solunum yolu hastalıkları olan çocuklara çiğ bıldırcın yemelerini zamanında birçok doktor tavsiye etmiştir. oysa çiğ yenen yumurtaya, yumurtlayan bıldırcın tarafından bir hastalık geçmiş olabilir. bizlerde eskiden olduğu gibi ormanlarda yaşamadığımızdan bu hastalıkları kaldıracak kadar yüksek bağışıklığa sahip değiliz.
çiğ bıldırcın yedikten sonra hastalanan çocuklarda, bıldırcından soğuma ve bıldırcını önemsememe gibi sorunlar görülebilir ve ömürlerinin sonuna kadar bir daha bıldırcın yemeyebilirler. (bkz: zeka geriliği)
bunun yanında ;
12'li tavuk yumurtasının fiyatı neredeyse 12'li bıldırcın yumurtasıyla neredeyse aynıdır. daha büyük olduğu için daha faydalı zannedilen tavuk yumurtası, marketlerde de bu şekilde halk tarafından tercih edilmekte, ettirilmektedir.
12 ye tam bölündüğünden 264 adet yumurta elde ettiğimizi varsayarsak; 264/12 = 22 paket satabiliriz. paket de değil ama kutu mu demeliydik acaba. kutu olsun. 22 kutu bıldırcın *4.25 93,5 tl getirisi vardır bir bıldırcının.
buradan esinlenerek bıldırcın ticaretine girişmek isteyenler için detalı bıldırcın fiyatları
tavuk yumurtasından civciv çıktığını köylü olanlarımız görmüştür. benim gibi köy ortamını bilmeyen yazarlar için açıklamalı video : https://www.youtube.com/watch?v=rnpAeqGSGWM
tavuk yumurtasından çıkan civciv, ebatlarıyla şaşırtmaz normal küçük bir kuş formundadır.
bıldırcın yumurtasında bu durum yine değişiyor, üstelik bıldırcın yumurtasından çıkan yavru bıldırcının özelleştirilmiş bir ismi bile yok. (tavuk-horoz- civciv üçlüsü gibi bir aile imajı çizmiyor, kast sistemi yok hepsi bıldırcın )
mincik yumurtalara sahip bıldırcın kuşunun yavruları da böcek ebatında dünyaya geliyor.
zihinsel gelişime büyük katkıları olan bıldırcın yumurtası bu özelliği sayesinde, kendisiyle beslenen insanda varlığını büyük oranda belli eder. bu noktada bıldırcın kelimesi geçen başlıkların neredeyse boş olması bile yazarların bıldırcın yemesini bırakın, bıldırcınla ilgili bir fikri bile olmadığı ortaya çıkarmıştır.
her gece çıkan park kavgaların sebebidir. dışardan bakınca geçinemeyen, hayvanlardan farksız insanlar olduğunu düşünebilirisiniz bu kavga eden insanların ama yanılıyorsuunz. hepsi profesyonel dövüşçüdür ve mahalle arkadaşlarıyla antreman yapıyordur. sonra mahalle kültürü bitti diyorlar, yok öyle.
tecrübeyle sabitlediğim hede. ne zaman yanımda kızla girsem bakkala , o bıyıklı , şişman bakkal amcalar bir kibarlaşıyor , bir kibarlaşıyor, sanırsın sezen cumhur önal hepsi. canımlar, gülümler, hayatımda duymadığım güzel kelimeler ağızlarından dökülüyor. üstüne bir de centilmenler. sakız hediyeleri olsun, üstünü sonra getirirsinler olsun. allah esenleri yaratırken özene bözene yaratmış gerçekten. her şeyiyle.
o dışarıda gördüğünüz koca koca plazalar var ya.. içinde ne hayaller barındırıyor.. o kravatlı, çift ütülü takımların içinde insanlar ne hayaller kuruyor, ne gelecek planlamaları yapıyor.. bunlardan biri de şüphesiz türkiye'nin şahdamarı esenler'de emeklilik yaşamak. yıllarca çalış, saçını süpürge et, ne için? esenler gibi bir semtte emekliliğini yaşamak, oradan domates tarlaları alıp kendi meyveni sebzeni yetiştirmek için. ne için? esenler gibi huzur dolu, doğanın içinden, yeşilliklerin arasına kurulmuş küçük bir kasabayı andıran yerde yaşamak için.
yadsınamaz gerçek. gerek 80 li yıllardan kalma antika değeri taşıyan evleri, gerek komşuluk ilişkileri gerekse de teksas'ı andıran sokak çeteleri ve onlarla yaşadıklarınız. tam anlamıyla esenler doğanın kalbinin attığı yerdir. istanbul gibi dünya'nın en güzel şehrinin, en güzel ilçesi olmak ancak esenler gibi tarihi bir semte kısmettir.