bazı fırınlarda olan askıda ekmek uygulamasının, ramazanda fakir fukara için uygulanması bence çok faydalı olur.
örneğin mahalle muhtarları, mahallesindeki fakir fukaraları, yardıma muhtaçları tespit eder. muhtarlıkta liste halinde duvara asar. zekat ve yardım vermek isteyen bu listeden adresi alıp direkt fakir fukaraya yardımı ulaştırır. aracısız, sorunsuz yardım sahibine ulaşır. fakir ile zengin arasında bağ kurulmuş olur. ikisinin de gönlü hoş olur.
kaymakamlıklar ve belediyeler de bunu yapabilir. adresler internette sitede yayınlanır. yardım eden burdan adresi alıp yardımı ulaştırır. yardım ulaşınca adres de listeden silinir.
böylelikle aracılar, tüccarlar aradan çekilmiş olur.
hayatında bir agaç dikip, sulamamış klavye çevrecilerinden çok var.
nükleer, hidroelektrik,termik,doğalgaz dan elektrik üretmeye karşı olan çevrecilerdir. rüzgar santralleri, güneş enerjisinden de üretilen elektrik ülkeye yetmeyeceğine göre, bu çevrecilere tek seçenek kalıyor.
bol bol kuru fasulye yiyip, çıkan gazdan elektrik üretip, evin ihtiyaçlarını karşılamak kalıyor.
oyuncu cezmi baskın, yapılan darbelerin hep sağcılara yaradığını ve 12 eylül darbesini yalnızca solcu sinemacıların eleştirdiğini söyledi. kendisinin acarkente oturduğunu söyleyen baskın, herkesin iyi evlerde oturması için sosyalist olduğunu ifade etti.
herkes güzel evlerde otursun diye sosyalistim
bir sosyalistin isteklerinin ne olduğunu bilmek lazım; i̇nsanca yaşamak! ben burada, bu evde oturuyorsam, bu evi çalışarak hak ettiğimi bilmek lazım. bazıları benim için sosyalist ama acarkentte üç katlı bir evde oturuyor diyorlar. evet, herkes karnını doyursun, her kes güzel evlerde otursun diye biz sosyalistiz diyoruz. en azından herkes sürünmesin diye biz sosyalistiz.
birleşmiş milletler 24 ekim 1945'te kurulmuş dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslar arasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir iş birliği oluşturmak için kurulan uluslararası bir örgüttür.
güvenlik konseyi on beş ülkeden oluşmakta olup,bu üyelerden beşi daimi üye statüsündedir ve mutlak veto yetkisine sahiptir. bu ülkeler abd, rusya, çin halk cumhuriyeti, birleşik krallık ve fransa'dır.
en hayati konularda birleştikleri görülmemiştir. veto yetkisine sahip ülkeler, birinin ak dediğine diğeri kara dediği için ortak karar alamamakdadır. örneğin israil hakkında ortak bir karar 60 yıldır alamamışlardır.
birleşmiş milletler olan adını artık ayrılmış milletler örgütü olarak değiştirmelidir.
kur'an-ı kerim portalında kur'an-ı kerim okumaya girişten tefsir okumalarına kadar pek çok hizmetten faydalanılabiliyor. "kur'an öğrenmeye giriş", "kelime arama", "kur'an dinleme", "hatim okuma", "kur'an kütüphanesi", "meal", "tefsir", "sureler ve konu fihristi" bölümlerinin bulunduğu portal, diyanet i̇şleri başkanlığının hazırladığı en büyük kur'an portalı olması bakımından önem taşıyor.
kur'an'ı kerim öğrenme...
kur'an-ı kerim'i güzel ve doğru bir şekilde okumayı 18 derste öğreten interaktif yapıdaki "kur'an okumaya giriş" bölümünde, kur'an harfleri, telaffuzları, tecvit bilgileri, anlamlarıyla birlikte namaz sure ve duaları yer alıyor. kur'an okumaya giriş bölümünde, resimlerle abdest ve resimlerle namaz başlığı altında abdest ve namazla ilgili genel bilgiler de veriliyor.
kur'an-ı kerim ve meal okuma...
kur'an'ı kerim portalı, interaktif ortamda aynı anda kur'an-ı kerim'i arapça ve türkçe mealiyle okuma fırsatı da sağlıyor. sitede, diyanet işleri başkanlığı ve türkiye diyanet vakfı tarafından hazırlanan meal ve tefsirleri sayfa sayfa okumak ve kamuoyunda bilgisayar hattı olarak bilinen ve kolay okuma imkânı veren dijital hatla hazırlanan kur'an-ı kerim'i de okumak mümkün.
kur'an-ı kerim ve meal dinleme...
kur'an-ı kerim portalında türkiye'nin ve dünyanın seçkin hafızlarının okuduğu hatimler de yer alıyor. sitede, türkiye'nin seçkin hafızları davut kaya ve inullshak daniş'in yanı sıra hafız abdüssamed, kabe imamlarından mahir muaygili, şüreym ve südeys gibi dünyaca ünlü hafızların tilavetini dinlemek mümkün. portalda ayrıca mehmet emin ay'ın seslendirdiği kur'an-ı kerim meali de dinlenebiliyor.
kur'an arama motoru...
portal, kur'an-ı kerim'den belli kelimeleri arama hizmetini de sağlıyor. "kur'an arama motoru" olarak isimlendirilen bölümde türkçe ve arapça kelimeler, arama motoruna girilerek, kelimenin geçtiği ayetler kolaylıkla bulunuyor. kur'an arama motoru'nda (kam) hem türkçe hem de arapça kelime ya da kelime gruplarıyla arama yapılabiliyor.
cemaati tarafından mit in başına geçmesi için çok çaba sarfedilen önder aytaç ın, haberx.com sitesindeki yazısında belirttiği işbirliği.
"geleceğin huzur adacıklarının kurulması ve dünyanın huzur içinde yaşanabilen bir yer olması bağlamında, fethullah gülen hareketinin mensupları ve organizasyonları, yalnızca abd örneklemesindeki fbi ile değil, mi5, kgb, mossad, cia, yahudi cemaatleri, zenci hareketleri, afrika merkezli yapılar, çin birlikleri ile de görüşmeler yapmaktalar bunları bundan sonra da yapmaya daha da fazlası ile devam edecekler."
mit in başına geçirilmeye çalışan bu derin abi itirafta bulunmuş.
geleceğin huzur adacıklarının kurulması ve dünyanın huzur içinde yaşanabilen bir yer olması bağlamında, fethullah gülen hareketinin mensupları ve organizasyonları, yalnızca abd örneklemesindeki fbi ile değil, mi5, kgb, mossad, cia, yahudi cemaatleri, zenci hareketleri, afrika merkezli yapılar, çin birlikleri ile de görüşmeler yapmaktalar bunları bundan sonra da yapmaya daha da fazlası ile devam edecekler.
2006 Mayısında gerçekleşen Danıştay Saldırısı bir bakıma Türkiyenin paralel devlet yapılanmalarıyla savaşımının tetikleyicisi sayılabilir. 2002 yılında Necip Hablemitoğlu suikastı da bu açıdan bir mihenk taşı olabilecekken siyasal yelpazedeki istikrar olgusunun henüz yerleşik bir hal almaması bunun önüne geçti diyebiliriz.
Danıştay saldırısı sonrasında saldırının faili olan Alparslan Arslanın üzerinden çıkan Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi Derneği kimlik kartı ve bu dernekli ilişkili isimlerin backraundları olayın bir derin operasyon olduğu şüphesini güçlü kılmaya yetti. Sonrasında Ümraniyede bir gecekonduda tesadüfen ele geçirilen askeri mühimmat ve bağlantılı isimler Ergenekon denilen yapının deşifre sürecine büyük katkı sağladı.
Tabii bugün eşcinsel eğilimleri dillerde dolaşan ve inanç tercihini Yahudilik olarak deklare eden Tuncay Güneyin arşivleri de yabana atılmayacak türden detaylar barındırıyordu.
Bu yönde kaleme aldığım kitaplarımdaki tüm bilgi ve belgelerin arkasında durduğumu ifade ederek;
Şimdi bu süreci ezber bozacak bir yönle okumanıza yardımcı olacak şekilde yeniden tartışmaya açacak sorular yöneltmek istiyorum.
Danıştay saydırısının faili Alparslan Aslanın bu eyleminin, paralel yapılanma diye tanımlayabileceğimiz ve derin devlet klişesiyle anılan Ergenekonun deşifre sürecine direk etki ettiği doğru mudur?
Doğrudur.
Peki bu aşamada, böyle bir bağlantı için Aslanın tüm ilişkileri irdelenmeli midir?
Hukuki zorunluluk olarak da her yönüyle irdelenmelidir.
Öyleyse neden bu irdeleme sadece Vatansever Kuvvetler ve onun çevresiyle sınırlı kalmıştır? Neden Aslanın son dönem görüşmeleri ve kız kardeşine ait numaradaki mesajları hasıraltı edilmiştir? Aslanın kızkardeşi soruşturma aşamasında ifadesine bile başvurulmadan kim ya da kimler tarafından yurt dışına gönderilmiştir? Aslan ailesini olay sonrasında ve de soruşturma sırasında soruşturmadan bağımsız ve alakasız bir şekilde hangi emniyet mensupları ne amaçla sık sık ziyaret etmiştir?
Galiba işin sırrı da burada. O dönem Elazığ Emniyetinde görevli hem istihbarat hem Terör ve Organize Birim amirleri bu soruların cevabından haberdar olabilir...
Ama benim maksadım sadece bununla sınırlı değil. Bu ziyaretleri gerçekleştirdiklerinden şüphelenilenlerin kimlikleri benim asıl anlatmaya çalıştığım. Malum ki Emniyet teşkilatında cemaatçi bir yapı olduğu hep tartışılır. Oysa ben bu yapının cemaatçi değil; cemaat içerisinde pozisyon alıp gizli gündemlerini hayata geçiren bir paralel devlet yapılanmacı grup olduğuna inananlardanım.
işte hem o ziyaretleri gerçekleştirenlerin hem de Alparslan Aslanın azmettiricilerinin üstelik düne kadar mücadele ediyormuş gibi gözüktükleri Ergenekon denilen yapıyla karanlık bir ittifakı bulunan grup mensupları olduğundan şüphe duyuyorum.
Geçmişte de böyle bir derin ittifakın bulunduğuna dair ifadeler kullandığım yazılarım oldu. Samimiyetine ve hizmetlerinin yararlılığına hep inandığım ve daha da ötesi sempati duyduğum Gülen Cemaatinin hizmet erleri bu yöndeki tespitlerime şiddetle karşı da çıktı. Ama bugün ortaya çıkan bazı somut olgular, o iddialarımın temelini doldurur nitelikte.
FBI iLE CEMAAT iŞBiRLiĞi
7 Şubat operasyonu diye bilinen MiT krizi ve o dönem yaşananlar, MiTe yönelik bir ele geçirme hamlesinin argümanlarıyla doluydu değil mi?
Buna şiddetle karşı çıkılsa da bütün yaşananları böyle tanımlamak mümkün. Peki kimdi bu operasyonun arkasındakiler?
Olayı önüyle arkasıyla araştırma üşengeçliğinden vaz geçmeyenler cemaat deyip sıyrıldı işin içinden. Oysa bir hizmet ağı olan Cemaatin üslendiği misyon gereği MiT ile ilgili hiçbir planı olamazdı. Ancak cemaatin önlenemez büyüme ağına kendini atmayı başarıp, bu güç ve yaydığı manevi iklimi kullanarak karanlık planlarını uygulamaya koymaya çalışanlar hep gözardı edildi.
Taa ki Özel Yetkili Mahkemelere dair düzenleme de içeren 3. Yargı Paketinin TBMMde ele alınmasına kadar... Ne zaman ki ÖYMlerle ilgili daha demokratik daha insancıl bir düzenlemenin 3. Yargı Paketi içerisinde yer alacağı netleşmeye başladı; işte o zaman cemaat üzerinden karanlık planlarını hayata geçirmeye çalışan sözde cemaatçilerin gerçek yüzü de belirginleşti.
Ve ne tesadüftür ki bu yüzlerle MiT krizi sürecinde köşesinde ya da ekranlarda MiTi illegal bir kurum göstermeye çalışan yüzler yine aynıydı.
Bunlardan birinin, ABDde yeşil kuşak projesinin öncülerinden olan ve bu doğrultuda Yeşil Gladio yapılanmalırının kaçınılmaz olduğunu düşünen Graham Fuller ile yakın ilişkisinin olduğuna bir önceki yazımda dikkat çekmiştim.
Ve burada bir kez daha vurgulamak isterim ki; bu ve bunun taifesi, Yeşil Gladio diye tabir edilebilecek paralel bir devlet yapılanmasını tesis etmek için milli hassasiyetleri yüksek olan MiT Müsteşarı Hakan Fidanın kellesini almanın şart olduğunu, en stratejik hedef olan MiTin bu aşama sonrasında kontrole alınmasının kolaylaşacağını çok iyi bilmekteydi.
Bu hedef için terör örgütü PKK ile bir işbirliği ve karşılıklı konsensüsün olduğuna dair bile güçlü emareler vardı. Zira örgütün kanlı eylemleri daha gerçekleşmeden bu karanlık gruba mensup kalemlerce deklare ediliyordu neredeyse.
O güne kadar sorgulanmayan MiTin istihbarat kabiliyeti de bu önceden yazılıp çizilen her eylemden sonra sorgulanır ve tartışılır heli geliyordu.
Bütün bunlar kimileri için uçuk komplolar olarak değerlendirilebilir belki..
Ama son olarak FBIın sitesinden yayınlanan bir metin komploları güçlü doğrular haline getirmeye yetecek cinsten.
FBI, CREST (Toplum ilişkileri Yönetici Eğitim Semineri) adı altında bir dizi eğitimler veriyor. isteyen kuruluşlar da bu çerçevede FBI ile işbirliği kurabiliyor. FBIın kendi sitesinden yaptığı açıklamada, bu işbirliğini kurduğu kurum ve kuruluşların bazılarını da isimleri ile yayınladı. Bunlardan biri de Gülen Enstitüsü.
Evet yanlış okumadınız. Fetullah Gülen Hocaefendiye yakın diye bildiğimiz Enstitü.
Üstelik FBI bu eğitim seminerlerini daha sonra ajan olarak değerlendirebilecekleri bireyleri seçmede de kullanıyor.
Bunun uygulama alanlarının başında da Irak ve Afganistan geliyor. Şimdi buyurun buradan yakın...
Tamamen islami motiflerle bezendiğine inandığımız Gülen cemaatinin ne işi olur FBI ile? Daha da ötesi CIA bu işin neresinde?
Bu soruların cevabını verirken yine kolaycılığa kaçmamanızı tavsiye ediyorum. Çünkü; cevap, kolaycı bir yaklaşımla cemaat odaklı değil asla.
Uluslararası çapta devasa bir yapı haline dönüşen Gülen Cemaatinin bünyesine sızmayı başarmış özel büro ile ilişkili bir durum bu.
ziyarete gittiği gecekonduda yer minderinde, ev sahibi ile çayını içerken samimi sohbetini de yadırgamazsınız. g20 zirvesinde liderler arasındaki gururlu yürüyüşünü de. vefalıdır. dostunu da düşmanını da unutmaz.
i̇stanbul-acıbadem'de yaşayanlar bilir... efendiler dondurmacısı meşhurdur. hele yaz akşamları dondurmacının önünde metrelerce kuyruk olur.
geçenlerde bir arkadaşımla canımız dondurma çekti: "hadi, efendiler'e gidelim" dedik.
her zamanki gibi acayip bir sıra vardı... beklemeye başladık...
o sırada önümüzde bir otomobil durdu. şoför mahallinde başörtülü bir hanımefendi yanında da 30'lu yaşlarda bir erkek oturuyordu
hanımefendi arabada beklerken adam indi ve bizimle dondurma kuyruğuna girdi.
başta kim olduğuna dikkat etmedim. ama yanımdaki arkadaşım "bu adam meşhur biri değil miydi?" diye kulağıma fısıldayınca tekrar dönüp baktım. kim çıksa beğenirsiniz? başbakan erdoğan'ın oğlu bilal erdoğan.
ne bir koruma, ne de özel bir ilgi-alaka: sıradan bir vatandaş gibi geldi, kuyruğa girdi.
10 dakika sıranın kendisine gelmesini bekledi. sıra gelince siparişini verdi, parasını ödedi ve gitti.
şimdi diyeceksiniz ki "ne var bunda?"
hiçbir şey yok aslında...
her şey tam da olması gerektiği gibi
ama bu ülkede;
gözaltındaki sevgilisini çıkarmak için karakol basan başbakan çocukları mı istersin?
devletin jet-ski'sini kaybeden başbakan çocukları mı?
karısını döven, ölümle tehdit eden başbakan çocukları mı?
sarhoş olup gittiği mekanlarda rezalet çıkaran başbakan çocukları mı?
askerliğini tatil kasabasında güneşlenerek yaparken komutanlara yemek siparişi veren başbakan çocukları mı?
gazeteci tokatlayan başbakan çocukları mı?
şehrin göbeğinde arabasıyla hız rekoru deneyen başbakan çocukları mı?
siparişini getirmeyen kebapçıyı gözaltına aldıran başbakan çocukları mı istersin?
uçağı kaçıracağını anlayınca trafiği kapattıran başbakan çocukları mı ?
yoksa kendisine ceza yazan trafik polisini memleketin öbür ucuna sürdüren başbakarı çocuklan mı?
hepsini gördük, yaşadık!
dolayısıyla olması beklenen şudur: türkiye'de bir başbakan çocuğu dondurmacıya gitmek isterse önce 50 tane koruma polisi gelir. yollar açılır. o sırada dondurmacı müşteri almaz. sonra hazret teşrif eder! kuyrukta bekleyen onlarca insanın gözüne baka baka girer kendisi için özenle hazırlanan dondurmasını alır
ve çıkar. muhtemelen de 1 kuruş ödemez!
o nedenle yakalamışken yazmak istedim.
belki birilerine 'örnek' olur.
4 uçaklarımızı israil modernize etmişti. bu modernize sırasında uçaklara uzaktan müdahale edecek devre koymuş olmaları %99 ihtimal. israil çünkü kendileri dışında hiçbir ülkeye güvenmez. ortam bu kadar gerginken suriye hava sahasına yaklaşında fırsatı değerlendirip, uçağı uzaktan müdahale etmiştir. patlayıcı izi olmaması bunu gösteriyor.
peki suriye niye biz düşürdük demiştir.
siz esed ile israil i birbirine düşman mı zannediyorsunuz. esed iktidarı, sünni suriye iktidarından her zaman iyi olacaktır israil için. abd ve israil in sesi neden bu olayda çıkmadı dersiniz. türkiyeyi savaşa sokmak istediler. başaramadılar.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin il Başkanları Toplantısında konuştu.
"11 Temmuz 1995'te Srebrenitsa'da katledilen kardeşlerimizi rahmetle yad ediyorum" ifadelerini kullanan Erdoğan, Bosna Hersekin unutulmaz lideri Aliya izzetbegovic ile arasında geçen diyaloğu da paylaştı.
"Vefatından saatler önce kulağıma şunu fısıldamıştı: Bosna size emanet, buralar Osmanlı'nın bakiyesi.
Yakın tarihte Avrupa'nın ortasında yaşanmış bu soykırım girişimini Türkiye olarak unutmayacağımızı unutturmayacağımızı bir kez daha hatırlatmak istiyorum. 11 Temmuz 1995'te Srebrenitsa'da katledilen kardeşlerimizi rahmetle yad ediyorum.
520 kardeşimize de Allah'tan rahmet diliyorum. Bugün uğurlanacaklar. Efasen komutan Aliya izzetbegoviç'i bugün burada bir kez daha rahmetle anıyorum, mekanı cennet olsun."
Öte yandan Erdoğan, Başbakan Yardımcı Bekir Bozdağ'ın bu törenlere katıldığını belirterek; "Bosna-Hersekli kardeşlerimiz bize emanettir" ifadelerini kullandı.
işte sevilay Yükselir'in "Ya Alevilik başka bir dinse.." başlıklı o yazısı
ALEViLiK iSLAMiYET'i FARKLI YORUMLAYAN BiR MEZHEPTiR
TBMM Başkanı Cemil Çiçek CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün Meclis çatısı altında cemevi açılması yönündeki talebine olumsuz yanıt vermiş. Bu olumsuz yanıta referans olarak da Diyanet işleri Başkanlığı'nın, "Alevilik islam içi oluşumdur, ibadet yeri de camidir" fetvasını göstermiş. Diyanet'in vermiş olduğu fetvanın ilk kısmını tartışmayacağım. Çünkü ben de Aleviliğin kesinlikle islam içi bir oluşum olduğuna inananlardanım. Ancak, "Bir oluşumdur" deyip kestirip atmanın da aslında islamiyet'in özüne saygısızlık olduğunu düşünüyorum.
Çünkü Alevilik sadece bir oluşum değil, islamiyet'i farklı yorumlayan bir mezheptir!
KiTABI KUR'AN, PEYGAMBERi MUHAMMED
Böyle olduğu için de zaten Türkiye'de Sünnilikten sonra en çok mensubu olan bir inanç tercihi olmuştur. Böyle olması çok doğaldır. Zira sorguladığınızda dayandığı temeller ile Sünniliğin hiçbir farkı yoktur. Kutsal kitabı Kuran-ı Kerim, o kitabı insanlığa anlatması için Allah tarafından elçi seçilen Hz. Muhammed de inanılan peygamberdir gerçek Aleviler için.
HZ. ALi'YE DUYULAN BAĞLILIK MÜTEDEYYiN BiRiNi RAHATSIZ EDER Mi
Tek fark vardır o da Hz. Muhammed'in islamiyet'i insanlığa anlatmak için yola beraber çıktığı, biricik kızını emanet ettiği yürekliliği ve cesareti nedeniyle onu Allah'ın Aslan'ı diyerek taçlandırdığı Hz.Ali'ye ve onun katledilen evlatlarına duyduğu sevgi ve saygı ve Ehl-i Beyt ve Oniki imamlara olan aşırı bağlılıktır.
Peki bu bağlılık 'Elhamdülillah Müslümanım' diyen mütedeyyin birini rahatsız eder mi? Edebilir mi? Mümkün mü Müslüman olduğunu söyleyen birinin Hz. Muhammed'in soyunu devam ettiren Hz. Ali'ye ve onun evlatlarına duyulan bu bağlılıktan ve bu bağlılığı esas alan bir inançtan rahatsız olması?
DiYANET NEDEN ALEViLERE AYRIMCILIK YAPIYOR
Mümkün değil dediğinizi duyar gibiyim.
Peki o halde neden devletin din işlerine yol vermekle, inançta eşitlik sağlamakla mükellef olan Diyanet Aleviler'e karşı ayrımcılık yapıyor?
Neden, "ibadetimi cemevinde yapmak istiyorum" diyen Alevilere ısrarla camiyi işaret ediyor? Neden biliyor musunuz? Çünkü Alevilerin dışarıya verdiği fotoğraf bunu gerekli kılıyor!
SORUN ALEViLERDE
Maalesef sorun Diyanet'te değil! Sorun Alevilerin kendisinde.
Birlik yok! Dirlik yok! Bütünlük yok! Karman çorman bir resim var ortada ve bu resimde de milyonlarca insan var.
Kimi diyor ki mesela; "Aleviyim. Elhamdülillah Müslümanım. Hz. Muhammed Peygamberim. Hz.Ali'nin yolu yolum. islamiyet'in bütün ritüelleri de düsturum!"
Kimi diyor ki; "Aleviyim. Elhamdülillah Müslümanım. Hz. Muhammed Peygamberim. Hz. Ali'nin yolu yolum. Ama ben camide değil, cemevinde ibadetimi yaparım. Dedelerim bana ne yol gösteriyorsa ona göre inancımı yaşarım!"
Kimi ise diyor ki; "Aleviyim evet ama Müslüman değilim. Aleviliğin kökü islamiyet, Peygamberi Hz. Muhammed, Hz. Ali'nin yolu da yolum değil! Bizim yolumuz başka bir yol!"
ALEViLiK BAŞKA BiR DiNSE PEYGAMBERiMiZ KiM
Kimi de diyor ki Meclis'te cemevi yapılması talebi reddedilen CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün gibi; "Alevilik başka bir dindir!
ibadeti cem, ibadet yeri de cemevidir!"
Bakıyorum şimdi bu resme ve emin olun bir Alevi olarak bile benim kafam allak bullak oluyor. Soruyorum tabii haliyle; "Ya peki ben hangisindenim?
Ben nasıl bir Alevi'yim?"
En sonuncusuna yani Hüseyin Aygün'ün, Diyanet'inkine taş çıkartacak "Alevilik başka bir dindir!" fetvasına ise iyice dumur oluyorum. Panik halde geveliyorum tabii ondan sonra da; "Yahu Alevilik başka bir dinse peygamberimiz kim o zaman? Kitabımız hangisi? Şartları nelerdir? Ne yani şimdiye kadar ettiğim dualar filan boşa mı gitti? Yanlış mı yaptım? Ne yapacağım peki bundan sonra?
Kime sığınacağım? Kimden yardım alacağım?"
AYGÜN'ÜN 2. FETVASINI BEKLiYORUM
Dayanamayıp sonunda Alevilik konusunda bilgisine güvendiğim bir başka Dersimli olan Cafer Solgun'u arıyorum. Aktarıyorum az evvel okuduğunuz satırlardaki endişelerimi. O da diyor ki; "Valla ben de bilmiyorum. En iyisi Aygün'e sormak lazım. Madem Alevilik başka bir din filan diye çıktı ortaya. O zaman altını da doldursun. Doldursun da biz de hakikaten hangi dinin mensubuymuşuz gerçekte öğrenelim!"
Evet. Galiba en iyisi Aygün'ün ikinci fetvasını beklemek. Bakalım ne diyecek? O müthiş, "Alevilik dindir! ibadeti de cemdir!" teorisinin altını nasıl dolduracak?
Oğul Gürbüz 3 aylıkken Kırkpınar'dan Başpehlivan dönen babayı karşılamış ve hatta davul zurna sesinden korkup ağlamıştı. Gürbüz ailesinin mutlu günleri kısa bir süre sonra hüzne dönüştü. Baba Gürbüz kanserdi ve doktorlara göre fazla zamanı kalmamıştı. 1.5 yaşında baba Başpehlivan Gürbüz vefat etti. Oğul Ali Gürbüz'ü kendisi de bir pehlivan olan dedesi büyüttü. 1.5 yaşında kıspet giydiğinde herkes gözyaşlarına boğuldu. 10 Yaşında yine bir başpehlivan olan rahmetli Cengiz Elbeye'nin yanında güreşe başladı. Dede, oğul Gürbüz'ün üstüne titredi. Ve 2008 yılından sonra Kırkpınar Oğul Gürbüz sesleriyle inlemeye başladı. isterseniz bundan sonrasını Başpehlivan Ali Gürbüz'ün ağzından dinleyelim. Ali Gürbüz Haber7.com'a özel açıklamalarda bulundu...
işte Ali Gürbüz'ün açıklamalarından satırbaşları
Ali pehlivan mı desek, Ali Başpehlivan mı desek? Tebrik ederiz. Çok zorlu günlerinden ardından gelen başpehlivanlıklar var. Kırkpınar'ın yine başpehlivanı sen oldun. Önce 2008 diyelim. Başaltında pehlivan olduğunda başa güreşme hakkı kazandığında neler hissettin?
Zor günlerimiz oldu. Çok üzüntülerimiz oldu. Başpehlivan babamın vefatı aile büyüklerimi çok yıkmıştı. Ben küçüktüm. Tabii bilmiyorum. Ancak babamın yarım kalan emanetini yerine getirmem için iye güreşçi olmam gerekiyordu. Kırkpınar'a kadar iyi bir güreşçi olmalıydım. Oldum. Dedem ve rahmetli Cengiz Elbeye'ye çok şey borçluyum. 2008'da başaltında şampiyon oldum dedim ki doğru yoldayım...
Bu zorlu süreci belki biz bir çırpıda söylüyoruz ama bu süreç kolay geçmedi herhabde?
Elbette. Dedeme çok şey borçluyum. Dedemin üstümde çok emeği var. Her daim yanımda oldu. Kırkpınar sürecine kadar babam gibi güreşçi oluncaya kadar üstüme titredi.
Şimdi senin bir sözün var. Babamın yarım kalan emaneti. Baban Kırkpınar'da şampiyon olduktan sonra vefat etti. Belki önünde çok şampiyonlukları vardı...
Tabi. Dedem bana her zaman 'Baban için çok iyi pehlivandı der. Onun yaşamadığı başpehlivanlıkları sen yaşayacaksın' der. Ben 2008'de başaltı, sonra başa güreşirken 3. Ve 2. Olduktan sonra geçen sene başpehlivan olduğumda doğru babama gittim. Baba dedim sana verdiğim sözü tuttum. Aslında verdiğim sözün birini tuttum.
Yeniden babanın mezarına gittin mi?
Hayır. Şu anda başka bir yerdeyim. Yarın Antalya Elmalı'da bir karşılama var. Karşılamadan sonra Allah'ın izniyle babamın mezarına gidip Kırkpınar'da 2. Kez başpehlivan olduğunu söyleyeceğim.
Peki Ali Gürbüz bu böyle devam edecek mi?
Benim öncelikli hedefim 3. Kez Kırpınar'da başpehlivan olup babama verdiğim büyük sözü tutmak. Ne o. Ahmet Taşçı'nın başardığı ebediyyen altın kemere sahip olmak. Bunu da yaparsam babama verdiğim büyük sözü tutacağım. Ancak bu sözden sonra da hedeflerim olacaktır...
Ali Gürbüz bu sezon başpehlivanlığın daha anlamlı herhalde ki, hep Kırkpınar Başpehlivanlarını yenerek şampiyon oldun...
Finale kadar çok zor maçlar yaptım. Hep başpehlivanları yenerek finali gördüm. Final de yine bir başpehlivan Recep Kara ile karşılaştım. Osman Aynur, Şaban Yılmaz'ı yendim. Recep Kara'yı geçen yıl ki finalden sonra yine yendim ve başpehlivanlığımı devam ettirdim. Recep Kara da çok tecrübeli çok güçlü bir başpehlivandır.
Final maçından sonra Recep Kara ile konuştun mu?
Konuştum tabi...
Ne konuştunuz benimle paylaşır mısın?
Aslında çok uzun uzun konuşmadım. Tebrik etti, helalleştik...Dediğim gibi 2004'ten bu yana Kırkpınar'a Başpehlivan olan isimleri yenerek bu sene Kırkpınar'da şampiyon oldum. Zor da olsa başardım...
Peki Ali Gürbüz bundan sonra ne olacak?
Babama verdiğim büyük sözü tutacağım. 3. Kez Kırkpınar Başpehlivanı olup altın kemeri babama getireceğim. Ardından hedefler bitmez herhalde...
Ali Gürbüz dedemin üstümde emeği çok dedin. Kırkpınar'da başpehlivan olduktan sonra deden seni 'Aslanım' diye karşıladı ve ağladı. Sen de gözyaşlarına boğuldun.
Yeniden hatırlmadım o anı. Tıpkı geçen yıl ki gibi, tıpkı Pazar günü olduğu gibi. Duygulandım tabi. Dedemden Allah razı olsun. (Bu arada başpehlivan Recep Gürbüz benden izin istiyor, önemli misafirlerinin geldiğini söylüyor)
Teşekkürler başpehlivan. Yolun açık olsun. Umarız babanı gelecek yıl da, bir sonraki yıllarda da hiç utandırmazsın...
fbi ile gülen cemaatiyle işbirliğinin olduğunun ortaya çıkması iyi oldu bir bakıma. mit e neden bu kadar yüklendikleri ve düşman olarak gördükleri artık daha iyi anlaşılıyor.
işte size 7 bilinmeyenli bir denklem. kim kime hizmet ediyor?
cia abd nin dış istihbaratına, fbi iş istihbaratına bakar. hala yalanlanamamış işbirliği. mit için söylemediği kalmayan cemaatciler bu fbi işbirliğini nasıl savunacaklar bakalım.
amerikan iç istihbarat örgütü fbi kendi resmi sitesinde gülen enstitüsüyle işbirliği yaptıkları açıkladı. kurumlar söyle.
anti-defamation league
naacp;
birleşik latin amerika yurttaşlar (lulac) the league of;
gülen enstitüsü;
raindrop türk evi;
güney asya ticaret odası ve
greater houston islami derneği
karadeniz çok iyi yüzme bilenlerin bile dikkatli olmaları gereken bir denizdir. çeken akıntı(rip akıntı) çok olur. rüzgarlı havalarda kesinlikle fazla sahilden uzaklaşılmamalıdır. her dalga sahilden gitgide uzaklaştırır. iyi yüzme bilirim demek hayatınıza mal olabilir. aman dikkat!.
yüzme bilmeyenler zaten girmesinler. aniden derinleşir. yüzmeyi az bilenler boyunuzu geçen yerlere girmeyin.
kaçak türk girişimcilerin uluslararası başarılarından biri.
"çin'den kaçak olarak getirdikleri, akıllı cep telefonlarını klonlayarak iki ayrı televizyon kanalı üzerinden satan 6 kişilik şebeke çökertildi. yapılan operasyonda, eski ceptelefonlarına ait imei numaralarıyla klonlanmış 14 bin 566 adet kaçak cep telefonu ele geçirildi.
polis tarafından sergilenen kaçak cep telefonları arasında henüz apple firması tarafından daha seri üretimi yapılmamış olan iphone 5 cep telefonu bulunması dikkat çekti.
istanbul mali şube müdürlüğü ekipleri, bir televizyon kanalı üzerinden satın aldığı cep telefonunun kullanıma kapanması üzerine yaptığı şikayet ile geniş çaplı bir soruşturma başlatıldı. yapılan soruşturmada, yurt dışından kaçak olarak getirilen ceptelefonlarının, eski cep telefonlarına ait imei numaraları klonlanarak naklen satış yapan iki televizyon kanalında satıldığı belirlendi. yapılan operasyonda, çete elemanlarının büyükçekmece ve şişli'de iki ayrı cep telefonu deposu tespit edildi. buralara yapılan baskınlarda, 14 bin 566 adet kaçak cep telefonu ele geçirildi. aralarında tv çalışanlarının da bulunduğu 6 kişi hakkında adli soruşturma başlatıldı.cep telefonları arasında henüz apple firmasının seri üretimine başlamadığı 1 adet sahte iphone 5 cep telefonu olması dikkat çekti."
Fethullah Gülenin 'angajman kuralları da değişti mi?
Son zamanlarda Fethullah hocada ilginç bir değişiklik görüyorum. Yıllardır bir hoşgörü, nezaket ve saygı abidesi olarak görülen ve öyle bilinen Fethullah hoca birden bire öfkeli bir polemik ustası olup çıktı.
Daha önceleri kendisinden duymadığımız ve görmediğimiz sertlikte, üstelik önceleri ilgi duymadığı birçok konuya müdahil oluyor.
Önce Ergun Babahanın twitterda kırdığı pot üzerine yaptığı yorumda benzetmeyi bir köpek üzerinden yaptı.
Ardından Fenerbahçe-Galatasaray maçını müteakip olaylarda ortalığı yakıp yıkan, polisle çatışan göstericilere sert çıktı. Son olarak da "Genelkurmay Başkanı ağlamaz" diyen Ertuğrul Özköke densiz diyecek kadar öfkelendiğini gördük.
Görünen o ki başbakanın söylediği 'Türkiyenin Suriye ile olan angajman kuralları değişmiştir' cümlesindekine benzer bir değişiklik te Fethullah hocada görüyoruz.
Peki bu değişim, bu polemikler ve bu her konuya müdahil olup üzerinde bir şeyler söyleme arzusu asıl amaç olan hizmeti toplum nezdinde daha da tartışmalı yapmaz mı?
Fethullah hoca bu tür konularda niçin direkt kendisi topa girme ihtiyacı hissediyor?
Hocanın girdiği her polemiğin de kendi itibarından bir parça alıp götüreceği su götürmez bir gerçek.
Böyle küçük ve önemsiz meselelerde bu tür polemiklere bu kadar sert bir üslupla girmesi biraz tuhaf değil mi?
Üstelik ona gönül veren, onu sevip sayan onlarca köşe yazarı varken ve onlar bu tür meselelerde topa girmezlerken Fethullah hocanın bu arzu ve çabasını cemaatte kimse yadırgamıyor mu?
Ömrünün önemli bir bölümünü hoşgörü, nezaket, ötekine saygı ile harcamış ve yürüdüğü yolda yıllardır aktif sabır ve 'müspet hareket içeren bir üslubu benimseyen birinin birden bire bu tarz değişikliğine alışmakta zorlanıyorum.
Doğrusu bu değişim genel olarak bütün cemaat mensubu arkadaşlarda da görünüyor ama beni en çok şaşırtan tabii ki bizzat Fethullah hocadaki değişim.
Sanırım cumhuriyet tarihi boyunca dini şahsiyetlerin hep alttan alan tavırlarına alışmıştık. Bu yüzden bu yeni üslubu yadırgıyor olabiliriz. Hangisi daha iyi bu konuda ben karar veremedim tercihi size bırakıyorum.
zaman gazetesi neymiş de haberimiz olmamış. tayyib erdoğan olmasa başını kumdan çıkaramayanlar şimdi ahkam keser olmuş. çevik bir e güzelleme yağlama, paklama çekenler şimdi demokrasi havarisi kesilmiş.
ROTAHABER - Nice zaman oldu kulislerde konuşulanları sizlerle paylaşmayalı. Rotahaber arşivine baktım şimdi de en son 5 Mayısta Geçiş döneminin Başbakanını açıklıyorum diyen notlarla karşınızda olmuştum.
Oysa sık birlikte olmayı konuşmuştuk. Tamam bundan sonra bu kadar uzatmayacağım. Siz de bana aşağıdaki mail adresimden ulaşabilirsiniz. Paylaşmak istediğiniz şeyler olduğunda bir mail kadar yakında olacağım.
Radikalin Ankara Haber Müdürü Ömer Şahin, beni atlattı. Hem de ben ona bir ay fark atabileceğim bir konumda iken beni atlattı. Ömer Şahine kızıyorum ama takdir de ediyorum.
O kadar yere girip çıkıyorum. Bu katılım çalışmalarını en az 5-6 değişik ortamda dinledim.
Birileri senin bulunduğun ortamda konuşuyorsa, başka gazetecinin olduğu yerde konuşmaz mı? Bu benim kemik kafam yok mu?
Siyasetçiler gazetecilere hep ağızlarında bakla ıslanmaz derler. Baksanıza ne oldu? Ben baklayı ağzımda bir ay boyunca ıslatmaya çalıştım da ne oldu?
Neyse çok sevindiğim bir şey var. Benimle paylaşılan bir bilgi var ki esas bomba haber o. Ama bu kez o bilgiye ıslatılması gereken bakla muamelesi yapmayacağım.
Başbakan Erdoğan, pazartesi akşamı yapılan Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısında arkadaşlarına, epey zamandır pişirilen bu konuyu Numan Bey ile Süleyman Soylu Bey AK Partili olabilirler. Buna ne diyorsunuz? diye sorarak gündeme getirdi.
Bazılarının özellikle Numan Kurtulmuşu kastederek, Daha önce teklif edildi, gelmedi çıkışları genelde kabul görmedi. Genel itibariyle bu fikre sıcak bakıldı.
Zaten Numan Bey de gün içinde kendisine soru sorulduğunda haberi yalanlamadı. Bana böyle bir teklif gelmedi dedi.
Gelelim asıl bombaya
Kuruluşunun 11., iktidarının 10. yılını kutlamaya hazırlanan AK Parti, yapılacak büyük kongrede isimlerden öte bir parti ile de teşkilat olarak katılması yolunda görüşmeler yürütüyor. Bir noktanın altını çizmeme müsaade edin.
Numan Beyve Süleyman Soylu Bey ile kişisel katılım olarak görüşmeler yapılıyor. Bir cümle sonra açıklayacağım oluşum ile ise parti teşkilatı ile birlikte katılma görüşmeleri yürütülüyor.
Eğer son anda bir aşılamayacak bir sorun yaşanmazsa Büyük Birlik Partisi, yapılacak büyük kurultayda AK Partiye katılacak.
Muhtemelen, Genel Başkan Mustafa Destici ve parti yöneticileri bu bilgiyi şu aşamada doğrulamayacak. Ama görüşmelerde engellerin büyüğü olarak görülenlerin hemen hepsi aşıldı.
Peki sorun var mı? AK Partide görüşmeleri yürüten isimlerin ifadesiyle söylemek gerekirse, Yok denecek kadar az.