seçimden yeni çıkan türkiye'de her 2 seçmenden birinin ülkede olan bitenlere gönül rahatlığıyla onay vermesidir.
(bkz: 14 temmuz 2011 silvan çatışması)
yıllarca ergenekon, balyoz, kafes diye misinformasyonun kralını yapan akp ve fethullah takımının wikileaks belgelerinden sonra panikten saçmalamaları. Misinformasyon öyle olmaz, aha böyle olur! hadi gidin bunu da ergenekon yaptı diyin!
beklendiği gibi habertürk'teki işine son verilen "dürüst" köşe yazarı. referandumdan "hayır" çıksaydı muhtemelen genel yayın yönetmeni falan yapılırdı.
fazıl say ve tarikatının asıl anlamadığı mesele: bir diyalogda "sizin ne söylediğiniz değil, karşıdakinin ne anladığı önemlidir".
fazıl say ile aynı "gettoda" bulunan bir kişi olarak görüyorum ki, insanlar hala, "ben kendimi anlatamadım" demek yerine "beni anlamadılar çünkü kapasiteleri yetersiz" demeyi tercih ediyorlar. evet, bu ülkenin siyasal konumunu asıl dizayn eden fazıl say gibiler değil, abd ve ortaklarıdır ama burayı "dizayn edilebilir" kılan, "beni anlamadılar abi!" deyip işin içinden sıyrılanlar da onlardır. fazıl say gibilerin söylediği doğru ama icraatı yanlıştır. bu tavır yeni değil, 50 yıllıktır. bekledikleri nedir onu da anlamıyorum, halk bir anda titreyip kendine gelecek ve açıp dostoyevski okumaya başlayacak hatta arkaya da chopin açıp huzura erecek! bu mudur yani? bu kadar kolay mı?
fazıl say ve onun gibi davranan insanların son 50 yıldır halka "maraba" ve eğitilecek çiftlik hayvanı muamelesi yapmasından dolayı, akp ve onun gibi sağ partilerin eze eze iktidara gelmesidir.
maalesef benim çevremde de bunlarda oldukça fazla sayıda var. evet, halk cahildir, eğitimsizdir ama hali hazırda "gerçekleri" vardır. bir yaşantısı ve kendine göre kabulleri vardır. evet, halk daha iyisine layıktır ama bu, "bak şimdi sen salaksın, ben de senin efendinim, ne dersem onu yapacaksın ulan" diyerek olmuyor işte! 50 yıldır siz vurdukça akp ve diğer fırsatçı sağ zihniyet iktidara daha da yapışıyor. sonuç olarak siz kendi içinize kapanıp gettolarınıza çekiliyorsunuz, onlar halkı daha beter sömürüyorlar. *
fazıl say'a koşulsuz olarak fedailik yapan insanların bulunduğu topluluk.
özellikle bu gece internet ortamında faaliyetteler.
asıl meselenin fazıl say'ın müziği değil de, beğenseniz de beğenmeseniz de, toplumumuzun aşağılanması olduğunu anlamayan müritler kalabalığı.
egosu kulaklarından taşan, asıl tartışılan konunun kendi yaptığı müzik ve arabeskin kıyaslaması değil de, insanları seçimleri için aşağılaması olduğunu unutan ibiş.
arabeski zerre kadar sevmem ama kimseye de dinliyor diye hakaret etmem. işte asıl mesele bu. mesele müzik meselesi değil, insan olma meselesi.
biz türklerin sadece klima ile değil, her türlü elektronik aletle olan ilişki durumumuzdur bu. renkli televizyonun rengini sonuna kadar açmak, müziğim sesini diplemek, gaza basıp öndeki arabanın kıçına yapışmak bunlardan sadece bazıları. buna genel olarak "bokunu çıkartmak" da deniyor türkçede.
hergün 2 defa bindiğim bostancı-bakırköy deniz otobüsünde sürekli tanık olduğum gerçek. dışarısı40 derece, giysileriniz terden sırtınıza yapışmış ve içine girdiğiniz deniz otobüsü tahminen 14 derece civarında. sürekli ensenize, kolunuza üfleyen soğuk hava da cabası.
gün geçtikçe atv ve kanaltürk çizgisinde yayın yapmaya başlayan kişiliksiz basın grubu. anlaşılan, turgay ciner "cem uzan" vakasından iyi bir ders çıkarmış.
biraz düşününce kulağa hiç de kötü gelmeyen fikirdir. anayasa değişikliğine "hayır" demekte hala tereddüt eden zevat için doğru bir mantıktır. 8 yıllık icraata ve türkiye'nin geldiği noktaya baktıktan sonra aakeepee ne diyorsa tam tersini yapmak daha mantıklı.
çoğunluğu kafayı atatürk'e ve kemalizm'e takmış, "ağasının fedaisi" karakterli yazarlardır. fikri derinliği olmayan, tartışamayan, tartışmaya çalışırken ortaya bir fikir koyamayan sadece ağalarının onlara ezberlettiklerini tekrarlayan yazarlardır. yarım ekmek döner+ayran ile tatmin edilerek toplanan miting güruhu olmaktan öteye gidememişlerdir. fikirlerinin derinliği ancak bir "kömür torbası" boyundadır. gelen ağam, giden paşam diyen ve bir gün akp iktidardan düşünce yeni gelene methiyeler düzmekten geri kalmayacak olan yazarlardır.
2002 yılından bu yana sadece dikkatli gözlerin ve çalışan kafaların gördüğü gerçek.
- 2002 mart; ecevit, abd'nin olası bir ırak çıkartmasına (hani milyonlarca "müslümanın" katledildiği savaş var ya, işte o...) katılmayacaklarını ve türk topraklarının da kullandırılmayacağını söylüyor.
- 2002 nisan; eecevit aniden hastalanıyor ve sağlık sebebiyle başbakanlıktan azledilmesi tartışılıyor.
- 2002 haziran; erken genel seçim kararı alınıyor.
- 2002 kasım; yeni kurulmuş ve nereden finanse edildiği karanlık olan akp tek başına iktidar oluyor.
ilk iktidara gelişten bu yana her seçimden önce ya israil, ya amerika akp'ye mutlaka koltuk çıkıyor. en son yerel seçimlerden hemen önceki "davos tiyatrosu" da bunun bir örneğidir. 12 eylül referandumuna giderken kamuoyu yoklamalarının "hayır" yönünde ağır basması akp'nin amerikalı amirlerini telaşlandırmış olacak ki birden bire pkk tek taraflı silah bırakmaktan falan sözediyor, seçimi boykot edeceğini söyleyen dtp "evet" yönüne dönüyor, diyarbakır'da sivil * toplum örgütleri "evet" yönünde bildiriler yayınlıyorlar. ayrıca ne hikmetse, 2 hafta kadar önce israil, mavi marmara ile ilgili çalışacak bm komisyonuna yardımcı olacağını ve kararı beklediğini söylüyor. muhtemelen referandumdan hemen önce çıkacak olan bm komisyon raporu, israil üzerinden hiç bir yaptırım gücü olmasa bile, (bkz: goldstone raporu) yandaş basın tarafından ikinci bir "davos zaferi" olarak sunulacak.
sonuç olarak, abd ve israil yardımlarıyla; alavere dalavere bütün oylar "evet" e...
abd ve israil 2011 yılında iran'ın üzerine gitmeye niyetli ve türkiye onlara lazım. akp iktidarını korumak için milyonlarca ıraklı müslümanın katline nasıl sessiz kalarak ortak olduysa, iran'daki "müslüman" kardeşlerini de kendi eliyle ateşe atmayı göze alacaktır. tamamen "al gülüm-ver gülüm" meselesi. al iktidarı, ver diyetini...
sözkonusu silahlı güç "ordu bünyesinde" olmayacağı için aklı başında insanların karşı çıkması normaldir. ordunun profesyonel olması ayrı, ordudan bağımsız bir silahlı güç kurmak ayrı birşeydir.
akp kazanınca kendisinin de "kazanmış sayılacağını" sanan mal'dan daha iyidir. ayrıca, bazı mallar okusa bile farketmez; okuduğunu anlamadıktan sonra git istediğin kadar "evet" de...
oynanan ilk 3 maçı gördükçe içimin yandığı kupa.
bir sürü vasat takımın katıldığı ve bizim pisi pisine kaçırdığımız aklıma geldikçe deliriyorum. özellikle berbat futbol oynayan fransa karşısında ve bugünkü arjantin karşısında türkiye olacaktı ki, kupanın tadı çıksın...
2010 dünya kupasında maçların ırzına geçen iğrenç boru. güney afrikal'lı seyircilerin "tribün şovu" olarak algıladıkları buysa, ben onlara bu kupayı veren fifa'nın aklına şaşayım. ***