hayal kırıklığı, etrafınızdaki kişilerin uyarılarına rağmen o insana şans vermek ve onun tarafından yeniden farklı şekilde aldatılmak! hayatın sağlam bir ayar vermesi!
bazı insanların sevindiklerinde, üzüldüklerinde, korktuklarında, yani her uç durumla karşı karşıya kaldıklarında ağızlarından çıkan ilk tepki. tanıdığım kadarıyla daha dobra denebilecek insanlarda görüyorum.
herhalde içinde yaşadığımız basit hayatlarımızı en iyi şekilde ifade eden tabir. eğer ne yaparsan yap uzun bir sürecin sonunda bile sadece küçük şeyleri değiştirebiliyorsan genellikle yapılan şey. ya da bir nevi büyük hayallerin küçük oyuncusu olmak, bir gün gerçekten o büyük şeyler değişebilir mi? evet değiştiğini defalarca gördüm, ama yeterince miydi? hiç sanmıyorum...
malesef hakkında pek olumlu şeyler denemeyecek, yaşı nolursa olsun fanatik, çoluk çocuk yazardan oluşan, ama ara sıra düzgün insanlara da rastlanan, ki yoksa ne diye burda zaman harcayayim, ahali. haliyle buraları tanıdıktan sonra karma marma mevzusu da yalan oluyor. he ama buna rağmen itu sozlukten daha iyi bulurum, ekşiyle haliyle kıyaslanamaz.
eğer yaptığı işte başarılı, fena bir sosyal hayatı, özel hayatı olmayan, ama aradığı dinginliğe ulaşmakta zorlanan, umudunu kaybetmeyen, ama sürekli geriden geldiğinden aradığı tatmine zor ulaşan birinden bahsediyorsak, gecenin sessizliğinde fazlasıyla hüzünlü ve aslında ne kadar yalnız olduğunu kişiye çoğunlukla gösteren şeyin adı.
henüz yolun çok başında, yeni yeni bir şeyleri sorgulamayı öğrenmeye başlayacak, karamsar olunmaması, ama durumunun da farkına varılması gereken kişi. umarım sayıları daha fazla artmaz, azalır!
birtakım konularda belli kişilerin burnundan kıl aldırmayıp, salya sümük, ağzından tükürükler saçarak sözlüğe içini dökmesi. bu zamanda ve hala burda ya sev ya terket yazılarının biçim değiştirip dayatılmaya çalışılması, e pes! fikrin ne kadar uç, ne kadar farklı olursa olsun, bir zahmet sadece yaz, illa birilerinin kafasına dayatmaya çalışınca hala doyuramadığın küçücük egon mu bir süreliğine tatmin olucak? ya da boşver, bırak bu şekilde yaşamaya devam et, kendi küçük hayatından banane!
anlayan anlamıştır, bir abdliyle bir turk arasında geçen bir diyalogdan alıntıdır. ilk duyulduğunda insana kahkaha bile attırabilir! nasıl cevap verilebilir?
edit:anlaşılmamış, diyalog tam olarak şudur: -where are you from? /turkey. -which city is there? /?
edit:yazarın burda kastettiği evet pek ıyı sekilde anlatamasa da, burdaki abdli kişinin turkey i new orleans, portland gibi bir eyalet sanmasıydı. kötu anlatım için pardon, aceleye gelmiş, buna rağmen oylamalara baktıgımda birçok kişi ana fikri kotu anlatıma rağmen anlamış, e guzel.
okuyunca ilk başta dalga geçtiklerini düşündüğüm, herhangi bir ironi falan gormeyince beni hakkaten şaşırtan konu. eğer bahsedilen burda ilahi dinlerden herhangi biriyse, zinayı zaten geçiyorum, şehveti sertçe, normal olmayan yollardan gidermek, yani anal sex gibi, tabi ki tüm ilahi dinlerce yasaktır. he burda bahsettikleri başka, bilmediğim bir dinse o ayrı. ayrıca bu şunun gibi bir şey olurdu eğer dinen uygun bir şey olsa; bir kimseye zarar vermek, onu tartaklamak yasak, ama ona tokat atmak serbest! isteyen inanır, isteyen beğenir beğenmez, her neyse de ilahi dinlerdeki kesin hükümler çok açık ve nettir. hayır söyle bir konuyu açıklamak gerektiğine de hayret ettim!
az once yinelenen müthiş hadise! hayır insan artık ne diye burda bu sıkıntıyı çekiyorum diye düşünüyor. ilk kez olsa neyse geçicidir denip geçilir de e 5 değil, 10 değil. muhtemelen burdaki çoğu insanın burdan gidiş sebeplerinden biridir, kendi sonumu da pek farklı gormuyorum.
bir donemın populer, artık değil ayağa düşmesi, yerin dibinde surunen sözu. heralde bugun olsa olsa ölmeden once söylenebilecek iyi niyetli bir soz olur, var mı bu lafı sokakta uygulayabilecek bir babayiğit!
her an değişebilmesi, hatta bazen her hücümun, mudafanın kritik şeyleri belirleyebilmesi... savunmayı oturtmuş, takım haline gelebilmiş yapıların başarılı olmaları. paranın genellikle ve iyi kullanıldığında itici gücü. bazen hiç hesapta olmayan geri dönüşler, bazı anlarda işlerin aşırı derecede iyi veya kotu gidebilmesi, antrenorün soğukkanlı kalıp, akılcı ve pratik kararlar verebilmesi, seyirci- ortam desteği, surekli yenilikleri takip etmek zorunda oluşu,dogru anlarda dogru işler yapılması, en kritik yerlerde doğru şekilde sorumluluk alınması, şans vb gibi bir yığın ortak taraf...
ikisini de ve artık nerdeyse sanal hale gelmiş bugunun siyaset ortamını da bildiğimden, baktığımda acaba diye sormama neden olan ifade. tabi ki kafamdaki ilk düşünce de; e daha kotusu mumkunmu ki! ben daha kotusune inanmıyorum, en azından yerel anlamda. uluslararası anlamdaysa, e yine inanmıyorum daha kotusune! zaten bu alanda bir tavır gosterebilen lider var mı?
eğer ilişkinizi bitirdiğiz kişiyi hala merak ediyorsanız, ya da içinizde hala ona söylenmemiş bir şeyler kaldıysa, duyduğunuzda merak etmenızı saglayan şey. bir de aynı ortam içinde olup da yüz yüze gelmek var ki, en kotulerınden biri. insanlar siz biraraya geldiğinizde titiz davranmaya çalışır, dikkatli biriyseniz hemen anlarsınız o tedirgin tavırları... tabi bir de ilişkiyi ayakta tutabilmek için elinden gelenin en iyisini yapıp, her turlu çabayı gosterip, ama bunda yavaş yavaş başarısızlığa kapılacağını anlayıp, içindekileri mümkün oldugunca karşındakıne dokmek, yani onun mutlaka bilmesi gerekenleri ifade etmek, bu dusundugum gibi saglıklı olan yontemmış. en kotusu olup, karsındakı insan bir şekilde butun cabana ragmen seni aramıyorsa da zaten o ilişki öleli çok olmuş, sizin daha yeni haberiniz olmuştur, geçmiş olsun! bir sure canın yanar ama olsun, dogru durust bir şekilde ayrılmışsındır... en azından şu an içimin rahat oldugunu şu saatte şuraya bunları yazarak anladıgım durum. bu arada sozlugu arkadasınmıs gıbı kullanmak! he bir de bir suredir oldugu gibi artık senı merak etmıyorum ve etmiycem tatlı kız, belki yine en iyi arkadaşımla konuştuğumda istemeden de olsa adın geçicek, çunku onun iyi bir arkadaşısın hepsi bundan... ama doğrusunu yapmışsın bu arada, aferin cesurca bir tavır. (dedikoduyu yorumlamadan edememek!)
akıllı insanlar için beklentileriyle, hedefleriyle ve meraklarıyla yüzleşebilmek için yeni bir gun. aptallar ıcınse aman ne onemi var gun gundur, ama haftasonu gelse de yatsak!
orta okuldayken almanya dan gelmiş arkadaşımın, bir tarih dersinin çıkısında bana içten söylediği cumle. o donem anlayamadığım, bır sure sonra haliyle kafama dank eden konu! çok haklıydı o arkadaşım, o kadar iğrenç yazılmış bir tarih kitabımız vardı ki, çocuk haliyle dışardan gelip, daha tarafsız bakabildiğinden, doğal olarak öyle bir tepki vermişti. o kitabı, o kitapları hatırladıkça hala midem bulanır, üstelik hala değişen bir şey yok, bugun bile ataturk gibi çok önemli bir liderin hayatı okullarda o kadar kotu işlenmektedir ki, o rezil kitaplar bugun hala okullarda geçerliliğini korumaktadır!
nba in en deneyimli hakemlerinden joey crawford ın gerçekleştirdiği durum. basketbolu ve nba i biraz bilenler bile, duncan ın ne kadar düzgün, sade, centilmen bir yapısı olduğunu bildiğinden, çoğu basketbolseverin (en başta ben) inanmakta güçlük çektiği ama yaşanmış bir hadise! üstelik duncan bu iki teknik faulu de benchte oturup guldugu ve bu tarzda mimikler yaptıgı için almıştır!
hoşgorusuzluğuyle tanınan bu hakem, bu iki kararıyla tahammulsuzluğun sınırlarını adeta kırmıştır! zaten bu maç sonrası doğal olarak kendisine süresiz maç yasağı gelmiştir. bu kişinin nasıl bir ruh hali içinde olduğunu özellikle o donem cok merak etmıştım! nazi almanyası bir an gözümde canlanmıştı!
yenilen gol skoru 3-0, 2-0 gibi karamsar bir hale sokmuşsa, muhtemelen ilk kez statta hakemin düdüğünün sesini duymanızı sağlayan, deplasman takımının seyircisi de yoksa ve sahaya yakın oturuyorsanız, rakip oyuncuların sevincini clız bir sesle de olsa duyabileceğiniz, haliyle pek de hoş olmayan; televizyonda izlerkense özellikle eski zamanda spikerlerin milli maçlarda çokça yaptığı, topla son oynayan oyuncunun adını soyledıkten sonra bir sure sessiz kalmalarıyla oluşan, soğuk duş etkisi yaratan, o itici havanın adı.
birkaçını iyi bildiğimden hakkında net konusabılıcegım şey. bu üç kişi de egosal taraflarındakı bazı temel şeylerı tam olarak tatmın edememıs, ama çok mucadeleci ve tuttugunu koparan denebılecek tarzda, daha dogrusu bu tarzda ama henuz hayatlarında tam bır doyuma ulaşamamış ve ulaşma çabasındakı tipler. tabı kı basarılı oldukları tarafları da var, ama ozel hayatlarında yakalayamadıkları ve kolay kolay da yakalayamayacaklrı mutlulukları, biraz tanıyınca her hallerinden belli olur. tabı fecı buyuk bir egoları vardır, zaten kolay mutlu olmazlar.
tabı bu dedıklarım face te profil resimlerini gorup, tanıdığım ve hala birçok kez aynı ortamı paylaştıgım üç kişiyle ılgılı yaptıgım nacizane genellemem. tabiki bu tarz bi resmi olup da bunlara uymayanları da vardır, da istisnalar kaideyi sanırım bozmaz.
edit: imla hataları
şöyle bir sarsılıp, kendimize gelmeye çalışıp, birbirimizi ayılmak için dürtüp, odayı havalandırmamızla yavaş yavaş o buğulu, derin havadan çıkmaya çalışmamız... hiç kolay bir şey değildir...
turkce açılımından ziyade orijinal hali daha anlamlı olan fark...
ünlü ingiliz tiyatro oyuncusu dame edith evans, yaşlılık yıllarında bir apartman dairesinde tek başına yaşamıştı. o günlerde kendisiyle görüşmeye gelen bir gazetecinin, tek başına yaşamanın kendisi için zor olup olmadığı sorusuna cevabı:
tek başına olmak ve yalnızlık birbirinden farklı şeyler...
there is a difference between loneliness and aloness...
6 temmuzdaki hrant dink suikasti davasından once galatasaray'da yapılan eylem.
"19 ocak'i hatirliyor musunuz?
arkadasimiz, agabeyimiz, kardesimiz hrant dink 2,5 yil once katledildi.
19 ocak gunu islenen cinayetten beri olanlari hep birlikte takip ettik.
hrant dink davasinin magdurlari, taniklari ve takipcileri olarak
davalarin pesini hic birakmadik. her dava gunu, arkadasimizi katleden
karanliga karsi sesimizi cikartmak icin besiktas'ta bulustuk. 19 ocaklarda,
hrant dink'i anmak icin vuruldugu yerde biraraya geldik.
bu kez, 4 temmuz cumartesi gunu saat 18.30'da galatasaray meydani'nda
bir araya gelecegiz. hrant icin, adalet icin bir vicdan zinciri olusturacagiz.
bir kez daha kalabaliklarla, hem 6 temmuz sabahi 2. yilini tamamlayacak olan
mahkemeyi hatirlayacagiz, hem de arkadasimizi anacagiz.
bu ulkede vicdan ve akli biraraya getiren cok onemli bir gundu 19 ocak.
cok buyuk bir kaybin ardindan hep birlikte olmayi basardik.
arkadasimiz hrant dink ve bu ulkenin gelecegi icin bir kez daha
biraraya gelmek, onun icin bir kez daha en gür haliyle
sesimizi duyurmak istiyoruz.
vicdan ve akil icin
bu birliktelige ihtiyac var.
4 temmuz'da 18.30'da
galatasaray meydani'nda,
6 temmuz'da 10.00'da
besiktas meydani'nda.
hrant icin adalet icin."
şeklinde de duyurusu yapıldı.
davanın gidişatıyla ilgili endişeler had safhadayken, bu davanın üstünün kapatılmaması, hrant'ı katledenlerin ve bunda katkısı olan herkesin yargılanması için duyarlılık gosteren 1000'i aşkın insan el ele tünelle galatasaray arasında, hrant'ın anısına insan zinciri oluşturdu. gec de olsa umarım adalet yerini bulur...
iyi gun dostudur. yani italyanından tut, burdakine, yunanistandakinden, belki de en iyi lig olan ispanya ya kadar bu durum boyledir. cabuk parlayan bir ruh haline sahiptir, zıtlaşmaya hiç gelmez. kimisinde ırkçılık had safhadadır, kimisinde kufur, kimisinde de baska asagılık şeyler. tutkuludur, bircok zaman takımlarını canı gonulden destekler. asagı yukarı dunyadaki en onemli derbyler, en onemli maclar genellikle bu cografyadan çıkar. sanırım buna latin amerikayı, yani arjantin i de eklemem gerekir. henuz futbol seyircisi olarak belli bir spor kulturune oluşamamıştır.
insanın tuylerini urpertecek kadar etkileyici, dinledigim kesinlikle en vurucu milli marş. konu ruslar ve muzik olunca böyle bir eserin cıkması normal tabi..
edit: eklemem lazım: (bkz: rus milli marsi)