yakın zamanda, ceylan ertem'in çok yakın şarkısına yaptığı vokalin kim olduğunu merak edip araştırmamla tanıştığım, peki neden bu kadar geç kaldım diye kendime sorduran, bulabildiğim bütün şarkılarını 7/24 dinlediğim.
samimi adam, çok adam. adam.
aslen kevin little'ın olan fakat cocorosie kızlarıyla hayat bulmuş olduğuna inandığım şarkı.
--spoiler--
and if you think you're gonna get away from me, you better change your mind, cause you're coming home.. you're coming home with me tonight..
--spoiler--
girilen denemeler ve geçen senelerdeki öss'ler arasındaki en kolay, ea'dan girmeme rağmen, 2 saatte bütün sınavı bitirmiş, 1 saat kontrol etmiş, sonra da muhafazan allah yanlış işaretlemiş olmiyim diye cevap kağıdına bakmış olduğum,
hesaplarıma göre de 260 - 265 arası alacağım sınav.
arkadaslariyla bulusup siradan bir kafede 5 tl verip musluk suyuna nescafe ucu bir arada icmek yerine 1,2 tl daha fazla verip guzel bir kahve icmeyi tercih eden.. gayet normal insandir.
Sevgilim, şimdi sana soğuk ellerin katliamını anlatacağım.
iyi dinle.
Birdenbire, devrilen kum saatini büyülü eller düzeltti ve zaman, kaldığı yerden akmaya devam etti.
Gözlerini iki adet buz gibi el kapladı. Ne olduğuna anlam veremeden, gözlerini kırpıştırmaya başladı ve elleriyle, o soğuk elleri suratının ortasından ittirdi.
Baktı, inanamadı, tekrar baktı... Gözlerine inanamıyordu, "o" buradaydı, az önce arkadaşına birini "o"na benzettiğini söylediğinde, arkadaşı "Her gördüğün sakallıyı deden zannetme." diyerek gevrek gevrek gülmüştü oysa...
Yanına oturdu, elini tutup, gözlerinin içine baktı, sessiz sorularına, sessiz cevaplar alıyordu. Sessizliği bozan tüm titreşimleri, şehir, bir uğultu halinde anlamsızlaştırıyordu. Sorular, siyahla beyazlar arasında gidip geliyor, beyazlar kirlenerek, önce gri sonra siyah oluyordu. Sessizliğin ardı arkası kesilmeyince, "Hadi!" dedi, "Kalk, gidiyoruz." Şaşkındı. Nereye gideceklerdi ki ?
Soğuk eller, ellerini tekrar kavradı, gözlerinin içine baktı, kırgındı, belli belirsiz kızgın belki de. Ama onu tanıdığı zaman zarfında, suratını bu kadar astığını bu ana değin görmemişti. Üzgün, çaresiz, ve "Lütfen beni yaralama." diyen gözlerle son kez birbirlerine baktılar. Gözler, sessiz bir anlaşma imzaladı. Eller yavaşça birbirinden ayrıldı, tenler, belki son kez, ilk kez gerçekliğe dokunduğunu hissederek uzaklaştı... Arkalarını dönüp yürümeye başladılar. Mavi belediye otobüsünün önünde durduğunu farkedince, yavaşça çıktı basamakları, boş bir koltuk bulunca, bitkin bedenini hoyratça fırlattı, derisi soyulmuş, demirleri paslanmış koltuğa. Kafasını kaldırıp etrafındaki insanların varlığının farkına vardığında, sanki herkes suratındaki aptal ifadeye bakıyordu, kolunu pencerenin kenarına dayayıp, alnını avcunun içine aldı. Kulaklarında yankılanan ses, ona "Boşver." diyordu. Duraksadı. Biraz sonra, aynı sesin, "Geri dön bak arkana..." dediğini anımsıyordu. Aniden kafasını çevirip arkasına baktı, soğuk eller gittikçe küçülüyordu. Ayağa kalkıp, hızlıca otobüsün kapısına erişmeye çalıştı. Düğmeye bastı. Durağa geldiğinde, önündeki kapı hışırdayarak açıldı. Otobüsteyken, indiğinde koşmayı düşünürken, inince, duraksadı. Cebinden son dal sigarasını, ve karalar bağlamış çakmağını çıkartıp, tütünü ateşe verdi...
Vazgeçti, soğuk ellerin gölgesi olmak istemedi. Koşamadı, yürüyemedi, bir süre dikildi. Ardından, yürümeye başladı, hızlı adımlarla yürümeye başladı. Rüzgar, rimeli akmış gözlerinden aşağı inip, yanaklarını sıyırarak, zaten darmadağın olmuş saçlarını, biraz daha karıştırmaya niyetliydi.
Bir süre sonra, zamanın nasıl geçtiğinin farkına bile varamadan, kendini, evinin kapısının önünde buldu.
Kafası kadar karışık çantasında, on dakika kadar anahtar arayıp, nihayetinde buldu karalar kaplı hayatının karalar kaplı tek nesnesi olmayan, kara, tahta kapısının anahtarını.
Yavaşça açtı kapıyı, önünden siyah saçlı bir adam silueti geçti. irkildi.
Arkadaşının söyledikleri, beyninde yankılandı tekrar, nedense, "Her gördüğün sakallıyı, deden zannetme." diye... Önünden bir adam geçmediğini, rengi solmuş koltuğuna oturup, önce başını avuçlarının arasına alıp, sonra gözlerini ovuşturduktan sonra farketti. Düşünceliydi. Düşüncelerinde, hayata bakışını değiştiren bir karamsarın dizeleri, aşağıdan yukarıya doğru aktı adeta. Fon kapkara, kelimeler bembeyazdı..."Ben seninle sıkılmamayı, seni ararken öğrendim." diye söylendiğini hatırlıyor.
Hayat kadar siyahı, ölüm kadar beyazın içine daldırmak istedi artık, bitkin düşmüştü. Yastığı, başını, yatağı, bedenini itti adeta. O kadar birbirine girmiş hissediyordu içini, an geliyor organlarının yer değiştirdiğini, kalbinin, midesinde attığını zannediyordu, an geliyor, "Hayır, içim boş benim, içim yok. içim yok." diyordu.
Bir sigara yaktı, başını pencereden dışarı uzatıp uzaklara dalarken, sakinleşti. Duman, içini ısıtıp, ayaz, tüylerini ürpertirken.
Ama bu sigara görevini başarıyla tamamlamıştı, günün son sigarası olmuştu. Hayat kadar siyah, ölüm kadar beyazın içine dalmıştı, ufak kanepenin üzerinde, açık kalan pencereden esen rüzgar ve ürperen bedenle... Bulutların üzerinde, bilinçaltıyla savaşıyordu.
Umutlarla korkuların savaşında, korkular, umutları, göğüs kafesinde safdışı bıraktılar, umutların sığınağı kalp, korkulara teslim edildi.
klaxons'un myths of the near future albümünden eğlenceli bir şarkı.
Light touch my hand, in a dream of Golden Skans, from now on
You can forget our future plans
Night touch my hand with the turning Golden Skans,
From the night and the light, all plans are golden in your hand
Set sail from sense, bring all her young
Set sail from where we once begun
While we wait, while we wait
A hall of records, or numbers, or spaces still undone
Ruins, or relics, disciples and the young
A hall of records, or numbers, or spaces still undone
Ruins, or relics, disciples and the young
Light touch my hand, in a dream of Golden Skans, from now on
You can forget our future plans
Night touch my hand with the turning Golden Skans,
From the night and the light, all plans are golden in your hand
We sailed from sense, brought all our young
We sailed from where we once begun
While we wait, while we wait
A hall of records, or numbers, or spaces still undone
Ruins, or relics, disciples and the young
A hall of records, or numbers, or spaces still undone
Ruins, or relics, disciples and the young
Light touch my hand, in a dream of Golden Skans, from now on
You can forget our future plans
Night touch my hand with the turning Golden Skans,
From the night and the light, all plans are golden in your hand
Light touch my hand, in a dream of Golden Skans, from now on
You can forget our future plans
Night touch my hand with the turning Golden Skans,
From the night and the light, all plans are golden in your hand...
Dil yetmeyince
Göz görmeyince gönül hissetmeyince
Kırılınca camdan kalp
Dönüp yalnızlığa kilitlenince
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz
O zaman şarkı söylemeli çığlık çığlığa
O zaman yüreğin yükü hafifler belki biraz
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz
Dert bitmeyince
Bildiğin çektiğine yetmeyince
Düşmanın da kendini yakalayınca
Bi daha kin gütmeyince
Dil yetmeyince
Göz görmeyince gönül hissetmeyince
Kırılınca camdan kalp
Dönüp yalnızlığa kilitlenince
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz
O zaman şarkı söylemeli çığlık çığlığa
O zaman yüreğin yükü hafifler belki biraz
O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz
sevgiliyi nasıl gördüğünle alakalı bir durumdur.
sevgili denilen şahıs insanın bir yerde en yakın arkadaşı da olmalıdır, bu yüzden lakayt davranmak sorun teşkil etmeyeceği gibi eğer seviliyorsan, lakayt davranışının içten bir şekilde olması daha çok sevilmene de neden olabilir.
ser verip sır vermeyen, kendini melankolik olarak nitelendiren ama geçirdiğimiz zaman zarfında pek melankolik tarafını göremediğim, melankolisinin yalnızlığında saklı olduğunu düşündüğüm yazar.
gel delüğanlı, en yakın zamanda gel de yeniden atalım kağıtları, bu sefer alırım ifadeni ona göre.
maç: türkiye-almanya.
mekan: mest.
kız kişisi: +
erkek kişisi: -
2. yarı başlar, milliler hızlanmış, maçın temposu artmıştır. erkek kişisi maça kitlenmiş durumdadır.
rıdvan: milliler bu yarıya hızlı başladı.daha iyi oynuyoruz.
+ milliler hızlı başladı tamam da, dana gibi oynuyor da neyin nesi ya, aşkım dana gibi oynamak nedir ya, ayıp yeaaağni.
- dana gibi mi ?
+ e hayatım rıdvan dana gibi oynuyoruz dedi.
- ne dana gibisi ya, daha iyi oynuyoruz dedi. pöhehehehehe.
+ ... (bozum olmak)
- .. (sessizlik)
+ .. (sessizlik)
digitürk'te foxlife adlı kanalda yayınlanan kuntin bir program.
asıl amaç bir bayanın evdeki 15 erkek içinden straight erkeği bulup bir milyon dolarlık ödülü paylaşması.
evdeki erkekler davranışların, oturma, kalkma, hal ve hareketleri gözlemlenerek eleniyor.
sonunda straight erkek seçilirse bir milyon dolarlık ödül seçici bayan ve staright erkek arasında paykaşılıyor.eğer seçici bayan gay erkeği seçerse gay erkek bir milyon dolarlık ödülü alıp arazi oluyor.
gripinin boşver adlı şarkısının adı sanılan, kadife sesli adam * vurgularıyla söylediğinde sizi sizden alan ama herhangi biri söylediğinde sizi o kadar ırgalamayacak söz öbeği.