hyperstatics
486 (mtv icon)
dördüncü nesil yazar 5 takipçi 7.81 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    ekşi sözlük vs uludağ sözlük

    52.
  1. maalesef sözlük formatı gelişen teknolojiye ve zamana ayak uyduramadığı için iki tarafın da kaybettiği versus. az önce online yazarlara baktım ve 60-70 civarında bir sayı gördüm ki bu sayı gerçekten uludag için rezalet bir sayı.

    bunun birçok nedeni var tabi tek bir nedene bağlanamaz fakat bana göre en önemli nedenlerden biri sözlüklerin kendi fenomenlerini yaratamamasıdır. Aynı eforu harcayarak twitterda fenomen olup bunu bir gelir modeli haline çevirecek kaliteli bir yazar sözlükte yazmaz.
    açık konuşmak gerekirse uludağ'ın bunu çözmesi biraz zordu zaten fakat ekşi bu sorunu çözebilirdi. çözmek bir yana, debe listesinden yazar nicklerini kaldırdılar. insanların debe için entry girmesinin önüne geçeyim derken fenomen çıkaramama gibi başka bir sorun yarattılar.

    ekşi'nin ilk yıllarında otisabi vardı mesela. adam o dönemler tvde bir şov programına ekşi sözlük'ü temsilen çıkmıştı, gerçek bir fenomendi.
    aynı şekilde yine sözlük içinde fenomen olan bir immanuel tolstoyevski vardı. adam son 7-8 yıldır yazmıyor sanırım. twitter'da yazıyor, kendi blogunda yazıyor ve ayrıca bir podcast kanalı var. yani neden ona gram faydası olmayan ekşi'de yazmaya devam etsin ki?

    işte sözlükler yıllarca bu tek taraflı kazanç sistemini sürdürdüler ve hep böyle gidecek zannettiler. gitmedi. geçmiş olsun.
    3 ...
  2. zall

    5431.
  3. ara ara girerim uludağ sözlük'e, en son entrymi de 2014 yılında yazmışım. az önce gelişmeler kısmında sosyotrend programının linkini görünce tıklayıp izledim.

    durduk yere kimseyi kırmak üzmek gibi bir düşüncem yok ama sevgili kardeşim zall programda biraz daha rahat olmalısın. konuşurken sözün kesilecekmiş gibi hızlı hızlı anlatıyorsun ya acele ettiğini ve düşündüklerini tam olarak ifade edemediğini düşünüyorum. biraz sakin konuş. boynundaki damarlar fırlıyor sen konuşurken. biraz yavaşladığında aslında az ama daha anlamlı konuştuğunu sen de farkedeceksin.

    bir de şimdi videoya devam edince farkettim ki bir tespit yaptığında bunu konuşman bitene kadar en az 3 kere tekrar ediyorsun. "apple dağları delmiş ve hazır dükkanlar yapmış, senden oraları kiralamanı bekliyor" tespiti güzel bir tespit ama anlaşılması zor bir tespit değil sevgili kardeşim. bunu bir kere söylediğinde herkes anlıyor zaten.
    0 ...
  4. hayattan soğuma nedenleri

    369.
  5. tribün sözlük

    6.
  6. sadece galatasaraylı holiganların değil, şikeci götverenlerin de gidebileceği bir sözlük.
    0 ...
  7. cahoter

    2.
  8. daniel gonzalez güiza

    1547.
  9. attığı frikik golü fenerbahçe taraftarlarını kahretmiştir.

    1 ...
  10. uludağ sözlük yeni tasarım

    234.
  11. üst menünün sayfaya sabitlenmesi harika olmuş ama yazılan başlığın da sayfada aşağı inildikçe aşağı inmesi harika olurmuş. millet görsün hangi başlıkta olduğunu.
    0 ...
  12. bildirimler

    5.
  13. yeni tasarıma muhalif yazarlar

    5.
  14. yeniliğe açık olmayan ve anlaşıldığı üzere tasarımdan zerre anlamayan yazarlar grubudur.
    0 ...
  15. uludağ sözlük yeni tasarım

    215.
  16. harika olmuştur. google aramalarındaki frame sıkıntısı bu şekilde bitmiştir ve çok daha modern bir görünüme sahip olmuştur. yapanların eline sağlık.
    0 ...
  17. 12 ocak 2013 stoke city chelsea fc maçı

    4.
  18. uludağ sözlük yeni tasarım

    87.
  19. an itibariyle ilk 4 nesil için hizmete girmiş sistemdir. şu ana kadar en çok dikkatimi çeken özellik özel mesajların ücretsiz bir şekilde sms yoluyla da iletiliyor olmasıdır. yeni tasarımı beğendim diyebilirim.
    1 ...
  20. serdar ortaç

    240.
  21. "ahmet kaya'ya çatal atan adam sen misin" diyerek pata küte dalan bi arkadaştan bi kamyon dolusu dayak yemiş kişiymiş bu sabah radyoda dinlediğime göre. ondan bi gün öncesinde barça'nın attığı golde attığım sebepsiz sevinç çığlıklarını bu olayı duyunca da attım ne yalan söyleyim. bu ülke insanını "jötem ille de jötem" gibi abuk sabuk parçaları dinlemek zorunda bırakan ve ahmet kaya gibi gerçek bir vatansever insanın çatal bıçak atarak ülkesinden gitmesine sebep olan bu sözde sanatçı arkadaşa vuran elleri öperim ben.
    14 ...
  22. gibi geliyor bana

    13.
  23. Fedakârlıktır... Fikri firardaki fedailerin falçatasıdır. Felaketlerin filtresi, fakirin fatihasıdır...

    Aşktır... Adını ağzıma aldığımda aklımın almadığı ayrıntıların acılarında ağlamaktır.

    Sevgilidir... Samimiyet ve sadakat sınırlarının sonlarında sessizce savrulan sanatçıdır. Secdede ki sükût, sagairde ki saflıktır.

    Hakikattir... Hâkimlerin hayalinde ki hakperest hanedanlığının hükmedicisidir. Hakkaniyettir.

    isyandır... insanlığın içine işlemiş ikiyüzlülüğün infazı, iyiden iyiye ibneleşen ilişkilerin inzibatı, illegal işlerde ki iltihabın infilakıdır.

    Otoritedir... Otlakçılar Orkestrasındaki oyunbozan, onur ordinaryüsüdür...

    Nefrettir... Nedensizce nemalanmış nefis nakaratların nahoşluğuna nispettir.

    Dayanıklılıktır... Dış dünyanın deforme dertleriyle didişmek, derin duyguların dördüncü dereceden denklemlerinde dağılmadan dolaşmaktır. Dalkavukluğun defnedilmesi, delikanlılığın dirilmesidir...

    Estetikliktir... Emektar ellerine emanet edilen elmastaki endamın esrarı, emperyalizm edebiyatına esir edilmiş eblehlere erdem esintisidir.

    Sadakattir... Sabahın soğuğunu sadistçe sertleştirdiği saatlerde samimiyetsizce sansürlenen sıcaklıkların saklandığı sevgi santralidir. Sahtekârlığa sabotaj, sahabenin sadakasıdır.

    istisnadır... imkânsız isteklerini ilacı, ilahi ilhamdır...

    Gizemdir... gencecik gülümseyen gözlerin Gittikçe gerginleşen gölgesidir, galibiyetin gerçeğinde ki gamzedir...

    Nefestir... nevruz nağmeleriyle nişanlanmış natüralist, nadastaki nefrettir...

    emeldir... Esprilerin esaretindeki esasduruşun emsalsiz emektarı, eleştirinin esnekliğidir...

    Radikaldir... rahatsızlaştıran resmiyetsizliğin riyakarca repliklerine rağmen rayındaki realisttir.
    1 ...
  24. son sözlük

    7.
  25. 1-2 gün sonra ikinci ayını doldurcak, yazmaktan büyük keyf aldığım uludağdan sonraki ikinci yuvam. yeni olmasına rağmen çok yol katetti ve gayet başarılılar. bir çok yazarın eskiz defteri olabilecek bir yer.
    1 ...
  26. genco

    101.
  27. aslında süper güçleri dizi filmde biraz azaltılarak izleyiciye sunuluyor. gerçekte (reel hayat lafından irrite oluyorum, kullanandanda...) çok daha etkileyici biridir ve süper güçleri haddinden fazladır.

    bir gün evde bununla sucuklu yumurta yapacaz. bakkala kim gidecek diye bir kavga-dövüş aldı başını gidiyor.

    "karnım ağırıyor olum gitsen ölür müsün" dedi bana. "yok yaa, işine geldi mi çatılardan atlamasını biliyon demi" diye cevap verdim ağzımdan tükürükler saça saça. "iyi be ama hesaptan bi de çikolata alırım kendime, ona göre haaa" diyerek ne kadar aşağılık bi insan olduğunu gösterdi. kafamı bi çevirdim, çevirmez olaydım. genco yok. gitmiş. en iyisi mutfağa gideyim dedim. tam bi adım attım. kapı çaldı. gelen gencoydu. "olum hadi bakkala gittin geldin, bu 7 katı nasıl çıktın lan" dedim hayretle. "tıısssıssıs" diyerek güldü ve mutfağa gitti. ardından ben de mutfağa gittim ve gider gitmez. sucukları dilimleyip, yağı kızartıp, yumurtaları çoktaaan kırdığını gördüm.

    masaya oturduk, birlikte afiyetle yedik diyemeyeceğim, çünkü kafamı yemeğe bi çevirdim, ne yemek kalmış ne ekmek, dudağından sarkan sucuk tanesine saldırdım ben de onu yedim. kızdı, gerçekten çok kızdı. gitti piyano çalmaya başladı. yanına gittim. bi şeyler mırıldanıyordu.

    "piyano benim herseyim" diyerek ağlıyordu. arkasından yaklaştım ve "lan salak o senin repliğin değil pınar'ın repliği" diyerek ensesine bi tokat attım. manasızca "bilmemeli" dedi. "neyi bilmemeli, kim bilmemeli" gibi sorular sordum bunun üzerine. "kız kardeşim o benim, piyano benim herşeyim, ellerim kırılsaydı keşke, koş olum koş, depremde herşeyimi kaybettim..." gibi birbirinden anlamsız sözler söylemeye başladı. anladım ki bu adam rolünü gerçekten çok seviyor. baksana nasıl kaptırmış kendini. çılgın şey...
    2 ...
  28. 1000 inci entryim olur musun

    1.
  29. Neredeyse bütün interaktif sanal sözlüklerde bir gelenek halini almış, yazarların birbirlerine olan sevgilerini dile getirdikleri(!), daha fazla mana yüklemek istediğim ama yükleyemediğim gereksiz ve samimiyetsiz bir rituelin teklif sorusu.

    Yani dostlar sizce de garip değil mi? Neden böyle şeylere gerek duyulur bilmiyorum. Bir yazara gidip de 250. entryim sen ol istedim ne demektir yahu? Ne yapmalıyım bunu duyduktan sonra? Sevinmeli miyim? Bu bir jest mi? Yoksa bir ödül mü? "bak hyper seni öyle çok seviyorum ki böylesine önemli bir entryi sana nickaltı girerek harcıyorum" demek midir? Ulan sanki bana yazmasan öyle bir entry girecekmişsin ki sözlük yerinden oynayacakmış ve herkes bu başarını takdir edecekmiş gibi hava yaratmanın alemi nedir. Çok saçma...

    Aynı yazar 500. entrysini ise başka bir yazarın nick altına gidip "500. entryim sen ol istedim" yazdığında ne olacak peki. Bende ki hayal kırıklığı ne olacak, hiç beni düşünmüyor musun lan saygısız. Ayrıca Bu durum böyle devam eder gider. 750 başkasına, 1000 ötekine. Bu resmen birilerine yalakalıktır. Düşününsene yani 1000'e gelene kadar kaç yazara yalakalık yapmış olacak bu yazarımız. 100-200-250-300-400-450-500-600-700-750-800-900-999 ve 1000 toplam 14 adet nick altı demektir bu. 14 nickaltı demek yazdığın her entryi en az 10 kişi oylayacak demek. Bırakın bu tür masa başı oyunlarını arkadaşlar. Kimi kandırmaya çalışıyorsunuz böyle evcilik oynar gibi "ay 500 sen ol hyper, 750 sen ol statik, ben kaç olsam bilemiyorum ki" tavırlarını.

    yani merak ettiğim birkaç husus daha var dostlar. Şimdi 1000 demek cidden öteki rakamlara göre ayrıcalıklı bir rakam demek dimi, yani ne bileyim dalya gibi bir şeydir benim gözümde. 1000'i geçen yazara daha farklı bir gözle bakılır falan. O artık "eski bi yazar" olmuştur. Emektar olmuştur. Öyle anılır. Lakin 250 ne z.ikime yarar merak ediyorum. 300 nedir .mına koim. Yani kısacası merak ettiğim şey "Bu işte ki önem sırası nedir?". Bir yazara sevgimizi bu şekilde nasıl ifade ediyoruz. 1000. entryimizi hediye ettiğimiz kişi daha önemli, daha değer verilen biri mi oluyor? Ya da değilse öyle olması gerekmez mi? Düşününsene "ben bilmem kimin 250. entrysi oldum" diyerek hava atan birisinin olduğunu. Sizce de komik değil mi? Ama ben hyperin 1000. entrysiyim olum diye hava atabilirsiniz. Aslında yok lan yine komik ve abes durdu. Yav z.ktir edin böyle şeylerle uğraşmayın. Beni de yormayın.
    1 ...
  30. sevmedigi yazara seni sevmiyorum diyemeyen korkak

    1.
  31. hayatı boyu kendi fikirlerini söylemekten çekinmiş ve birilerinin yalakalığını yaparak kendi küçük dünyasında bu şekilde yaşamaya alışmış asalak. Hep ikinci kişi ya da ortamın "haklısın abicisi, tamam abicisi" sıfatından kurtulamayacak g.t yalayıcısı.

    Bu kinim nereden geliyor bilmiyorum ama oldum olası böyle ezik ve yalaka tiplerden hazzetmem arkadaşlar. Yani hiç tanınmayan ve belki hiç yüz yüze görüşme ihtimalinin olmadığı bir insana yapılan bunca yalakalık nedendir bir anlam veremiyorum. Sende yazarsın, o da yazar. Farkınız nedir? Daha iyi yazması mı? Ya da nesil farkı mı? işin kötüsü yani başlıkta anlatmak istediğim nokta ise, bir yazarı sevmediği halde ona yalakalık yapan tiplerdir. Sırf onun gücünden, karizmasından korkan zavallıyı incelemek istiyorum bu entrymde.

    Bunun asıl nedeni nedir biliyor musunuz arkadaşlar? Ben ona gidip de nickaltında "kaka" dersem o da gelir bana "bok" der korkusu. Sürekli olarak nickaltını temiz tutma ve sözlük ahalisine olmadığı bir profille görünme çabasıdır. Yani bilmiyorum siz ne düşünüyorsunuz ama bu sözlük olayı bana çok samimiyetsiz geliyor. Allaşkına yazılan nickaltlarına bi bakar mısınız? Ulan hanginiz sosyal hayatında böyle konuşuyor? Hanginiz bir dostu hakkında böyle şeyler söylüyor. Açıkçası bana çok komik ve yapmacık geliyor. Hatta bazen sırf moralim düzelsin diye sözlüğe girip nickaltı okuyup çıktığım bile oluyor.tavsiye ederim...

    Hele bir de sevilmeyen yazar şöyle eski ve t.şşaklı bir yazarsa değmeyin zavallının haline gitsin. yani bırakın o sevmediği kişiye ayar vermeyi, Onun yazdığa başlığa bile yanaşamaz. Çünkü bilir ki o yazara ayar vermeye kalksa, o ve yandaşlarından kaç kere ayar alacak. Kim bilir ne kadar eksilenecek. Zaten olmayan karizması yerle bir olacak zavallının. Yani kısacası bir süre çevre edinmesi ve bilmem nerde ne yapıyoruz zirvelerine katılması lazım. Kendi çetesini, kendi çevresini oluşturması lazım. Bu şartları sağlayamayan yazarlara ayar vermek yasak arkadaş. Hadi ayarı geçtim olumsuz bir nick altı bile yasak böylelerine. Komik...

    Sana sesleniyorum ezik tip iyi dinle beni; bunları gerçekleştirmeden ayar verince nick altının ne hale geleceğini biliyor musun? O ve çetesi nick altını bi çöplüğe çevirirler haberin olsun. Aaa ne kötü değil mi? Düşününmesi bile ürkütücü. Mesela ismi lazım değil geçenlerde modluk yapmış bir yazara nickaltı girmiştim. Oldukça da legal bi entry idi. Okuyanlar bilirler. Bana cevap niteliğine bi entry girmiş bu şahış okumak nasip olmadı. Ardından onunda benimde entryleri patlatmışlar. Bu olaydan sonra düşündüm kendi kendime "ulan kaç kişiyi tanıyorsun be hyper, kaç zirveye gittin de çevre edindin lan barraaam" diye. iç sesim dedi ki bana "sen daha hiçbir zirveye katılmamış hala bakir bi yazarsın hyper". "haklısın" dedim. Oturdum ağladım. Hıçkırıklara boğuldum.

    O yüzden siz siz olun çapınızdan büyük işlere girmeyin yoksa o çok değer verdiğiniz nickaltınız kaka olur. Bok olur. Ayrıca ne z.kime yaradığını ve yazarların neden bu kadar önem verdiğini anlamadığım eksilenme olayından kurtulamazsınız. Tercih sizin, bir yerde karakter-gurur-onur. Bir yerde de artı-eksi-nickaltı-celebrity. Zor bi karar olmasa gerek...

    Velhasıl kelam, bu sözlük işini ve yazarlık olayını çok abartmayınız a dostlar. Kimseden korkmayınız. Canınızı sıkan biri varsa. Nickaltına gidip "seni sevmiyorum arkadaş" yazın. Yani en fazla ne yapabilir ki size. Hiçbir şey... mesela beni sevmeyen bir yazar varsa çıksın delikanlı delikanlı eleştirsin. Çok ciddiyim bu konuda. Eleştirilmek, bunları dikkate almak ve kendimi geliştirmek istiyorum. Her gün "bebişim yine coşmuşsun" tarzında nickaltları ile g.t kaldırmak neye yarar. Siz eleştirilmek istemiyor musunuz?

    beni eleştiren yazara cevap mahiyetinde bişeyler girersem patlatsınlar entrymi. Olayı laf dalaşı haline getirirsem atsınlar beni sözlükten, çaylak yapsınlar. Sözlük formatı böyledir. Sözlük raconu budur. Burası çocuk parkı değil. Herkese "canım cicim" diyecek halimiz yok değil mi?
    1 ...
  32. potansiyel entryleri telefona kaydetmek

    1.
  33. internet dünyası ile kendi sosyal hayatını birbirinden ayırmakta zorlanan, evde işyerinde her yerde ne yapsam da sözlük dünyasının .mına koysam, ne etsem de celebrity olsam diye kafa patlatan hastalıklı bünyelerin sergiledikleri davranışın mütemadi bir hal alması.

    Bilimsel olarak Bir davranışın alışkanlık haline dönmesi için aynı davranışın 21 gün boyunca yapılması gerekir. Eline telefonu alıp aklına gelen başlıkları kaydetmeye başlayan kişi tam tamına 21 gün sonra sokağın ortasında elinde telefonla zağar gibi dolaşıp sağa sola manasız manasız bakmaya başlar. Sürekli olarak kendine malzeme arar. Artık o bir bağımlıdır. Telefonunu hiçbir zaman cebine koymaz ve sürekli olarak tetikte bekler. Çevresinde ki olaylara karşı daha duyarsız bir birey olur. Bir nevi gazeteci olur çıkar. Adam yanında can çekişip ölse "ben işimi yapıyorum arkadaş, benim işim can kurtarmak değil, bunun bir haber niteliği var, sözlüğe yazmam lazım" deyip adamın orada ölmesini bekler. Yazık.

    Bu hastalık genellikle sözlük dünyası ile yeni tanışmış kişi hastalığıdır. Neden diyeceksiniz? Hemen açıklayayım. Yeni gelen bi yazarın yazılarını kimse okumaz arkadaş. Nicki yenidir, aşinalık kazanmamıştır, tarzı bilinmez, kimse tanımaz. Eğer birde uzun yazıyorsa iyice boku yedi demektir. Çünkü burada Önce yazının uzunluğuna sonra nicke bakılır. Nick tanıdık ve uzun yazıları okunacak cinsten bir yazarsa okunmaya başlanır. Değilse "ziktir lan g.t bu kadar uzun yazılır mı?" deyip sayfa kapatılır. Doğru olan bu mudur? Tabi ki değildir. lakin uygulamada olan budur. O yüzden bu yazarların ruh halini iyi anlamak gerekir. "ulan şu sözlüğün en kaliteli en okunur yazılarını ben yazıyorum ama bırak oylanmayı okunmuyor bile yazdıklarım. Bir şeyler yapıp kendimi göstermem olay olmam lazım" gibi bir bilinçaltı vardır bu yeni yazarlarda. Yazık.

    O yüzden sözlüğü kendi sosyal hayatına taşır ve gün boyu öyle bir başlık açacağım ortalığın .mına koyacağım başlığına bir şeyler karalama şerefine nail olmanın hevesi ile elinden telefonu düşürmez. Gün boyu en ilginç en dikkat çekici başlığı bulmakla meşguldür. Mesela çarşıda çocuğunu azarlayan bir anne gördüğü zaman hemen bunu sözlüğe taşımak gerektiğini düşünür ve çarşıda çocuğuna tekme tokat dalan acımasız anne gibi bir başlık açar. Ya da tam ezan okunduğu sıra "ezan, din, türban..." gibi kutsallarla dalga geçilecek türden başlıklar açayım da olay olayım deyip Bu ezan tüm sevip de kavuşamayanlar için gelsin gibi bir başlığı telefonunun arşiv bölümüne kaydeder. Ya da chelsea-manchester maçını izlediği anda cristiano ronaldo'nun kullanacağı frikik sırasında chelsea barajının Keban barajından daha pahalı olması gibi bir başlık açayım da spor sever yazarların oylarını da alayım diye düşünür. Yemezler olum.

    Efendim Velhasıl kelam bu sözlük olayını fazla abartmayınız, içinizden geldiği gibi yazın gitsin. Nedir öyle telefona kaydetmeler, provakatif başlık açmalar falan. Yakışmıyor efenim yakışmıyor.
    2 ...
  34. petek dincoz un cektigi her kliple birinci olmasi

    1.
  35. yayıncılıktaki kalitesi(!) ve dürüstlüğüyle(!) bilinen kral tv'nin halktan gelen oylarla belirlediği top 20 listesinde görmeye alışık olduğumuz başarılı assolist(!) petek dinçöz'ün her çektiği kliple listenin ve müzik dünyasının en sevilen ismi olduğunun tekrar tekrar kanıtlanması(!).

    bu durum, geleneksel kral tv video müzik ödüllerinde de başarısını aldığı ödüllerle kanıtlayan halkın sanatçısı petek dinçöz'ün artık bir marka olduğunun, kendi tarzını yarattığının bir resmidir(!). kendi dalında artık rakipsiz olduğunu gerek sesiyle, gerek fiziğiyle kanıtlayan petek dinçöz'ün canlı performansları ise gerçekten izlenmeye değer(!).

    ulan ciddi anlamda bize yani türk halkına salak muamelesi yapılıyor. bilgisayar ortamlarında benim bile sesimi ibrahim tatlıses'in sesine çevirebilen teknikler varken, sen hangi sesin kalitesinden bahsediyorsun. ayrıca canlı performanslarında ikinci cıyaklamadan sonra nasıl detone olduğunu hepimiz biliyoruz.

    "şan dersleri alıyorum, hocam bilmem ne tankut bey." diye verdiğin röportajlar yok mu hele. yahu sende ses ve yetenek yoksa, istediğin kişiden istediğin dersleri al. o ses adam olmaz arkadaş. bildiğin, kulak tırmalayan, rahatsız edici bir ses işte.

    ayrıca bilmem ne gazinosunda yaptığın assolistliği kimin sayesinde yaptığını da biliyor bu halk, kimi kandırmaya çalışıyorsun. seni oraya dinlemeye gelenlerin çoğu da "lan yeni bi kız çıkmış çok merak ettim" deyip de giden oranın eski müdavimleridir herhalde.

    "kasetim şu kadar bin sattı, çok başarılıyım." dediğini de biliyorum. hay allah'ım talihsiz bir açıklama oldu sanırım deyip kanal değiştiriyorum bu lafları duyunca. ya çevremde hiç bir Allah'ın kulunun petek dinçöz kaseti aldığını ne duydum ne işittim. siz gördünüz mü hiç?

    ayrıca özgüvenine hayran olduğumu da söylemeden geçemeyeceğim. gerçek halkın, gerçek kamuoyunun, sesini ve onun hakkında neler düşündüğünü bildiği halde halen bir süperstar edasıyla gezmesine hasta oluyorum. geçenlerde trabzon'da ki atatürk'ün köşkünü ziyaret etmiş. peşinde ki medya ordusuyla. kendisine olan sempatim nasıl arttı, nasıl arttı anlatamam a dostlar. atatürk hakkında "şimdi yanımda olsa ona yemek yapsam, onun o güzel gözlerine doya doya baksam" gibi abuk sabuk bir açıklama yaptıktan sonra bende televizyonu paramparça etme isteği uyandırdı. ama olsun o bizim sanatçımız, seviyoruz onu, sesi de güzel, kaseti de çok satıyor. iyi ki varsın petek, iyi ki...*
    3 ...
  36. zall dan gelen tebrik mesajini okumadan silmek

    1.
  37. uludağ sözlük'ün kurucusu ve kodırı zall'ın okuyup beğendiği entrynin sahibine özel mesaj yoluyla gönderdiği tebriği türlü nedenlerden dolayı silen yazar. mesajın silinme nedenlerini 4 başlık altında inceledim, buyurun beraber bakalım:

    1.neden: sözlük duyurularından biri sanmak

    gönderilen mesajın her zaman ki sözlük duyurularından biri olduğunu düşünüp "amaaan yine kandil mesajı falandır .mına koim, sil gitsin" diyerekten mesajın içeriğine bile bakmadan silmektir. aslında ne kaybettiğinin farkında olmayan biridir. mesajı okusaydı çok şey mi kazanırdı? orası da tartışılır ama moderasyondan birinin ya da sözlük adminlerinden gelen tebriğin daha değerli olduğu kanısındayım. sözlük mantığını kavramamış birisinden tebrik almaktansa günde onlarca başlığı okuyup değerlendiren ve okuduğu her entryi beğenmeyen, çok nadir tebrik mesajı atan birinden tebrik almayı yeğlerim.

    2.neden: zall'ı dikkate almamak

    "zall'da kim olum, hadi hyper tebrik mesajı atsa tamam, okur ve dikkate alırım ama ben o adamın attığı mesaja bırak cevap vermeyi, okumam bile" diyerekten mesajı silmektir. tamamen saygısızlıktır. kim olursa olsun ister admin olsun, ister ispitçi olsun, isterse benim gibi sıradan bir yazar olsun hiç farketmez. kibarca atılan bir tebrik mesajını okuyup cevap vermemek kadar görgüsüz bir şey olamaz. hadi diyelim ki kişisel bir problemin var adamla. bak adam bütün sorunları unutmuş ve gayet medeni bir insan gibi tebrik mesajı atmış. sana ve yazdıklarına önem gösterdiğini belli etmiş. uzatmanın alemi yok zira kısa zamanda uzarsın...*

    3.neden: bir celebrity asla gelen mesajları okumaz.

    celebrity olmanın yolunun ukala tavırlar takınmaktan geçtiğini düşünen yazarın hareketidir. sözlükte "üç beş .aşşaklı yazarla beraber örgütlenip sözlük yönetimine kafa tutmak lazımdır yoksa celebrity olamazsın" bilinçaltıyla hareket eden bu yazar sözlük yönetimini ciddiye almadığını göstermenin en iyi yolunun bu olduğunu düşünmektedir.

    4.neden: bi mallık yapıp gelen kutusundaki bütün mesajları silmek.

    bu maddenin mantıklı bir açıklaması yok, bildiğin mal işte...*
    5 ...
  38. kuresel isinma geliyor diye su stoklayan esnaf

    1.
  39. ticari zekası bilim adına kullanıldığında dünyayı susuzluktan kurtarabilecek potansiyele sahip, ölümüne bir materyalist olmasına rağmen dükkanın kapısına "cumadayım" yazısı asarak namazında niyazında birisiymiş imajı sergilemekten bile utanmayacak kadar düzenbaz ticaret adamı.

    dünyanın geleceğinin bilim adamları tarafından masaya yatırılıp incelendiği şu günlerde, susuzluktan eşleriyle ilişkiye bile giremeyen ankara halkı kadar bu olaya hassasiyet gösteren başka bir il yoktur zannımca. bu sorun halkın belini bükerken, bundan en karlı çıkanlar yine aklını kullanan esnaflar oldu. bundan 5-6 ay önce ankara'da su bitebilir haberlerini dikkate alan esnafın tonlarca suyu stoklayıp satmadığını ve suyu karaborsaya düşürdüklerini duyunca zekaları karşısında onlara biat etmekten başka çarem kalmadığını anladım. bu insanlar çernobilden hemen sonra da ellerinde kalan çayları "arapça yazılarla dolu, köşede bir yere de made in iran" yazan paketlere doldurup bizlere kakalamamış mıydı?

    hatta ve hatta sağlam kaynaklardan aldığım bir habere göre, aydınlıkevler tarafında bir esnaf, evinin önünde ki kuyu suyunu kurduğu basit bir düzenekle "hebele hübele su" diye şaşallara doldurup doldurup stoklamıştır. bu insanlık ayıbını yapan insanın bir an önce emniyet güçleri tarafından yakalanıp adalete teslim edilmesini istiyoruz.*
    ankara, tarihinde cenabet sayısının hiç olmadığı kadar arttığı şu günlerde levent kırca'nın oyunlarına konu olan bir durumla karşı karşıya. eline sabunu şampuanı alan vatandaş kendini panzerlerin önüne atacak neredeyse. sende hiç mi vicdan yok lan Allah'sız karaborsacı, gör şu halkın halini, 3 kuruşa satma insanlığını...*
    1 ...
  40. kitabi 45 dereceden fazla acmadan okuyan insan

    6.
  41. özel mesajla nick altıma entry gir diyen yazar

    6.
  42. Yazdığı yazılarla ters orantılı bir biçimde şişkin ve kabarık bir nick altına sahip, Nick altıyla beraber ayaklar altına alınması gereken yazar.

    "Ne kadar nick altı o kadar karizma" mottosuyla hareket bünyenin içler acısı, acınacak halde ki bu mesajlarını gün yüzüne çıkarmak artık boynumun borcu olmuştur. Adına girilen 68 nick altının 32'si tarafımca girildiğinden dolayı haliyle bende bir rahatsızlık oluşturdu bu durum. Öteki 46 nick altıda farklı zamanlarda kendisi ve feyk nickleri tarafından girilmişti zaten. (32+46=78 etmiyor mu la, hani 68 nick altı vardı, bu hyper de harbi malmış diyen sazanlar ağır olsun, yalarım)

    * * *

    gönderen: bir nick altına döt veririm

    "slm kanka, benim adıma bir nick altı girer misin? Bi sol frame şahlansın hele, sözlük ahalisi nick görsün nick. hem senin gibi bi yazarın bana nick altı yazması herkesin dikkatini çeker, belki birileri de senden sonra bişeyler yazar. Öptüm mucx bye"

    * * *

    arkadaş bu 32. deneme. kimse ne beni zikliyor ne de seni zikliyor. yalnız benim sayemde 32. kez nickin sol frameye geldi lakin bir Allah'ın kulu adına bir şeyler yazmadı. Senin yüzünden, zar zor kendimizce yaptığımız bir karizma vardı onu da burada yitiriyoruz. Millet arkamızdan gülüyor .mına koyim. Fake nicklerinin hepsi çıkmış ortaya, herkes biliyor. Ahanda bana attığın mesajlarında ortaya çıktı. döt gibi kaldın ortada şimdi. Nedir yani bu koltuk sevdası anlamıyorum. Hay celebrity kadar taş düşsün başına emi...

    Bir insana 32 nick altı girmek zorunda kalmak ne kadar zor bir durumdur bilir misiniz efendiler. Başlarda onu anlatmak, tarzından bahsetmek, yazılarından kesitler sunmak gayet güzel olur ama bir süre sonra yeterince samimi olunmadığından dolayı ve arkadaşın en az yazılarında ki kadar yüzeysel olmasından kaynaklanan bir üretememe sorunu yaşarsınız. Karakteriyle, kişiliğiyle, zevkiyle, tarzıyla, dünya görüşüyle zaten tek bir entrye bile rahat rahat sığabilen bir homosapiens olduğu için son nick altlarında saçmalamaktan başka şansınız kalmaz.

    14. yanaklarını sıkmak istediğim cici yazardır.
    17. bugün bize gelecek canım dostumdur.
    18. dün bize gelen yazar.
    22. dün bize geldiğinde canını sıkkın gördüğüm yazar.
    28. az önce konuştum, her şey yolundaymış, hayranlarım müsterih olsun diyen yazar.
    32. şu an zıçan yazar
    39. hala tuvalatte olan yazar.
    45. ulan biri şuna baksın 13 entry geçti adam hala tuvalette, başına bişey gelmesin.
    49. bugün son sınavına girecek yazar.
    53. sınavı iyi geçmemiş sevgi kelebeği.
    57. yeter .mına koyim demek istediğim yazar.
    62. yetmez .mına koyim diyen yazar.
    64. ziktir p.ç!
    66. sensin lan p.ç, ağzını topla haysiyetsiz.

    Bu sahte başarınla nasıl olurda gurur duyuyorsun anlamış değilim. Adıma 68 nick altı girilmiş deyip zirvelerde hava atıyormuşsun. Ayıp değil mi lan? Nerede iş ahlakı, nerde bizi biz yapan değerler? Hatta bu yolla sözlükten bi hatun kaldırdığını bile duydum. "69. entryim senin olsun istedim, 69 demişken bize gidelim, en sevdiğim pozisyondur" gibi abuk bir teklifi kabul eden bayan yazarı da buradan kınamak istiyorum. Afedersin bacım ama zevkine zıçiiim...*
    4 ...
  43. eksi verilen entry nin arti rekoruna kosmasi

    1.
  44. Belki bir anlık yanlışlıkla belki de yazara olan nefretle, belki de mizah anlayışının kıt olmasıyla eksi verilen entrynin sözlük rekorlarını alt üst edip artıya boğulması.

    Bir anlık dalgınlıkla yada ekseriyetle Mouse kontrolünün zayıf olmasından kaynaklanan bir hatadan dolayı beğenildiği halde eksi verilmesi durumu sanırım herkesin başına gelmiştir. Gelmese de gelecek gibi olmuştur. Gelecek gibi bile olmamışsa ilerde gelir yavrum merak etme. yapılcak pek bir şey yoktur. Entrynin sahibine bir mesajla durumun bildirilmesi şahsımca en mantıklı yoldur. 47 artı ve sadece 1 eksi almış bi entrynin sahibinden yiyeceğiniz küfürleri düşünmek bile istemiyorum. Hadi Entry sahibini geçtim bütün artı verenlerinde ana bacı sövmesi kuvvetle muhtemeldir. Tez elden açıklayıcı mesaj atılmalıdır.

    Entry sahibi yazarla geçmişe dayanan husumetinden dolayı eksi verilmesi olayı çok sıradan bir olaydır. Benim gibi kendi halinde, kimseye laf sokmaz, ayar nedir anlamaz bi yazarın bile seri eksicileri mevcutken stevemcqueen gibi yazarların neden eksi rekoruna koştuğunu anlamamak çok da güç değil. "Arkadaş bari her entryi eksileme, daha bi sivri dille yazılmış olanları eksile ki dikkat çekmesin." Diyerek de bu eksici arkadaşları yavaş yavaş topluma kazandırmanın faydalı olacağı kanaatindeyim. Bu seri eksici arkadaşları hep merak etmişimdir. Seri katille serbest çağrışım yaptığından mıdır nedir hep böyle pis bir mekanda ağzında külü yarısına kadar duran bi sigara, ayakları bilgisayar masasının üstünde tek elinde birası, kirli sakallı, saç baş dağınık, dişleri sap sarı ve kötü adam kahkası atan birini hayal ediyorum. Bu seri eksicilerin eksi verdiği entry artı rekoruna koşunca kendi çetesine de durumu bildirir ve yaklaşık 5-6 eksiyi bulur caaanım entry. Bunu görüp cesaretlenen entry hakkında oyu kötüye yakın olan kişilerde sürü psikolojisiyle basarlar eksiyi. Ardından feyk nickler girer devreye ve tam bir savaş hali.

    Sözlüğe iq testi yapılmadan yazar alınmasından kaynaklandığını düşündüğüm, okuduğunu anlamayanların gerçekleştirdiği bir hadise: yanlış anlamak yada hiç anlamamaktan dolayı verilen eksi. Beni sürekli vicdan azabına çekmeye zorlayan, Mizah yeteneğimin zayıf olmasından kaynaklandığını düşündüğüm bir durum. Aslında olayı mizah olarak sınırlamamak lazım zira tam bir ironi özürlüyüm. Sosyal içerikli bir mesajı bile anlamakta güçlük çekiyorum bazen. Ne anlarım kinayeden, sarkastik ironiden, metafordan.

    bütün sözlük yazarlarından özür dilemek istiyorum. Hani herkesin en beğenilen entry bölümü listesinin en başında ki o entryler varya, işte o entrylerin amına koyan salaklardan biri benim. Hani en iyi entrynin yanında ki 28 artının yanında afedersin ama at y.rağına kelebek konmuş gibi sırıtan o tek eksi varya onu ben verdim arkadaş. Affet beni. ilk okuyuşta anlamıyorum ve basıyorum eksiyi. Sonra artı üstüne artı aldığını görünce "ulan bu nasıl iş, bunun neresine artı veriyorlar deyip tekrar okuyorum ve sonra tekrar okuyorum, artılar geliyor ben tekrar okuyorum, entry rekora koşuyor ben tekrar okuyorum, sonunda anlayıp gülüyorum ama entrye değil kendi salaklığıma gülüyorum" tarzında sıralanan ve genelde sırası bozulmayan bir süreçte gerçekleşiyor her şey. özür dilerim...
    0 ...
  45. sözlüklerde ikinci entry lerin yeri ve önemi

    7.
  46. insanlarda ki Sürü psikolojisinin bariz bir şekilde görüldüğü sıra dışı bir örnek. Muhalif olmak için tetikleyici bir etki bekleyen bastırılmış ve edilgen yaşayan bireylerin hayatları boyunca üçüncü entry yazarı olarak kalacaklarını suratına vuran filmin en can alıcı sahnesi.

    Garip bir şekilde bu ikinci entrylerin başlığın gidişatında büyük bir rolü olduğunu düşünmekteyim. Başlığı açan kişinin entrysine paralel onu onaylayan bir yazı yazıldığı zaman sıradan gelen 3-4-5-6... bütün entryler de aynı nitelikte oluyor. Aynı şekilde tam tersi de çok karşılaştığımız bir durum. Yani ikinci entry sahibi muhalif bir yazarsa ardından yazan öteki yazarlarda bir anda muhalifleşmeye başlıyor. Kısacası bir başlığın kaderini ikinci yazar belirliyor.

    Bazen bu ikinci entrynin rolü öylesine etkileyici bir hale geliyor ki gerçekten şaşırtıcı bir hal alabiliyor. Mesela: ikinci entry diyalog tarzı ise öteki yazarlarda bundan etkileniyor ve başlık amacından çıkıp bir eğlence aracı oluveriyor ve herkes bir anda yiğit özgür olup diyalog tarzı entry yazmaya başlıyor. Ya da ikinci entry bir boş bakınız ise yine sırasıyla boş bakınızlar verilmeye başlanıyor.

    ikinci enrtyi yazan kişi sözlüğün selameti için yazdığı şeylere özen göstermelidir. Yoksa o başlık ve ondan sonra yazılanların hepsi gereksiz bir ton entryle dolmaktadır. Bu tür başlıklar benim gözümde sözlüğü bir çöplüğe çevirmektedir.

    Kısacası diyeceğim odur ki: ikinci entryi yazan arkadaş! Sana sesleniyorum. Adam gibi yaz lan, boş bakınız vermemeye dikkat et. Diyalog tarzı yazacaksan da biraz bekle 4. ya da 5.entry ol. Hadi Kolay gelsin. Öptüm yanaklarından...
    10 ...
  47. uzun yaziyorum saygi kazaniyorum ekolu

    1.
  48. Haftalardır zihnimin bir köşesinde sürekli bilinçaltıma verdiği uyarılarla olur olmaz her yerde ortaya çıkan ve beni derin düşüncelere gark ettiren bir oportunist akım daha.

    Yetmedi mi lan kanımızı emdiğiniz, yetmedi mi lan türlü türlü hilelerle bizlerden aldığınız şukelalar. Bırakın lan artık peşimizi. Daha samimi daha okunur daha saygılı bir sözlük istiyoruz artık. Nereden geldiyseniz oraya gidin!

    Demek ki bütün o ironi diye bize kakaladığın, arada geçen manasız kelimeleri metafor olarak açıkladığın, kısaca yazılarında anlamakta güçlük çektiğimiz bütün detaylar birer saçmalıktan ibaretmiş. Yola tüküren saygısız başlığında gaza gelip sözlük yöneticilerine ağır hakaretlerle bitirmiştin entryni. Bizde salak gibi bu durumu tebrik etmiştik.

    ***

    Gönderen: hyperstatics

    moruk yine döktürmüşsün, o kadar sürükleyici bir yazı ki yani başkası yazsa okuması adeta bir işkence olurdu diyebilirim lakin son bölümde bir beyaz gemiden bahsetmişsin, baya da uzatmışsın o beyaz gemi muhabbetini, açıkçası pek bişey anlamadım ama olsun yine de güzeldi öptüm mucx. Bye.

    Gönderen: uzun yazıyorum saygı kazanıyorum

    Eyv. Moruk sağol ama şu kullandığım metaforları anlamıyorsunuz ya cidden üzülüyorum. Orada ki beyaz gemi ölümü sembolize ediyor. Mucx. Bye.

    ***

    "ziktir lan tırto. Ölümü sembolize ediyormuş, sırf yazın uzun olsun diye uzattıkça uzatmışsın" demeyi ne kadar çok isterdim a dostlar bilir misiniz? Diyemedim. Diyemedik. Çömezdim o zamanlar. O saçmalardı biz tebrik ederdik. Nereden bilebilirdik ki? Hangimiz profesyonel anlamda yazarız ki? Hangimiz korkusuzca gördüğü her yanlışı eleştirme gibi bir yetiye sahip ki? Cevap çok basit ve kısa. Kimse...

    Sırf daha uzun yazmak adına açtığı başlıktan kopan, koptukça gaza gelen ve bambaşka olaylar anlatan bu karaktersizi deşifre etmemi benden beklemeyin a dostlar. Sadece biraz daha dikkatli okuyun. Satır aralarında ki karakterini yansıttığı kelimeleri-kelime gruplarını fosforlu kalemle çiziyorum. En beğenilen yazarlar sıralamasında daha fazla yükselmesine izin vermeyeceğim. Müsterih olunuz yavrularım benim...*
    1 ...
  49. zall a açık davet

    1.
  50. sevgili zall;

    bundan tam 1 yıl önce, ironi nedir bilmeyen, nesil farkı nedir aylar sonra idrak eden, ayar verilir mi alınır mı sorusunun cevabını veremeyen, sol frame-entry-nickaltı-şukela gibi terimleri hayatında ilk defa görmüş bir acemi olarak gelmiştim sözlüğüne.

    hatırlar mısın bir keresinde radyo uluydağ'da sen 1.nesillerle muhabbetin damına koyarken bende muhabbete girmek için sana birkaç soru yöneltmiştim. ziklememiştin beni. "zall kardeş, türkçe karakterlerle ilgili bi sorun mu var?" diye sorduğumda ise "ya zikerim engelleyin şu salağı" demiştin bir moderatöre. o da acımadan beni banlamıştı sohbetten. kızmadım, kızamadım sana. zaten kimse de benimle konuşmadığı için hayatımda pek bir şey değişmemişti...

    2 gün geçtikten sonra o beni banlayan moderatör arkadaşa bi mesaj atmıştım, bilmem haberin var mı? "ya benim banı açar mısınız? lütfen! bakın, benim gibi genç yazarların geleceğiyle oynuyorsunuz, beni sözlükten soğutuyorsunuz, öteki yazarlarla kaynaşıp çevre edinmem lazım, kimse artı martı vermiyor yoksa" diyerek, moderatör olabilirsin ama bende sözlük için gelecek vadeden yazarlar arasındayım, uludağ sözlüğe en iyi giriş yapan yazarlardan biriyim, harcamayın bu genç yeteneği havası estirmiştim. "evet aslında ben sizi banlarken hiç de isteyerek yapmadım biliyor musunuz? sizin gibi değerli yazarları sözlükten soğutuyor böyle yaklaşımlar, zaten zall bu konularda biraz fevri davranıyor ve hep mantıksız kararlar veriyor, hemen banınızı açıyorum" diyerek her gün yüzüne güldüğü adamı dakikasında satmıştı. bu durum çok zoruma gitmişti canım dostum zall. "açma ban falan arkadaş, açma! banımı açıp da beni o riya yuvasına sokma, sen ve senin gibi ikiyüzlülerle beni muhatap etme, o arkasından konuştuğun adam burada kaç kişiye ekmek veriyor farkında değil misin?" dedim ve tavrımı koydum. "artizlik yapma lan" dedi. korktum. sustum.

    hep senin sağ kolun olmayı hayal etmiştim. bir "zall" olmam imkansızdı ama en azından "zall gibi" olmaya çalışıyordum. kritik anlarda verdiğin mantıklı kararlarla sözlüğü kaç kere ipten aldığına hep beraber şahit olmuştuk. her hareketin sana olan hayranlığımı gün be gün arttırıyordu. bir gün ofise geldiğinde klavyenin temizlenmediğini görüp "hypeeeer, la namına koduğum 50 kere dedim şu klavye her gün temizlenecek diye ama yine pis yine pis, sözlük yönetiyoz şurda dalyarağı bu iş şakaya gelmez" diye bağırmandan sonra sana olan hayranlığım gittikçe arttı. kendini değil sözlüğü düşünmen gözlerimi yaşartmıştı. o an verdiğin hayat dersi beni adam etti desem yeridir. o kadar yazarı, o kadar moderatörü sırf kendi tembelliğim yüzünden riske atmıştım. artık çevreme karşı daha duyarlıyım. sağol dostum. iyi ki varsın...

    yine bir gün sohbette sözlüğün taşaklı yazarlarından biriyle tartışıyordum. feci şekilde ezilip altta kalmaya başlamıştım. sen bunu gördüğünde öteki yazara "ya bırak olum salağın teki, uğraşmaya değmez" demiştin. o an seninde beni ne kadar sevdiğini anladım. beni o zor durumdan kurtarmak için, sırf o ortamda rezil olmamam için yapmıştın bunu. aslında orada bana salak diyormuşsun gibi görünsede öteki yazara dediğini biliyordum. "arkadaş bi insan ironi yapar ama bu kadar da olmaz, pes valla" dedirtmiştin bana.

    işte böyle pek sevgili dostum zall. isterdim ki ilişkimiz admin-yazar ilişkisinden daha öte olsun, seninle daha çok vakit geçirip hayata dair, aşktan, sevgiden, dostoyevskiden, oblomov karakterlerinden, küresel ısınmadan... konuşup sohbet edelim. belki de sen bu mektubu okuduğun zaman ben çoktan uludağ sözlüğü satıp başka sözlüklerde "uludağsözlük" başlığı altında ağza alınmayacak derecede kötü sözler sarfedeceğim. "uludağsözlük moderatörlerinin bitmek bilmeyen sanal seks mesajları" diye başlıklar açacağım. belli mi olur belki de bu mektubu okuduğun zaman seninle çoktaaan kanka olup "kızılay'da güneş tutulması eşliğinde sevişiyoruz zirvesinde" beraber abaza abaza takılıp biralarımızı yudumlarız.

    dostun hyper

    29.10.2007
    127 ...
  51. tanimadigi yazara ilk nick altini giren oportunist

    1.
  52. telsim reklamlarında ki günlük çalışma saatini yarı yarıya indirdiğini söyleyen kurnaz patronun sözlükte ki ruh eşi. tamamıyla insan oğlunun zaaflarını ve hatta genlerini bile ezberleyerek hareket ettiğini düşündüğüm tatlı su kurnazı.

    ilk nick altı. adı bile heyecan verici değil mi dostlar. bağlılık ve aidiyet duygusu. ya da çiğ süt ve rant kavgası. karmaşık duygular içerisindeyim. taa 3-4 ay öncesine götürdü bu olay beni...*

    "hyper yine delirdi, saçmalamaya başladı" demeyin a dostlar. söyleyeceklerimi dikkatlice dinleyin. ne dinlemesi lan okuyun. ya da ne bileyim işte amaaan her ne sikimse artık. bu eylem altında derin anlamlar yatan bir eylemdir. boşa mı yapıldığını sanıyorsunuz. sizce insanoğlu bu kadar saf mı? karşılıksız. hiçbir çıkar olmadan elin lavuğuna nick altı girmek. çok saçma. güldürmeyin beni. bugün bir anne bile çocuğunu emziriyorsa çocuğunu düşündüğü kadar kendi vicdanını rahat tutmak için de emziriyor. bi çıkarı olmalı bu işten...

    bu "yeni gelen yazara ilk nickaltı" olayı gördüğüm kadarıyla bir çok eski yazar için tam anlamıyla oy kapısı haline gelmiş durumda. sinsice hazırlanmış bir plan. kısa vadede pek bir şey kazandırmasa da uzun vadede çömez yazarımızı bir yazardan daha çok nickaltı giricisi ya da şukela vericisi gibi garip ve küçük işler peşinde koşan biri haline getirecektir. her şeyi maddeleştiren yazarlarımız böylesine ulvi bir amaca hizmet eden bu sözlük geleneğini nasıl yozlaştırdılar hala akıl sır erdiremiyorum.

    şimdi bu olaya iki farklı bakış açısıyla yaklaşalım. olayın kahramanları yani iki kutbu yerine kendimizi koyarak empati sınırlarını zorlayalım. önce yeni gelen çömez ve nick altı bakire olan bir yazar düşünelim.

    bu yazarımız "sözlüğe geleli neredeyse yaklaşık bir hafta oldu ama hiçbir allah'ın kulu varlığımdan haberdar bile değil. neden kimse nick altıma bişeyler yazmıyor" diye kara kara düşünür. her gün sözlüğe girer girmez "acaba bugün biri beni fark edecek mi? acaba bugün nick altıma bişeyler yazıldı mı?" diyerek nick altına bakar. o çok beklediği nick altı nihayet gelir. hem de sözlüğün taşaklı sayılabilecek yazarlarından biri tarafınca. o an o yazara karşı nasıl duygular beslediğini hayal edebiliyor musunuz? gerçekten güzel bir duygu. artık o yazarın nicki hafızasına kazınmıştır. artık her nick altına baktığında o yazarın entrysini ve onun nickini görecek. ona karşı nedensiz ve durdurulamaz bir sevgi oluşacak içinde. ona minnet borcunu ödemeye çalışacak. özel mesaj atıp teşekkür edecek. yetmeyecek. yazdığı her şeye büyük bir sempati ile yaklaşacak ve dravdan bir entrysine bile şukela verecek. yeri geldiğinde o da nick altı girecek. hatta öyle bir kere falan da değil. sahibini yani ait olduğu yazarı memnun ettiğini düşünene kadar, ona yakışan bir nick altı girene kadar kendini kasacak. çok kârlı bi iş dimi...

    gelelim başlığa konu olan, sözlük formatını ezbere bilen ve çömez yazar psikolojisinden iyi anlayan yazarımıza. sözlüğe girer girmez "acaba bugün yeni avlar var mı, hangi enayiye bi nickaltı girsem de götümden ayrılmasa" diye düşünür. daha bakireliği bozulmamış o nick altına, o tertemiz sayfaya gözü dönmüş bir cani gibi saldırır. ağzının salyalarını akıta akıta. ne yarraama yaradığını anlayamadığım, sözlük yazarlarını birbirine düşürmekten, her gün onlarca "artı-eksi" odaklı başlıkların açılmasına sebebiyet vermekten başka bir boka yaramayan "haftanın en beğenilenlerine" istisnasız her hafta girmenin bu tür yollardan geçtiğini bilir bu usta yazarımız. kısacası okunmak, takip edilmek ve oylanmak için geliştirilmiş gizli bir silahtır bu onun için. sıkışınca aduket atan şerefsiz "ken" ve "ryu" gibi. adam gibi dövüşsene olum. erkekçe. ne gerek var böyle masa başı oyunlarına.

    fashiondesigner. bana ilk nickaltını giren yazar. kendisini tanımam etmem. o da beni tanımaz. neyse. şunu itiraf etmeliym ki az mı şukela verdim sana fashion. sırf bana o ilk nickaltını girdin diye. inan yazılarını bile hatırlamıyorum. bildiğim tek şey ben sözlüğe girdiğimde eski ve popüler sayılabilecek biriydin. hala nickini gördüğümde bir hoş olurum. yazılarına şukela vermek isterim. karakterin hakkında yorum yapmak bana düşmez çünkü hakkında hiçbir şey bilmiyorum. zaten sözlerim de sana değil üzerine alınma. ayrıca hala garip ve nedensiz bir şekilde sana sempatim var. öpüyorum yanaklarından ilk aşkım, ilk göz ağrım. bakireliğimi bozan adam...

    "yeni gelen yazarımıza bir hoş geldin diyeyim, belki benim gibi bir yazarın ona nick altı girmesi güvenini yerine getirir. okunduğunu, önemli olduğunu sanar. bu şekilde yazdıkça yazar." diye düşünen bir yazar var mıdır bilemiyorum. kimsenin günahını da almak istemiyorum. zaten ben hangi yazarların nasıl davrandığını ve ne karakterde olduğunu da çok iyi biliyorum kimse merak etmesin. kısacası gereken ayarlar yerlerine gidiyor canlarım benim. selametle...
    2 ...
  53. en begenilen entry si bos bakiniz olan talihsiz

    1.
  54. belki isteyerek belki istemdışı, belki tarzından belki sözlükteki popülaritesinden kaynaklandığını düşündüğüm bugüne kadar üretebildiği en kaliteli ürünün sadece boş bir bakınızdan ibaret olduğu sözlük kullanıcısı.

    bilmiyorum bu durum sizi rahatsız eder mi ama beni feci halde kıllandırıyor arkadaşlar. sinirleniyorum. nasıl olurda bir yazarın bugüne kadar üretebildiği en güzel ve en nadide eseri bir boş bakınız olur. tıklanıldığında altından destansı bir yazı ve ayarlarla dolu bir entry çıkacak diye beklediğiniz lakin okuyucuyu çıkmaz bir sokağa iten, kör kuyularda merdivensiz bırakan bu boş bakınız, bir yazarın bugüne kadar verdiği verebildiği en iyi eser olmamalı. bir yazar bu kadar aşağılanamaz diye düşünüyorum.

    bu mudur yani senin yeteniğin. verebileceğin en iyi eser bu mu? bu kadar basit mi? şahsen ben öyle bir durumla karşı karşıya kalsam o boş bakınızı direk silerdim. benim en iyi eserim bir boş bakınız olamaz. ne olursa olsun, ne kadar kaliteli olursa olsun. adı bile bi garip amına koim. ne demek boş bakınız. düşünsenize arkadaş ortamında interaktif bir sanal sözlüğün en beğenilen yazarlarından biri olduğunuzu falan anlatıp hava atıyorsunuz. ee peki en beğenilen eserin nedir? "hanım koş sözlüğü su bastı, hanım koş tüfeğimi getir, anket lan bunlar, ankete gel ankete" nedir lan bu allaşkına. millete arkandan güldürme. sen gidince "salak lan bu, bi saattir ne anlattı öyle bi zikim anlamadım" dedirtme millete.

    geçenlerde avrupa'da ki popüler sözlüklerden bir tanesinin teknik admini ziyaret amaçlı sözlüğümüze geldi ve birkaç yazarımızın en beğenilen entryler bölümüne baktı. rezil rüsva oldum. hiçbir şey diyemedim. "bu mudur efendim kalite kalite diye götünüzü yırttığınız oluşum, hepsi boş bakınız vermiş, rezillik efendim. gerçekten rezillik" dedi ve valizini aldığı gibi gitti. hiçbir şey diyemedim. uzun bir müddet sustum. gözlerim doldu, dayanamadım ve ağladım. hıçkırıklara boğuldum.

    velhasıl kelam, herkes bu entryi okuduktan sonra gitsin ve en beğenilenler listesine baksın. şu saatten sonra kimsenin ilk beşinde boş bakınız görmek istemiyorum. kendiniz için, kendimiz için...
    5 ...
  55. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük