insanlığımızı kaybetmekte olduğumuz şu günlerde oldukça yadırganacak bir davranıştır... zaman kötülük çağıdır. zaman kuyu kazma, arkadan bıçaklama zamanıdır maalesef ki...
yine de içinde ufacık da olsa pollyanna'yı taşıyan bir bünye için güzel sayılabilecek davranış...
Sende hatıralar var,
Sende mutluluklar var,
Sana sitem ettiysem,
Sitem sevgiden doğar şeklinde devam eden bir coşkun sabah
parçasıdır. insanı mutluluğa iter, tabi sevgilisi yanında
iken kişinin. biten sevginin son çağrısında ise son derece
hüzün verir, acıtır kalbi. en özel kişinin en özel hediyesidir
sana bu parça. ve sen hala yaşamaya devam ediyorsundur bu
parçada aşkını, o uzaklara yelken açsa bile.
tamamen eskiler arasına giren bir sevginin ve sevdanın,
karşısındaki belki duyar diyerek sessiz çığlığı.
bitmez sevgi ama bir kızgınlıkla, artık bitti denilir.
oysa sürüp gidecektir içinde. herkes şaşırır davranışa
ya da görülen ezaya. sevgilinin hiç aramaması sonucunda
varırsın bir karara ve bittiğini düşünürsün artık. o da
bitirmiş ve belki de başka baharlara yol almıştır.
kimbilir eski aşklara geri dönmüştür belki de. bir haber
alamayan sevgili de, çaresiz sonuca katlanmaya çalışır.
ve son bir kez dener şansını. belki duyar da sevgilisi,
bir ses verir diye. son bir şansı belki hak ederler diye...
bitmeye ramak kalmıştıri sürüncemede, sürünüyordur
yerlerde. unutulmak en acısı deyip kendini içkiye
vermiştir belki de...
emile zola'nın eserlerinden biridir...
fransızca kitaptan dilimize çeviren
ilhan eti'dir...
aşk insanlara özgü bir hastalıktır.
aşkı tatmamış, onu yaşamamış insan
var mıdır acaba? güzel denise de
hiç beklemediği bir gün, aşkın
kollarına düştü. ama onun sevgisi
öylesine yüce, ve öylesine duygu
doluydu... *
sevgiliye söylenen en güzel aşk
tanımlarından biridir. herkesin
aşkı kendine güzeldir. ama biri
var ki, herkese bedel her şeye
değerdir ve o aşların en güzeli'dir...
gün gün, an be an, geleceği günü beklemektir. hasret dolu
bir yüreğini, ellerine vermek istemektir. rüyalarda o
yanınızdadır, onunlasınızdır. her yapılan şeyde aklınızda
o vardır. bir an bile çıkmaz aklınızdan. mantıklı bir şey
değil derken çevrenizdekiler, bu özlem için, siz aldırmaz
gene devam edersiniz onunla gezdiğiniz yerlerde dolaşmaya.
bir gün gelecek dersiniz, fotoğraflarına bakıp. bir gün
kollarında olacağınızdan emin olmak istersiniz. hasret
birikmiş, bir dolu şiir yazarsınız ona ithafen. mektuplar
birikir gözünüzün önünde. aşkınız daha da bir alevlenir.
gözden uzak olan gönülden de ırak olur sözlerini nefret
duyarak dinlersiniz arkadaşlarınızdan. bir an olsun
görmek için canınızı bile vermek istersiniz. zira onun
dışında bir şeyin önemi yoktur...
mantıklı olsun ya da olmasın, belli nedenlerden dolayı ikamet ettiğin şehri bırakıp, geride yaşanmışlıkları
gözlerin nemli de olsa bırakmaktır. bir sevda uğruna da
değiştirilir yaşam, işlevsel konularda da...
var mı acaba diye insanın sorma güdüsünü ortaya çıkaran sözlerdir...
ruh hali var ise, yerin dibine batabiliritesi yüksek olan ama
bir türlü, o nasıl bir ruh hali ise, dibe batamayan kişidir
başbakan...
atatürk'ün sözde dinsizliğini yok etme savaşında olsa gerek
ruh hali, ya da türban meselesini hala uzatmaya elverişlidir...
türkiye cumhuriyeti'ni ayırma ve satma girişimlerinde de
bulunması ruh haletini bizzat artırmıştır. laik bir devlet
anlayışını yok etmeye çalışması da düşünülürse, ruh haleti oldukça
gergindir...
kendi ayakları üzerinde durmaya alışmaya başlamış ya da
çoktan öğrenmiş olan kadındır. evli değil ise, ne zaman
evleneceksin, bir kısmet yok mu gibi saçma sorularla
muhatap olup, acelesi mi var diyebilen kişidir.
özgürlüğü yaşıyor olması, bağımlılıktan kaçınmasına
neden olur. bu da ilişkileri kısa sürdürür. çocukluk
evresini geride bırakmıştır ama yeri ve zamanında da
yeniden ayuka çıkarabilir içindeki ufacık kız çocuğunu...
çok konuşan bir evlada, ebeveyninden gelen biraz sert bir uyarıdır...
çok konuşup kafamı şişirdin, ya da yapacağım işi unuttum demek
istiyordur anne ya da baba...
sevgilinin aslında sevgili olmadığını, sadece zaman geçirdiği bir
oyuncak olduğunu öğrenmektir. ondan da berbat şekli, sevgililer gününde sevgilinin aramamasıdır...
hüner coşkuner'in seslendirdiği türk sanat musikisi eseri...
artık yeşerecek bir dalım yok
yağmurlar yağsa da hoş yağmasa da
üç günlük ömrümü bir gün de yitirdim
yarınlar olsa da hoş olmasa da
paydos mutluluğa paydos artık
kaderim gülse de hoş gülmese de
üç günlük ömrümü bir gün de yitirdim
yarınlar gelse de hoş gelmese de
paydos...
sevgililer gununde sevgilinin aramamasi sonucunda dinlenilen
parçaların içinde yer almaktadır... bir başka yerlere gider
ve kendi kendine paydos der durursun. paydos olmadığını bile
bile üstelik...
yalnızlığın koynunda, koca bir günü telefon başında, bekleyerek
geçirmektir. değil sevgilinin gelmesi ya da süpriz yapması, bir
telefon bile etmemesi sonucunda, ortada kalmışlığın verdiği
histir. anlamaya çalışırsın. o da zaten anlamanı bekliyordur. ama
o hep, her şeyi anlamanı bekliyordur zaten. anlamaya çalışırsın sen
de. üzülsen de, içinde yaşar gidersin. sen aramaya kalkarsın ama
meşgule alınır telefon. bilinir de bahanesi. çok yoğundur. hayat
istenildiği gibi gitmiyordur. ne yazık ki zaman istediğimiz
şeyleri vermiyordur. bu tip bahaneleri duymaktan emin olan kişi
zaten hiçbir şey söylememeyi tercih edip susar. zira her an bir
bahanesi vardır karşı tarafın. o kadar da önemli değildir
sevgililer günü, sizin için. yani sevgiyi bir güne sığdıranlardan
değilsinizdir elbet. ama, işte hep ama'lar da vardır devamında...
tüm türk sanat müziği parçalarını dinleyip, ikinize göndermeler
yaparsınız kendi başınıza. hayalleriniz vardır ve hayaller de
güzel demeye devam edersiniz...
kadınlar gereksizdir tarzında bir düşüncedir. ne erkek gereksizdir ne de kadın.
dünyanın en güçlü yaratıkları olarak bilinen ve kadınların en zor zamanlarında
yanlarında olabilen varlıkların gereksiz olması ancak bir erkeğin kıskanç
tutkusundan çıkabilir...
bir anlık kızgınlığın neden olduğu kavgalardır. ilk etapta
şiddetlenir, hatta evden gidilmeye çalışılır. sonra o
kızgınlıkla ne olduğunu anlamadan kollarında bulursun
kendini partnerinin. sarılmış, kızgınlığı aşk ile
defetmeye çalışıyordur... ya da kızgınlığı aşka harman
etmektir yapılan...
(bkz: ukte)
eninde sonunda dünyaya gelinmesine neden olan, doğurucu bir bünyeye
sahip olan ve kendisini de bir ananın doğurduğunun bilincine
varamamış olan kimselerce söylenen * sözlerdir. bir ana
doğurabiliyorsa bizi, kalkıp gereksizdir demek gibi bir gaflete
düşmemeliyiz. cennet kadınların yani anaların ayakları altındadır
sözleri de unutulmamalıdır. yeri geldiğinde baştacı edilen
kadınlar bazen de belli dengenin oturmaması sonucu bu şekilde
tukaka olabilmektedirler. *
bir müsibet bin nasihatten yeğdir sözlerini doğrulayan sözlerdir.
laf dinlemeyen ve yanlış yola sürüklenen ve sonunda da, işe
yaramasa da pişmanlığını belirten kişiye söylenecek sözlerdir...
her şey için hazırlıklı olmalıyız. her şey olabilir hayatın içinde.
hayat süprizlerle doludur ve bir an sonrasının bize neler
getirebileceğini asla hayal bile edemeyiz. toz pembe bakmak da
güzeldir bir bakıma yaşama ama, ayakları da sağlam basmak gerekir...
hiç olmadık yerde hiç olmadık zamanda yaşanır şaşırtıcı durumlar.
hazırlıksız yakalanırsın. kocaman bir yuvarlak, oyun küresidir
yaşam. bilmediğin oyunları, zamanı gelince karşına çıkarır...
üsküdar'dan beylerbeyine doğru ilerleyince, hemen sağ iç kısımda
kalan, küçük bir köy havasını andıran semttir. ismet baba
restaurantı sahilin en güzel yerinde olmakla birlikte senelerdir,
çizgisini değiştirmemiş hala en nezih ve tanınan yerdir. herkesin
birbirini rahatlıkla tanıyabildiği bir semttir. perihan abla,
ekmek teknesi ve şuan akla gelmeyen bir sürü dizinin baş mekanı
olmuştur. şimdilerde az da olsa değişen yerler arasına girmiştir.
eskiden herkesin birbirini tanıdığı semtte artık sadece, esnaf
tanınır olmuştur sadece. mimarların en çok rağbet ettiği ikamet
adresidir...
sabah saatlerinde, üsküdarda olmanın ayrıcalığını anlatan
sözlerdir. güneşin üsküdar ve haremden, kalamış'a uzanan
bir sahil boyu olan güzelliği anlatılmaktadır her şiirde.
her mevsimin güzelliği de. tabi eski üsküdar, yani o
temiz hali çok daha fazla akıllarda kalmıştır. sabahları
üsküdar, kuzguncuk arası yürüyüş yapmak her şeye bedeldir
ya da bedeldi. herkesin birbirini tanıyabildiği değişmemiş
üsküdarın güneşi içine alması idi yaşamın anlamı...
küçük küçük kareler şeklinde, gözlerimizin önünden film şeridi
misali geçen yaşantılardır. eskide kalmışlıkların, bugüne
yansımasıdır bir çeşit. herkesin, kendi yaşamı içinde varlığını
sürdürür...
yaşanılan şehirin oldukça büyük ve kalabalık olması durumunda
ortaya çıkan durum. kimin ne yaptığı belli olmaz. izini
kaybettirebilir kişi. bazen gerçekten ister bünye. öylesine
büyük olan caddelerin arasında yok olmak ister. kalabalığın
arasına karışıp, bir merhaba sesini bile duymamak ister...
bugün doğum günü olan yazarımızdır. mutlu bir yaşam geçirmesi
isteğimizdir. her şeyin en güzelini hak etmektedir. hep en
güzel sevgileri yaşamalıdır. unutmak ya da unutulmak gibi
acıları yaşamamalıdır, ömrü boyunca. sıcak bir tebessümü de
eksik etmemelidir gözlerinden...
her şeyin bir sonu ve her aydınlığın bir karanlığı olduğu
düşüncesini doğrular bir cümledir. her satır başı bir
yerde son bulur. her başlayan aşk, zamanla heyecanını
kaybeder. her bir virgül sonunda nokta koyma işlemiyle
sona erer... her başlangıcın elbet bir sonu vardır. her
doğumun sonunun ölüm olduğu gibi...