Ön ödemeli kartlı dijital su sayacı kullanıyorum. Geçen ay su sarfiyatım biraz fazla çıktı. Belediyeye uğrayacaktım, ancak sayacı söktürüp onları uğraştırmadan kendim su sayacının doğruluğunu kontrol etme yöntemi geliştirdiğim için bundan vazgeçtim.
Şöyle ki ev de dijital kantar var. O yüzden musluktan akan suyu tartarak sayacın doğruluğunu test etme yöntemini denedim. Önce sayacın ilk endeks değerini okudum sonra toplam beş kova suyu musluktan akıtarak tarttım ve suyun özgül ağırlığı 1 gr./cm3 olduğundan kolayca m3’e çevirdim. Ardından sayaçtaki son endeksi okudum. ilk endeksle son endeks farkı sarfiyat durumuyla uyumlu olduğum için Belediyeye müracaat etmeme gerek kalmadı. Toplamda 0,05 m3 su israf ettim ama en azından sayacın doğru olduğundan içim rahat. Ayrıca TÜiK’ in yapmış olduğu araştırmaya göre ülkemizde kişi başına ortalama su sarfiyatı 228 litredir, bu ortalamayı dikkate alarak sayacınızın doğru çalışıp çalışmadığı hakkında tahmin yürütebilirsiniz.
Son zamanlarda hiçbir Atm'de 10tl. veya 20 Tl. konulmuyor, ATM 'den çekilebilen en küçük banknot 50 tl sebebini bilen varmı ?Yoksa şehirden şehire değişiyormu?
Epey zamandır internette bilgisayarlarla ilgili araştırma yapıyorum. Sunduğu özelliklerine göre en uygun fiyatlı ve avantajlı bilgisayarlar Dell olduğunu tespit ettim. Dell marka bilgisayarların tek dezavantajı tasarımı pek iyi değil.
Günümüzde bilgisayar teknolojisindeki hızlı gelişmeler beraberinde yüzlerce değişik marka ve varyasyonda bilgisayar üretilmesine sebep olmuştur.
Eğer yalnızca word, excel gibi basit programları kullanıyorsanız çok özellikli bir bilgisayara gerek yoktur. Ancak özellikle oyun bilgisayarı veya grafik tasarım işleriyle uğraşanların bilgisayar alırken dikkat etmesi gereken özelliklerden birisi Ram ve ekran kartı kapasitesitesi özellikleridir. Ayrıca son yıllarda yaygınlaşan SSD disk teknolojisi bilgisayarın hızını ve performansını artırmaktadır.Benim şahsi görüşüm bilgisayarda en önemlisi donamım özelliklerinin yeterli olması ile sağlamlık ve dayanıklılıktır.Tasarım ve estetik dizayn en son dikkate alınacak kriterdir.
Hayat zenginlere güzel nerde bir zengin düğünü olur iğne atsan yere düşmez . Enteresandır zaten adam zengin olmasına rağmen takı takanda çok çıkar. Ama garip birinin düğününe gidin salonun yarısı boş. Cenazelerde de aynı durum söz konusu bu gün bir zenginin cenazesini gördüm normalde cuma namazını kılmayanlar bile cenazeye katılmış.
Ülkemiz şartlarında en mütevazi sayılabilecek sade bir düğünün erkek tarafına yaklaşık maliyetini çıkardım tahmini 70 bin TL. civarında çıkıyor.Tabii bu rakam kesin bir şey değil; sizin yaşadığınızın toplumun düğün gelenek görenekleri ile gelir durumunuz ve hayat standartlarına göre değişebilir.Yaşamımızın her alanında olduğu gibi düğün işleri de belli bir sermayesiz olmuyor maalesef.Bu fikir bana ait ancak evlenen çiftlere 2-3 yılda geri ödemeli faizsiz kredi verilirse evlilik oranlarında önemli miktarda artış olacağı kanaatindeyim.
Ülkemizde her geçen gün evlenme oranları azalıyor ve bekar olarak yaşayan fert sayısı artmaktadır.Herkes evlenmeyenleri niye evlenmiyorsun diye boş cümlelerle eleştiriyor.Halbuki olayın özüne inince kız isteme,söz,nişan,nikah,kına,düğün,balayı....sonu gelmeyen gelenekler. Birde son zamanlarda bu geleneklere ev ve araba sahibi olma kriteri eklenince evlilik çoğusu için hayal oldu.Gösterişin ön planda olduğu günümüz evlilikleri zengin geleneği olma yolunda ilerliyor. Çoğusu evlenip yıllarca geleceğini ipotek altına alarak kredi borcu ödeyeceğine bekar kalmayı yeğliyor. En iyi ihtimal mütevazi bir köylü kızıyla sade bir törenle evlenmek. Eminim ki oda bu şartları fazlasıyla isteyecektir.
geçenlerde hastanede bir muayene hane önünde beklerken hemen yakınımda tanımadığım muhtemelen üniversite öğrencisi olduğunu düşündüğüm boylu poslu, güzel bir kızda oturakta sıra bekliyordu.Hemen o arada kızı tanıyan yaklaşık 40 yaşlarında bir adam geldi aralarında sadece "nasılsınız iyimisiniz" gibi klasik bir diyalog geçti, kızın tavırlarından adama yüz vermemeye çalıştığı ve samimi olmadıkları her halinden belliydi. Ardından adam bir süre sonra gene geldi.Kıza hitaben "Sizi araçla eve bırakabilirim" gibi cümle sarf etti. kız gene "yok siz beni beklemeyin benim daha epey işim var" dedi. Adam bir süre sonra gelip aynı şekilde gene "seni bekleriz" gibi ısrarda bulundu kız bu sefer biraz daha soğuk davranınca rezil olup süt dökmüş kedi gibi kuyruğunu toplayıp gitti. Muhtemelen evli olan ve yüzsüzlüğün alasını yapan o kişi allahtan bir daha gelmedi. yoksa benim bile sabrım taşmaya başladı,her ne kadar kızı tanımasam da sonunda iş başa düşecekti. bu kadar yüzsüzlük olmaz ki,karşındaki kişi iyilik yapmanı istemiyorsa iyilik yapmak zorundamısın yahu iyiliğinde bir sınırı var.
Yakın zamanda kamuoyuyla paylaşılan yerli ve milli aracımız hepimizi heyecanlandırıp sevindirmiştir.Emeği geçenlere çok teşekkürler. Ancak aklıma takılan bir soru var.Elektirik enerjisi ile çalışacak bu araçla 500 km. gidildiğinde tesadüfen dolum istasyonlarından uzak bir yerde örneğin köylerde, meskun mahal olmayan yerlerde vs. aküsü biterse nasıl şarj edecez. Yedek sıvı yakıt deposu olacak mı yoksa sırf elektrikle mi çalışacak.Bir diğer husus ise kaza anlarında akülerin patlama riskidir.Acaba bu testler yeterince yapılmışmıdır. Bu konuda çok bilgi sahibi değiliz.
Soğuk havaların gelmesiyle beraber toplumumuzda doğal olarak kırmızı et tüketimi de artmakta ve genelde reklam amaçlı çeşitli patent tartışmaları yapılmaktadır.Örneğin Büryan Kebabı Siirt iline mi ait Bitlise mi ait halen bir muamma konusu.Bu günlerde ise benzer şekilde çağ kebabı Erzuruma mı ait Artvine mi ait tartışmaları yapılıyor.Bence bir yemek hangi ile aitten ziyade nerede daha iyi yapılıyor ona odaklanmalıyız. Ben çağ kebabını her iki ilde ve ilçelerinde değişik zamanlarda tüketmiş birisi olarak çağ kebabını Erzurumluların daha iyi yaptıkları düşüncesindeyim.Çağ kebabının markalaşarak günümüze gelmesinde Erzurum esnafının büyük çabaları olmuştur.Son günlerde Artvinli bazı esnafların çağ kebabını sahiplenmesi ekonomik amaçlı oldu kanısındayım.
Ülkemizde şuan itibarıyla yaklaşık 203 adet Üniversite var. Ancak piyasada bilimsel ve akademik konulara yönelik yerli eserlere bakarsanız neredeyse yok denecek kadar azdır. Olan eserler ya tamamen ingilizce yada yabancı dilden çeviri şeklinde kitaplar . Bilimsel konularda, kendine özgün doğru dürüst kitap bulmak epey zor.
Benim anlayamadığım husus şu; Bir akademisyen 30-40 yıl aynı konuda dersler veriyor, ancak ardında bir eser bırakmadan emekliye ayrılıyor. Bu durum ülkemiz bilimi açısından büyük bir kayıptır.Üniversitelerde akademik kariyer alma ve araştırma amaçlı yazılan tezler ise pek çoğu tozlu raflarda kalmakta, çok az bir kısmı dışında diğerleri uygulayıcı durumdaki kişiler ile paylaşılmamaktadır.Hani meşhur bir atasözümüz varya "söz uçar, yazı kalır" bu atasözü aynı zamanda yazılı eser bırakmanın da önemini ortaya koymaktadır.Üniversite öğrencilerin başarısı için en elzem konulardan biri de Türkçe yazılmış eserlerin yeterince bulunmasıdır. Ancak bu husus hep ihmal ediliyor.Üniversite öğrencisi lise öğrencisi gibi değildir, üniversite öğrencisi aynı zamanda araştırma yaparak bilgisini sürekli geliştirir.Sadece ders dinlemek ile gerçek anlamda üniversiteli olunmayacağı kanaatindeyim.
Sizleri bilmiyorum ama ben sosyal medya da halen kullandığım tek platform facebook. Bu sebeple uzun yıllar yapmış olduğum sosyal gözlemlere dayanarak diyorum. Çok enteresan bir ortam haline gelmeye başladı.insanları aldıkları beğeni sayısı ile adeta kendilerini diğer arkadaşlarıyla sosyalliğini kıyaslamaya başlar oldu. Aslında Faceook' ta alınan beğeni sayısını sadece kişi kendi görmesi lazım.
Bana enteresan gelen şu çok harika bir doğa manzarası atsanız en fazla 15-20 kişi beğenir. Yemek masası, hastane , selfi vb. resim atarsınız yüzlerce kişi beğenir.
Birde sosyal medya platformlarında bana yanlış gelen bir husus daha var: bir insanın resimlerini yüzlerce kişiye paylaşması mantık dışı gelmeye başladı. Bu sebeple facebooktan da soğuduk.
insan oğlu çiğ süt emmiştir, yapısı gereği yapılan olumlu gelişmeleri kısa sürede hemen unutulabiliyor. Hani artık halk arasında artık anonimleşmiş meşhur bir söz var ya ”söz uçar, yazı kalır” bu sebeple bende son yıllarda yapılan en önemli icraatları aklıma geldiği kadar burada yazarak özetlemeye çalıştım, unutulanlar olabilir. Onları da sizler eklerseniz memnun olurum.
Bence en önemli icraat, paramızın itibarını düzeltmek için paradan 6 sıfırı atmaktır.
Özellikle askeri vesayetin etkisiyle yıllardır adeta kısır döngü haline gelmiş kamu kurumlarındaki "başörtüsü sorununun" çözülmesi,
Okullarda akıllı tahta sisteminin kurulması,
ilk, orta ve lise öğrencilerine Kitapların ücretsiz dağıtılması
Evde bakılması güç olan sakat ve özürlülere resmi ve özel bakım evleri açılması,
Özürlü yakınlarına evde bakım ücreti verilmesi,
Hastanelerin modernizasyonu ve bir çok yeni hastaneler kurulması,
Herkesin üniversite hastanelerinden faydalanması sağlanmıştır.
Sağlık bilgilerinin internete aktarılması sebebiyle; tanı, tedavi ve ilaç alımında sağlanan kolaylıklar,
BiMER kanalı ile vatandaşların talep ve şikayetlerine en fazla 15 iş gününde hızlı şekilde cevap verilmesi,
Kamu kurumlarında internet üzerinden yazışmayı getirerek bürokrasiyi hızlandırması,
Bütün Vatandaşların rahatlıkla kullanabileceği e-devlet sistemini kurmak,
internet bankacılığını çok geliştirmesi,
iş yeri açmak, ev ve araba almak gibi yatırımlarda banka kredisi imkanlarını kolaylaştırması,
Yerli ve milli savunma sanayii ağırlık vermek,
Marmaray, Hızlı Tiren, Köprüler, 3. Havaalanı,Tüneller vb. devasa yatırımlar,
Darbeyi başarıyla püskürtüp, bağrımızdaki yılan haline gelmiş ihanet şebekesini çökertmesi ve askerin siyaset üzerindeki vesayetini kaldırması,
Esnaflara pek çok kredi sağlayarak her ölçekte işyeri açmalarını desteklemesi,
Ülke genelindeki karayolları standartlarını yükseltmesi ve yol ağının genişletilmesi,
Yapılan Baraj sayısındaki önemli düzeyde artış,
Ağaçlandırmalar sonucu orman alanlarındaki artış,
Bayraktar ve Anka gibi özel sektöre yerli ve milli IHA üretebilmesi için imkan sağlamak
Yerli otomatik Piyade tüfeği üretilmesi,
Yerli keskin nişancı tüfeğinin üretilmesi,
Yerli yivli av tüfeği üretimine izin verilmesi,
Yerli Eğitim uçağı Hürkuş’un üretilmesi,
Yerli Altay tankının üretilmesi,
Milli Askeri Gemi Yapım Çalışmaları,
Hudut karakollarının güçlendirilmesi,
Bilimsel ve askeri amaçlı kullanılabilecek yerli yer gözlem uyduları uzaya fırlatılması( 2011 Rasat ve 2012 Göktürk 2)
Suriye ve Irak'a yuvalanmış PKK, DAEŞ ve YPG, YPJ gibi terör örgütlerine karşı başarılı askeri operasyonlar,
Ülke içindeki terör mağara ve inlerine tek tek girilmesi,
Çözüm süreciyle yöredeki halktan barıştan yana olanlara şans tanıması,
Hendek olaylarını başarıyla bastırması,
Üniversite sayısını artırarak okumak ve bilim adamı olmak isteyen herkese fırsat tanıması,
Yıllardır batının etkisiyle iyi ilişkimiz normal olmayan komşumuz rusya ile ilişkilerimizin düzelmesi
Rusyanın yardımıyla Nükler santral kurulması çalışmalarının başlatılması,
Batının vermediği Uzun Menzilli S400 Füze teknolojisini Rusyadan ital etmesi,
Irak devletiyle arayı düzeltip, Barzaninin devlet kurma hayal ve entrikalarını boşa çıkarması,
Ülkemizdeki Üniversite sayısını 203'e çıkarması,
Muhtarların maaşlarının ve sosyal haklarının iyileştirilmesi.
Eğitim sistemimizin bütün kademelerinde revize edilecek onlarca husus var. Hele üniversitelerimizde ingilizce hayranlığını anlamış değilim. Bazı üniversitelerde dersler de ingilizce anlatılmaktadır. ingilizce anlatılan ders, türkçe anlatılana kıyasla ne kadar başarılı olabilir ki. Kaldı ki özellikle sayısal ağırlıklı bazı derslerin türkçe anlatıldığında bile anlaşılması güçtür.
Akademisyenlerce Yayınlanan araştırma makalelerinin çoğu ingilizce dilinde. Bu makaleler acaba sırf yabancıların istifade etmesi için mi hazırlanıyor? ülkemizde kaç kişi bunları okuyup anlayabiliyor? Yapılan bu araştırmaların Ülkemizin bilimine ve teknolojisine katkısı ne? Eğitim sistemimizi ingilizce kısır döngüsünden biran önce kurtarmalıyız. ilkokuldan itibaren ingilizce öğrenmek isteğe bağlı olmalıdır. ingilizcenin okullarda ve üniversitelerde zorunlu olarak okutulmasını son derece yanlış bulmaktayım.Gerçek anlamda başarı elde etmek için Eğitim sistemimiz de yerli ve milli olmalıdır.
Pek çoğunuzun ilgisini çekmese de bu bilgiyi paylaşacağım. Worldview-3 13/08/2014 tarihinde uzaya fırlatılan halen dünya genelinde bilinen en yüksek çözünürlüklü yer gözlem uydusudur. Geometrik çözünürlüğü yaklaşık 30 cm. Bu şu anlama geliyor alçaktan uçak ile çekilen görüntü ile birebir yarışacak çözünürlük düzeyinde.inşallah ülke olarak bizde uydu teknolojimizi geliştirip ilerde bu düzeyde bir yer gözlem uydusu üretiriz.Bu kapsamda üniversite hocalarına çok iş düşüyor.Tez yazıp, ünvan alıp ders anlatma modundan bir an önce çıkmalılar.Üniversite hocası öncelikle iyi bir bilim adamı ve araştırmacı olmalıdır. Üniversitelerde ders anlatma her zaman ikinci planda olmalı.Zaten üniversite öğrencisi eğer kazandığı bölümle ilgili ise pek çok konuyu araştırarak öğrenecek düzeydedir.
Eskiden uzay yarışında en önde olan Ruslar ilk olarak 1957 yılında uzaya yer gözlem uydusu fırlattılar. Ardından 1958 yılında Amerika Birleşik Devleti uydu fırlattı. Uydu görüntüleri kalitesi bu gün öyle bir noktaya geldi ki uçaklarla çekilen görüntüler ile yarışır durumda. Örneğin 2014 yılında uzaya fırlatılan ABD ye ait Worldwıew-3 uydusu halihazırda dünyanın bilinen en yüksek çözünürlüklü uydusudur. Pankromatik çözünürlüğü 0,31 m.( yani 31 cm.) görüntüler elde etmektedir. Bu çözünürlük insanlı uçaklarla çekilen hava fotoğraflarıyla aynı çözünürlüktedir. Diğer bir örnek vermek gerekirse son yıllarda navigasyon olarak kullanılmaya başlayan “https://wego.here.com ” adlı yabancı maps sitesindeki görüntüleri incelerseniz çoğu yerde yaklaşık 30 -50 cm. gibi çok yüksek görüntü çözünürlüğünün olduğunu fark edersiniz.
Gel gelelim uzay teknolojisindeki bizim durumumuza; ilk milli yer gözlem uydumuz Bilsat 2003 yılında Rusyadan uzaya fırlatılmıştır.120 m. yer çözünürlüğüne sahiptir. Teknik sebeplerle 2006 yılında görevi sona ermiş ve şuanda kullanım dışıdır.
Ardından 17/08/2011 tarihinde Rusyadan uzaya fırlatılan Rasat yer gözlem uydumuzun çözünürlüğü 7,5 m.-15 m.’dir.
Daha sonra 18/12/2012 tarihinde Çinden uzaya fırlatılan Göktürk 2 yer gözlem uydusunun çözünürlüğü ise 2,5 m-5m. ‘dir. Göktürk 1 uydumuz hakkında ise henüz pek bilgimiz yok.
Arkadaşlar benim anlayamadığım husus şu; görüntü çözünürlüğü doğrudan kullanılan kameranın optik sistemiyle alakalı bir şey değil midir? Şayet böyle ise bu kadar yatırım yaptığımız yüksek maliyetli bu projelerde niye daha yüksek görüntü kalitesi elde edilebilecek kamera kullanmıyoruz. Avrupalılar vermez ise teknoloji devi Çinden de mi ithal edilemez kafam çok karıştı doğrusu.
Sözlükte her geçen gün etkisini daha çok hissettiğimiz konudur.Önemli bir başlık görünce klavyesine dokunmadan üşenenler; belaltı konular açılınca adeta bir roman yazarına dönüşmekteler ve sayfalarca yazı yazmaktalar. Öyle ki fesli Maraş dondurmacısını aylarca konuşuyoruz ve bıkmıyoruz.Hatırlayın gene ergen aleyna tilki mevzuu aylarca konuşuldu. Belaltı muhabbetler almış başını gidiyor.Saçma başlıklar adeta prim yapıyor. Her nedense aynı konular sürekli gündeme getirilmeye çalışıyor ama farklı bir konu açılınca herkes sus pus oluyor.Sözlükteki eski başlıkları incelediğimizde ise ne kadar önemli konuları incelendiğini ve kaliteli içerikli yorumları görürsünüz.Bu bağlamda ülkemizdeki uludağ,eksi, inci,sarı gibi sözlük platformlarının aslında eğitim sistemimizin bir aynası olarak görmekteyim.Şahsi kanaatim kalite her geçen gün artacak yerde gitgide düşüyor gibi.
Firma ismi vermeyecem ama geçenlerde biraz aciliyeti olduğundan bir firmadan bire bir görüşerek 242TL’ye Harici bellek aldım. Daha sonra internetteki en ucuz fiyatına baktım 209 TL. idi. Yaklaşık olarak 2008 yılından beri internet alışverişi yapan birisi olarak Ayaküstü 33 TL. zarar ettiğimi fark ettim ve üzüldüm. Belki bu rakam size çok önemsiz gelebilir ama atalarımız “damlaya damlaya göl olur” demiş. Daha pahalı ürünlerde farkında olmadan çok büyük zararlar ediyoruz.
Malum Devrimiz bilgi, bilişim ve dijital teknoloji çağı. Yaşadığımız şehirlerdeki firmalar fiyatlarını internet fiyatlarına entegre etmediği sürece bence artık top yekün internet alışverişine yönelmeliyiz.
Bir ürünü aciliyet sebebiyle ille de yüz yüze görüşerek alacaksak muhakkak internetteki fiyatlarını araştırıp internet fiyatını mutlaka oradaki satış yetkiline hatırlatmalıyız, Şayet size teklif ettiği afaki fiyatta direniyorsa alışveriş yapmamalıyız, ürünü internetten getirtmeliyiz.
internet alışverişinde ise dikkat edeceğimiz pek çok husus vardır. Öncelikle iletişim adresi, telefonu ve maili açıkça belli olmayan sitelerden ürün almamalıyız. internet bir nevi serbest rekabet piyasası gibi olduğundan bir ürüne ait çok farklı fiyatlar bulunmaktadır. ürün almadan önce ürünün değişik internet sitelerindeki fiyatlarını muhakkak incelemeliyiz. En ucuzunu bulmak için ise https://www.akakce.com/ ve https://www.cimri.com/ sitelerinde arattırmalıyız. Bu iki sitede ürünlerin satıldığı tüm yerler fiyatlarıyla birlikte sıralanmaktadır. Böylelikle en ucuz hangi sitede ise oradan almalıyız. Kalın sağlıcakla.
Bu gün denyonun birisi elinde bir tomar parayla atm de yaklaşık 20 dakika para yatırmayla uğraştı.Sabırlı insanlara denk geldiğinden kimse bişey demedi. Yoğunluk çok olduğundan kendisini beklemek zorunda kaldık. Yahu teknoloji çağında artık bu olur mu. Yanlış anlaşılmasın kendimi övmek için söylemiyorum.internet bankacılığını 2006 yılından beri kullanmaktayım.Şu ana kadar hiçbir sorunda yaşamadım.Ama yıl 2018 hala önemli bir kesim hala Atm den para yatırıyor ve kuyrukta bekleyen insanların zamanını alıyor.işin enteresan yanı vatandaşın hava atmak için aldığı cebindeki adroid telefonundan bunu gerçekleştirebileceğinden haberi yok.Yaşlı olsa durum tolere edilir üstelik genç yaşta birisi.
Şimdilerde malesef ki gençliğimizin bihaber olduğu Türk halk müziğinin gönüllerimizde taht kurmuş üstadları Aşık Veysel Şatıroğlu, Ali Ekber Çiçek, Cemile Cevher Çiçek, Racı Alkır,Turan Engin, Celal Güzelses, Malatyalı Fahri Kayahan, Neşet Ertaş, Erkan Ocaklı,Kazım Koyuncu ve daha isimlerini hatırlayamadığım niceleri hepsini saygı ve rahmetle anıyorum.
Malesefki batının etkisiyle Ülkemizde kültür yozlaşması her geçen gün artan bir sosyal sorun haline gelmiştir.Büyükşehirlerin merkezi yerlerdeki pek çok işyeri isminin yabancı olması, gençler arasında anlaşılamaz ingilizce kelimeler kullanmadaki artış bunun en bariz örneğidir. Bunun daha basiti müzik kültürümüzdeki değişikliktir.Son yıllarda gençliğimiz rap, pop, rock vs. ruhsuz müzik dallarına yönelmektedir.Eğleniyor gibi görünselerde ne dinlediklerini kendileri bile anlamamaktadırlar.Türk Halk Müziği ise neredeyse nadir dinlenen müzik haline geldi, dinleyenler ile neredeyse dalga geçilir hale geldik.
Bu bağlamda temel eğitimin verildiği ilk ve orta okulda gençlere yerli kültürümüz aşılanmalıdır.Benim şahsi görüşüm ingilizcenin ilkokula inmesi yanlıştır.ingilizce bir araştıma dilidir.Zaten herkes zorunlu ders almasına rağmen, üniversite bitiren bile ingilizceyi unutuyor.Kaldıki herkes araştırmacı olacak diye bir şey yok.Bana katılırsnız katılmazsınız bilemem ama şahsi kanaatim ilk,orta, lise ve üniversitelerde ingilizce seçmeli ders kategorinde olmalıdır.Neticede ingilizce öğrenmek isteyen zaten bunu tercih edecektir ve kendi isteğiyle daha başarılı olacaktır.Böylelikle eğitim ve öğretimde zamanımız boşuna heba olmaz.
Bazı insanların parayla ilişkisi çok iyidir neye yatırım yapsa kar eder.Ben ise bu zamana kadar hangi yatırım aracına başvurduysam hep zarar ettim.Şimdi size sormak istediğim tasarruf ettiğimiz gelirimizi neye yatıralım altına mı, dolara mı yoksa vadeli faize mi?
Konu “facebook adabı” olunca yaz yaz bitmez. Belkide ilerde sosyal medya adabıyla ilgili ciltler dolusu kitaplar yazılacaktır. Öyleyse başlangıcı biz yapalım.
Ben facebook ortamını şehirlerarası trafik ortamına benzetiyorum. ikiside toplumun bütün kesimlerinin takıldığı bir ortam. Trafik kuralları var ama Facebook Kuralları henüz yazılı olmasa da her ortam gibi facebooktada belli davranış şekillerine uymak adaba uygun davranmak daha yerinde bir davranış olacaktır. Sizlerinde bildiği üzere Facebook kendi kategorisinde şuan yaygın olarak kullanılan sosyal medyanın belkide ilk çıkanı, en popüleri ve en eskisi. Şu an aklıma gelen ve faceebook adabına uymayan başlıca davranışlar şunlardır:
-En az iki üç tane aynı isimle facebook hesabı açanlar,
-Profiline başkalarının resmini koyanlar,
-Profilinde insanlara sırtı dönük poz verip afedersiniz de poposunu paylaşanlar,
-Başkalarının fotolarını izinsiz paylaşanlar,
-Eşiyle birlikte takma isim oluşturup kendi kişiliğini kaybedenler,
-Eşine yada sevgilisine sürekli canım, cicim, aşkım, bitanem gibi süslü hitaplar paylaşanlar.
-Paylaşımları sürekli büyük puntolarla yazanlar,
-Yakını can çekişirken hasta yatağından paylaşıp duygu sömürüsü yapanlar,
-Daha yeni doğmuş çocuğun yüz fotosunu paylaşanlar,
-insanlara karşı eşit davranmayıp bazılarının yorumlarını beğenip bazılarının yorumunu beğenmeyenler,
-Sürekli beğeni alıp, başkalarını hiç beğenmemek.(aşırı beğeni alan facebook femomeni olarak nitelendirilen kişiler bunu çok yapar),
-Yanlızca fotojenik olan fotoğrafları beğenenler diğer doğal kişileri hiç umursamayanlar,
-Sürekli gran tuvalet takım elbiseli foto paylaşanlar,
-Denizden kocaman göbeğini paylaşanlar,
-Makamdan poz atan kamu çalışanları,
-itibar elde etek için sürekli belli makamlara gelmiş kişilerle çekilmiş resim paylaşımı,
-Profiline vesikalık fotoğraf koyanlar,
-Hava atma amaçlı araba ve ev alımını paylaşanlar,
-Her anlama gelebilecek uzunca …..lı cümleler paylaşanlar,
-Başkalarına ait söz yada metinleri kendi metniymiş gibi paylaşanlar,
-Düşük eğitim düzeyiyle devlet kurtarırcasına strateji analizi yapanlar,
-Arkadaş sayısını bilerek gizlemeyip, bakın benim bu kadar arkadaşım var çok çok sosyal birisiyim diye güç gösterisi yapmaya çalışanlar,
-Takipçi sayısını gizlemeyip güç gösterisi yapanlar,
-Çekemediği arkadaşları sonradan silen egoist tipler,
-Yemek sofrasını paylaşmak
-Üstünlük kişisel egosunu tatmin etmek uğruna yakından tanıdığı kişilerin arkadaşlık isteğini reddeden yada bilinçli bekletenler(Not: bu kişilerden facebook ortamında önemli oranda mevcuttur).
internet bankacılığını kullandığımdan maaşımı her ay düzenli olarak kaydeden birisiyim. Geçenlerde kendimce basit bir hesap yaptım.12 yıllık gelirimi topladım, yaptığım tasarrufa oranladım; malesef sadece % 35 ini tasarruf edebilmişim. Sonuç karşısında açıkçası şok oldum. Çünkü savurgan değil, çok tutumlu birisiyim en az yarısını birikim yapmalıydım. Yani diğer bir deyişle gelirim % 65 ini harcayarak esnafa kaptırmışım. Bende diyorum bu esnaflar neden zenginler. Adamlar sürekli daire alıyor ve araba yeniliyor. Benzer hesaplamaları zaman zaman yapmanızı tavsiye ederim. Bu tür hesaplamalar insanın ekonomik yönden kendine özeleştiri yapmasını ve harcamalarını düzene koymasını sağlıyor.
2015 yılında başlatılmış Kişisel sağlık sistemidir. Eğer önceden e-devlet şifresi almışsanız bu şifre ile https://enabiz.gov.tr/ adresinden sisteme girebiliyorsunuz. Daha sonra dilerseniz farklı şifre de belirleyebiliyorsunuz.
Peki Sistemde neler var?
Öncelikle sağlık sorunları sebebiyle ziyaret ettiğiniz sağlık kuruluşlarını ve tarihlerini görebiliyorsunuz (Özel hastaneler hariç)
Hastalıklarınız sebebiyle aldığınız tanıları görebiliyorsunuz.(Özel hastaneler hariç)
Önceden almış olduğunuz ilaç reçetelerinizi görebiliyorsunuz. .(Özel hastaneler hariç)
ilaç raporlarınızın süresini görebiliyorsunuz.(Özel hastaneler hariç)
En önemlisi de buradan randevu alabiliyorsunuz ve randevunuza doktora iletmek istediğiniz not ekleyebiliyorsunuz (özel hastaneler ve üniversite hastaneleri hariç)
Tahlil sonuçlarını görebiliyorsunuz.(üniversite ve özel hastaneler hariç)
Acil durumlarda sağlık çalışanlarının görmesi gereken not ekleyebiliyorsunuz.
Doküman ekleyebiliyorsunuz.
Kısaca bayağı faydalı bir sistem herkese şifre alıp kullanmasını tavsiye ederim.
Pek çoğumuzun bildiği üzere Hastane randevusu “Alo 182” hattından alındığı gibi dilerseniz kendinizde internet üzerinden istediniz anda randevu belirleyebilirsiniz. şöyleki
1. https://www.mhrs.gov.tr/Vatandas/ veya adresine girilir. Şayet önceden e devlet şifresi alınmış ise bu adrese doğrudan e-devlet şifresi ile sisteme girilmektedir. Site açıldığında en sağda “Randevu al” modülü mevcuttur. Burayı tıkladığınızda sizi merkezi hekim randevu sistemine yönlendirir. Burada tc kimlik numaranızı ve e- devlet şifrenizi yazarak sisteme girersiniz. Buradan “randevu arama” bölümüne tarih, il adı, hastane adı, klinik adı ve doktor seçilerek uygun saatte boş olan randevu alanı seçilir. Böylece randevu işlemi tamamlanır. Sistemde e mail veya cep telefonunuz mevcutsa randevu bilgisi sizede iletilir. Aynı şekilde bu sitede Randevu Geçmişi modülüne girerek randevu iptalide gerçekleştirebilirsiniz.
2. https://enabiz.gov.tr/ adresine girilir. şayet önceden e devlet şifresi alınmış ise e devlet şifresi ile sisteme girilmektedir. Site açıldığında en üstte ortalarda “randevu” modülü mevcuttur. Burası tıklanır ardından En sağda “randevu al “ modülü gelir. Daha sonra “Kendim için randevu al” çentiğini seçer ve ardından “radevu al” modülünü tıklayarak ilerleriz. Burada tarih, il adı, hastane adı, klinik adı ve hekimin adını seçerek randevu oluşturabiliriz. Buradan alınan randevularda randevuya kişi sağlık durumuyla ilgili doktorun göreceği notta ekleyebilmektedir.
Özel hastaneler ve üniversite hastaneleri henüz bu sisteme uyumlu değildir. Dileriz ilerde onlarda sisteme entegre edilir.
Kalın sağlıcakla.
