türkiye'nin her tarafında safahat okuyoruz arkadaşlar!
Üniversitelerin dine mesafe koymaya çalıştığı bir zamanda safahat okumayacağız da ne okuyacağız.
Üniversiteli arkadaşların öncülüğünde safahat okuma grupları oluşturyoruz.
grubunuz iki kişiden de oluşabilir, kırk kişiden de!
ister bangır bangır okursun, ister hafif sesle.
ister kampüste oku, ister yurtta, ister camide, ister evde!
haftada bir onbeş dakika safahat okuyoruz.
bazı arkadaşlar her sabah namazı sonrası okuyor.
akif'in bir müddet bulunduğu mısır'da,
doğduğu kosova sınırlarındaki ipek şehrinde,
çocukluğunun geçtiği fatih sarıgüzel mahallesinde,
milletvekili olarak bulunduğu tbmm'de,
liseyi okuduğu halkalı'da,
destan şiirine ilham veren Çanakkale'de,
ve bir süre bulunduğu berlin'de safahat okuma grupları oluştu. sen de bir grup oluştur. safahat'ı okumaya başla... ve sabırla bitir..
Burayı susuyorum diyerek bitirdiğimiz cümleler sırtımıza yük oldu. Gördük ki nereyi sustuysak orası gelip dayandı boğazımıza bıçak niyetine. Şimdi tabiri pek mümkün olmayan bir zamanı sürüyoruz. Boğazımızdaki bıçağın acısı yaşadığımız zamana bir tabir bulma zorunluluğu doğurdu. Söylemeye gücümüz varken duramazdık. "
diyerek yayın hayatına başlamış kültür, sanat ve dahi edebiyat sitesi.
vira bismillah.
kitaplık dergisi şubat 2007 sayısına [102. sayı] bir şiirle girmiş şair.
öğretmendir. akdeniz kıyılarında bir ilde yaşamaktadır. ilginç sınanmaların şairidir. bilen bilir. bilmeyen de zaten bilmesin.
cahit zarifoğlu'nun bir şiiri.bir fahişe için yazıldığı rivayet edilir.
maraş'ta yayınladığı "açı" dergisinde çıkmıştır.
a
dehşetli üşüyor
ansızın gözbebklerinden alturka kurtulmuş
yoksa saçları bütün saçları dünyaya akıyor
aksarayda ve üç kulaç derinde
beklemk daha başka sırtüstü yatıyor
bütün azaları kirlenmiş
günahlarından işlenmiş apayrı tüyleriyle
kızgınlığından tavşan dokunulmazlığı bir sahne mutlaka
ve galiba
karnının bir bölümünden sonsuz ürperiyor
topyekun bahriyeden ve murtazadan
çırılçıplak saçlarıyla gizleniyor
delikanlı kuçaklardan hoşlandığı kadar
derin yataklarda anlaşılmış
haydarpaşadan binip kurtalanda
trenden iner gibi bir kız
beklemek daha başka şey
sen benim kızlıığını bildiğim
kiliselerden kaçmış yağmur gibi gözyaşlarınla
minareler gibi tutuldun
sır vermez dip odalarına atıldın kahramanlığın
başkalarına kalırsa her an dokunulmaktasın
bunca tanışıklıığmız varken
sana dair
bana söz düşmüyor eğer düşerse
benimle kutsaldır
buna rağmen
başından bir maceradır geçmiş
bin türlü makam geçmiştir derim
b
yaratılmanın bir yoksulluğu da gereklilik
bir de
öğünmüş gibi değil oysa kuşların
ikimizi gece yirmi dört cephelerinde gözlemesi ustalıkla
yüzde yüz bir tanımazlık sorunu
her yanın dudaktır üstün bezelye taneleri
senin kır çiçekleri ayarında laleliğin
mayland'da hiç ama aşk değil
bir tutam göz ağrısı
aşk değil
kana bulanmış bir yürek
bir etek serüveni
sonuç zavallı ilkbahar giyotinleri
güneşin ilgisiz damarlarıyla yapayalnız bir keder
sendeki santa luçiya gözleri
benimkisi harzemşah
c
saygılı dudaklarınla yarıştım
ince bir ilgi yaşarım kıvranışlarında
gözleriyle 'harikulade' yaş bulutları
yürek safındaydım sen bin mil uzaktan koska
göz değil aşk
aşk değil bin çeşit göz
bunca çıldırdım hem ilgisiz
koridior görüp ölüyorum
çizmeli tülbentli kız
saçlarında yirmi yedi yıl lodos
laleliden otobüse biniyor
kimbilir nerede oturuyor
her çizgisi ezmeyle bilenmiş
üz 'aziz' bakışını yakaladım
bin yıldır cephane taramış
hep blek börd bir gözdeyiz
sıra kimin
benimse - rölans
"mahalleden" ibrahim paşalı 'nın kardeşi. türkiye'de tutunamayanlar'dan olup viyana'ya gidenlerden. öykücü. sağlam kurgulanmış öyküleri var. camtutan ve hayal günlüğü kitapları. iyi yazıyor. uzaktan yazıyor. uzaktan yazmak zorunda.
son dönem türk şiirinde kendi sesini en iyi bulmuş şairlerden birisidir. şiirlerine müptela olmanız işten bile değildir. çok iyi yazar. ismet özel'i etkilediği yerlerin olduğunu söyleyenler vardır. olabildiğine alçak gönüllü ve gündeme uzak bir şairdir.
gün biterdi gözuçlarımda saçlarının şiddetine sokulurdum
gözlerine karşılık vermeye gelirdim ardımda şehirler bırakarak
eline hangi çiçeği alsan suyun hükmü kırılırdı, duyardım
hangi şekilde bıraksan da gövdeni uykusuz kalırdım.
adını ağzımda köz tutar gibi tutardım, ölüm
harfi harfine çınlardı akşamları alışırdım
alışırdım köpüklerini bir türlü anlatamayacağım denize,
hüzün ceketimin iç cebinde bir tütün yaprağı gibi
dalardı yüreğime öyle hafif öyle derin, hayat
yolculuklar sonrası sabun gibi azalırdı sanki, sen ey bukleli saçlarında şairliğim ölen kız, kahrım
seninle kuleleri gençliğim olan k kente gidilmez mi?
artık gözkapaklarımda zorlanan gözyaşlarını
anlatmayacağım sana
anlatmayacağım artık ağzmla kardığım papatyanın
her gün caddelerde üstüne basarak geçtiğim ıssızlığımı
bir şeylerin kayıp gitmesini ellerimin arasından, umulmaz bir şekilde
soluk soluğa duyuyorum gırtlağıma yüklenen bu şarkıyı,
ve nasıl horlanıp geçildikse ölü gülüşlerle yıllar boyu
çocukken bir şarkısı söyler gibi ağlamanın sevinci
ağlamak istiyorum yeniden uçarı kitapları okuyarak
ellerime dikenler batsın istiyorum dizlerimin kanamasını
yeniden ağlamak istiyorum sesimin bütün hazinelerine dokunarak
ve sonra dağların gerisinde duruyorum, rüzgarın savurduğu derin
kalbimin görkemini bağırmak istiyorum şakıyan bir kuş gibi
benimle ölür müsün? sevgilim sevgilim.