horizontale
277 (çağından bir adım önde)
altıncı nesil yazar 16 takipçi 166.00 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    boyan slat

    1.
  1. 20 yaşındaki Hollandalı Boyan Slat'ın misyonu okyanusları yüzen plastik yığınlarından kurtarmak. Slat'ın projesi okyanus yatağına bir dizi yüzen bariyer yerleştirip plastiğin yakalanıp okyanus akıntıları sayesinde belli alanlarda toplanmasını öngörüyor. Deniz yaşamının da bariyerlerin altından geçip zarar görmeyeceğini belirtiyor.
    0 ...
  2. mankurt

    57.
  3. Eski Türk, Kazak ve Kırgız destanlarından edinilen bilgi ve Orta Asya mitlerine göre "Mankurt" dönemin Orta Asya halkları arasında çok yaygın bir işkence ve zihin kontrol yöntemiydi.

    Bir insanı mankurt yapmak istediklerinde:

    O kişinin kafası (saçları) iyice kazınır,
    Kafasına devenin boyun derisi iyice gerdirilirek geçirilir,
    Kafasında deve derisi bulunan Mankurt adayı sıcak çölde güneş altında birkaç gün bırakılırdı.
    Böylece sıcağın etkisiyle deve derisi büzülür ve kafaya iyice yapışır. Deve derisinin artık kafa derisiyle bütünleşmeye başlamasıyla kazınan saçlarda yeniden uzamaya başlar. Fakat deri kafaya o kadar yapışır ki zaten sert olan deve derisi sıcağın etkisiyle iyice sertleşir ve uzayan saçlar deriyi delip uzamasına devam edemez. Bu nedenle saçlar uzamaya vücudun dışı yönünde değil de kafanın içine doğru uzamaya başlar. Sıcaktan büzüşen deve derisinin kafatasına yaptığı baskı ve kafanın içinde ters yönde uzayan saçların kafatasını delip beyne doğru ilerlemesiyle mankurt büyük acılar çeker. Bu acılara dayanamayan mankurt bir müddet sonra kuklaya döner. Hafızasını yitirir, anne-babasını dahi tanımaz. Aklını çalıştırıp düşünemez hale gelir. Bu nedenle sahibi ne söylerse ona itaat eder.

    Günümüzde modern işkence ve zihin kontrol yöntemlerinin kullanılması nedeniyle Mankurt tekniği geçmişte kalmıştır. Vikipedi'
    1 ...
  4. küfür olmayan ama küfür etkisi yaratan sözler

    3058.
  5. Fransız yazar Antoine de Saint-Exupéry'in dünyaca ünlü eseri "Küçük Prens" tam 75 yıl önce yayınlandı. Çoğu insan kitabı arkadaşlığa ve insanlığa adanmış bir eser olarak görüyor.
    Antoine de Saint-Exupérys'in küçük prensi dünyaya bir çocuğun gözlerinden bakıp deneyimlerini bir bilgenin sözcükleriyle ifade ediyor. "insan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir. En temel şeyi gözler göremez" ya da "Gülünün senin için bu kadar önemli olmasının nedeni ona harcadığın zamandır" Asteroid B612'nin üzerinde yaşayan küçük sempatik prensin bilindik cümlelerinden sadece birkaçı.
    1 ...
  6. imam hatip lisesi

    310.
  7. 2002 yılında 450 imam hatip lisesi bulunurken günümüzde sayısı 4000 e çıkmış. imam olmayana kız verilmeyecek yakında.
    0 ...
  8. entebbe de yedi gün

    1.
  9. abd , ingiliz yapımı film. 1976’da Tel Aviv’den Atina yoluyla Paris’e giden bir Air France uçağının kaçırılması olayını konu ediyor.
    Yönetmen: Jose Padilha
    Senaryo: Gregory Burke
    Görüntü: Lula Carhalvo
    Müzik: Rodrigo Amarante
    Oyuncular: Rosamund Pike, Daniel Brühl, Eddie Marsan, Ben Schnetzer, Lior Ashkenazi, Nonso Anozie, Denis menochet, Angel Bonanni, Kamil Lemieszewski, Peter Sullivan, Natalie Stone.
    0 ...
  10. the handmaid s tale

    8.
  11. “Şimdi dünyayı anlayabiliyorum. Bunun öncesinde uyuyormuşum. Bunun olmasına izin verdik. Kongreyi katlettiklerinde uyanmadık. Teröristleri suçlayıp anayasayı askıya aldıklarında, yine uyanmadık. Hiçbir şey bir anda değişmez. Sürekli ısısını arttıran küvette farkında olmadan kaynayarak ölürsün.”

    The Handmaid’s Tale

    Margaret Atwood’un The Handmaid’s Tale (1985) adlı eseri Emmy ve Altın Küre ödüllerini toplamıştı. Damızlık Kızın Öyküsü adı ile Türkçe’ye çevrilmiş eserde kadınlara sözümona seçenekler sunuluyor: Kolonilere gönderilmek, fahişelik, hizmetçilik ya da komutanlar için damızlık olmak ve onlara soylarının devamını sağlayacak bebekler doğurmak. Komutanın eşi olursanız bu saydıklarımdan kurtulabilirsiniz ve seremoniyi izlediğinizde bunun kurtulmak olmadığını anlarsınız.

    Sistem bir anda değişmiyor. Damızlık sisteme geçişte kendini belli eden olaylar oluyor. Misal, kadın kahkaha atmasın, deniyor. En az üç çocuk doğursun, salık veriliyor. Hamile kadın sokakta gezmesin buyuruluyor. ‘Ahlak bekçisi benim, öpüşmeyin’ diyor biri. Pembe otobüs öneriliyor. Sanat eserlerine ucube deniyor. Doğum kontrolü zorlaştırılıyor. insanlar birbirinin muhbiri oluyor. Dini referanslarla yönetilmek artıyor. Şort giydi diye saldırıya uğrayıveriyor bir kadın. Kızınız hamile diye birileri evinizi arıyor. ’Kadın erkek eşit değildir’ yankılanıyor.

    Ne demişti Erdoğan: "Çalışıyorum diye annelikten imtina eden bir kadın aslında kadınlığını inkar ediyor demektir. Anneliği reddeden, evini çevirmekten imtina eden bir kadın iş hayatında ne kadar başarılı olursa olsun eksiktir, yarımdır.”

    Serena Joy yeni toplumu inşa eden bir kadın ve vakti geldiğinde sistemin dışında bırakılıyor erk(ekler) tarafından. Dizide kadının kadına ettileri de ihmal edilmemiş.
    Damızlık Kızın Öyküsü’nde deniyor ki “Tuvaletlerde güven verici bir şeyler var. Hiç değilse bedensel işlevler demokratik kalıyor. Herkes sıçıyor, Moria’nın diyeceği gibi.” Yaşarken eşit olduğumuz tek yer belki de orası.

    iş öyle bir hale gelmiş ki “Tanrı Meyveyi Kutsasın”, “Tanrı yolunu açsın”, “Tanrı seni gözetsin”lerden ortalık geçilmiyor. Scrabble oynamak, dergi okumak suç. Elbette kadınlar mülk sahibi olamıyor ve çalışamıyor.

    Atwood, insanların tarihte birbirine yapmadığı hiç bir şeyi koymamış distopyasına. Tüm izlediklerimiz, okuduklarımız zamanında yaşanmış. Atwood, hapishane ve kamp günlükleri okuyan biri. Eserinde yer alan iktidar sahiplerinin, kendilerini kötü insanlar olarak görmediğini vurguluyor.

    Olan o ki totaliter rejimler sanatçıları, yazarları elimine ediyor. Yani, aslında özgür düşünceye darbe indiriyor. Tıpkı şu an akademisyenlere, gazetecilere yapıldığı gibi. Başka dinden ya da eşcinsel diye öldürmeler, idamlar da oluyor dizide ve kitapta.

    Atwood, ikinci Dünya Savaşı yıllarında doğmuş. Hitler’den fazlasıyla haberdar. Damızlık Kızın Öyküsü’nde dünyayı daha iyi bir yer yaptıklarına inananlar var. Herkes için ‘iyi’ aynı anlama gelmez, diyorlar. Biz de kadın sünneti izliyoruz. Kadının kamusal alandan uzaklaştırılmasını izliyoruz.
    Yani, yakın gelecekte, hastalık ve radyasyon doğurganlığı azaltmış. Askeri teokrasi egemen. Damızlıkların isimleri Offred, Ofglen yani Fred’inki, Glen’inki, yani isimleri yok kadınların artık. Sadece bir rahimden ibaretler.

    Yeni sezon 26 Nisan’da başlıyor. Umarım bu iş sadece kurmaca olarak kalır. Yoksa kimilerinin distopya dedikleri bizim gerçeğimiz mi? Günlük yaşantının devlet eli ile düzenlenmesine bir uyarı niteliğindeki The Handmaid’s Tale’i izlemenizi, okumanızı ve üzerine düşünmenizi dilerim. Hande Çayır t24.
    7 ...
  12. stephen hawking

    402.
  13. Bilimsel Bir Buluşta Aydınlanma Anı Hakkında
    Seksle kıyaslayamam ama sanırım bunun orgazmı daha uzun sürüyor.

    — Arizona Üniversitesi'nde yaptığı bir konuşmadan, Nisan 2011.
    4 ...
  14. stephen hawking

    400.
  15. Din ve bilim arasında önemli bir fark vardır. Din, otoriyete kuruluyken; bilim, gözlem ve mantığa dayanır. Bilim galip çıkacaktır, çünkü işe yarar.

    — ABC kanalına verdiği bir röportajdan, Haziran 2010.
    4 ...
  16. samimiyet

    137.
  17. Samimiyet önemli gerçekten de. Bakın, daha birkaç ay önce, Zonguldak’taki 72 yaşındaki Fikret A. isimli “dede”, 9 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu iddasıyla tutuklu yargılanıyordu mesela. Mahkeme, 9 yıl 2 ay hapis cezası vermişti.

    Geçen hafta, bu dede, tutuklu kaldığı birkaç ay, duruşmadaki iyi hali ve “samimi anlatımı” sebebiyle tahliye edildi. Çocuğun cinsel istismarı suçuna karşılık, duruşmada samimi anlatım. Tabii ki, samimiyet kazandı.Reyya Advan
    1 ...
  18. eşeğin gölgesi

    6.
  19. 18. yy.’da Cristoph Martin Wieland’ın yazdığı bir komedi-hiciv oyunudur.
    1 ...
  20. troll

    513.
  21. Troll; Türkçe karşılığı ‘olta yemi’ ya da ‘oltayla balık tutmak anlamına gelen bir kelimedir. Denizcilik terimi olarakta kullanılır.
    Birde şöyle bir anlamı var Trol'un. iskandinavya folklorunda genellikle dev ya da cüce olarak resmedilen, mağaralarda yaşayan efsanevî, çirkin yaratık.
    2 ...
  22. berrin sönmez

    1.
  23. 1960 Ankara doğumlu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih bölümünde okudu. Öğrencilik yıllarında Maliye Bakanlığı'nda çalışıp mezuniyet sonrası Ankara Üniversitesi Türk inkılap Tarihi Enstitüsü'nde araştırma görevlisi olarak akademiye geçiş yaptı. Halkevi üzerine yaptığı doktora tezini sağlık nedeniyle yarım bırakarak üniversiteden ayrılıp çeşitli orta okul ve liselerde tarih öğretmenliği yaptı. Yaklaşık beş yıl sonra önce okutman sonra öğretim görevlisi olarak tekrar akademiye döndü. Afyon Kocatepe Üniversitesi'nde öğretim görevlisiyken yakalandığı 28 Şubat sürecinde ve bu defa isteği dışında üniversiteden bir kere daha ayrıldı. Sözleşmesinin haksız olarak yenilenmeyişine itiraz ederek açtığı idari dava, dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağlı yargısının pervasızca verdiği “rektörün takdir yetkisi” gerekçesiyle reddedildiği için emekli oldu. Dört-beş yıl çeşitli kurum ve konumlara demir atarak geçirdiği çalışma hayatı sonrası kendisini ilk defa gerçekten ait hissettiği tek yer olan Başkent Kadın Platformu Derneği üyesidir. Sivil toplum alanında kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunusuyla gönüllü çalışmayı sürdüren feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.
    1 ...
  24. 74 yaşında tecavüze uğrayıp öldürülen teyze

    7.
  25. köpeğe ,ata , eşşeğe,5 aylık bebeğe tecavüz edilen bir ülkede 74 yaşındaki bir kadına tecavüz edilmesi maalesef çok şaşırtmıyor. ardından öldürülmeside çok acı.
    2 ...
  26. zipline

    2.
  27. çelik bir halata bağlanip dağlardan vadiye uçarak indiğiniz yüksek adrenalinli bir spor türü.

    Dünyanın en uzun zipline hattı Cuma günü Birleşik Arap Emirlikleri'nde açılacak. 2 kilometre 800 metre uzunluğundaki zipline hattı Guinness Dünya Rekoru'nu elde etti.
    1 ...
  28. zipline

    1.
  29. çelik bir halata bağlanip dağlardan vadiye uçarak indiğiniz yüksek adrenalinli bir spor türü.

    Dünyanın en uzun zipline hattı Cuma günü Birleşik Arap Emirlikleri'nde açılacak. 2 kilometre 800 metre uzunluğundaki zipline hattı Guinness Dünya Rekoru'nu elde etti.
    0 ...
  30. manifesto

    30.
  31. 248 aydın 'En iyi 100 Felsefe Metni'ni seçti: 'Devlet' ilk 'Komünist Manifesto' 12'nci sırada
    Notos 'En iyi 100 Felsefe Metni' soruşturmasının sonuçlarını açıkladı. ilk sırada 'Devlet' var
    Her yıl farklı bir konuda yazar, akademisyen ve eleştirmenlere en önemli buldukları metinleri soran edebiyat dergisi Notos, bu yılki soruşturmasını ‘felsefe’ye ayırdı. Derginin ‘En iyi 100 Felsefe Metni’ soruşturmasına 248 aydın katıldı.

    Dergi bu yıl 12’ncisi yapılan soruşturmanın sonuçlarını bugün piyasaya çıkan 2018 Şubat-Mart sayısında açıkladı. 248 seçicinin ilk üç sıralamasında Platon’un ‘Devlet’i Immanuel Kant’ın ‘Saf Aklın Eleştirisi’ ve Friedrich Nietzsche’nin ‘Böyle Buyurdu Zerdüşt’ü yer alıyor.

    Notos’un soruşturmasında ilk 20’ye giren metinler şöyle:

    Devlet, Platon

    Saf Aklın Eleştirisi, Immanuel Kant

    Böyle Buyurdu Zerdüşt, Friedrich Nietzsche

    Varlık ve Zaman, Martin Heidegger

    Ethica, Baruch Spinoza

    Tinin Fenomenolojisi, Georg Wihelm Friedrich Hegel

    Kapital, Karl Marx

    Tractatus Logico-Philosophicus, Ludwig Wittgenstein

    Metafizik, Aristoteles

    Varlık ve Hiçlik, Jean-Paul Sartre

    Sokrates’in Savunması, Platon

    Komünist Manifesto, Karl Marx-Friedrich Engels

    Toplum Sözleşmesi, Jean-Jacques Rousseau

    Poetika, Aristoteles

    Yöntem Üzerine Konuşma, René Descartes

    Nikomakhos’a Etik, Aristoteles

    Minima Moralia, Theodor W. Adorno

    Meditasyonlar/Metafizik Üzerine Düşünceler, René Descartes

    Leviathan, Thomas Hobbes

    Pratik Aklın Eleştirisi, Immanuel Kant / Duvar
    2 ...
  32. erkekler ne yazsa tanışmak istersiniz

    10.
  33. Harvard da yapmakta olduğum doktoramı başarı ile bitirdim.
    0 ...
  34. renksiz tsukuru tazaki nin hac yılları

    3.
  35. 36 yaşındaki Tsukuru Tasaki, geçmişte başına gelmiş bir olayı anımsıyor. Aslında tam olarak unutmuş da değil. Çünkü bu olay, otobüsün penceresinden gördüğü korkunç bir trafik kazası ya da yaşadığı şehirde meydana gelen ve bir hafta süren su kesintisi gibi bir şey değil. Onu tamamen dönüştüren, adeta başka biri haline getiren bir olay bu: Lise yıllarında çok güçlü bir bağla bağlı olduğunu düşündüğü arkadaş grubundan ihraç edilmek. Hem de habersizce. Tek kelime etmeden.
    Üniversite için Tokyo’ya giden Tsukuru yaz tatilinde doğup büyüdüğü ve o güçlü bağı edindiği arkadaş grubunun yaşadığı Nagaya’ya döndüğünde artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını anlar. Arkadaşları telefonlarına çıkmıyor, onunla konuşmuyordur. Tsukuru sebebini anlayamaz ve büyük bir buhranın içine düşer. Arkadaşlarının onunla neden ilişkiyi kestiğini anlamak için kafa patlatır. Ta ki bir gün arkadaşlarından biri olan Mavi’nin, telefonda söylediği “Artık bizi aramanı istemiyoruz,” cümlesine kadar.

    Bu arada arkadaşlarının hepsinin isminde bir renk olduğunu, Kızıl, Mavi, Ak ve Kara (iki erkek, iki kız), Tsukuru’da ise bir renk olmadığını söyleyeyim. Kitabın ismindeki ‘renksiz’ de buradan geliyor ama aynı zamanda başka derin anlamları da var.
    Elif Türkölmez
    1 ...
  36. emrah altındiş

    13.
  37. yalnızlık bakanlığı

    1.
  38. yakın bir zamanda ingilterede kurulacağı söylenen bakanlık.
    1 ...
  39. arif v 216

    227.
  40. Hayatımızda iyi ki Cem Yılmaz var
    Her yapımcı böyle riske girmez. Bu Cem Yılmaz'ın cesaretini ve seyirciye güve­nini gösteriyor..
    Geçen cumartesi…

    Oğlumla Arif V 216 filmi­ne gittik.

    Ön sıralardan güçlükle yer bulabildik.

    Salonda her yaş diliminden insan vardı.

    Film bitti… Oğlum sordu:

    – “Baba güldün mü?”

    – “Çok gurur duydum” dedim!

    Sebebini Cem Yılmaz'a da anlattım:

    – “Film biter bitmez şunu hissettim: ‘Bir seyirci olarak bana ne kadar özen gösteril­miş!' Bir film seyircisi olarak teşekkür ederim.”

    Evet…

    Arif V 216 seyircisine say­gı gösteriyor.

    Arif V 216 seyircisine de­ğer veriyor.

    Bunun nedenini Cem Yılmaz'a da söyledim:

    – “Siz ne yapmışsınız böyle? Bu ne detay? Kaç mekan kullandınız? Bu dekor, bu kostüm nedir?..

    – “Türk seyircisi; üç-dört mekanda, pek değişmeyen kostümlerle, masrafsız gül­dürme kolaycılığına alıştırıldı. Sen de yapabilirdin. Ama sen kurnaz olmayı redde­diyorsun.

    – “Bir seyirci olarak bana değer vermen hoşuma gitti…

    – “Bu topraklarda inadına ahlaki idealizmi yücelten insanların olması beni mutlu etti. Bu nitelik, ‘filme güldün mü, gülmedin mi' sorusunun çok ötesindedir…”

    Hepimiz ruhunda soyluluk taşıyan Cem Yılmaz'ı takdir etmeliyiz…

    Sözlerimi şöyle bitirdim:

    – “Film için yaptığınız dekor, mekan, kostüm vs. hepsinin adetlerini istiyorum. Bir Türk filminde bunun rekor olduğu­nu düşünüyorum…”

    Gönderdi…

    ÖZEN LiSTESi

    Liste uzun…

    Kimi örnekler vereyim:

    – Ön hazırlık 9 hafta, çe­kimler 72 gün sürdü…

    – 250 kişilik bir prodüksi­yon ekibi çalıştı… – Filmin post prodüksiyonu için 80 kişilik ekip, tasa­rımlar ve modellemeler için filmin çekimleri başlamadan çalışmaya başladı… – Türkiye'de bilgisayar efektle­rini yapabilecek 40 kişi var. Bunların tamamıyla çalışıldı.

    – 40 mekanda çekim yapıldı… – 5 bin figürasyon yer aldı… – Filmdeki aksiyon sahnele­rinde oynayan oyuncuların 3D modellemesi yapıldı ve Türkiye'de ilk kez 3D dublör­ler kullanıldı…

    – Uçaklar hem fiziken hem bilgisayar ortamında yaratıl­dı…

    – 600 erkek ayakkabı, 500 kadın ayakkabı, 50 çocuk ayakkabı…

    – 3 bin kadın giysisi, 3 bin 500 erkek kıyafeti ve 200 parça çocuk giysisi… – 108 gözlük, 110 şapka, 600 takı, 130 vintage fular, 60 takım mayo ve bone üretildi ve kullanıldı.

    – Sadece hurdalık sahne­si için 50 takım kostüm ve ayakkabı ile 15 bin adet farklı düğme kullanıldı.

    – Kimi kostümler için terzi­ler ile çalışıldı. Toplamda 10 bin metre kumaş harcandı. 560 metre kumaşa farklı dönem desenlerinde baskı yapıldı… – Zeki Müren'in mor kostümü için 350 adet tüy boyatıldı. Zeki Müren kostümleri 5 kişi tarafından pul-payet-boncuk işlemleri yapıldı. Kostümler orijinaline sadık kalındı. – Besim Toker kol düğmele­ri ve kravat iğneleri özel kalıp hazırlanıp döküm yapıldı… Evet liste uzun…
    YEŞiLÇAM'IN ViCDANI

    Geçen gün Hıncal (Uluç) Ağabey yazdı:

    – “Türk Sineması'nın belki de en ‘Titiz' filmini çektiler. “Titiz” ne mi? Bu filmin ‘Kusursuz' olması için her şeye dikkat edildi. Hem de neler pahasına dikkat edildi. Örnek vereyim. (Filmin diğer yapımcısı) Mu­zaffer Yıldırım anlattı: ‘Filmin büyük bölümü 1969'da geçiyor. Cem Yıl­maz, o sahnelerde her şeyin 69 yılına uygun olması için çılgınca uğraşıyor. 30'a yakın set kurulmuş iyi mi, dış ve iç sahneler için. 69 Türkiyesi yaratılmış. Nasıl yaratıl­mış. Bir sahnede bir masa var. Masada bir kül tablası. Cem ‘69 yılında bu kül tablası var mıydı' diye takmış kafası­na. Tam üç gün sürmüş araştırma. Üç gün tüm ekip beklemiş iyi mi? Muzaffer dayanamamış sonunda, ‘Yahu bu sahneyi kaldıralım, kül tablasını kaldıramıyorsak' demiş ama Cem inatçı, ısrarlı ve inançlı. Nihayet ‘Vardı' cevabını bulmuşlar da, filmde on saniye falan görülen, o da sadece ma­sanın etrafındakilere değil, masaya bakanlar tarafından görülebilen kül tablasıyla sahne çekilmiş…” Sordum. Ama Cem Yılmaz filmin maliyeti konusunda konuşmak istemedi:

    – “Hesabıma göre, 3 Hok­kabaz, 2 Pek Yakında, 1.5 AROG bütçesi diyelim…”

    Her yapımcı böyle riske girmez. Bu Cem Yılmaz'ın cesaretini ve seyirciye güve­nini gösteriyor. Sonuçta:

    Karşınızda gurur duyacağı­nız bir Türk filmi var: Arif V 216…

    Köksüzlük yok oluştur. Bugün Türk Sineması'ndan bahsediyorsak Yeşilçam'ın cefakar emekçilerini saygıyla anmak zorundayız. Cem Yıl­maz, hem bunu yapıyor hem de -çıtayı hayli yüksel­terek- Yeşilçam geleneğini yaşatıyor.

    Cem Yılmaz Türk Sinema­sı'nın vicdanıdır.

    Bakınız:

    Baştan aşağı nefretle dolu kişilerin sözlerine kanmayınız. Kin, görme kabiliyetini öldürür!
    soner yalçın
    9 ...
  41. batılılaştıkça ahlakını yitiren yurdum kızları

    8.
  42. yaşam bir hediyedir.bir kere dünyaya geliyoruz ve bize verilen bu fırsatta özgürce yaşama isteme bir insanlık hakkıdır kadın olsun erkek olsun farkettmez. herhangi bir kadın batılı yaşam normlarını benimsemişse bu onun bileceği iştir.
    3 ...
  43. mustafa kemal in alkole verdiği para

    126.
  44. 57 yıllık yaşamında 11 savaş yapmış, 13 kitap yazmış , ülke kurmuş , yönetmiş bir insanın kendi ile başbaşa kaldığındaki ruh durumunu , yaşadığı stresi anlayamayız . biraz rahatlamak için bir kaç kadeh içmesinin gayet normal olduğunu düşünmekteyim. sürekli bu konununun ısıtılıp masaya konması onun sevgili atatürkümüz olmasını engellemez. ayrica Mustafa kemal içkiye bir servetmi harcamıştırki bu konu gündeme getirilmiş
    3 ...
  45. narsisizm

    140.
  46. ünlü Psikiyatr Erich Fromm, bu tür insanların sürekli olarak delilik ile normallik arasında ince bir çizgide yaşadıklarını tespit etmiş.
    4 ...
  47. dedikodu

    177.
  48. Filozof Julian Baggini dedikodunun “diğer insanları ahlaki olarak değerlendirme, insanların yaptıklarıyla ilgili doğru, yanlış, iyi, kötü gibi yargıda bulunma” anlamına geldiğini ifade eder.
    0 ...
  49. the post

    1.
  50. Steven Spielberg’in yönettiği başrollerde Merly streep ve tom hanks ın oynadığı film. bir ülkede bağımsız medya olmadan sağlıklı demokrasinin mümkün olamayacağı gerçeğini
    anlatıyor.
    1 ...
  51. diktatör

    126.
  52. Diktatörlük el kitabı

    Norveçli gazeteci Mikal Hem’in “Siz de bir diktatör olabilirsiniz” başlığıyla Türkçeye çevrilen el kitabı (Paloma Yayınları, 2013), çeşitli diktatörlük rejimleri altında yaşayan insanları okurken acı acı gülümsetecek on öneri içeriyor. Günümüz diktatörlerinin hemen hepsi bu önerilerin büyük bölümünü harfiyen yerine getiriyor. Hem’in kitabı, bir kara mizah eseri görünümü altında, aslında gayet yerinde siyaset sosyolojisi tespitleri içeren bir çalışma.
    Mikal Hem, diktatör olmak için ailecek ülkeyi soyup soğana çevirmek, hiç tereddüt etmeden muhalefeti ezip yok etmek, bariz biçimde yalan söylemek, kimsenin kendisiyle doğru dürüst rekabet edemediği serbest seçimle iktidarda kaldığını iddia etmek gibi hasletlere sahip olmak gerektiğini belirtiyor. Bütün bunları büyük bir soğukkanlılıkla yapma, dünyanın en tartışılmaz doğrularını ifade edermiş gibi, gözünü kırpmadan dile getirme yeteneğine sahip olmak lazım.
    Verdiği örnekler arasında günümüzde önemli bir ortak paydayı, iktidarın haşmetini göstermek için çok büyük paralar harcamak ama genellikle gösterişçilik, taklitçilik ve vasatlığın hâkim olduğu bir zevki, bir estetik anlayışı yansıtmak oluşturuyor. Söz konusu olan vasatın diktatörlüğü aynı zamanda. Diğer ortak payda, muhalefeti düşman, rakiplerini hain, kendi iktidarını ise milletin, halkın iradesini olduğu gibi ve eksiksiz yansıtan güç olarak tanımlamak.
    Hem’in diktatör olma heveslilerine, günümüz diktatörlerinin yaptıklarından örnekler vererek verdiği öğütler arasında, en dikkat çekici olan, diktatörlüğün ayırıcı niteliğinin keyfilik olması. Türkmenbaşı Saparmurat Niyazov’un sigara içmeyi bırakınca bütün kamu alanlarında tütün kullanımını yasaklaması, opera, bale ve sirki yasaklaması, ülkenin parasına kendi adını ve ocak ayına annesinin adını vermesi gibi örnekler insanı güldürüyor elbette. Ama keyfiliğin bu aşırı ucuna varmadan, “ben dedim, olacak ve oldu” anlayışıyla bütün kamu yönetiminin yönlendirilmesi diktatörlüğün somut göstergelerinden biri. Bütün bu keyfi kararların ülkenin huzuru için alındığı ilan edilirken yargının diktatörün iki dudağı arasından çıkana tabi olması işin esasını oluşturuyor.
    Diktatörler kendilerinden genellikle üçüncü şahıs olarak bahsediyor. Onlara atfedilen olağanüstü yetenekleri ifade eden sıfatların eklenmesi, Allah’ın seçilmiş kulu, peygamberin vekili, dünyada gelmiş geçmiş en büyük dâhi olarak tanımlanmaları bunu tamamlıyor. Uganda’nın ünlü diktatörü idi Amin Dada’nın kendini “Karadaki hayvanların ve okyanuslardaki balıkların efendisi” olarak tanımladığını hatırlatıyor Hem. Uganda’nın denize kıyısı olmamasının bir önemi yok bu gerçeklik seviyesinde.
    Seçimler de önemli bir kriter diktatörlük için. Muhalifleri hapsederek, seçime katılmalarını yasaklayarak yapılan seçimlerin yanında, seçim sonucunun diktatörün istediği gibi ilan edilmesi önemli. Belarusya diktatörü Lukaşenko başkanlık seçiminde kendisine oyların yüzde 93’ünün verildiğini ilan ettikten sonra, bunu fazla bulup oranı yüzde 83’e indirmişti 2006’da. Kitapta, Putin’e verilen oyların bazı bölgelerde yüzde yüzün üstünde ilan edildiği hatırlatılıyor.
    Hem’in diktatörlük el kitabının onuncu ve son bölümü, “Gitmesini bilmek” üzerine. Diktatörlerin diğer yaygın ortak özellikleri, iktidarı terk etmeyi bilmemeleri. Orta Afrika Cumhuriyeti’nde kendini imparator ilan eden Bokassa’nın bir zihin berraklığı anında şöyle dediği söylenir: “Herhangi bir budala, diktatör olabilir. Ama bu meslekte en zor olanı iş güvencesi elde etmek ve korumaktır.” Diktatörlük mutlak bir iktidar bağımlılığı yaratır çünkü sabık diktatörün hiçbir güvencesi olmadığını ve ondan hesap sorulacağını en iyi diktatörün kendisi bilir.
    Hem’in kitabı diktatörlük olgusuna kara mizah içinde çiğ bir ışık tutuyor. Diktatörleri nasıl alkışlarız, neden başımızda diktatör isteriz sorularına benzer bir kara mizah içinde verilecek yanıtları içeren bir el kitabına da ihtiyacımız var. Belki çok daha fazla...

    Ahmet insel
    1 ...
  53. diktatör

    125.
  54. Diktatörlük el kitabı

    Norveçli gazeteci Mikal Hem’in “Siz de bir diktatör olabilirsiniz” başlığıyla Türkçeye çevrilen el kitabı (Paloma Yayınları, 2013), çeşitli diktatörlük rejimleri altında yaşayan insanları okurken acı acı gülümsetecek on öneri içeriyor. Günümüz diktatörlerinin hemen hepsi bu önerilerin büyük bölümünü harfiyen yerine getiriyor. Hem’in kitabı, bir kara mizah eseri görünümü altında, aslında gayet yerinde siyaset sosyolojisi tespitleri içeren bir çalışma.
    Mikal Hem, diktatör olmak için ailecek ülkeyi soyup soğana çevirmek, hiç tereddüt etmeden muhalefeti ezip yok etmek, bariz biçimde yalan söylemek, kimsenin kendisiyle doğru dürüst rekabet edemediği serbest seçimle iktidarda kaldığını iddia etmek gibi hasletlere sahip olmak gerektiğini belirtiyor. Bütün bunları büyük bir soğukkanlılıkla yapma, dünyanın en tartışılmaz doğrularını ifade edermiş gibi, gözünü kırpmadan dile getirme yeteneğine sahip olmak lazım.
    Verdiği örnekler arasında günümüzde önemli bir ortak paydayı, iktidarın haşmetini göstermek için çok büyük paralar harcamak ama genellikle gösterişçilik, taklitçilik ve vasatlığın hâkim olduğu bir zevki, bir estetik anlayışı yansıtmak oluşturuyor. Söz konusu olan vasatın diktatörlüğü aynı zamanda. Diğer ortak payda, muhalefeti düşman, rakiplerini hain, kendi iktidarını ise milletin, halkın iradesini olduğu gibi ve eksiksiz yansıtan güç olarak tanımlamak.
    Hem’in diktatör olma heveslilerine, günümüz diktatörlerinin yaptıklarından örnekler vererek verdiği öğütler arasında, en dikkat çekici olan, diktatörlüğün ayırıcı niteliğinin keyfilik olması. Türkmenbaşı Saparmurat Niyazov’un sigara içmeyi bırakınca bütün kamu alanlarında tütün kullanımını yasaklaması, opera, bale ve sirki yasaklaması, ülkenin parasına kendi adını ve ocak ayına annesinin adını vermesi gibi örnekler insanı güldürüyor elbette. Ama keyfiliğin bu aşırı ucuna varmadan, “ben dedim, olacak ve oldu” anlayışıyla bütün kamu yönetiminin yönlendirilmesi diktatörlüğün somut göstergelerinden biri. Bütün bu keyfi kararların ülkenin huzuru için alındığı ilan edilirken yargının diktatörün iki dudağı arasından çıkana tabi olması işin esasını oluşturuyor.
    Diktatörler kendilerinden genellikle üçüncü şahıs olarak bahsediyor. Onlara atfedilen olağanüstü yetenekleri ifade eden sıfatların eklenmesi, Allah’ın seçilmiş kulu, peygamberin vekili, dünyada gelmiş geçmiş en büyük dâhi olarak tanımlanmaları bunu tamamlıyor. Uganda’nın ünlü diktatörü idi Amin Dada’nın kendini “Karadaki hayvanların ve okyanuslardaki balıkların efendisi” olarak tanımladığını hatırlatıyor Hem. Uganda’nın denize kıyısı olmamasının bir önemi yok bu gerçeklik seviyesinde.
    Seçimler de önemli bir kriter diktatörlük için. Muhalifleri hapsederek, seçime katılmalarını yasaklayarak yapılan seçimlerin yanında, seçim sonucunun diktatörün istediği gibi ilan edilmesi önemli. Belarusya diktatörü Lukaşenko başkanlık seçiminde kendisine oyların yüzde 93’ünün verildiğini ilan ettikten sonra, bunu fazla bulup oranı yüzde 83’e indirmişti 2006’da. Kitapta, Putin’e verilen oyların bazı bölgelerde yüzde yüzün üstünde ilan edildiği hatırlatılıyor.
    Hem’in diktatörlük el kitabının onuncu ve son bölümü, “Gitmesini bilmek” üzerine. Diktatörlerin diğer yaygın ortak özellikleri, iktidarı terk etmeyi bilmemeleri. Orta Afrika Cumhuriyeti’nde kendini imparator ilan eden Bokassa’nın bir zihin berraklığı anında şöyle dediği söylenir: “Herhangi bir budala, diktatör olabilir. Ama bu meslekte en zor olanı iş güvencesi elde etmek ve korumaktır.” Diktatörlük mutlak bir iktidar bağımlılığı yaratır çünkü sabık diktatörün hiçbir güvencesi olmadığını ve ondan hesap sorulacağını en iyi diktatörün kendisi bilir.
    Hem’in kitabı diktatörlük olgusuna kara mizah içinde çiğ bir ışık tutuyor. Diktatörleri nasıl alkışlarız, neden başımızda diktatör isteriz sorularına benzer bir kara mizah içinde verilecek yanıtları içeren bir el kitabına da ihtiyacımız var. Belki çok daha fazla...

    Ahmet insel
    0 ...
  55. plastik devri

    1.
  56. çevre bilimcilerin açıklamalarına göre 1 yılda okyanuslara atılan plastik maddelerin toplamı 8 milyon tondur. buna bağlı olarak bazı bilim adamları buz devri, taş devri ve bronz devrinden sonra içinde yaşadğımız zaman diliminin plastik devri olarak adlandırılmasını istemekdedirler.
    4 ...
  57. kardeş

    216.
  58. ilk müttefik, ilk düşman: Kardeş
    Habil ve Kabil’e kadar dayanan, dinleri, mitleri, hanedanları, krallıkları, savaşları, kısaca tarihi içine alan bir mesele: Kardeş. Gerçek bir mesele
    Kardeş. Eskiye göre Karındaş, aynı karından çıkma. Aynı anne babadan ya da birinden biri aynı olunca da kardeş.

    "Arkadaşlarını seçebilirsin ama aileni seçemezsin" sözündeki ailenin bir parçası aslında kardeş.

    Dünyanın en güzel şeyi belki ya da varlığında bile yalnız bırakanı.

    ilk kıskanılanı, ilk sır verileni, ilk oyunu... Anne babadan, okuldan, ergenlikten kaçışın yolu, sığınağı.

    Her akşam odanızda Godot'yu Beklerken'i okuyup birinizin Vladimir, diğerinizin Estragon olduğu. Eğer bir kardeşiniz daha varsa onun da Godot'nun gelmeyeceğini söyleyen Haberci Çocuk olduğu.

    Ve ilk sokak eyleminde size eşlik eden, asla babamlara söyleme deyip pastaneden tatlı bir şeylerle kandırdığınız ama aslında kandırılmadan da babanıza söylemeyeceğinden emin olduğunuz.

    Evet, ilk müttefik ve ilk düşman.

    Canınız ve belki bir gün yabancınız. Ama yine de "sizin yabancınız."

    Peki, kardeşiniz aynı çekirdek aile cehenneminden birlikte kurtulduğunuz, birbirinize rağmen kurtulduğunuz ya da kurtulamadığınız o mecburi hayat ortağı, hayatınızın neresinde durur?

    Kardeş. ilk düşmanımız, ilk müttefikimiz. Yokluğu bile (tek kardeş olmak) kim olduğumuzu belirleyen bir hayalet. ikiz kardeşler, üvey kardeşler, kan kardeşler, kız kardeşler, kardeş şehirler, büyük kardeşler... Sadece aynı karından doğmak da değil konu. “Hepimiz kardeşiz” sözleri… “Din kardeşi değil miyiz” çıkışları mesela…

    En büyük zulmü evin içinde kardeşine yapan, elinden oyuncağını alan, “anneee, bak oğlun/ kızın ne yaptı” diye ispiyonlayan, dışarıdan gelen tehlike karşısında ortağı kesilen, söz konusu kız kardeş ve ağabeylik müessesesi ise namus bekçisi olunan, bunları ve bunları, önce kardeş üzerinden öğrenip sınırları en acımasız yollarla keşfedip, sonra da hayatının her noktasında bu kez aynı karından olmasa da “kardeş” olarak gördüğü herkese uygulayan… Sonuçta hepimiz kardeşiz, değil mi?

    Bu dosyada kardeşliğin sadece karanlık yanlarına baktık sanılmasın, hayatımızdaki mecburi en yakın arkadaşımızın gerçekten en yakın arkadaşlarımızdan birine dönüşmesi de mümkün. Kimse kimseye ağabeylik/ ablalık taslamaz, bekçilik yapmaz, hasetlik yapmaz, eldeki kısıtlı imkânı paylaşmanın bir yolunu bulursa iki kardeşin iki arkadaş olmasının önünde de bir engel yoktur elbette.

    Kardeşlik, çetrefil konu.

    Konuya olabildiğince geniş bir çerçeveden bakalım istedik ama dedik ya konu hem çetrefil hem insanlığın en eski anlatılarına, Habil ve Kabil’e kadar dayanan, dinleri, mitleri, hanedanları, krallıkları, savaşları kısaca tarihi içine alan bir mesele.

    işte bu ay Seçil Epik'in koordinasyonunda hazırlanan dosyamızda yer alan bazı kardeşlik hâlleri:

    insanlık tarihi bir bakıma, zorla getirildikleri dünyada kendilerine yer açmaya çabalayan insan kalabalıklarının öyküsü olarak düşünülebilir. işte bu bocalamanın prototipi de kardeşlik ilişkileridir: “Cinayetin ve yüceltmenin sınırlarında: Kardeşlik” Elif Okan Gezmiş yazdı.

    Hepimiz kardeş değiliz, çünkü bazılarımız (daha) kardeşler. Arka planını deşelemesi yer yer keyifli, yer yer sinir bozucu bir kardeşlik bu… Şahan Yatarkalkmaz, sinemada ve edebiyatta kardeşlik hâllerine baktı.

    Düşman bir dış dünyaya karşı genlerce tanımlanmış ilk doğal yandaş, hatta belki de ilk arkadaş. Aynı kazadan (doğum) sağ çıkmış iki yolcu veya aynı afetin (aile) iki kurbanı, en küçük kültürel birime mensubiyet vasıtasıyla deneyim ortaklığı. Birbirinin bekçisi olan iki kişi. Cinnet veya cinayetle de bitebilen çok katmanlı bir öykü; bütün aşk ve bağlılık öyküleri gibi biraz sakil, biraz da acıklı belki. Sanem Sirer’den, Kardeşinin bekçisi: "Evde çekilmiş filmlerin düzyazı hâlleri"

    Kabil, annesinin ilk oğlu, Habil gelene kadar da gözdesidir. Kabil, görülmeyi ve sevgi görmeyi ister, ancak kardeşinin varlığı onu bu arzulardan mahrum bırakır… Can Baycan, Habil ve Kabil mitine dair bütün katmanları barındıran bir analiz yapmanın narsisist/ tümgüçlü fantezisini bir kenara bırakarak, kardeş katline sebep olan ve önemli gördüğüm noktaları, ebeveynlerin etkisi, kardeş ilişkileri, histeri ve narsisizm üzerinden inceledi: Hepimizin içinde Habil ve Kabil vardır.

    “Kafamda Bir Tuhaflık romanında şehrin ve kardeşliğin ekonomi politiği” taşı toprağı altın istanbul’da kardeş olmak ne kadar kolay? Zafer Doğan yazdı.

    Yeryüzünün farklı coğrafyalarına savrulmuş ruhların bir an için karşılaşıp birbirlerine göz kırptıkları bir kardeşlik: Tezer Özlü’ye yolculuk, Nil Sakman’ın kaleminden.

    Bir acayip kardeş: Dirmit. Latife Tekin’in bir acayip kardeşini Ahmet Ergenç yazdı.

    David Selim Sayers Osmanlı’da kardeş katli konusuna başka bir açıdan baktı: Aile ve kardeş kavramlarını bilinçli ve amaçlı bir şekilde zayıflatan, hatta anlamsızlaştıran bir düzende kardeş katlinden bahsetmek ne kadar doğru olur?

    irvin Cemil Shick ve A. Nilüfer isvan ise hanedanın iktidarını ve malını bölmemek için kardeşlerin bir yerlere savrulması ya da öldürülmesi sadece Osmanlı’ya mı özgü sorusundan yola çıktı: Osmanlı hanedanında kardeş katli, yahut aile içi rekabeti ortadan kaldırmanın gerekçeleri ve yolları.

    Senem Aytaç’ın K2’te ilk yazısı bir kız kardeşlik filmi üzerine, koruyucu abla ve korunmaya muhtaç küçük kardeş: Kusursuzlar

    Açgözlülüğümüz, ifritimiz, hırsımız masallarda hem öz, hem üvey kardeşimizdir. Onunla birlikte yaşarız, ama doğruyu anımsayan yanımız hazineyi bulur… Şehrazad ve kardeşi, Özcan Yüksek’in kaleminden.

    SiBEL ORAL t24
    3 ...
  59. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük