vav sanat çatısı altında; kendisi gibi yetenekli, kafası zehir gibi çalışan adamlarla birlikte dünyaya diklenmektedir, "sanatsal çalışmalar" adı altında. Şiirleri olması şair olduğu anlamına gelebilir. eşrefpaşalılar filminde büründüğü karakter, burak tarık'ın çok dışında değildir gibi gelmektedir bazen ayrıca. hasılı iyi abilerimizdendir.
Türbanlılardan bahsediliyor burada, "tesettür" başka "türban" başkadır ey cemaat. Tesettür kavramını idrak etmek gerekir öncelikle, hali,tavrı,sözü,gözü edeplendirmektir tesettür. Sadece saçların üzerini kapatmakla olmayacağını defaen tecrübe eyledik. Ama tüm bunlara rağmen, tesettürlü de olsa, tesettürsüz de olsa "insan" ise şayet mevzu bahis, herşey mümkündür. Okkalı eleştirmek lazım gelir. E malum beşerdir,şaşması şanındandır.
izmir'in Eşrefpaşa semti efradına verilen isim olmakla beraber; bir muhteremin * "Eşrefpaşalı tabiri kendi özel literatürüne göre; hayatın çarkları arasında yetişmiş, feleğin çemberinden geçmiş, sonunda islâmî güzelliklerle buluşup, ter ü taze bir anlayış içinde, onur, izzet, istigna ve halk bilgeliği kazanmış kimse mânasına gelmektedir." şeklinde açıkladığı tabirdir. Oyun da , film de bu mana üzerinde gelişmiştir. Manası sağlam,hikayesi hakikat,filmi de gayet izlenesidir.
kimseye yaranamamış, zaten asla da öyle bir derdi olmamış insanevladı. Bir güruhun münafık diyerek dışladığı diğer bir güruhun şeriatçı yaftasıyla yerden yere vurduğu, var ise de hakkında sallananlar sebebiyle günahı kalmamış bu muhteremin gıyabında kelam edenlerin bu ülke için ne yaptıklarını hadi onu da geçtim kendileri için ne yaptıklarını sorgulamak gerekir. Kendisinden nefret edenlerin dahi derdine yanacak kadar diğergamdır da aynı zamanda. hadi hepsini geçelim, sanrılarınız doğru diyelim ki, bu adam şayet kötü ise Müslümanım diyenin dininin gereği , hüsnü zann etmesi gıybet etmemesi, insanım diyenin de bu zararlı şahsiyet hakkında konuşmayıp onu hiçleştirmesi gerekmez mi ? yoksa sizler de dünyanın diğer ucuna, Allah'ın ismini duyurdunuz, Türk bayrağını göklerde salındırdınız, Türkçeyi dillere düşürdünüz de bizim mi haberimiz yok.
(bkz: ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz)
din * hayatın belirli bir safhasında,zamanında, belirli sıralamalarla yer alacak bir oluşum değildir. Yaşamın ta kendisi ve gayesidir. Dolayısıyla açlıkla boğuşan bir ülke ve hatta bolluktan nereye para harcayacağını şaşırmış bir ülke dahi, din söylemlerinden ziyade dini yaşamaktan vazgeçmemelidir.
normal insanlara laf anlatmaktan kolaydır.Keza kendileri vicdan ve aklı iman potasında birleştirip gayet "anlayışlı" insanlar oluvermişlerdir. Karşı görüşleri kabul etmeseler dahi, hoşgörülerinden ödün vermezler. insanları aşağılamazlar,yaftalamazlar,önyargılı davranmazlar. Aksi söz konusuysa, dincinin dini nasıl anladığını tartışmak lazım gelir. Gerçi cemil meriç doğru söylemiştir. "Evlat, bu ülkede sağcı-solcu; ilerici-gerici yoktur. Namuslular ve namussuzlar vardır. Siz namusluların safında olunuz" *
"Kimi kimi nerden kurtarıyor" şeklinde soruyla cevap vermek istediğim soru. Hz. Muhammed (sav) kızı Fatima(r.ahüma) ya dahi ahirette peygamber kızı olmanın bir ayrıcalık sağlamayacağını beyan etmiştir. Atatürk ise yapacağını yapmıştır. Demek ki neymiş dünya ve ahiret saadeti kişinin kendi elindeymiş. Soruyu değiştirip, kimi rol model almak diye soruyorsak, yine tek geçerek sıralandırma bile yapmayarak Hz. Muhammed (sav)'tir cevap. Keza kendileri liderlerin de lideridir. Ne demiş muhterem, "Efendim, Müjdecim,Kurtarıcım, Peygamberim!Sana Uymayan Ölçü Hayat Olsa Teperim"
Önyargıyı, genellemeyi,ırkçılığı,gıybeti,kötü sözü,suizannı reddeden bir dinin mensuplarının, hadi onu da geçtim insan olmak adına çaba sarfedenlerin kesinlikle katılamayacağı önerme.
(bkz: yarim doktor candan yarim imam dinden eder)
düşünceye düşenler, olur olmaz her yerde, olur olmaz ifade şekilleriyle kusulmadığı sürece sınırsız bir şekilde sahip olunan tek özgürlük türüdür. Kimse zihninizden geçenler yüzünden sizi mahkum etmez. Ama düşündükleriniz eyleme ve kelime kalıbına döküldüğünde birilerinin tavuğuna kış demiş oluyorsanız şayet, ruhunuza şimdiden el-fatiha. insan ırkının orta yolu bulamadığı bir diğer konudur da ayrıca kendileri. Bir güruh, "düşünce özgürlüğü var lan" diyerek düşüncesizlik edip saçmalarken, diğer bir güruh farklı düşüncelere olan tahammülsüzlükleri yüzünden, genel olarak düşünmenin kendisine düşman olmuşlardır.
Tebliğ dil ile değil hal ile olurdu. Aklı selim insanlar farklı inanışlarda ve inançsızlıklarda olsalar dahi; öyle umuyoruz ki yiğidi öldürseler de hakkını yemezlerdi. "Müslüman" denildiğide akla, elinden,dilinden herkesin emin olduğu insan gelirdi. Dünya cennetin numunesi olurdu daha ne olsun.
erkek seçerken dikkat edilmesi gerekilen noktalarla arasında çok ciddi farklar yoktur ve lakin hangi amaçla seçilecek olduğu önemlidir bu noktada. Yenilecek mi, içilecek mi? Dahilen mi alınacak haricen mi?
bunca yanlının ve yancının arasında gayet sağlam bir duruşun ve hakikatin sesidir kendileri.Hakikati adamına göre değil, adabına göre dillendirir. Magazin programlarıyla arasında yedi fark bulunabilir en azından.
Okunulduğunda, inanan inanmayan her akil kişinin birşeyler alabileceği eserlerin sahibi olan büyük mütefekkir. Bitlis'in Hizan ilçesinin Nurs köyündendir. Hafızasının şiddeti, zekasının keskinliği dillere destandır. Bu milletin üç büyük hastalığı * var diyerek, teşhisi koymuş ve dahi reçete de yazmıştır, haklı da çıkmıştır.
"Tek yurt dışı tecrübesi Hac amaçlı Arabistan olan adam"* şeklinde açılması gereken başlık.Ama buna rağmen bu adam, muhtemelen ve insaAllah artık "hacı" olan adamdır. Gayette yerinde bir tercihtir.*
(bkz: hac)