kız yurdunda , odadan sesler gelmekdedir ;
a : yapma dur , korkuyorum
b : saçmalama ya acımayacak , sakin ol
a : ya ilk defa yaptıracağım , korkuyorum
b : ya bir dur düzgünce , kımıldama
a : ya yapma dur , hayır
b : sus
a : çok acıyor ya , dur
b : bekle geçecek
a : tamam yeter , istemiyorum
b : bitti zaten , sabret biraz daha
a : tamam yeter ya çekil tepemden
odada iki kız bıyık alma eylemini gerçekleştirmekdedir , ancak yan odadakiler yanlış anlar . *
ah sevdiğim ben sensiz neler yaşıyorum . sensiz , senin adımlarını sürüdüğün sokaklarda yürüyorum , gözlerim doluyor , yutkunuyorum ağlamıyorum . bu şehir dar geliyor bana sensiz . sensiz avutuyorum kendimi güya bir başkasının ses tonunda . ama sen biliyor musun ki sadece telefonun ucunda sevgilim olan onun sesini duymaya bile katlanamıyorum . madem seviyorum hala seni neden bir başkasını sevmeye çalışıyorum diye soracaksın bana . sen değmezsin ya , öyle diyor herkes ya , unutmam gerekiyor seni artık ya , bunca acının içinde seni sevdiğim için suçlu oluyorum ya ondan sevdiğim . bir de hasta oldum ben yokluğunda sevdiğim , ilaçlarla yaşıyorum , her saat her dakika bir kapsül işliyor sen kokan kanıma . o korktuğum , bende sende acılar açan o hastalığa yakalandım yokluğunda sevgilim , kanser oldum . sensizliğin kanseriyle girdi bu hastalık vücuduma ilk kalbime işledi , yayıldı sonra yavaş yavaş yokluğunla beslendi . şimdi sen beni nasıl bırakıp başka bir koyunda nefes alıp veriyorsan , bende yokluğunun yarasını kapatmaya çalışan ilaçları terkediyorum sevdiğim , bende ölümün koynunda nefes alıp vereceğim bundan sonra , taki son nefesime kadar . unutma beni olur mu sevdiğim , yokluğunda öldürdüğün bu kızı unutma olur mu , ben seni çok sevdim . kendine iyi bak olur mu sevdiğim , bensiz olsanda , seni asla terketmeyeceğime söz verip ölüp gitsemde , kendine iyi bak ...
cesurca sunulan bir kalbin üstünü örtdü bugün gece aynı cesurlukla , boğazlarda düğümlendi söylenmeyi bekleyen güzel sözler ve hepsi bir kalp kırıklığı olarak işlendi hayat defterine . ve gösterdiği cesaretden yüz bularak bir kapıyı aralık bıraktı kalp ...
cesurca sunulan bir kalbin üstünü örtdü bugün gece aynı cesurlukla , boğazlarda düğümlendi söylenmeyi bekleyen güzel sözler ve hepsi bir kalp kırıklığı olarak işlendi hayat defterine . ve gösterdiği cesaretden yüz bularak bir kapıyı aralık bıraktı kalp ...
günlerdir zaman bulamayıp izleyemediğin bol romantik filmi izlemek için bilgisayarının başına en rahat pjamalarınla oturduğunda , film esnasında tüketmek için stokladığın bitter çikolataları yerken üstüne düşen çikolata kırıntılarının vücud ısısıyla erimesi ve canın arkadaşının bunu görüp çikolata fantazileri döktürmeye başlamasıyla canım filmin içine edilmesi durumu . içinden arkadaşına küfretmek gelir ama kıyamazsın çünkü o hala fantazi üretmekdedir , üretkenliğini bozmak istemezsin ...
çok uzatılıp ballandıra ballandıra anlatılacak birşey yok , ben belki seni görürürüm ümidiyle oturdum tüm gün üsküdar sahilinde , ağlamak hiç aklımda yoktu ama saatler geçtikçe ve tükettiğim sigaraların sayısı arttıkça sensizlik yine en acı şekilde işledi bedenime ve hakim olamadım gözyaşlarıma . ayrı bir yerim olsun isterdim senin için çünkü senin yerin hep apayrıydı malesef sen çoğu ilişkinden ayrı biryere koymadın galiba beni . senin olduğun şehirde , senin olduğun semtde birkez daha gözyaşlarına boğuldum ben yokluğuna sarılıp ...
ankara sokaklarında yürümek hiç bu kadar canını acıtmamıştı . sınavlarla uğraşırken kaybettiğin sevgilinin yokluğunu hissetmemek için çok çaba harcamamıştın . zaten yaşamının heryerinde izleri varken yokluğu sana ne kadar inandırıcı gelebilirdi ki . ama şimdi yarın ki son sınavını vermek için ders çalışmaya gittiğin arkadaşının evinden , dikmen den yürüyerek iniyorsun tunus caddesine . sırf onun okulunun önünden yürüyerek geçmek için , okulda olmadığını bildiğin halde onun varlığı var çünkü o okulun biryerlerinde . hızlı hızlı geçiyorsun okulunun önünden , sebebini bilmeden belki de ağlamamak için . sonra deniz kuvvetlerini arkana alarak devam ediyorsun , yürüyerek bu yolu nasıl bu kadar çabuk kattetiğine şaşırarak . adımların yavaşlıyor , ankara daha da anlamsız geliyor sana , onun içinde olmadığı bu şehir sana çok daha fazla acı veriyor . seni acıtmamak içinden elinden geleni yapmıştı ayrılırken , herzaman olduğu gibi , sana yalan söylmediğine inandıracak bir tavırla artık seni sevmediğini söylemişti ayrılığınızın ilk dakikaları başlarken . şimdi sen bu yolda yürüyorsun ve her haftasonu seninle buluşmaya gelirken yürüdüğü bu yolda bıraktığı ayak izlerini takip ediyorsun , mavi converseleri bir görünüp bir kayboluyor . sonra tanıdık bir koku alıyor burnun , yanından geçerken o tanımadığın adam , boynuna atlayıp sevdiğini koklama hevesi kursağında kalıyor ve iki damla yaş süzülüyor yanaklarından . ayrılırken gözyaşlarını sildiği gibi şimdide senin yanında olması için herşeyi verirsin ama hafif esen rüzgarda o iki damla gözyaşı kuruyor ve yanaklarının gerildiğini hissediyorsun . sonra kalbine bir bıçak saplanıyor her zaman sevdiğinin boynuna atladığın halkbankası nın önüne gelince . biraz daha boğuluyorsun sevdiğinin yokluğunda , ona iyi olacağına söz verdiğin için güçlü durmaya çalışıyorsun ama günlerdir kendini tutan gözyaşların artık lafını dinlemiyor , hıçkırıklara boğuluyorsun yürümeye devam ederken , ilk buluştuğunuz günün sonunda oturduğunuz merdivenlere oturup gözyaşlarıyla yokluğuna sarılıyorsun sevdiğinin ...
bir veda cümlesidir sadace birşey açıklamaya gerek yoktur , yolun sonunda sarfedilen son cümledir ... geride bırakılanların her zaman iyi olması umulur ... söylendiği gibidir işte '' kendinize iyi bakın '' .
keşke geçmişini silebilseydim ArAzım , Tüm yAşAdıklarını benden önceni , keşke sadAce benim sevgimi TAnısAydın , TAnısAydındA ikimizde bu kAdAr AcımAsAydık . AslA AnlATAmAdım sAnA ben seni Herşeyden çok ... anlatmaya yetmiyor hiçbirşey içimde olanları halbuki benim en büyük silahım oldu dudağımdan dökülen kelimeler , her işimi görür sanırdım söylediklerim birkez daha yanılttın beni , ezberimi bozdun yine , ilk defa birinden ayrılamadım ben bugün , dönüp tekrar atladım boynuna ve şunu anladım birkez daha dudakların dudaklarımdan ayrılırken , ne güzelmiş herşeyin ilkini arazımla yaşamak ...
en son başbaşa iken dinlenmiş bir şarkının verdiği buruklukla oturdum yazmaya . ne söylemem gerektiği veya ne söylersem sana kendimi anlatabileceğim hakkında hiçbir fikrim yok , sadece kırıp gittiğin küçük bir kadının kalbini açmak istedim sana .
hayranlık mıydı sana hisettiklerim yoksa sana gerçekden aşık mıydım ? bunu sorgulamakdan nedense vazgeçtim , galiba sadece küçük bir oyun olduğunu bu kadar erken farketmek istemedim . ben senin gözlerindeki korkuyu gördükden sonra benimde korakmaya başladığım yalanını uydurdum kendime ve buna inandım . sadece bu oyun biraz daha uzun sürsün diye . sen benim hayatımdan çekip giderken bunun sadece küçük bir oyun olduğuna ve bittiğine inandırdın beni .
şimdi aylar sonra sesini duyunca aslında tüm inadıklarımın yalan olduğuna inandırdı beni sesin , sende farkettin bu zamana kadar inandıklarının asıl inanman gereken şeyler olmadığını . sesin bana hoşçakal derken ben yeni bir gerçeğe daha inandım . hayatım senin yeni gerçeklerine inanmakla geçeçek ve günün birinde birbirimizin olana kadar , kendimizle ilgili yeni gerçekler bulacağız . sırf karşımızdaki daha bitmediğini anlasın diye ...
uyurken sarılacak birşey bulamadığında ortaya çıkan durum . uyurken birşeylere sarılmak ( yastık , yorgan , oyuncak ayı , en zoru : sevgili ... ) alışkanlıktır ve alışkanlıklardan vazgeçmek kolay değil ... *
hayatı alt üst eden olaydır , izlediğin her farklı filmde yeni bir insan olursun . felaket bir durumdur . her filmde yeni bir insan olma durumu genellikle ergenlik çağındaki kişilerde görülür .
3 günlük sevgililerin ilişkinin 4. gününde parmaklarına alyansları geçirivermelerinin sebebebi pek bilinmez galiba işi oldu bittiye getirmeye çalışmak olarak nitelendirilebilir . yoksa 3 günde nasıl olur bu iş ...