evet efendim "neme lazım deme" lafının vücut bulmuş hallerinden bir konudur.
bilen bilir ali rıza bey felç geçirip mal gibi hebele hubele modunda iken iletişim kurabilmek için yazı tahtası aracılığı ile kendini ifade edebilmişti nihayet.
bundan yola çıkarak ben de tam bir yıl evvel geçirdiğim kaza sebebiyle bitkisel hayat gibi bir konuma girmiştim. ağzımda borular, heryerim kırık, gözlerimi bile zar zor açabiliyorken karımla ve doktorlarımla iletişim kurmak için tek sağlam kalan yerim olan sağ elimle "yazı yazmak" istediğimi belirtmiştim ve kağıt kalem getirdilerdi. (neden sadece sağ elimin sağlam kaldığını istirham ediyorum sorgulamayın, terbiyesizlik yapmayın kürtaj yapıyoz şurda).
neyse şekillerle ve zar zor anlaşılan ifadelerle iletişim kurabilmiştim. kaza yapmadan kısa süre önce izlediğim bu dizi sayesinde nasıl iletişim kurabileceğimi öğrenmiştim. buyrun sizlerden alalım: siz nasıl aydınlandınız bu gudubet dizi ile?
sağolun var olun yazar arkadaşlar. netflix'te bir program vardı "ölümü tadanlar" gibi birşeydi. tamamını tatmakla beraber daha fazlasına da şahit oldum. doktorlarımın, karımın hamile olmasına rağmen bile umut yok beklemeyin sözüne inat -tabiki allahın izni ile- aranızdayım. yoğun bakımda yatarken haftalarca şunu hayal ettim, karım ben ve bebek arabasında bebeğim parkta yürüyüş yapalım evde hazırladığımız termus çayı eşliğinde. hayat bu kadar işte. ne çok önemsemeye ne boşvermeye gelmez. anı yaşayın. mutlu edin ki mutlu olasınız.
17 kasımı 18 e bağlayan gece hayatımı kaybedip iki hafta sonra geri kavuştum tam bir yıl önce.
arkadaşlar bugün çok mutlu düşünceli ve doluyum. mazur görün kişisel başlık açmak istemezdim ama geçen sene bu dakikalarda ölüm kalım savaşı veriyordum. aranızda olmaktan , ameliyattan ameliyatlara yatırılırken karımın karnında olan oğluma kavuşmuş olmaktan, eş dost ile önemli önemsiz konuları paylaşmaktan, soğukta üşümekten sıcakta bunalmaktan dolayı çok mutluyum, yaşadığım ve ikinci hayatımın ilk doğumgününü sizlerle paylaşmaktan müthiş mutluyum.
dövüşün sevişin tartışın gülüşün.. hayatın tadını çıkarın. her zaman ikinci bir şans vermiyor yaradan.
bir kere anadolu yakasını baştan bi eleyelim.
avrupada ise hemen her ilçede çalışmış, halkın nabzını tutmuş biri olarak söylüyorum; bahçelievler ilçesi kadar kaotik bir ilçe daha yok. örneğin fatihte kim nerde yasar, hangi semt ne açıdan tehlikelidir hepsi belirgindir oturmuştur yani. sahil kesiminin, tarihi atmosferinin tamamının insanın tüm dertlerini almasını saymıyorum bile.
oysaki bahçelievler öyle mi? at izi it izine karışmış, kimin ne olduğu belli değil, yayla ve merkez mahallesi her ne kadar sakin düzenli ve huzurlu görünse de komşu ilçe ve semtlerin hırsızlarının sürekli akınına uğrar.
insanların nefes alacak, çocukların deşarj olacak hiçbir yerleri yok.
ulen beyefendi polis nerde bu 46 maddede, jandarma nerde? kolluk kuvveti diyorum aloooo nerde bu adamların;
-fazla fazla çalışma mesai ücreti
- sürüyle intihar eden polisler
- sosyal hayatı kalmayan insanlar: polis ve ailesi.
- ikinci şark problemi nerde!
-fazla mesainin izin hakkı sağlaması..
- görev yetki ve salahiyetlerinin , saygınlığının artırılması nerde alooo??
- büyükşehirlerde geçim sıkıntısı yüzünden psikolojisi bozulan memurlar nerde?
- insanî çalışma mesai saatleri nerde?
- kullandıkları araç ve gereçlere görev ve o anki şartlar nedeniyle zarar verdiği durumlarda görevli memurun cebinden karşıladığı masraflar...
- görevi için 3201 sayılı emniyet teşkilatı kanunu geçerli iken, yargılanırken sanık gibi yargılanması çelişkisi..
- mobinge maruz kalmayı kader olmaktan çıkaracak olan kanun teklifi,
- -hadi bir de espri yapalım- sendikal hak sağlayacak olan teklifler...
asıl, kadınların kendisine saygı duymaması gerçeğidir.
-iş hayatında eşitlik derken fıtratları hassas bedenleriyle ağır çalışma koşullarında heba olmaları gerçeği,
-sosyal medyada takipçim fazla diye övünürlerken fikirleri eylemleri değil memeleri kalçaları kadınsılıklarıyla ilgi görmeleri gerçeği,
-feminizm diye diye iyice erkekleşmeleri gerçeği,
-ortam insanı olcam derken ortalık mali olmaları gerçeği..
tüm bunlar biricik hassas narin kadınlarımızın hepsini yansıtmasa da ciddi bir kısmını yansıtıyor malesef. ister inkar edin ister görmezden gelin. bu malesef gerçek bir gerçektir.
menuetse eğer sözü veren tebrikler: kandırıldınız. kendisine evlenme teklif etmiştim kabul etmişti ama hâlâ tutmadı sözünü. neymiş ben evliymişim! bahane mi bu yani?
böyle bir saç rengi/tonu kesinlikle var ama tarif edemediğim kızıl renkli saçlara sahip örgüt üyeleri/sempatizanlarıdır. ne mat ne canlı, ne kıvırcık ne dalgalı.. ya böyle şey gibi mk, anlayın işte yav tarif edemiyorum.
kızıl saçlı olmayanlar da genelde bakımlı gibi görünen düz kırık uçlu yağlı saçları olur .
hay ağzı bal yiyesice yazar, iyi ki hortlatmış başlığı. buram buram giyesim var ama sanki plajda mont giymiş gibi yadırganma anksiyetesi sarıyor ister istemez. giysem kınamazsınız demi?
"sen de sev ama sevilme, aşk acısı çek ben gibi, çok özle ama kavuşma kavuşamadığım gibi.
senin de kalbini çalsın başkaları mal gibi, çaresizlik ayrılmasın kapından köle gibi. senin de yüreğin yansın başka ellerde mum gibi. "
sokaktaki çingenenin ettiği laflar yıldız ablamın ağzında sanat eserine dönüşüyor. çok yaşa sen ablam.
kesin çözümü yok denilen hastalık olan sedef hastalığına sahip olan veya çevresinde olup kesin sonlandı diyenlerden yardım çağrısıdır.
alternatif veya modern tıp, fiyat, şehir ülke farketmeksizin net tavsiye veren olup da çare bulursam gücüm yettiği oranda ödül dahi verebileceğim arkadaşlar, sizlerin yardımına ihtiyacım var.
not: lütfen krem, kaplıca gibi tavsiyelerde bulunmayınız, bunlar geçici yöntemlerdir.
anayasaya saygılı, ülkü birliğinde buluşan, üniter yapının muhafızı, türk bayrağına aşık, istikbalde de mazide olduğu gibi canını ve kanını ortaya koymakta tereddüt etmeyen, vatanını uygarlığa ulaştırmak için makam veya mevkisi önemli olmaksızın en iyi işi çıkaran, kültürüne sahip çıkarak bunu gelecek nesillere üstüne katarak aktarmayı görev bilmiş her bir vatan evladıdır gerçek atatürkçü.
yanında yakınında alımlı bir kadın varken ılık ılık söylem ve hareketlerde bulunması ya da tam aksine orantısız agresiflik sergileyip çıkışlar yapması.