bu vakayı ben cok yasıyorum malesef.*
bazen insanın elinde olmadan yaptıgı davranıstır.moraliniz bozuk olsa bile o an kendinizi tutamıyorsunuz kıs kıs sırıtıyorsunuz.
cok da gıcık olunan kişidir.
haberturk'un yazarlarından nuran yıldız'ın bugunkü köşe yazısında değindiği konu. bizler için doğruluğu yanlışlığı tartışılır fakat gerçek olan şu ki gün boyunca hemen hemen her saat seksi düşünüyoruz.
ilgili haber: http://www.haberturk.com/yazioku.asp?id=8450
son zamanlarda hemen hemen her siyasetçi ve aydın kesim yargı kararları hakkında verilen karara saygı göstermeleri gerektiğini söyleyip duruyor. sahi kesinleşen yargı kararlarını da eleştiren bunlar değil mi? demek ki işimize geleni eleştirip işimize gelmeyeni eleştirmiyoruz.
plaza şirketlerinin cv'lere bakarken tercihler içinde olmazsa olmazları.
o değil de gel de hadi yaz ne yazacaksan. para kazanmak, iyi bir şirkete kapat atmak, aileme zaman ayıracağım bir iş olsun vs vs...
napolyon ne demiş 'para para para'. en sonunda sıkılırsınız ve koyarım hedefine gibi bir tepki verirsiniz.*
geçenlerde başıma gelen olaydır, sakın yanlış anlamayın yakışıklı flan değilim ayrıca bücürün tekiyim öyle otobuste ya da metrobusde ya da metro da kız kaldırmak gibi bir niyetım de hiç olmadı, neyse mevzu bahse gelelim ;
otobusun tam ortasında kuzenle tutunacak bir yer bulduk ve oyle yola devam ediyoruz, neyse tam önümde oturan kız* baya bi baktı baktı baktı,
kuzen dayanamadı kulağıma 'la got bu senı nerede tanıyor'
bende 'abi valla bilmiyom aq' tabi o arada kız hala bakıyor, velhasıl kelam biz ineceğimiz durağa geldik ve indik.
bu kızla bir kez daha hemen hemen aynısını yaşadık e tabi yine gitmedim. üçüncüsü olsa yine gitmem.
msn den soğuyan kişidir, işi vardır, bıkmıştır, gerek görmemektedir, çok nadir kullanır, ara sıra pusuya yatar. pc başında bile olsa msn i açık tutmaz.
türban konusunda mhp'nin tuzağına düştüğünü söyleyen başbakan'ın halini özetleyen durumdur. Tabi arkasında yargı muhtıraları da cabası. seçilen zatların ne için seçildiğinin farkına varmaması, direkt olarak gözünü para ve siyasi hırs bürümüş milletinvekillerinin halidir.
Enerji Bakanı Hilmi Güler tarafından bugun söylenen sözdür, sözün tamamı bu şekildedir; 'Uzanlar, döneminde Çukurova Elektrik, Kepez şirketleri Adana'ya yatırım yapmamış, sadece sağılır inek gibi görmüş. Devamlı sütünü sağmış, yatırım yapmamış. Ama biz bölgenin yatırımlarını çok ciddi ele aldık'
Hadi uzanlar sadece adanayı sağmış peki 2002'den bu yana siz koskoca 70 milyonluk ülkeye ne yatırımı yaptınız? Kaç kişiyi işe aldınız, kaç tane fabrika kurdunuz..
Yaptıgınız sadece 'düşük kur yüksek faiz' politikasıyla yabancı sermaye çekip günü birlik idare etmek..
no: belirtmekte fayda var, çeaş ve kepez tıpkı telekom gibi altın yumurtlayan tavuk gibi. sanırım senede 1 milyar dolar civarı net kar yapmakta ve bunu hergeçen gün de artırmakta.
kastedilen marmara üniversitesi maliye kulubu'dur, bu sıralar iyi işler çıkarmaktadır. 30 nisanda maliye bakanımızı getirmektedir. ayrıca önümüzdeki ay da alanya'ya tatil turu düzenleyeceklerdir. http://www.maliyekulubu.com
301 maddesini içermekte. kısaca 'ya sev ya terket' anlayışı ile beraber
-Türkler'i soykırımcı ilan etmek isteyen LOBiLER
-Bin yıllık kardeşliği bozmaya çalışan iŞBiRLiKÇiLER
-Türklüğe hakaretle görevli, fikir fakiri SÖZDE AYDINLARa karşı çıkmakta.
Kıro kişisinin yine başka bir kıro kişisine 'kıro' demesi ile oluşan durumdur. Bunlara genelde eminönünde sıkça rastlarsınız* Hani ayağında converce giymiş insana bile kıro deme cüretine sahip tiplerdir. Ellerinde tespih, ayağında yumurta topuk ayakkabı, üzerinde parlak bir çeket, gömleğin düğmelerinin yarısı açık olan tiplerdir. Keza yine aynı tipteki insanlara da kıro denmesi durumu söz konusudur Burada ayıplamak istediğim sosyal statu kavramı değil, kişinin kendini bilmemesidir.
kastedilen başlık 'dersler canlı, kitaplar ise ölüdür' olacak.
Dersi derste işlemenin daha verimli olduğunu düşünen öğrencinin ya da bilimadamının savunduğu görüştür. Burada anlatılmak istenen dersi kitaptan değil de hocanın kendi ağzından çıkanı dinlemek ve bunları not almak, kişinin kendi başına okuduğu kitaba nazaran daha akılda kalıcı olmasıdır. tabi her yiğidin bir yoğurt yiyiş tarzı vardır o ayrı.
Tapınak Şovalyeleri'nin neredeyse kitlesel biçimde öldürüldükleri tarih, 1314 yılının Ekim ayının 13. günüdür. Ancak ay ve yıldan öte bir başka anlamı vardır bu günün. Katliam Cuma gününe denk gelmiştir ve ayın 13'üdür.
Yani '13. Cuma'. Bu yüzden Batı kültüründe, Avrupa'ya ABD'yi de ekleyebilirsiniz, ayın 13'üne gelen Cuma büyük uğursuzluk kabul edilir.
13. Cuma günü dirilen ve 'ölümsüz' olan bir 'seri katilin' bol kanlı ve vahşi saldırıları seri filmlere dönüşerek 'fenomen' halini almıştır. (bkz: friday the 13th)
ayrıca birşelme ve dirileşme naraları atan ve kendilerine küresel misyonlarını anımsatan tapınak şövalyeleri'nin bu tarihte bir araya gelecekleri tahmin edilmektedir.
bugün okulda kıymetli evrak (bkz: ticaret hukuku) dersinde değerli hocamız (bkz: ergun tuna) tarafından cumartesi günü yapılması istenen derstir. yanlış anlaşılmasın ek ders falan değil, kitabın bitmesi için bizlerden çok çabalayan zatı muhteremin bizlere bu dersi öğretmesi ve bu konuda iş hayatında sıkça karşılaşacağımızı bilmesinden ileri gelmektedir herhalde.
ayrıca haftasonu 'anne ben derse gidiyorum' dediğimde annemin verecekleri cevabı merakla beklemekteyim.*
1976'de kurulmuş olan denize sıfır noktasında kurulmuş devlet lisedir. Büyükçekmece gençliğinin ömrünü tüketmiş olduğu lisedir. Ayrıca geçmişi çok parlak olmakla beraber son yıllarda bu başarılarını sürdürememiştir. hemen yanında doğudan gelen öğrenciler için 200 kişilik pansiyon bulunmaktadır.
enbe orkestrası ve aslı güngor'un yorumlamış olduğu şarkıdır. sözü;
Bu son mektup gözyaslarimla yazdigim
eski günler gözyaslariyla hatirladigim
bir tek sendin benim olan
canim saydigim
artik sensiz bir hayat beni bekleyen
Kendimden cok inandigim
söz vermistin ya hani
hayatdan cok baglandigim
kim tutacak yerini?
Neler oldu bize neler
hani zaman ilac derler
zaman durdu gecmiyor ki
bana senden kalan keder
bana kalan yalniz keder
Bu son mektup gözyaslarimla yazdigim
eski günler gözyaslariyla hatirladigim
bir tek sendin benim olan
canim saydigim
artik sensiz bir hayat beni bekleyen
Neler oldu bize neler
hani zaman ilac derler
zaman durdu gecmiyor ki
bana senden kalan keder
bana kalan yalniz keder
Bir internet sitesi, Türkiye'nin müzikal beğeni haritasını ortaya koydu. Avrupa listelerinde çoğu ülke kendi seslerine kulağını kapatmışken, Türkiye sadece kendi sesine kulak kabartmış görünüyor
Ülkelerin güncel müzik beğenilerini öğrenebileceğiniz ilginç bir internet sitesi var: Gracenote... http://www.cddb.com/map adresini yazınca karşınıza bir dünya haritası çıkıyor. Harita üzerinde tıkladığınız ülkenin en sevilen 10 sanatçısını kendi veri tabanına dayalı olarak size söylüyor.
Kelebek aracılığıyla haberdar olduğum siteyi gezdim. Gerçekten de ortaya çok ilginç bir sonuç çıkıyor:
Avrupa kendi yerel sanatçısından çok evrensel müziğin devlerini dinliyor:
Mesela Yunanistan'ın listesinde ilk üç şöyle:
Metallica, Pink Floyd, The Beatles...
Listede bir tek Yunanlı şarkıcı yok.
Bulgaristan'da Linkin Park birinci, Metallica ikinci... Listeye sadece iki Bulgar girebilmiş.
Fransa'da Beatles birinci... Liste "Daft Punk, U2, Beatles..." diye gidiyor. Tek Fransız var.
Portekiz'de isimler aşağı yukarı aynı; sıralama değişik:
"U2, Linkin Park, Metallica, Pink Floyd..."
Peki Türkiye?
işte bu çok ilginç: Dünyadaki eğilimin tersine ilk 10'da dokuz Türkiyeli sanatçı var.
Ve aralarında bir tek yabancı grup:
Metallica listeyi dokuzuncu sıradan delmeyi başarmış.
işte ilk 10
Liste şöyle sıralanıyor:
1. Sezen Aksu
2. Ahmet Kaya
3. Şebnem Ferah
4. ibrahim Tatlıses
5. Tarkan
6. Yurtseven kardeşler
7. Teoman
8. Hepsi
9. Metallica
10. Sibel Can
Ve 10 albüm
Sitede o ülkenin top 10 albümü de sıralanıyor.
Bu sıralama da şöyle:
1. Metamorfoz / Tarkan
2. Enbe Orkestrası
3. Şebnem Ferah istanbul konseri
4. Yolun Açık Olsun / Ferhat Göçer
5. Aramam / ibrahim Tatlıses
6. Metal Blast / Türkiye'den heavy metal
7. Hatırla Sevgili
8. 2-Hepsi
9. Tempo / Hepsi
10. Bahane / Sezen Aksu
Türkiye farkı
Türkleri Avrupa Birliği'nde istemeyen Batılılar "Onların kültürü farklı" diyorlar ya, alın size kanıtı...
Türkiye dünyaya kulağını kapatmış gibi görünüyor. Kendi çalıp kendi dinliyor. Metali bile kendi sesinden dinlemeyi seviyor.
Türkiye'yi Avrupa kültürel coğrafyasından bunca farklı kılan ne? Kendi müzikal zenginliği mi? Yabancı sözlü müzik antipatisi mi?
Bu topraklarda müziğin kedere de neşeye de sözleriyle eşlik eden bir dert ortağı sayılagelmesi mi?
Türkiye'nin global müzik endüstrisinin ilgi alanı dışına düşmesi mi?
"Benim ezgim bana yeter" böbürlenmesi mi? Dinleyicinin "Oldun mu oldun muuu, sen hiç aşık oldun mu..." sorusunda bulduğu yakınlığı Linkin Park'ta, U2'da, Pink Floyd'da bulamaması mı?
Hepsi mi?
"Farklı bir Türkiye" de var mı?
Hepsi grubunun altında, Sibel Can'ın üstündeki Amerikalı metal grubu o farklılığın alameti mi?
Bulgaristan Avrupa Birliği'ne girmeden önce de müzikal zevkleri böyle miydi; girince mi değişti? Coğrafi-genetik kodlar, siyasi-iktisadi yapıdan ve dahil olunan kültürel iklimden ne kadar etkilenir?
incelenmeye değer bir mevzu...
AKP istanbul Gençlik Kolları 2. Olağan Kongresi'nde gerçekleşen olaydır. osman yağmurdereli ile birlikte katılmışlardır. bu durum 'akp'de göbeğini kaşıyan adam sıfatı gittikçe yerleşiyor mu' sorusunu akla getiriyor.
Marmara üniversitesi hukuk fakültesinin güzide hocalarından bi tanesidir. kendisi öğrenci milleti tarafından sevilir sayılır.idare hukuku derslerine girmektedir. ayrıca rektör danışmanlığını yapmaktadır. dersini çok iyi anlatır hatta öyle espriler yapar ki fenerli ve cimbomluları birbirine bile düşürebilir. kendisini geliştirdiğine inandığım hoca-öğrenci diyalogunun nasıl olmasını bize öğreten zat_ı muhteremdir.
Marmara Üniversitesi maliye öğrencileri tarafından kurulmuş sitedir. maliye öğrenciler için gerekli gereksiz bilgiler bulunmakta. http://www.maliyekulubu.com dan ulaşılabilir.
Amerika'nın en önemli ekonomi gazetecilerinden biri olan Geoff Colvin, 1978 yılından bu yana Fortune'da çalışıyor. CBS Radio için program yapan Colvin bunun yanında ABC, CNN ve BBC gibi kanallar için özel röportajlar hazırlıyor. Fortune için 20 yılda yüzlerce makale kaleme alan Colvin, Fortune'ın düzenlediği konferansların da aranan moderatörü. Harvard Üniversitesi Ekonomi bölümünden mezun olan Colvin, New York Üniversitesi'nden de MBA derecesini aldı.*
örf ve adet kuralları bir toplumun ayakta kalmasını sağlayan temel unsurlar olarak tanımlanır. bizlere düşen görev bunların yaşatılabilmesi için kendimizden küçüklere almış olduğumuz bu kültürürümüzü onlara aktararak devam ettirmektir.
ayrıca toplumun değer yargıları,gelenekleri,örf ve adetleri ve kanunları ile oynanması bize hiçbirşey kazandırmayacaktır.
koskoca bir ülkenin işini gücünü bırakıp da bir konu üzerine yoğunlaşması ülkemiz adına büyük kayıptır. bilgi toplumu olmak isterken birbirimize düşmemiz nedendir anlamak hakikaten zor.