Bu gecenin şiiri olarak istiklal marşını armağan ediyorum tüm şiir severlere.
Şiir sevmeyenlere de gelsin tabi, onları ayrı tutmuyorum.
Herkes ara ara okusun lütfen. Güzel olmasını geçtim; özel günlerde okuyamayanlarınız oluyor, sizin yerinize biz utanıyoruz.
"akadem" farsçada huzur veren, huşu veren,
"ibuz" ise arapçada tan yerinin ağarmaya yakın kızıl şafak görünümüne bürünmesi,
"co" ingilizcede company'nin kısaltması,
"cuk" ise deyimler sözlüğünde lafı ged.. yok yok "cuk" değil; "çük" ise küç.. dur lan, o hiç değil.
daha az önce aklımdaydı bütün anlamlar. niye böyle oldu ki.. bütün anlamlar... evet.. bütün anlamlar!
bütün olarak ele almalı o halde.
"akademibuzcocuk" sözlükçede; etrafındakileri geliştirme kaygısıyla değinilmemişlere değinen, küçük dokunuşlarla büyük etkiler yaratma gayretiyle "azimle sıçan betonu deler" sözüne hayat veren, sevimli, duygusal, profesyonel, kısa boylu, tıknaz, amatör, mutlu, mutsuz, sonra gene mutlu ve akabinde hemen mutsuz, gezer, tozar, azar, azar azar, sezer, dozer... olmuyor olmuyor olmuyor. Doğru kelimeyi hala bulabilmiş değilim.
Bence "akademibuzcocuk" kimsesizlerin ler'i. Evet. Yanına geldiği kişiye çoğul anlam katan gönülden eklemeli bir yazar. Bir yazar dediğime bakmayın tabi. istese bütün rakamları yazar. hem de ne yazmak. Yemin ediyorum bir'den on'a kadar yazsa, kimileri yeni bir şeyler öğrenir, kimilerinin ise ağlamaktan gözleri şişer. Uyaklı sayar olum uyaklı. Romantik sayılar kümesin...
Ona küçük sürprizler yapın. Doğal olun, seksi olmaya çalışmayın. Aptal yönünüzü sergileyin. Agresif, beklenmedik ve ani tavırlar her zaman işe yarar. itaatkar olun ama boyun eğmeyin. Küçük hırçınlıklarınız sayesinde, ormanlar kralının yeniden doğuşuna sahip olabilirsiniz gibi şeyler yazan kimse çıkmamış.
Anasına küfür et, telefonunu meşgule ver, trip at, Trafiğe sok ve izle tarzı düşünceler. Oldu olacak sikin bir de erkekleri. Kırbaçlayıp, jiletledikten sonra denize de atabilirsiniz. zaten erkek dediğin nedir ki. Aferim kızlar, aferim. Böyle devam edin. Maç izlerken erkeklerin önünden geçmeye devam. Bak gene çıldırdım. Neyse...
(bkz: Günaydın)
Yaz aylarında çılgınlar gibi eğlenirken ciddiye almadığınız halet i ruhiyenizin, sonbaharın götürdüğü yaşama sevincinin ardından, kışın gelmesiyle giyilen karamsarlık hırkası sayesinde şaha kalkıp.. gene çok uzattım.
Soğuk havalardan mıdır bilinmez, sevilmek istiyor insan. böyle, kedi gibi sevilmek...
Kasım ayı etkisi altındayız. uyanık olmak lazım. şimdi bu yalnız bünyeler, etrafındaki bekarların davranışlarından farklı anlamlar çıkaracaktır. Aman diyim. Üzürler adamı. bu dönemde aşk filmleri izlememekte fayda var. Yiyeceğiniz en ufak bir darbe, mevsimin de etkisiyle intihara kadar sürükler maazallah. Sıkı giyinip, C vitaminine yüklenmek lazım.
Büyük mail gruplarında adamı dinden imandan çıkarmaya yarayan sekmedir.
Türkçesi "Tümünü yanıtla" olan bu sekme, gelen maildeki bütün herkese dönüş yapabilmenize imkan tanır. Fakat ne var ki, sizin cevabınız çoğu zaman CC'de yer alan herkesi ilgilendirmez. "to" ile "CC" arasındaki farkı bilip, gereğince işlem yapın ibişler.
Geri çekmesini bilmenin hayat kurtardığı iletişim aracıdır.
Özellikle kurumsal firmalarda çalışanlar, gün içerisinde yoğun bir şekilde e-posta trafiğine maruz kalırlar. Bu durum beraberinde sehven yapılan hataları getirir. içe doğru sıçmanıza neden olabilecek, yanlış gönderimler. işte bu gibi durumlarda, "Gönderilmiş Öğeler(sent items)" veyahut "Giden Kutusu" her ne yazıyorsa artık, o sekmede yer alan yanlış gönderilmiş öğeyi bulup, çift tıklayarak içine girm.. ya da siz google'da "mail geri çekme" diye arattırın. Birçok resimli, videolu anlatımları vardır. Laf kalabalığı yapmaya gerek yok. Sözün özü şu ki, gönderdiğiniz e-postayı geri çekebiliyorsunuz. Karşı taraf görmüş olsa dahi, siz geri çektikten sonra Gelen kutusundaki maillerinden silinecektir. Bunu bilin yeter. Ben bunu nasıl bilmem diye de çok hırpalamayın kendinizi. insan bilmediğinin cahilidir. Olur öyle şeyler. Hadi bakalım. Selametle..
Güzelliğini eşek gözlü anasından aldığı söylenir ki Haksız da sayılmazlar hani. Çünkü bu ailede güzellik ırsidir. http://oi64.tinypic.com/v2s4ee.jpg
şaka şaka. Gerçek anası değil o kadın.
Gerçek ana için tıklayınız ==>> http://oi63.tinypic.com/dxzjmw.jpg
Dayısı mı la yoksa bu? Hapishaneden kaçmak için baş örtüsü takmış puşt.
(bkz: davaro)
ismini Edwin Powell Hubble'dan alan uzay aracıdır.
Venüs'ten Merkür'e yarım saatte gidemediği bilinmektedir.
Evet yanlış duymadınız, gidememektedir. Aslına bakarsanız yörüngesi dışına çıkıp, hiçbir yere gidebildiği söylenemez.
adı üstünde "teleskop". Bir yerlere gidebilsin istenseydi şayet, mekik olarak tasarlanıp, bu isimle anılırdı.
Bir Voyager 1 değildir. "soluk mavi nokta" ve carl sagan'ın bu fotoğrafla ilgili yorumunu bilmeyenlerin, göz atmasını şiddetle tavsiye ederim. 1986'da kalkıştan 73 saniye sonra infilak eden Challenger Uzay Mekiği var bir de. O da ilginçtir. Apollo serileri hakkında pek bir bilgim yok. Hatta benim için uzay aracından ziyade, 90'lı yılların devrimi niteliğindeki tetrisleri ifade eder. O derece uzağım.
"hubble uzay teleskobu" hakkında pek bir şey bilmediğim için, başka uzay araçlarından bahsettiğim için üzgünüm.
"Benim astronomi bilgimin sonuna geldik" diyemedim. Halbuki kısa bir yorum yapıp çıkacaktım ama artık çok geç. neyse.. Allah'tan birçok yazar uzun yazıları okumuyor. Bu gibi durumlarda şık bir giriş cümlesi seçip, sonra da kaptırmak en güzeli. her zaman işe yarar. Hatta bana sorarsan bilimsel bir yazı oldu gibi. Ne kadar da Astronomik bir erkeğim..
Yolun açık olsun cnbc e!.. ama şunu bil ki şimdi sensizlik bürüyor içimi.. Senden bana kalan birkaç gözyaşı ve baktıkça seni hatırlatan hatıralar.. dile kolay.. neler izlemedim ki sende? mesela sherlock holmes'u izlemedim. alınma sakın bana logosu tavus kuşlum. internetten izledim ben o diziyi. eğer tv'de olsaydı, bu sen ol isterdim. Çok özleyeceğim seni demek de isterdim ama öyle bir şey yok. umrumda mı sanıyorsun gidişin? unutmadım, unutmayacağım gibi mi gözüküyorum? Unutacağım insafsız. seni de unutacağım. Yıllar geçiyor, biraz daha acıyorum kendime. sonra gülüp geçiyorum, senle geçirdiğim zamanlar gerçek miydi diye..kendime geliyorum sonra da. birkaç tokat savuruyorum yanaklarıma. silkiniyorum, ürperiyorum, akabinde irkilip hemen depar atıyorum. Böyleyim ben cnbc e. "Gidiyorsun bilmediğim uzaklara, bakarken ardından gitme kal diyemedim" olmayacak sözlerim. "Alt tarafı bir kanal işte, vazgeçilmez mi ki amaaan" diyerekten geçiştireceğim yokluğunu. Belki de psikoloğa giderim. Bilemedim...
-Gaz yapar. (Birinde fiziksel, diğerinde zihinsel gaz söz konusudur.)
-Dengesizlik ihtiva eder. (Birinde düz yol takipsizliği, diğerinde duygusal tutarsızlık)
-Arabesk içerir. (Ülkemizin Jeopolitik konumunun etkisi)
-Had safhada duygu yoğunluğu söz konusudur. (Öpüjem, öpebilir miyim)
-Tek başına mümkündür. (Tek tabanca, Platonik)
-Başlangıçtaki coşku, sonlara doğru yerini mide bulantısına bırakır. (Evet)
-Izdırabı sikilesidir. (Sözün bittiği yerdeyiz.)
Migros'a diye çıkıp, kendini Bim'de buluverdiğin andır.
Çocuğa kırtasiye alışverişi yapayım derken, bir milyoncuda hiçbir şeyin bir milyon olmadığını sorguladığın andır bir nevi.
Kış geldi mesela. Starbucks'a mı gitsek diye iç geçirirken vitamincide kuyruk bekleyeceğin an da buna denktir.
çünkü bu gibi durumlarında, bilinç altında ötelediğin Akp'li benliğin, su yüzüne çıkma fırsatı bulur. Farkettiğinde ise, kahrolursun. isyan etmek gelir içinden, hırslanırsın. Hatta o kadar ki, avazın çıktığı kadar bağırmak da istersin. "Ulan istanbul sen mi büyüksün ben mi" diye bağıranını gördüm ben. Hem de izmir'in göbeğinde. tabi ben o zaman Afyon'daydım. Ordan gördüm. Neyse canım. Önemsiz detaylar bunlar. Siz siz olun, bu gibi durumlarda panik yapmayın. sakin olmakta fayda var. Zorlu bir süreci atlatmaya çalışıyoruz hepimiz. Geçecek bu günler.
Rutin aralıklarla arka masalardaki bacanaklarına seslenen; göbekli, mutlu, çocuklu eniştedir. Kafasının güzelliği yüzüne yansımış bu becerikli adamın, terden sırılsıklam olmuş gömleğine aldırış etmeden saatlerce halay çekmesi, bazen cansıkıcı boyutlara ulaşabilir ama olsun. Onu da böyle kabul etmek lazım.
Siber platformlarda sıkça karşımıza çıkan, böylesi ifade edişleri hoş karşılanması gereken yurdum insanıdır. Hatta bana sorarsan, Orhan babanın "hor görme kim bilir ne derdi vardır" diye gıyabında konuştuğu "garip" de bu kişidir. Bir "Çıplak vatandaş" değildir elbet ama, edebi yönünün giyinik olduğu da söylenemez.
Okuma alışkanlığı olmayan bir toplumuz ve eğitim kalitemiz de belli. Sadece bu yönü bile, bu insanların yazım yanlışlarını sempatik kılmaya yetiyor benim nazarımda.
Fakat ne var ki, yazarlık iddiasında bulunan sözlükteki zatı muhteremlere aynı anlayışı gösteremiyorum. Bu durum araba sürücülerinin trafik kurallarını bilmemesi gibi bir şey bence. Trafikte ceza yiyen birinin, "Ben şoför değilim, amatör olarak ilgileniyorum" açıklaması ne kadar komikse, bu yazarların durumu da bir o kadar komiktir. Hatta Trajikomik yazarlar birliği kurulsa, en önde flama tutması için görevlendirilmesi kuvvetle muhtemel güruh, işte bu ayrıma vakıf olmayanlar olacaktır. Yahu el insaf be güzel kardeşim. Sabahtan akşama kadar sözlükte don kişot misali başlıklara saldırıp, her kezinde aynı hataları nasıl tekrarlarsın aklım almıyor.
Skrillex'in türkiye'de yaşayan hayran kitlesiyle buluşacağı organizasyon.
tiesto eşliğinde yedi kule zindanlarında satırla birbirini kovalayan yurdum apaçilerinin, küçükçiftlik park meydanlarına salındıklarında neler yapabilecekleri gözümün önüne geldi bir an. irkildim.
Not1: Bu bakış açısı sadece bir mizansendir. Yazar burada, eğlenceden bir haber olan, toplumun belirli bir kesimini yererek, yarınlara daha umutla bakabilme hakkını elinden alan insanlara(!) sitemde bulunmaktadır. Bu dokundurmanın organizasyon sahipleri ile uzaktan yakından bir alakası vardır tabi lan. adam gibi önlem alın yavşaklar. sizin yüzünüzden millet birbirini kesecek. çok kan akacak olum, çoooook!..
Fıstıklısı varken, ucuza kaçanları hiçbir zaman anlamamışımdır zaten. Bilmezler ki o lokumlar dişe yapışır.
Halbuki fıstıklılokum öyle mi? hem tatlıdır, hem de kan şekerini dengeleyici özelliği vardır.
Gülümseyeni makbuldür der eskiler. Mesela beşinci nesiller. Ve eklerler:
"Şiddetle tavsiye edilir. Fıstıklılokum sevin. Sevin ama tüketmeyin. ihtiyacınız kadarını alıp, bırakın. Hepinize gülümseyecek kadar var!.."
Dostluğun önemine vurgu yapan tabir.
Lisedeki tarih hocamız söylerdi rahmetli. Belki de söylemezdi. Arkadaşlarla aramızda dönen bir geyik de olabilir. Belki de değildi. Kabul etmek gerekirse yalan atıyorum. Böyle bir şeye daha önce hiç rastlamadım. Cümle içinde belki. yani misalen üniversitedeyken, tahtayı silen matematikçiye "hocam o son sildiğiniz rakam kaçtı?" gibi bir soru karşısında, adam dönüp "arkadaşlar sıfırdı" demişse, evet. Denk gelmişimdir. Ama onun haricinde kesinlikle denk gelmedim. Esasında, lisedeki tarih hocam da ölmedi biliyor musunuz. bilmiyorsunuz tabi. nereden bilebilirsiniz ki. lisedeyken aynı okulda olsaydık belki. tabi siz benim okulumda olsaydınız. ben sizinkinde olsam, tarihçiyi de alıp gelmem gerekirdi. yahu o değil de bu sözlük ne güzel şey. aklına gelen her şeyi yazabiliyorsun. o da mı kesmedi? götünden başlık sallayıp, altına entry bile döşeyebiliyorsun. Yanlardan biraz potluk oluyor ama olsun. Neticede yazar değiliz. olacak o kadar.
olumsuz görünümlü olumlu olup, olumlu ifade edilmesine rağmen olumsuz anlamından ötürü olumlu karşılanmayan olumlu ölümsüz derken buluverir insan bazen kendini.
bu duruma tanık olanların arasından biri de çıkar der ki "Cidden çok güzel ifade ettiniz kendinizi. bir de cümle kurabilseniz neler olacaktı kim bilir." işte karşıdaki kişinin yaptığı iğnelemedir. Siz ona deseniz ki iğneleme. anlamayacaktır. neden? çünkü onun tarzı iğneleme. iğnelemeden de kastım şu esasında; "olumsuz görünümlü olumlu olup, olumlu ifadesine rağm.."
Yakın zamanda Katılım Bankası açarak yeşil sermayeye yönelen ziraat bankasının, iki koldan gerçekleştirmek istediği atağın tezahürü eylem.
Çoğu banka, şubelerdeki hizmet kalitemizi nasıl standart hale getirebiliriz diye yırtınırken, görüntülü konuşma ile merkezden hizmet veren personelsiz şubeleri açan bu banka olmuştur. Ya da şubeyi demeliyim. Çünkü mevzu bahis şubeye, öğrencilik yıllarımda eskişehir'de denk gelmiştim. 2010 yılı olsa gerek. Muhtemelen pilot bir uygulamaydı ve başarıya ulaşamadı. Çünkü az önce sitesine baktım ve bu şubeyi kapadığını gördüm. velhasılı kelam, milletçe hazır olmadığımız teknolojilerle dahi bizi tanıştırma potansiyeline sahip olduğunu kanıtlamış, ülkemizin en yaygın şube ve atm ağına sahip köklü bir bankasının televizyonlara reklam vermesinden daha doğal bir şey var mı bilemiyorum. tabi devletin kurumlarının atıl kapasiteyle çalışan, hizmet anlayışından uzak, geri kalmış yapısını kanıksamış bir milletin, aksine davranış sergileyen bir kurumu sindirmesi kolay olmayacaktır. Amenna. Fakat ne var ki, bu durumu eleştirirken; çiftçi, emekli, dul, yetim ve bacanağı ortaya atmak tebessüm ettirir sadece. Zira reklam, rekabetçi piyasa şartlarında kurumun en büyük tutundurma faaliyetlerinden biridir. Hele ki bu faaliyetlere ayırdığı bütçeyi, ürünlerinin fiyatını düşürmek üzere ikame etmesini beklemek abesle iştigal olur.
Müzik yelpazem çok geniştir.
Bu bağlamda; Klarnete bayılırım.
Yan flütle yanlar, Düz gitarla düzlerim.
Curaya ise tövbe ettim.
Bağlamaya gelmez,
Zurnanın zırt dediği yerde irkilir,
Kanunlardan ise nefret ederim.
Neylerden hoşlanıp hoşlanmadığımı ben de tam bilmiyorum esasında.
Şeytan diyor ki bas gitarı...
Borla çalışan insan olmaktır bir nevi. Tübitak destekli proje kapsamında helalinden yüz bin lirayı kapmak anlamına gelir. gerçi kosgeb'ten daha rahat alabilirsiniz o meblağı. Tübitak yoğun çünkü bu aralar. "az ilerde yet kendine kendine" cevabı almak kuvvetle muhtemel. aslında motorlu kurye işinde deli para var. bak benim bir arkad...
internet jenerasyonuyla bizim neslin arasındaki ayraç işte bu ansiklopedidir. Yetmişlerden gelip, doksanlarda tokat manyağı yapmıştır bizim kuşağı. Ondan sonra da bir daha doğrultamadık belimizi.
---------- alıntı ------------------------------
1993 senesinde Yüksekova'da ilk yerel radyo istasyonu kurulur. Bir gün sunucunun yayına girmesiyle telefon çalar ve radyodan istek parçası sunulur:
- Evet şimdi dağlardaki kardeşlerimizden istek parçası var. "Dağlara gel dağlara" isimli türkü dağdaki gerillalara gelsin..
Parça çalınmaya başlar ve aradan 2 - 3 dakika geçmiştir ki; bir anda yayın kesilir. Türküyü yarıda kesmek zorunda kalan sunucu, sesi titreyerek yayını devam ettirir.
Ee..ee.ee.vet! Şimdi Bordo Bereli abilerimiz geldiler ve istek yaptılar. Belkıs Akkale'den "Dağlar Seni Delik Delik Delerim" isimli türküyü, hep beraber dinliyoruz...
---------- alıntı ------------------------------
Sıradaki parça tüm hewallere gelsin.
Editörün Notu:
Eğer parça hemen gelirse, bilin ki acemi hewalsiniz. Gidin, yüzünüzü yıkayın.
Arada bir radyoda denk gelirse, komançi hewalsiniz demektir. Gidin radyoya sıkın.
Beklemediğiniz bir anda ansızın gelip sizi bulursa, görilla hewalsiniz demektir. Bu da sırtınızı LPG'ye yasladığınız anlamına gelir ki, çırpınmanız nafile. Patlamanız yakındır.
laubalidir. ve de tutarsız. içten pazarlıklıdır bir kere. "üç kuruşluk insana beş kuruşluk değer verirsen, arad.."de ki üç kuruşluk insandır. sinsidir. puşttur. mahalle maçlarında kötü oynamasına rağmen topun sahibi olduğu için kadroda yer alan çocuk beceriksizliğindedir ama sorsan her şeyi o bilir. yılandan korkmam bu tiplerden korktuğum kadar. yalandan korkmam da olabilir. aslına bakarsan ben bunların hiçbirinden korkmam. ben var ya ben. hey gidi hey. biz kaçın kurbağasıyız olum...
at olurdu. böyle kocaman yeşil başlı gövel at. hımbıl ama sevimli, tıknaz ama minnoş. hem de en eşek gözlüsünden. hani şu internette dolaşan sıpa fotoğraflarındaki gibi bir at. neyse. sıfatlara takılma sen. at'a yoğunlaş. zira bu gibi düşünceleri atman lazım artık kafandan. boşalt zihnini. bak boşa at demiyorum. yoğunlaşman lazım. boşalt şimdi zihnini. boşalt. insan vazgeçtiklerini biriktirse, vazgeçmekten vazgeçerdi. ya da biriktirmekten. belki de bir birikim hesabı açar değerlenmesini beklerdi. ne önemi var ki. boşver gitsin. ama biriktirme sakın. laletayn bir boşvermişlik olsun. hatta geceye bir boşvermişlik bırak, o yerini bulur. biriktirmeden..usulca...