öncelikle sözlük'teki arkadaşların, yazımı okurken darılma ve gücenmelerine mahal vermemelerini rica ederek yazıma başlıyorum.
öncelikle kişisel bilgilerinden bahsetmek istiyorum sanatçının.
asıl adı, ismail aygün'dür. aslen mardinli fakat ailesel hüsumetlerden dolayı urfa'nın siverek ilçesine göç etmiş. ve dikkatinizi çekerim, alman vatandaşı olan kürt asıllı sanatçıdır. 1976 yılında hakkında yürütülen soruşturma nedeniyle almanya'nın köln şehrine kaçmıştır. 2009 senesinde davası düşmüştür ve türkiye'ye girişi serbest halde şu an.
konuyla ilgili olarak, akşam izlediğim haberden bahsetmek istiyorum sizlere. şivan perwer, türkiye için bir konser vermeyi istiyor. ama türkiye'ye gelmekten çekiniyor. bunun için başbakan r. tayyip erdoğan'dan almanya'da konser vermesini, arkasında ise berlin müzikal orkestrasının durmasını rica ediyor (kendince rica tabi ki). ayrıca eşlik etmeleri için sezen aksu veya sertab erener'i istiyor. bu yönüyle, sanattan anlıyor gibi.
öyledir de zaten. müzik dinlenirken, dinlendirmelidir de. şivan da bu görüşte. anlamadığım şey, bunu bildiği halde, müziği yapamadığı halde neden hala kendini bir sanatçı gibi zannedip, o iğrenç sesiyle, yanında önemli seslerin olmasını ve dünyanın en iyi orkestrasını istiyor. aslında net: sesi çok kötü, bu yüzden korkuyor. bu yüzden sezen aksu ve sertab erener gibi büyük seslerin yanında, dünyanın en iyi orkestrasının önünde söylemeyi cesaret sanıyor. bu tıpkı, selüliti olan bayanın, mini etek giymekten korkması gibi.
türkiye'de bir şivan modası var zaten. özgün müzik maskesi altında, kendini masum göstermeye çalışan bu aciz insanlar, sanata da küfretmekle beraber, kulakları da tırmalar. insanımız malesef çok aptal. aklıyla değil, yüreğiyle hareket ediyorlar. yürek de çok önemli, ama bu kadarı da aptallık olur, gaflet olur.
oysa ki sanat, çok güzel bir şeydir. dinledikçe dinlendiren, insanı rahatlatan, sinir, öfke gibi, dahası tüm negatif duyuları alan, kimi zaman da insanı üzen, harika bir şeydir. bir şiir gibi, bir tablo gibi, bir müzik gibi, bir aşk gibi. sanat, aşktır zaten. aşkla yapılsın ki, işte o zaman insanın yüreğine gerçekten insin. aşk, memlekettir. memleket toprak, toprak fedakarlıktır. kaçıp gitmek değil. öleceğini bile bile sevmektir aşk. gelmekten korkmak değil. aşk, sadeliktir, çıplaklıktır. iğrençliği kapatmak değil.
öğretmenlerin 40 dakika boyunca beynimizi siktikleri yetmezmiş gibi, bir de arada laf soktuklarını sanarak kendi egolarını tatmin ettikleri
lan bi siktir dedirten sözleridir.
ama admin ama onlar ama öğretmenler bizim baş tacımız etme eyleme demen kardeşlerim sikerim öyle tacı. asıl meseleye gelirsek yani sizi güldürecek olan kısıma.. ne kadar da yüzsüzüm di mi hehe : )
neyse kullandıkları lafların bazıları şunlar gibidir ;
-bana baksana sen , senin saçların neden bu kadar uzun ? saçların uzun olursa kafana bilgi girmez!
- nası yani ?
- kopya çeken, aslında kendi kendini aldatır...
( hadi yaa çekmezmezsem de sene sonunda babam annemi benle aldatır. ona hiç zaman ayırmaz hep beni döver hep döver.yedi / 24 döver. yapar )
"şimdi dışarıdan geçen biri 'bu sınıfın öğretmeni yok mu?' demez mi?"
( nedeeeeeeeeeeeen neden desin ki? cevherini siktiğim seni. dışarıdan geçen adamın hiç mi işi yok? zaten genellikle bizim temizlikçi i̇brahim abi geçiyor. ki onunda tek sikinde olan şey deterjanın nerede olduğudur )
- o kağıdı bir daha arkadaşın görecek şekilde kaldırırsan kağıdını alırım.
- hocam bi de şöyle bişey var yanında bunu da alırmısınız?
- anlat biz de gülelim yavrucum ?
- hocam ben belki hiç ağza alınmayacak muhabbetlerin içindeyim belki genel ev hikayelerimi anlatıyorum, kahve muhabbeti yapıyorum. seni de güldürmek istemiyorum. var mı bi diyeceğin ha yarraaam. ( demeyi mesela çok istiyorum, bir an dedim sandınız di mi hehe )
- çıkşarı yavrum çıkşarı.
( sağ eliyle kapıyı göstererek söylüyor bunu. o göstermese ben pencereden atlıcam sanki amuha koyim )
- git müdür beye "hocam beni dersten kovdu" de.
( böyle diyen öğretmenlerin dediğini sakın yapmayın. kesin arkasında en taşşaklısından bir belediye başkanı, bir vali, bir bakan veya müdürün karısı vardır )
- geçen sene atlantik okyanusunda namaz kılıyordum fırtına çıktı ama ben namazı bölmedim, şimdiki gençlerde bu azim yok.
- evet hocam. ( atma ziyaaa )
- bak eksiyi kursun kalemle yaziyorum duzeltebilirsin yani.
( o eksi hiç düzelmeyecek. evet hiç )
- hocam a grubunun 24. sorusunda hangisi doğrudur diyo 4 tanesi de doğru bunların hangisi doğru?
- ne görüyosanız onu yapın çocuklar soru sormayın.
- hocam sizi görüyorum şu an ben.
büyükler hep söylerler. rakının yanında giden en güzel şey, dostların muhabbetidir diye. zaten öylesi ortamda yeme içme bahanedir. rakı üslubunda içilen bir içki olduğu için, pek de sarmaz aslında çerezi, peyniri, balığı vs.
diyet listesi gündelik yemeğin az yenmiş hali değildir. gerekirse ek gıdaya gidilebilir. ek gıda da normal gıdadan kat kat pahalıdır. bir sağlıkçı olarak bakanı kınıyorum.
yeryüzünde insanlar ya sigara içerler ya da içmezler.
ıçenler, sigaralarini çakmak ya da kibritle yakarlar.
ve bunlarin bir kismi da kanserden ölür.
ama, dünyada demir çelik haddehanesinde çalisan
hiçbir isçinin, sigarasini
yakmak amaciyla 600 tonluk pres
makinesinin arasindan emekleyerek geçip 2450
santigrad sicakligindaki
firina ulasmaya çalisirken can verdigi görülmemistir.
türkiye de görülmüstür.
şimdi ben bindim ya uçmaz bu uçak.
hostesi daha güzel bir şey bekliyordum.
indirim olmasa binmezdim. gerçi parasında değilim ama pencereden baka baka yaptığım seyahat daha bir hoş bence.
en fazla kaç basıyor acaba bu?
4 liraya alacağım bir ürün için satıcıya 10 lira uzatmak ve satıcının cebinde bozuk para aradığını görünce düz hesap 5 lira olsa olmaz mı diye sormak. satıcının fantazi dolu bakışları ve isterseniz seve seve ama bu sizin zararınıza olur cevabıyla normale dönüş yapmak.
- kiz arkadaşın var mı abi ?
- sen şu gelen taksim otobüsü mü bi bak bakiyim.
- kız arkadaşın yok mu ?
- ben kendi varlığımdan şüpheliyim...
- nası ya?
- belki sende yoksundur..
- abi ne diyosun ya?
- belki kimse yok.. hatta hiç bişey..
- ????
- hepsi yalan, herşey...
- (koşarak uzaklaşır)
- nereye gidiyosun olum ya?
- (uzaktan bağırır) çişim geldi de abi..
- (gülerek) bu da iptal oldu, lavuk.. sana ne lan var mı yok mu.. ehehe...
- kız arkadaşın yok mu?
- keşke az önce sorsaydın daha yeni söndürdüm !
- kız arkadaşın yok mu?
- s*ktim öldü
- kız arkadasin yok mu?
- erkek adamin erkek arkadaşı olur
- kız arkadaşın yok mu?
- benim sadık yarim kara topraktır.
-kız arkadaşın yok mu?
-ne tür?
-nasıl ne tür len?
-sarışın, esmer, asyalı, slav?
-hass.. olm sen ne olmuşsun böyle?
-sayenizde. neyse fiyatlar uygun haberin olsun.
-kız arkadaşın yok mu?
-farzedelim ki var...
- kız arkadaşın yok mu?
- okuyom ben yaaa
- kız arkadaşın yok mu ?
- bizler kadınlar tarafından büyütülmüş bi erkek nesliyiz , başka bi kadının aradığımız şey olduğunu hiç sanmıyorum. ( fight club )
- kız arkadaşın yok mu?
- neey?
- kız arkadaşın yok mu diyorum?
- kiiim?
- ders notları yanında mı diyorum abi?
- evet evet al canım .
-gemi batıyooooooooor!
+batsın lan ne olacak? ne yaygara yapıyorsun?
-kendinde misin lan sen? su kaç derece haberin var mı? buz denizindeyiz oğlum.
+ya bırak ben askerde eksi 273 dereceyi gördüm.
derse geç kalan öğrenciyi almayan hocanın meymeletsiz yüzünü görmemek için ilk "ilk derse geç girsek dee olur." deyip uzun uzun kahvaltısını yapan öğrenci. *