son 2-3 gündür yaptıkları bu. son vuruşu yapmadan önce önceki bölümleri güzel bir özetlediler; yarınki bombadan önceki son özetler. tırnaklarımı yedim artık patlatın şunu...
yaklaşık bir buçuk saat sonra 5 uzay bilimciyle gerçekleştirilecek basın toplantısı.iddaa uzaylıların var olmasına 4.5 , uzayda yaşam olmamasına 1.3 veriyor. eğer varsa uzaylıların da türk çıkmasına da 1.02 veriyormuş...*
çıkan haberlere göre 15-16 ocakta ajaxla açılacakmış. ajax ağır olmaz mı; tavşanlı linyit spor la açaydık stadı; belki yenerdik; hı olma mı la adnan...
olur mu olur dediğim durum. çok korkuyorum sözlük. bir yandan da sevinmiyor değilim; 10 maçlık galibiyet serisi yaparız; ayreten maçlar da trt de oh daha ne olsun.
en zevkli ve en heyecanlı anılardandır. en heyecanlı olanı da sadece sınavlardan önce kur yaptığın çalışkan, inek bir o kadar da çirkin sınıfın kızıyla kağıt değiştirmedir. sanırım kopya çeke çeke bugünlere geldim; teşekkürler çalışkan çirkin kız.*
amacı toplumu bütünleştirmek olan and. işte bir örneği şöyle olabilir;
bugün bir nokta koysak herşeye. bir dursak. bir nefes alsak. bize biraz dışarıdan baksak. hangi fazlalılığımızdan tahammül edemediğimiz hangi tarafımızdan kurtulsak diye düşünsek. ölçsek, biçsek, tartsak... hangi tarafımızdan vazgeçerdik??
vazgeçmek deyince şöyle bir duruyor insan. kızmak, korkmak, suçlamak neyse de vazgeçmek! vazgeçmek işte sonrası yok...
oysa biz''ya onlar ya bunların ülkesi değil hem onlar hem bunların ülkesi olmalıyız. içimizde muhafazakarı da var,liberali de, klasiği de var, postmoderni de; kimi yaradanıyla camide buluşur, kimi sinagogta, kimi klisede; kimi sadece kendi içinde ardında birşey aramadıkça mini etek de giyer yakışır, başörtüsü de. sakallı da bizim bıyıklı da;bir yanımız geçmişte, bir yanımız gelecekte. bazen doğudayız, bazen daha batıda. kimimiz hep soldayız, kimimiz hep sağda. konformist, sosyalist, kapitalist, idealist, fütürist, nihilist, ateist... bütün istler bir arada. yeri gelir rakı sofrasında, sohbete dalarız, zamanı gelir iftar sofrasında toplanırız.
türküyle, kürdüyle, alevisiyle, sunnisiyle, ermenisi, yahudisiyle, kardeşiz, arkadaşız, aileyiz, aynıyız...
(alıntıdır)
Krzysztof Kieślowski yönetmenliğindeki three Colors üçlemesinin(white-red-blue)ilk filmi. film o kadar sıkıcıydı ki sonunu getiremedim. o kadar nefretti ki serinin diğer 2 filmine bakmadım, bakmiyacağım da. ee napcakmışız her üçleme ilginçtir diye alıp izlemicekmişiz.
naptın da bu kadar eksi yedin denilesi yazar. tek tek yazarlara küfredip kaçtın mı naptın... hatta bir tanesinin karma ismi lanet olası fedral di; hoşuma gitmedi de değil...
son yıllarda türk insanına çok koyan gerçek. bir spor sitesinin haberine göre 2 kasım bursa manu maçı öncesinde ferguson soru üzeine; bursa 55-0 kazanır diye taşak geçmiş. altına da vatandaşın biri ilginç bir tespitte bulunmuş;
''bursasporun şampiyonluğu türk futbolunun kaybıdır böyle yetersiz bir kadro şampiyon olur büyük takımlar başarısız olursa milli takımda böyle çöker sonrada sercan gibi topa vuramayan adamlar yıldız sayılır elin ingilizi dalga geçer''
doğa harikası vadimiz. bu vadi TRABZON Kültür ve Tabiat Varlıkları’nı Koruma Kurulu tarafından 22 ekim 2010 tarihinde sit alanı ilan edilmiş ve yapılması planlanan 22 hes rafa kalkmıştır ancak çevre ve orman bakamayanı veysel eroğlu tehlikesini atlatamamıştır. iltifatlarımıza mazhar olan bu bakan sit alanı kararlarını kendi bakanlığına almak için yasa tasarısı hazırlamaktaymış ve ikizdere ve ona benzer yerler hala tehlike altındaymış...
spartacus izlenirken yapılan tespittir. batı romanın başkenti romada sayısız roma eseri varken, doğu romanın başkentinde neden roma eseri çok az diye düşündü yazar. osmanlı eserleri yeter de artar ama roma eserleri de olsaymış turizm açısından çok da iyi olurmuş.
12 eylül 2010 da tarihe gömüldüğünü sandığım anayasa. yeni anayasa 27 maddeden oluşuyor, kısa ve öz sanıyordum ki yeniden anayasa yapalım tartışmalarından sonra kafa dank dedi,sadece 27 madde yi oylamışız. hani lan 82 anayasını tarihe gömüyorduk, daha dimdik duruyor a.q. darbe anayasası.
sevindirici olaydır. işte aziz nesinden bahsediyorlar yuzde 58 bu ulkenin aptal oranıdır diyorlar... ama sunu unutuyorlar her turlu ozgurlukleri kısıtlayan 12 eylul anayasasına yuzde 92 evet denmiş,bugun itibariyle yuzde 34 aptal oranı azalmıstır bu ulkede... nokta...
yetmez ama evet dediğim prim... nitekim kupayı kazanırlarsa teşvik priminden de bahsetseydi ya da aklına gelseydi. kupayı da kazanırlarsa 3 milyon deseydi ...
50 sayı fark yeseydik de yarım saniye kala göt gibi kalmasaydık diyecektik. belki de çembere bile değmicekti o top kim bilir. ama şu gerçek ki gümüş madalya garanti ve ilk kez olimpiyatlara katılcak basket milli takımımız...
Fenerbahçe ne zaman bu hale geldi?
a-Galatasarayın UEFA, SÜPER kupa ve 4 SENE ÜST ÜSTE şampiyon oldukları yıllarda.
b-Şampiyonluğu son maçta kaçırıp çok ağladıkları ve 100 yıl unutamayacakları o gün.
c-Souness'ın kadıköye bayrak diktiği gün.
d-Hepsi
25 şubat tarihli lille maçında; saraçoğlunu doldurmuş olan fenerlilerdir. galatasarayın yediği her iki golde de çılgınlar gibi sevinmiş, keita nın golüyle üzülmüşlerdir.
duble yollar ve tüneller(pozantı otoyolu; o yolda ne kazalar olurdu bilmezsiniz; ordan geçerken 3,5 atardı şeyim).
beni havalimanlarıyla tanıştırması.
tam gün yasası.
başka da bi sikim yok
(benim açımdan, ülkeyi bilemem )...
bırakın lig tv paketini satın almayı, özetlere bile tahammül edememe durumu. başlıca nedeni anadolu kulüplerindeki çapulculardır. adamlar 2 hakem hatasından sonra yok biz de ekmek yiyoz bu işten, yok şöyle yazık bize diye ağlamaya başlarlar. ama top oynamaya gelince fıss. sadece top geçer adam geçmez mantığı. lanet olsun buna göz yuman hakemlere, lanet olsun tff ye, lanet olsun ekmeğini yediren ve sesini çıkarmayan büyük kuluplere.
karakteri ve hayat görüşü tam oturamamış yazar tipidir. millet ne der; acaba eksi oy alırmıyım diye ortalama entryler girerler bu yazar tipleri; genellikle de bilgi içerikli; yorumdan uzak entryler yazarlar.kısacası korkaktırlar.. w. shakespeare' in güzel sözü bu tür insanları çok güzel anlatır;
insanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Sevmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin değerini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey veremediği için ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.
seneler önce bitirdiğiniz ama içinizde tam bitmeyen, çıktığınız her kişide onun özelliklerini aradığınız eski sevgiliyle, tam da onu unutturan, artısıyla eksisiyle onla yarışabilecek yeni sevgili arasında kalmaktır.