yıllar önce matematikçi bir abinin kitabında gördüğüm ve hala cevabını bulamadığım soru: iki taraftaki ucunu da göremediğimiz bir opak borunun içinden su aktığı biliniyor. suyun nereye doğru aktığı nasıl tespit edilir? not: kesmece delmece yok
bunun gerçekliğini fark ettiğinde kazandıklarından da kaybettiklerinden de duygusal olarak çok etkilenmeden hayatına devam edersin. ne çok gülünecek ne de çok ağlanacak bir haldesindir bütün hayatın boyunca.
"yokun ispatı" denen bir şey olamayacağından anlatmak istediği seyi yanlis hale getiren cumledir. Var olan bir şey ispatlanabilir. Var olmayan bir şey zaten ispatlanamadigi icin "yok"tur.
her görüdüğü şeyi soran küçük kardeşe cevap olarak bi sürü saçmalık yumurtlamak.* o çocuk büyüyünce bildiğini sandığı şeyler hakkında başkalarına ahkam keserken rezil olup ilk jackassliğini yaşayınca, (bkz: babana bile güvenmeyeceksin bu zamanda) durumunun ispatını deneyimlemiş olacaktır.
"I am the one who is the night. I am the one who lives with your blood. I am the one above mortality. and you are the key" diyerek güzel vampirik gotik sözleri olan şarkılara sahip bi grup olduğunu ispatlayan, kadın vokali erkeğinden güçlü ve etkileyici olan, çook melodik bi bilek metıl grubu.
şarkıyı bu kadar çok sevdiren aslında arkada çalan ezgidir ki bu ezgi bir pagan-kelt halk türküsüne aittir. (bkz: pagan halk türküsü)(yamuluyorsam düzeltin.) ayrıca bu melodi isviçreli folk metal grubu (bkz: eluveitie) nin en piyasa ama müthiş şarkısı inis mona nın da güzel olmasını sağlayan melodidir.
gidemese gidemese parasızlıktan gidemeyecektir. kendini avutmak için de "zaten sevdiğim gruplar değildi. ben bilek metalci adamım kardeşim. breh breh.." diyecektir..
sanal ortamda arkadaş edinmeyi, gerçek hayattaki sosyal çevresine tercih etmeye başlyanlar için saçma sapanlığa doğru gitmesi muhtemel bir durum olup tesadüfen rastlama ve tanımaya çalışma sonucunda cevap alınabildiği kadarıyla arkadaş olunması uygun, sakıncası olmayan bir durumdur. nerede tanışıldığının ne önemi vardır? önemli olan gidişat..
evet tek dert "imla kurallarına uyayım" değildir. önceki her iki entryde yazanlara tamamen katıldığımı belirtir ve eklemek isterim: maalesef ülkemiz insanı tek bu kuralı değil, diğer birçok kuralı da es geçmektedir de beni asıl şaşırtan durum bu hataya iyi kariyer yapmış, topluma mal olmuş ya da öss, xyzs.. gibi sınavlarda yüksek puan yapmış kişilerin de düşmesidir. elimde değil bu yanlışlardan birini yapan adam ne kadar karizma olursa olsun gözümden düşüyor.. bu, her şeyi geçtim, saygınlığı zedeleyen bir durumdur. önemsenmesi gerekir.
ilkokul 3. sınıfta kullandığım kalem. çabuk sıkılınır bu kalemden. çünkü çok incedir. elin hafif terlese falan tutamazsın. hele de o hafta annen tırnaklarını kesmediyse parmaklarına eziyet çektirebilir..*
eğer çok lay lay lom ve saçmasapan bi şarkı ise sınavı pek sallamıyoruz, kötü geçecek demektir. ancak kısık sesle ve biraz buğulu çıkıyorsa ses o sınava dair az çok bir şeyler biliniyordur. sınavın rahat geçmesi kuvvetle muhtemeldir.
norveçle ilgili o kadar övgü dolu sözlerimden sonra "e tabi hangi ülke mükemmel ki? kem küm.." dememe sebep olmuş haber. polis her yerde polis işte diyorum.. topu polise atıyorum. tabii bi de yemeyip içmeyip polisi arayan ambulans çağrı merkezi görevlisine..
ilk sayısını sabırsızlıkla beklediğim(iz) dergi. lise saçmalıklarımıza esin kaynağı olmuşluğu da vardır ayrıca.. ah ah.. içine ruhumuzu da katmıştık tam olmuştu.*
bazı yönlerden haklıdırlar ancak bu ülkeden gidip de yaşamaya alışılabilecek pek fazla ülke de yoktur dünyada esasında.. örnekse norveç gibi her şeyin tıkır tıkır işlediği para derdi nedir bilinmeyen bi ülkede sıkılır insan.. ne o yahu hastahaneye gidip sıra bekleme,eğitime vs para verme,hatta bi de üniversiteyi bitirince devlet sana para versin.. e ne yapacağız balık mı tutacağız akşama kadar..ha bi de bazı zamanlar akşamın olmaması (yahut da sabahın olmaması) durumu var..oluyor da sen farketmiyorsun.. ben napim öyle gelişmiş ülkeyi.. bi kere daha düşünmeleri gerekir..
illa da aileyle geçirilmesi gerekiyorsa, siz evin tadı tuzuysanız, belli bi saate kadar dışarda takılıp 12 olmadan eve dönerek her iki tarafı da mutlu edebilirsiniz.*
bitirene kadar "bi daha istatistik,matematik,sigma harfi görmek istemiyorum" dedirten ama bittikten sonra da bunlarsız bi işte çalışırsanız "ulan boşuna mı o kadar kabus gibi sınava girdim" diye hemen araştırma şirketi,aktüeryal finansal danışmanlık şirketlerine başvurdurtan bölüm.ya da onlar size başvurur.ama ben bu kadar ileri matematik,istatistik gördüm diye kendini bişi sanıp kıymetini bilen bi yerde çalışılacağı umulmamalıdır.mümkünse iktisatçılarla "zor bölüm" tartışmasına girilmemelidir.ayrıca evet zordur ama zevklidir.istanbul ünideki gibi gereksiz bi yığın ders daha görmeseniz belki gerçekten sevebilirsiniz de(166 kredi yuh!)matematik sevmeyen bitiremez diye de bişi yok.*
geçmişte yapılmış ve tamamlanmış eylemler için kullanılır. eki -di dir. f,s,ş,h,p,ç,t,k ile biten kelimelerde -di -ti olur.. ama kaç yıl türkçe dersi görmüş vatandaş bunu nedense hep unutur.*
goooogleda arattığınızda ingilizce olarak sadece "tuzaklar hazırlamasıyla ünlü bi valkyrie,savaşçı iskandinav hatun" yazar.ama ben daha fazlasını biliyorum* resimleri de freyja yı hatırlatır..
"şunu getir bakayım" = "honu getirive bakam" şekline dönüşür. genellikle çok çeşitli ve farklı şekilde kullanılan kelimeler içerir. şöyle ki "seslenmek" = "ünlemek"tir. domatese "mısır" diyenleri de vardır. mısıra da "darı". "n" harfinden sonra "g" de çıkıverir ağızlarından. her insan beceremez. hele bir de deyimleri vardır ki anlayana aşk olsun: "ingit yanıt olup gitmek" afallamak, şaşırmak manasındaymış. ben söyleyenlerin yalancısıyım.. (bkz: anneannem)