?
örneğin genç yaşta kimse benim değil edep yerlerimi iç çamaşırımı bile iradem dışı göremez bana dokunamaz diye düşünürdüm. oysaki yatağa düştüğünüz zaman size değil dokunmak bakmak, altınızı bile değiştirebiliyormuş gencecik hemşireler, penisinize sonda takıp çıkarabiliyormuş doktorlar.
ezcümle azizler! insanoğlunun kaldıramayacağı şey sanırım mevcut olmayabilir yeryüzünde.
görev tanımları ve becerileri ve statüleri aldıkları maaş sosyal hakları vs. her ne kadar farklı olsa da esasında hepsi "insan" iyiliği için var olmakla görevliler. sizler çok ama çok büyüksünüz.
her türlü olaya ortama çıplak gözle bakmaya özen göstermek, anısı olsun deyip de fotoğraf video çekmeden sadece aklımda kalanlar anılarımda kalsın diyen insan özelliğidir.
herhangi bir konserdeki telefon ışıklarının iğrenç görüntüsü, biricik evlatlarıyla göz göze gelemeden telefon ekranlarından takip ederek çocuk büyüten ebeveynler.. lan çok sanal, yapay bunlar.
türkiye'nin ayak basmadığım çok az yeri olmasına rağmen galerim dehşet derecede boştur. çünkü hafızamda sadece en sevdiklerim anıların kalmasını istiyorum, hard diskten hafıza tazelemek samimi gelmiyor.
karadenizde bulunan, 30. ve son büyükşehir olan ilimizde kadınların seçilmişçesine güzellik yarıştırmaları gerçeği.
tek tek örnek görsel paylaşmıcam herkesin birkaç tanıdığı vardır, seksi diyemem ama çok güzel yüz yapıları yok mu sizce de? dudak ve yanak yapıları özellikle, çok iyi lan.
özellikle türk toplumunda daha bi soyut işlevi olduğu düşünülen psikologların tv ve sosyal medyada bahsedildiği kadar etkili olup olmadığı sorunsalıdır.
bizzat deneyimi olan varsa yardımına ihtiyaç duyan yazar merakıdır.
