Bana kalırsa günümüzün sorunu "doğru insanı bulma telaşında önce asıl mesele insanların ne istediğini bilmemesinden ötürü yenilgiler ,yanılgılar ve zaman kayıpları artıyor.
Kandırmak (ve tabii olarak kendini kandirmamak) yerine ilk önce ne istediğini bilmek işi çok kolaylaştırıyor.
Hatta O kadar kolay oluyor ki; 40 gün içinde tanışıp,nişanlanıp,evlenebiliyorsunuz.
Allah herkesin kalbine göre veriyor:)
Not: Hariçten gazel değildir, tamamen yaşanmıştır.
Gerçek hayatla çok ilgisi vardır,kişiler ve olaylar tamamen gerçektir:)
Anneye duyulan o derin sevgiyi ve koparılamayan bağı, tek bir güne sıkıştırıp, sığdırmak etkinliği adı altında dönen, çok da anlam ifade etmeyen(en azından annelere) alelade, sıradan yılın bir günü.
Bir gün değil her gün aslında annelerin günü..
O yüzden lütfen,
Size mutluluk ve neşe veren herhangi bir özel gün kutlaması, eğer başkasında boşluk hissi ve üzüntü oluşturuyorsa sessizliği tercih ediniz. Anneler Günü gibi mesela..
şivlilik, Konya’da Hicri takvime göre üç ayların başlangıcı olan recep ayının ilk perşembesini cumaya bağlayan gecede ve Regaip Kandili sabahı çocuklarca yapılan kandil kutlama geleneğidir.
Kandil gecesi kutlama geleneği Osmanlı Devleti döneminde padişah II. Selim’den (1566-1574) itibaren sürdürülmektedir.
Konya Büyükşehir Belediyesi, bu yıl pandemi sebebiyle yapılmayan ve bir Konya geleneği olan Şivlilik için internet üzerinden başvuruda bulunan 20 bin çocuğa şivlilik hediyelerini dağıtmıştı hatta.
bu geleneği sürdürmek adına ben de dün gece kandil simitleri yaparak bu duruma dahil oldum, yakın çevre dahilinde karakoldaki polislere,askerlerimize,jandarmaya ve çocuklara bu kandil simitlerinden dağıtıma çıktım.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/2055703/+
Batarken ufuktan bir akşam güneşi...
Görüntüsüdür.
Edit: Mersin onlaynım, gezelim görelime döndü bu sene görev yerleri be.Sırada doğu var, evet.
sözlük yazarlarının içinde kalan söylemek yerine yazıya dökmesidir.
insanlığın sınırını zorlayıp bazen sevgi adı altında sevgiyi kirletenler, mide bulandırıyorsunuz.
bir adam 13 sene önce, sevdiği onu askerdeyken terk etmesi ile başlıyor hikaye..
yıllar sonra başkasıyla evlenip,halen mutsuz bir evliliği çocuk yüzünden zoraki sürdürürken,o duygusal boşlukta terk eden kadının numarasını bulup iki sene süren konuşmaları başlıyor aşıkların (ki kadın da evlenmiş ve çocuklu) sonrasında kadının buna bi son verip,numarayı değiştirmesiyle her şey tekrar bitiyor. dahası adam arkadaş ortamında iki gün önce 13 sene evvel ki aşkını unutamadığını,çok sevdiğini ve bunu karısına bile anlattığını söylüyor. bu muhabbetten iki gün sonra evlilik yıl dönümlerini kutlamalarını,fotoğraflarla bahsederken ikinci çocuklarının olacağını öğreniyor...
ve bu ne olduğu belli olmayan karmaşa kısır döngü ile birlikte tehlikeli olmaya devam ediyor..
velhasıl yanındaki ile yaşarsın, aklındakiyle yaşlanırsın hesabı insan ilişkilerinde ne istediğini bilememe hastalığı karma kargaşası yaratıyor.
siz, siz olun mide bulandırmadan, hayat mahvetmeden geçin gidin bu hayattan..
temiz olabilmeyi seçin.
Yaşanılan ve insanlığı büyük sıkıntıya sokan şu dönemlerde tam destektir aciz kalanlara...
Yağmur sonrası gelen toprak kokusu gibi rahatlatıp ,huzur verendir aynı zamanda.
Ve sen yine denediğinde.. Ve yine kalbin daraldığında.. Ve yine bütün kapılar kapandığında.. Ve yine ne yapman gerektigini bilemediğinde.. Uzun uzun düşün.. Ve hatırla yaratanını..
Finallerde bu hafta Şafak sıçtım mavisini görmeye yakın olmuş, medeni usul hukukunda şansımı denemeyi, azıcık çalışmayı çok görenler oluyor, bu beni üzer.
Halden anlayanlar,
size diyorum:
Gidiyor gönlüm elimden.
içimdeki sırlar çıkacak ortaya,
eyvah, eyvah!
Parçalandı gemimiz;
Ey uygun rüzgar;
es haydi;
Olur ya,
görürüm yine sevgilimin yüzünü.
On günlük dünya hevesi
bir masal
bir yalan...
insanı insan yapan,ayakta tutan, düştüğünde elinden tutup tek hamlede kaldıran gerçektir.
Nefes almak gibi,soluk alamadığın da duran yaşam,daralan gökyüzü gibi...
işe gitmek için vedalaşılan anneyi,iş dönüşü yoğun bakımda karşılaştığında saatlerce,günlerce kapının önünde ağlamak, tek bir hareketini,bakışını yakalayabilmek için beklemektir umut...
Canım annemi bugün yoğun bakım ünitesinden normal odaya alınırken ki mükafattı umut bana...
Kabotaj, bir devletin, kıyılarındaki limanlar arasında yapılan deniz taşımacılığı hakkının yalnız kendi bayrağını taşıyan gemilere tanınması hakkıdır.
Osmanlı döneminde, yabancı devletlere bu imtiyaz tanınmıştı. Ticareti onlar yönetiyordu. 1926'ta bu imtiyaz son buldu.
Kıymetini, önemini ve gururunu anlayarak, kutlu olsun!
""Kabotaj’ın bu yıl içinde, sadece ve tamamen Türk
bayrağına dönüşü fiilen gerçekleşmiştir. Bu olayı övünerek anmak isterim. Bu olay, yüzyıllarca süren engellere karşı, ancak millî yönetimin elde edebildiği başarılardandır."
Fince bir kelime; "Kaiho".
Eksiklik hissedilen veya ulaşılması zor şeyler için istemeyerek de olsa yalnızlığı devam ettirmeye, umutsuz şekilde özlem duymaya deniliyormuş.
(Kültürel yaygın olmayan sözcüklerden, kabul)
Hayatın en güzel yılı olup,ömür boyunca unutulamayacak olandır.
2016 senesinin başından sonuna kadar iliklerime kadar her dakikasında acıyı da mutlululuğu da yaşamıştım...
Seçtiğim ve sevdiğim mesleğin bir yönüyle çocukluk hayalimde birleştirip yeni projeler üretmeye başlamıştım.
Bu projeler ve çocuklar uğruna yurt içi ve yurt dışı çok fazla gezdiğim,mutlu olduğum,güzel insanlarla tanışıp hedefimizi birleştirdiğim bir yıldı.
Fakaaat aynı zamanda tam da doğum günümde ülserin(mide kanseri aşamasında) en ağır evresinde olduğumu öğrenip, sabaha karşı saat 4 te mide kanaması geçirerek sabahın köründe (endoskopiden çıkıp daha ayılamadan ve toparlanamadan) acilen ameliyata alınıp 42 gün kadar yataktan kalkamadığım, insanlarla görüşemediğim (işime ve hayatıma uzun ara verdiğim), sadece sıvı gıdalarla beslendiğim o bitkisel hayat kıvamında yaşadığım yıldı. Psikolojik olarak dipteydim tam da yıl ortasında olmuştu üstelik...
Zamanla toparlamıştım ailem,arkadaşlarım ve sevdiklerimle...
velhasıl sürekli mutluluk olmuyor genşler. Çok acı çektim,çok çabaladım, bu sürede birçok insan tanıdım (halen yanımdalar, bırakmadılar hiç ) ve harbiden çok emek verdiğim yıldı baştan sona...
hepsine "iyi ki..." diyebildiğim için çok mutluyum.
Anne olmak için yanıp tutuşan, yüreğinde hep annelik ağrısı taşıyan, anneler gününü kutlayanlara iç çekerek bakan tüm kadınların anneler gününü de kutlayan oldu mu?
Her daim tekrarlanması gereken notlardır. O zaman yazayım:
Zor günleri kıvranarak son kalan kan damlasının damarlarından geçtiğini hissettiğin o anlarda hiç haberi bile olmayanları, Hayallerini gerçekleştirdiğin son 1 yılda sakın arkana dönüp,geçmişinle ilişki kurma, "Amerika'yı tekrar keşfetmeye gerek yok" demişti, dediği gibi bırak öylece kalsın.
Her şeyi baştan beri mahveden o zaafını kullanan, enerjini ve fikrini boşuna, boş insanlara sarf etme.
Önüne bak ve son nefesine kadar inandığın ülken için gereken her şeyden asla vazgeçme...
Gitme deseler bile.
Hafta sonu sınavlarımdan, davetlerden ve işlerden dolayı bakmadığım uygulamadır.
Şu an bakmaya, cevap vermeye üşeniyorum
Bu kadar bağımlısı olmamalıydık...
Milli irade 99 yaşında...
23 Nisan 1920, Ankara'da Milli iradenin doğuşunu temsil eder.
" 23 Nisan Türkiye milli tarihinin başlangıcı ve yeni bir dönüm noktasıdır. Bütün bir düşmanlık dünyasına karşı ayaklanan Türk halkının, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni oluşturmak konusunda gösterdiği olağanüstülüğü anlatır." - Mustafa Kemal Atatürk
Dünyanın tanıdığı fakat ülkemizde tanınması istenmeyen Cumhuriyet dehalarındandır.
26 yaşında "dünyanın en genç profesörü " unvanını aldı, ömrünü milli kültür ve bilime adadı.
Kimya alanındaki eserlerinin yanı sıra Türkçe'nin korunması için önemli çalışmalar yapan Prof.Dr. Oktay Sinanoğlu aramızdan ayrılalı 4 yıl oldu. Rahmet, minnet ve sevgiyle...