fazla kilosu olduğunu düşünen kadına sevişmeyi öneren; bu eyleminde kadının kilo vermesi dışında başka hiçbir(!) gayesi olmayan erkeğin, sırf dişisine kilo verdirmek için sevişmeyi önermesiyle başlar olay.
hareket alanını sevişme ile bağdaştıran erkek düşüncesidir; sevişerek kilo vermek.
- ya mahmut ben kilo mu aldım son zamanlarda ne?*
+ * yok aşkım ne kilosu bak ne güzel balık et...
- ne! balık etli mi! sen artık beni sevmioğuuunnğğnnn...*
+ şey kem küm ama aşkoom...
- sus kapat çeneni, hemem ebru şallı ile platese başlıyorum, hemen!
+ ** bak canım şöyle bi şey var... şunu şuraya koy, heh bacağını da oraya at...
- bu iyi fikirmiş mahmut...
+ günde 3 kere, haftada 21 eder bak bir ayda kaç kilo veriyorsun bebem...
- hayvansın mahmut.*
+ her zaman gülüm.**
--
siirt'te yaşanan korkunç olay basına yansıdıktan sonra, bir çoğumuz çocuk istismarının bu ülkenin vahim bir sorunu olduğunu yeni fark etti. unutmayalım ki siirt'te yaşananlar bir ilk değildir ve eğer tepkimizi gösteremezsek son olmayacaktır.
günümüzde çocuk istismarın en korkuncu, çocuklara yönelik cinsel istismardır ve ruhsal sorunların hat safhaya ulaşması anlamını taşımaktadır. cinsel istismara maruz kalan çocukların yaşlara göre dağılımı incelendiğinde, %30'unun 2-5, %40'ının 6-10, %30'unun 11-17 yaş grubunda olduğu görülmektedir ve istismarcıların %96'sı erkek, %80'i de çocuğun tanıdığı birisidir.
türkiye'deki çocuk istismarına ceza söz konusu olmasına rağmen, ihmali bir suç teşkil etmez. bu konuyla alakalı yasalarımız dünya standartlarının oldukça altındadır. tck'nın 103.maddesi çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi,üç ila sekiz yıl arasında,tecavüz eden kişi 8 ila 15 yıl arasında ceza alır der.104.madde onbeş yaşını doldurmuş çocuklarla tehdit olmaksızın cinsel ilişkiye girenlere,sadece şikayet edildikleri durumlarda,6 aydan 2 yıla kadar cezayı uygun görür!
--
2003 yılında kurulan israil li bir gruptur. grubun ana enstrümanları gitar, çello ve yan flüttür.
nagwa albümünde 9. parça olan nava nın dinlenmesi şiddetle tavsiye edilir.
eleni vitali nin best of albümünde 12. şarkıdır. ingilizcesi where should start tır. dinlenilmesi şiddetle tavsiye edilir.
şarkı yunanca olduğu için türkçe çevirisini hiçbir sitede bulamadım*; malum özel karakterler. zorcocuk adlı yazarımız sağolsun üşenmedi, çevirdi:
nereden başlamalıyım
seni sevmeye
söyle bana nasıl başlamalı
(bu aşkı) bitirmeye
ve nerede bulmalıyım kelimeleri
seninle konuşacağım
nereden başlamalıyım
seni sevmeye
senin büyük aşkın
gökyüzüne ulaşır
sadece meleklerdir arkadaşım
tanrı'nın gözlerini görüyorum
nereden başlamalıyım
seni sevmeye
bütün fırtınaları unut
ne şimdi ne olduğumuzu
gizlemek istiyorum
ama nunn* söyler
nereden başlamalıyım
seni sevmeye
declan de barra nın 2005 te çıkmış olan song of a thousand birds albümünün 3. şarkısıdır. hoitur dinlenesidir, bir ara black bird e kızıyor ama sanki, gibi.
bir an önce kız çocuğunu evlendirmek isteyen ebeveyn ya da karşısındaki ile sohbetten sıkılmış kişi söylemidir.
+ valla abi sen de haklısın da askerlik için çöle de gidilmez ki, bunun parası var yolu var, cartı var, curtu var, bla bla bla...
- git olm git, hiç olmazsa yerin yurdun belli olur...
inandığını anlatmak için inancını, çocukları üzerinden bir kumar gibi oynayarak, karşısındakine kendini inandırmak isteyen, bu uğurda ajitasyon yapan annedir. toplumumuzda fazlasıyla vardır bu annelerden, anneliğin kutsallığını idrak edememiş bu kişiler çocukları üzerinden prim yapar, bazen dilendirir ve çocuklarına şiddet uygularlar.
her gün onlarca çocuk aldırılıyor, şuursuz ilişkilerin ceremesini bu çocuklar çekiyor.
bilinçli ve sorumlu olmayan insanlar anne olmaya devam ettikçe bu ''anne''ler her yerde barınacak.
ümit besen li rondo reklamı ve ümit besen li vodafone reklamı gibi seçenekleri olan reklamlarda, dönemin popüler müzisyeni olan ümit besen i oynatmaya iten zihniyet nasıl bir şeydir düşünüyor musunuz?
insanlardaki tüketim çılgınlığı orhan gencebay ı bile vodafone reklamında oynatmıştır... bu aralar televizyonda görebileceğiniz reklamlarda ümit besen ard arda rondo reklamları çekmektedir. koskoca adam, arabesk müziğin en iyilerinden sayılan bu adam, günümüzde başka seçenek bulamayıp orjinal albüm satışı gerçekleşmediğinden piyasaya atılmıştır.
bunu yapan halkın ta kendisidir.
en büyük, en ünlü müzisyenleri her an her reklamda gösterebilecektir bu zihniyet.
başlık tam adı ile ''düzgün gazete okuyabilmenin origami sanatı olduğu gerçeği'' olmalıydı ki karakter sınırlaması ile haşır neşir oldum.
bir kağıt katlama sanatı olan origaminin günlük hayatımızda ne kadar var olduğu aslında konu.
yeni alınmış gazetelerde sadece ebat yüzünden problem çekilirken, günde en az 20-30 kere okunmuş gazetelerde bu durum daha vahimdir; gazete buruşmuş, katlanmış, parçalanmış * olabilir ama bizler o gazeteyi büyük bir sabırla; mümkünse düz bir platformda o da yoksa dizimize uzatarak okumaya çalışıyoruz, okumaya azimliyiz işte...
gazeteyi dar alanda, kimseye çarpmadan, kritik yerlerinden kıvırarak okumaktır origami sanatı.*
bana sımsıkı sarıl
bana sımsıkı sarıl!
öyle sarıl ki, yüreklerimiz birbirine değsin!
öyle sarıl ki, yalnızlığımı unutayım!
bana sımsıkı sarıl!
öyle sarıl ki, beni sevdiğini anlayayım.
öyle sarıl ki, dokunmanın şahikasına tırmanayım!
çok yalnızım!
bu yalnızlık, bu korku, bu endişe
ancak sen bana sarılırsan yok olacak!
yoksa...
yoksa, karanlıkta kaybolan bir kuş gibi, bedenlerimiz
yan yanayken dahi ben çok uzaklarda olacağım.
bana dokunma!
sarıl!
sımsıkı sarıl!...
öyle bir sarıl ki, beni, bizi yok edecek bir çılgınlıktan
kendimi alıkoyayım!
ne olur anla beni!
dokunmana değil, sımsıkı sarılmana ihtiyacım var!
yalnızım!
üşüyorum!
bir yorgan gibi üzerime uzan...
belki söyleyemiyorum.
ama sen anla.
vücudumu oku.
orada yazıyor:
ne olur bana sarıl!
haykırıyorum:
sarılmazsan eğer, bilmelisin ki, sonumuz olacak!
bedenim, bedenlerimiz soğuyacak!
ne olur bana sarıl!
hem de sımsıkı sarıl...
öncelikle belirtmeliyim ki saldırı değil, tespittir.
tuvalete girmek için tuvalete doğru gidersiniz, boşaltımı gerçekleştirmek için altınızda olan paçalı don/külot/tanga ne var ise indirirsiniz; buraya kadar problem yok.
tam rahatlama anını hissederken, okunmaya başlayan ezan sesini duyup irkilir, tuvaletten çıkıp çıkmama konusunda tereddüt edersiniz: işte tam bu anda insanı şüpheye düşüren ve zamanlama konusunda insanı ürküten ezandır bu.
zira kendisinin yaptığı hareketler hiç kolay olmamakla birlikte 50 dk. da insanı ruhu teslim etme noktasına getiriyor.
tek egzersiz, lastik ve topla derken insanı pilatesi denediğine pişman ediyor. pilatesi bırakıp vücut mu çalışsak ne?
şuan rastgele bir yabancı ile sohbet diyorsunuz. merhaba de!
sen: hey
yabancı ex
yabancı ex
yabancı eeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeex
sen: asl pls :D
yabancı exsexsex
yabancı:asl
yabancı:cam
yabancı:msn
yabancı sex
ev sahibi/doğum günü çocuğu teker teker karşılar gelenleri ve ilk gelen her zaman en tedirgin, en gergin kişi olur. bu kişi kapıda ayakkabılarını çıkartır, montunu ev sahibine uzatır, ufak bir sohbetle salona geçer ama ev sahibi ve ilk gelen kurbandan başka kimse yoktur etrafta ve olaylar gelişir... yok la böyle değil tabii.
misafirler yavaş yavaş gelmeye başladıkça gerginlik daha fazla artar, herkes birbirinin çoraplarına bakar, ortada değişik parfüm kokuları vardır, herkeste zoraki gülümseme...
en zor kısma gelinir bir süre sonra: hediye bölümü. kim en pahalı, kim en dandik hediye almışsa ortaya çıkar, arada fotoğraflar çekilir, uzun uzun 'peyniiiiiiiir' denir.
pasta yeme kısmına geçilir; bu an da gerer insanı tabii. pasta hiç bir zaman eşit dağıtılmaz ve en küçük dilim hep en çok endişelenen kişiye düşer.
bu gerginlik evdekiler alkol alıncaya kadar ya da çeşitli oyunlar oynamaya başlayıncaya kadar sürer. *
izmir otobüslerinde sıkça görülen, izmirlilerin alışmış olduğu fakat şehre misafir gelenlerin şaşkınlıkla maruz kaldığı faşizm şeklidir.
izmir gibi güzel, liberal ve demokratik bir şehirde telefonla konuşan insanlara bağırılması, mesaj yazanlara 'bu otobüste telefon kullanmak yasak!' şeklinde agresif yaklaşım hiç yakışmıyor gibi. diğer şehirlerde de aynı uygulamalar mevcuttur fakat izmir otobüslerinde telefon çalmaya başladığında insana kötü kötü bakmaya başlıyorlar, kaza ile telefonu açarsanız da nazik(!) bir tavır ile karşı karşıya kalıyorsunuz.
izmir halkı bu konuda biraz daha ılımlı olsa güzel olur sanki...*
nick seçiminde kararsız kalan, en son böyle bir nick bulan 7. nesil çaylaktır. ** çeşitli sözlüklerde yazarlık yapmakla birlikte uludağ sözlüğün eskilerindendir. hoş gelmiştir.