hipokondriyasis
125 (çevresinde sevilen sayılan)
altıncı nesil yazar 1 takipçi 12.70 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    türk solunu anlamak

    1.
  1. Türk solu diye tanımlanan sol fraksiyonu anlama çabası ve bu çabayla edinilen verilere göre anlam yükleme olayı.

    anlama çabalarının sonunda muhakkak böyle bir sol fraksiyonun teoride ve pratikte mümkün olmadığının ayyuka çıkması şaşırtıcı olmamalı. nitekim 'sol'un belirli bir etnik grubu temsil etmemesi gerekliliği anlaşılacağından, türk solunun rasyonel bir tarafı olmadığı mantıktan kaçmaz. 'Türkiye solu' derseniz, eh! muhtemelen zayıf bir ihtimal.
    0 ...
  2. anıtkabir in maliyeti

    23.
  3. Tarafımca, diyanet işleri için şimdiye dek harcanan paranın 20'de 1'i kadar olduğu düşünülen maaliyet şeysi.

    Ha şimdi yoklukta para harcanır mı? harcanmaz ama devlet bunu takmaz. Devlet vatandaşı da pek takmaz doğrusu. Nihayetinde devlet için en önemli şey kendi varlığını sürdürmektir. Bunun için dini-politik kurumlardan tutun, mali kurumlara kadar her şey kendisini devlete adar ve gerekli gördüğü her ne ise yatırım yapar. Sonra biz, devletin parasının sahibi olduğumuz sanrılarıyla kafa ütüleriz. Cebinizde olmayan para şahsınıza ait değildir bu düzende. Siz bu para için "helal hoş olsun" derken dahi komik duruma düşersiniz dolayısıyla...
    2 ...
  4. simbiyotik am masajı

    1.
  5. Aynı anda penis ve vajinayı rahatlatmayı amaçlayan masaj tekniği. Bildiğin sikiş...
    0 ...
  6. kıllarıyla barışık olan erkek

    13.
  7. teröristle masaya oturmak

    7.
  8. Apolitik kimselerce kesinlikle hoş karşılanmayan ve karşılanmayacak olan, politik kimselerce yapılmış olan, yapılmakta olan ve yapılacak olandır.

    Şöyle ki palazlanmış gurur, vatan, millet, sakarya gibi değerlerle hiddetlendirilen kitle, kendi ülkesinin insanlarıyla karşı karşıya getirilir ve bu sürdürülebilir şekle dönüştürülürse bilhassa silah sanayisinden nemalananlara büyük bir pazar oluşur. Nitekim silah veya mühimmat ticaretiyle uğraşan sermayedaların çalışmaları da bu basit prensibe dayalıdır; böl-çatıştır-silah sat... Ancak kitle bu tip ticari yöntemlere karşı son derece yabancıdır ve politik meseleleri kavrama becerisine sahip değildir. Bu durum çatışmayı ve çatışmadan nemalananların ceplerini doldurmayı sürdürülebilir kılar. Dolayısıyla analar-babalar her zamanki gibi ağlar, sermayedarlar da puro içip golf oynarlar. Taki bundan hoşlanmayan başka bir burjuva sınıfı ortaya çıkana dek...
    0 ...
  9. rte den ulu önder diye bahsetmek

    17.
  10. rte yönetimi pek çok kimse için vakt-i surur-i sefa olduğuna göre, kendisine ulu önderlik sıfatının yakıştırılması da pek anormal gelmiyor kulağa. Öte yandan, asıl meseleye gelince, tıpkı eski insanlar gibi, modern insanın da lider tayin etme alışkanlığının veya ezikliğinin bir sonucu olarak görülebilir. Tıpkı bir çocuğun baba veya anneyi araması gibidir bu lider tayin etme alışkanlığı. Ne kadar büyümüş olsak veya büyüdüğümüzü iddia etsek de bir lider tayin ederiz. Bu da daima Recepleri, Napolyonları, Atatürkleri veya Hitler'leri yaratır.. işin en dramatik yanı da şu ki, tıpkı "benim babam senin babanı döver" diye iddialaşan çocuklar gibi liderlerimizi birbirleriyle kıyaslayarak çatışırız...
    0 ...
  11. abazan erkek

    20.
  12. Zat-ı şahanemin ta kendisidir. Son derece abazan ve bu durumu sözlük ortamında gizlemeyecek kadar da aleniyet ve samimiyeti elzem gören bir adamımdır vesselam...
    0 ...
  13. polisin pkk ya değil mhp ye saldırması

    0.
  14. Siyasal islamcı takımın, bop projesi gereğince siyasi, kitlesel ve coğrafi açmazlarını giderebilmesi için, üniter devletçi kişi, kurum ya da kuruluşları tasfiye etmesi ön koşul niteliğindedir. Tüm ulusal güvenlik aygıtlarının eylemlerinin, üniter devlet düzeniyle çelişen görüntüsü de bu gelişmelerin bir sonucudur.

    Ayrıca bir laf var:
    "Komünistleri öldürdüler, bir şey demedim çünkü kendilerini sevmezdim
    Sosyalistleri öldürdüler, bir şey demedim çünkü bence komünistlerden farkları yoktu
    Ulusalcıları öldürdüler, bir şey demedim çünkü bana dokunan yoktu
    Şimdi beni öldürüyorlar, bir şey demedim çünkü artık sesimi duyacak kimse yok..."
    1 ...
  15. türklerin islamiyeti zorla benimsediklerini sanmak

    5.
  16. Tamamen yanlış bir önerme; zira zorla değil güzellikledir. (Kılıçla güzellik olmaz demeyin, sonuç olarak kılıçta bir sanat, kullanması da).
    0 ...
  17. küfür olmayan ama küfür etkisi yaratan sözler

    1211.
  18. 10 13 nisan arasında profilleri kapatıyoruz

    17.
  19. Tanım: Bir grup dini hassasiyeti ya da sömürü fikri olan kimselerce oluşturulan facebook grubunun sanal fetvası...

    Şimdi olabilir, insan hassasiyetinden ötürü bir grup açmıştır, tepkisini dile getirmiştir.
    Benim merak ettiğim mesele şu, şimdi 100.000 kişilik bir facebook grubu oluştu, facebook yönetimine trip atıldı, her şey bitti ve insanlar normal hayatlarına geri döndü... Bu grup ne olacak? Bu grubun yönetimi grubu dağıtacak mı yoksa 100.000 kişilik fanpage diye satacak mı? Ya da gruba reklam alarak buradan gelir mi elde edecek?

    Dostlar, uygarlık tarihi boyunca naifliğiyle sömürülen insanlığın yeni bir sömürü senaryosu sahnede gibi görünüyor...
    0 ...
  20. siyasi konularda başlık açmayınız

    36.
  21. demek ki sözlük çoğunluğu apolitik ki kurallar da buna göre şekilleniyor. ne demişler, toplumun başına gelecekler kendisi tarafından belirlenir. Yani bir nevi "nasılsan öyle yönetilirsin" mantığının vukua gelmesi durumu...

    hem bırakın arkadaş; böyle bölünmeye müsait politikalar izleyen ideolojilerle bezenmiş bir toplum olmaktansa, komple apolitik olmak çok daha faydalı...
    0 ...
  22. üniversiteye giden kızın orospulaşma süreci

    32.
  23. üniversiteye giden kızın yaşamını irdeleyen erkeğin araplaşma süreciyle paralel gelişen süreç analizi.
    4 ...
  24. faşist bir ülke olarak türkiye

    3.
  25. şimdiye dek gelişen olaylar ve mevcut düzenlemelere bakılırsa tutarlı önerme. öte yandan türkiye rejimi faşizmde öyle bir yol kat etmiştir ki "Türkiye faşist değil" demek "ABD Emperyalist değil" demek ile eş değerde bir hal almıştır. bu daha bir şey değil tabii, asıl faşizmi 30 yıl sonra göreceksiniz, faşizm nasıl olurmuş hep beraber izleriz.
    0 ...
  26. evrim teorisi ni çürütmek

    12.
  27. tanım: evrim teorisini kuzu makatında marine etmeye çalışmanın talihsizliği.
    0 ...
  28. ergenekon

    176.
  29. Tanım: basında terör örgütü diye anılan oluşum.

    Mesele tam ve kısaca şu ki derin devlet 83'te "amerikancılar ve amerikan karşıtları" şeklinde ikiye bölünmüş ve örgütün amerikancı kadrosu, abd desteği ile türkiye'yi tekeline almış, diğer kadroyu da "bunlar ergenekoncu" diyerek tasfiye etmiştir. Tabii bunun içinde masum olan amerikan karşıtları da güme gitti. Şimdi ne oldu? ABD bunun diyetini isteyecektir:

    "Başbakan! ver bakayım bana şu araziyi, indir pkk'yı aşağıya, özelleştir şu kurumu, hadi yardım et bişiler yap; küreselleşme var görmüyon mu, elini çabuk tut eyyyy, sana diyom! uyuma oğlum uyuma, şamar oğlanı!"
    1 ...
  30. evrim kuramının oluşturduğu dinler ittifakı

    1.
  31. Tanım: Evrim kuramının oluşturduğu sosyal etkileşimlerle gelişen ittifak.

    bugün şöyle bir uludağsözlükte dolaşırken, charles darwin başlığında şu ilginç saptamayla karşılaştım:

    "koyu hristiyan-koyu müslüman ittifakının kurulmasına yol açan adam."

    saptamayı biraz açarsak:

    şöyle ki nazi almanya'sının ünlü siyaset düşünürü carl schmitt'in "dost ve düşman teorisi"ne göre de, çeşitli farklılıkları olan toplumu bir arada tutmak ve toplumu istediğiniz gibi yönlendirmek için "dış düşman" yaratmak gerekir. Bu sayede toplumun birleşmesi ve dış tehditle mücadele edeceği savunulur. Bu yüzden de bilhassa ABD'de bilinçli olarak terörist gruplar oluşturulur. terörün şimdiye dek abd siyasetine sağladığı faydanın tartışılmayacak düzeyde olduğu aşikardır.

    evrim kuramı da, tüm tabuların kökeni için ciddi bir dış tehdit niteliğine sahiptir. bu açıdan bakarsak, abd'deki evangelist gruplarla, ortadoğudaki köktendinci grupların, evrim kuramına karşı neden ortaklaşa dezenformasyon faaliyetleri yürüttüğünü anlamak pek güç olmasa gerek. bu da namı değer fethullah gülen'in "dinler arası diyalog" söylemlerinin nedenlerinden birini açıklıyor.

    "Bütün dinler, birleşin!"

    Tabii Hıristiyanlık ve müslümanlığın ortaklaşa çalışmalar yürütmesi olayının geçmişi yalnızca evrim kuramıyla sınırlı değil. Yakın tarihe baktığımızda, soğuk savaş döneminde Hıristiyan ve Müslüman örgütlerin birleşerek sovyetlere ve ülke içindeki sovyet yanlılarına karşı yürüttükleri pek çok faaliyetin olduğunu görürüz. Ancak sonuç genellikle benzer şekillerdedir; ABD işine geldiği sürece yardım eder, işi bitince eziyet eder...
    1 ...
  32. djinn stylo

    12.
  33. sık sık eleman değişimine doğru orantıda ruh değişimine uğrayan grup; belki mecburen, belki de mecburen. iki sene evvel basçı bir arkadaş vardı, onun ayrılması zaten pek çok şeyi değiştirdi kanımca. bu grubun şuan hala var olması, tolga'nın buna geçmişteki inancının gücünden geliyor sanıyorum. öte yandan, vakti zamanında ceyhan vardı; bu grupta yeteneğini kullanabiliyordu. o ayrılınca da köklü bir ruh değişimi oldu ve ondan sonra ne ceyhan'ın takdire şayan bir şeyler yapabildiğine şahit oldum, ne de dijnn stylo'nun.

    tabii bu söylediklerim grubun son durumlarını kapsamıyor çünkü iki yıldır bilmiyorum neler olup bitiyor. başarılar...
    1 ...
  34. dinlenen türkiye

    1.
  35. değişim ve dogma arasındaki çelişki

    1.
  36. tanım: değişkenliğin karşı konulamazlığı ve dogmatik bilgilerin durağanlığı arasındaki uyumsuzlukların bütünü...

    insanlar her ne kadar belli başlı dogmaların hayatlarına yön vermesine müsaade etseler de, içinde bulunulan konum, şart ve imkanlar dahilinde değişen gereklilikler, dogma ile çelişecektir. bu durum, anlamlandırılamayan bir kafa karışıklığı doğurur. "acaba tanrı bu ayeti gönderirken yanlışlık mı yaptı?" diye sorgulamaktan da korkulacak ve elde olmadan dogmaya kafa tutarca şekillenen düşünceler suçluluk duygusu yaratacaktır.

    bir müddet sonra bu durum kanıksanacak, iç çelişkiler umursanmamaya bile başlanacak ve inanışla çelişen eylem ve düşüncelerin ardı arkası kesilmez bir hal alacaktır. işte köktendinci toplumların hali budur.

    insanlar her şeyden önce doğanın simbiyotik yönünü anlamalı ve değişmeyen şeylerin sürekli çelişkiler içinde boğulacağının idrakine varmalıdır. çünkü değişim ve gelişime açık olmayan şeyler, kendi kendilerini yok ederler
    0 ...
  37. diplomalı cahil ve işsizlerin çoğalması

    1.
  38. şöyle ki, totaliter sistemlerin temel mantığına göre, bir toplumdaki toplumsal sınıfların artışı o toplumun daha kolay idare edilmesini sağlar. örneğin, askeri bir birlikte bir çok rütbe olur ve kişiler gerçekte tek bir merkeze bağlı olsalar da, kendilerinden bir üst rütbedeki kişiler tarafından yönetilir ve yönlendirilirler. bu da kitlenin hem kendi kendini hem de tek merkezden yönetimini sağlar.

    sivil toplumda da aynı şekilde bir çok sınıf bulunur ve bu sınıflar aslında hükümetlerine bağlı olsalar da birbirlerini yönetir ve yönlendirirler. bu sınıflar, kimi zaman sahip olunan para miktarına göre belirlenir. para sahibi üst sınıflar daha iyi bir yaşam sürme imkanlarına sahiptir. bu durumu gözlemleyen alt sınıflarda aynı şeylere sahip olmak isteği doğar ve bunun da iyi bir sınıf edinerek mümkün olabileceği düşünülür. tüm bu meseleler sınıf edinme mücadelesine temel teşkil eder.

    kuşkusuz ki kitlenin bu mücadelesine hem cevap verip, hem de nemalana bileceğini düşünen sermayedarlar, özel üniversiteler kurar ve kitlelere sınıf edindireceklerini vaat ederler. üniversitelerin gerçekteki amacı her ne kadar eğitimmiş gibi görünse de, aslında bunlar -günümüzde- diploma satan ve sınıf kazandırma vaadi veren şirketler haline gelmişlerdir. bu sebeple eğitim sistemleri nihai amaçlarıyla ilgili çelişkiler içindedir. verdikleri eğitimler de bu çelişkilere paralel biçimde kalitesizleşir. bu durum kitlenin bolca üniversite mezununa dönüşmesine sebep olur ve diplomalı işsiz/cahil miktarı artar.

    meseleyi biraz daha genişletirsek, -normalde- eğitim kurumlarının nihai ve perde arkasındaki amacı, sistemin kendi çıkarlarına uyarlı şekilde düşünen ve yaşayan bireyleri oluşturmaktır. buna göre, kurduğu toplumun gereksinimleri doğrultusunda meslek grupları vb. için insan yetiştirir.

    kişisel ve sosyal gelişim eğitimleri, sistemin aleyhine olabilecek kadar tarafsız verilmez, bilakis resmi bir ideoloji ile ilişkilendirilir. bu nedenle toplumun her bir bireyi belli başlı işler yapabilecek yeteneğe sahip olsa da, kişisel ve sosyal anlamda yeterince gelişmiş olmamakla birlikte, resmi ideolojisine körü körüne bağlı bir biçimde tutucudur.[1] yani perde arkasındaki mesele, canlı organizmadan robotlar imal etmeyi andırır. diplomalı cahilliğin bir diğer nedeni de bu temele dayalıdır.

    günümüzde artan nüfus ve buna paralel olarak gelişen öğrenim talepleri, kitleye egemen olan sermayedarların iştahını kabartarak, eğitim kurumlarının -eğitim satan- şirketlere evrilmesine sebep olmuştur.

    1. resmi ideolojiden kasıt, kitlenin tutuculuğunu oluşturan doktrinin kendisidir ve bu, o toplumun konjönktürel yapısına göre değişir. bu doktrinlerin gayesi, toplumun bir önderi sevip örnek almasını temel alır. ayrıca bu doktrinler, güncel devrimlerle ilgili şekilde oluşturulabildikleri gibi, güncel olmayan -monoteizm gibi- devrimlerle ilgili de oluşturulabilirler.
    0 ...
  39. dincilerin dinci olmayan herkesi ateist zannetmesi

    1.
  40. dincilikten başka düşünce ve yaşayış biçiminin olmadığını düşünecek kadar etrafı ezbercilik ve manipülasyonlarla donanmış bireyin genel sanrısı.

    şöyle ki, her birey içinde büyüdüğü toplumun kültürel yapısını, düşünce ve davranış biçimini ve -varsa şayet- genel ideolojisini alır. bu durum, kendisine gösterilenden başka bir şey görmemesiyle doğrudan ilişkilidir. ancak her toplumun, gerek konjönktürel, gerek tarihsel, gerekse evrimsel yapısına göre ideolojisi değişebilir. buna göre kişilerin rolleri, içinde bulundukları toplum ya da aile yapısına göre de değişebilir. bu değişkenlik durumu, bir çok farklı düşünce biçimini, kısaca ide'yi ortaya çıkarır. tüm bu faktörlere göre, kişiler deist, agnostik, katolik, müslüman, hıristiyan, ateist gibi daha bir çok kavram ya da inanış yanlısı olabilir.
    3 ...
  41. islami flört

    1.
  42. sabetaycı takımın çabalarıyla oluşturulan islami dezenformasyona kapak olması muhtemel ilişki şekli.
    2 ...
  43. ruhlar evi

    4.
  44. askeri darbe, aristokrasi, işçi sınıfı ve çelişkilere değinen dev yapıt.
    0 ...
  45. askeri darbe

    15.
  46. askeri darbe, hükümet darbesi ya da kısaca darbe, devletin emrindeki resmi askerî kurumlara mensup kişi ya da kişilerin ani olarak anayasal olmayan yollarla mevcut hükûmeti devirmesi ve iktidara el koymasıdır. yönetim biçimine yöneltilen radikal değişiklikleri önlemek amacıyla her zaman olmasa da çoğunlukla tanımı gereği şiddet içerir. geniş halk kitlelerinin desteği olmadan yapılması ve köklü bir değişim hareketi olmaması sebebiyle devrimden ayrılır.

    teknik olarak darbeciler genellikle ordunun yapacakları eyleme karşı tarafsız kalmasını fırsat bilerek iktidarı ele geçirir, lideri devirir, radyoların ve televizyonların vb. iletişim kanallarının işgal edilmesi gibi hükûmet daireleri üzerinde bir otorite kurarlar, elektrik santrallerinin ele geçirilmesi gibi temel altyapı tesislerini ele geçirirler. askerî darbeler 20. yüzyılda yaygın biçimde latin amerika'da arjantin,şili, asya'da birmanya[1], afrika'da ve avrupa'da yunanistan, türkiye[2] gibi özellikle gelişmekte olan ülkelerde gözlenmiştir. hükûmetlerin, ekonomik ve sosyal sorunları çözmekte başarısız oldukları iddiası, cuntacılar tarafından askeri darbelerin başlıca sebebi olarak gösterilmektedir.[3]

    askeri darbeler aynı zamanda güçlü devletlerin zayıf devletler üzerindeki emellerini gerçekleştirebilmeleri için tercih edilen bir yol olarak da karşımıza çıkar. örneğin cia'in şili darbesine destek vermesi gibi. ayrıca, nato'nun askerî kanadından 1974'te çıkan yunanistan'ın, karşılığında türkiye'ye hiçbir taviz verilmeden 1981'de veto edilmeden tekrar nato'ya kabulü de ancak 12 eylül 1980 darbesinden sonra mümkün olabilmiştir.

    kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/asker î_darbe
    0 ...
  47. algıda seçicilik

    34.
  48. birkac yuzyil once ... papa butun yahudilerin roma'yi terketmeleri gerektigine karar verir. dogal olarak yahudi toplumundan buyuk bir tepki gelir.bunun uzerine,papa ile yahudi toplumundan onde gelen birisiyle karsilikli dini bir muzakere yapmalarini onerir. yahudiler kazanirsa kalacaklar, papa kazanirsa gidecekler. yahudiler caresiz kabul eder ve temsilci olarak moiz'i secerler. ancak moiz'in papa ile ayni dili konusamamasi nedeniyle muzakere de konusmak yerine sadece isaret dilinin kullanilmasini teklif ederler. papa kabul eder.muzakere gunu geldiginde iki taraf karsilikli yerlerini alirlar ve karsilikli olarak bir sure bakistiktan sonra papa
    elini kaldirarak 3 parmagini gosterir. buna karsilik moiz tek parmagini kaldirir. papa parmaklarini sallayarak basinin etrafinda cevirir.moiz ise parmagiyla yeri isaret ederek oturdugu yeri gosterir. papa yanindaki cantadan bir parca ekmek ve sarap cikartinca moiz'de bir elma cikartir. bunun uzerine papa ayaga kalkarak "ben pes ediyorum,yahudiler kalabilirler" der.
    muzakere sonrasinda papa'nin etrafina toplanan kardinaller papa'ya ne oldugunu sorduklarinda papa;
    ben once 3 parmagimi gosterip kutsal ucluyu isaret ettim.buna karsilik o bana tek parmagini gosterip her iki dinin de tek tanriyi tanidigini soyledi.
    ben parmaklarimi sallayip basimin etrafinda cevirerek tanrinin bizim etrafimizda oldugunu gosterdigimde o da oturdugu yeri isaret ederek tanrinin onlarin durdugu yerde de oldugunu isaret etti. ben kutsal ekmek ve sarap cikartip tanrinin bizim gunahlarimizi bagisladigini gostermek istedigim zamanda hemen bir elma cikartip bana ilk gunahi hatirlatti.

    herifin her seye bir cevabi var. ne yapabilirdim ki?"

    ayni sirada yahudi cemaati de moiz'in etrafini sarmis ona nasil basardigini soruyorlardi moiz;" once bana 3 parmagini gosterip 3 gun icinde burayi terk etmemizi istedi. ben de ona bir tekimizin bile ayrilmayacagimizi soyledim. sonra butun sehrin yahudilerden temizlenecegini
    soyledi. ben de, hic bir yere gitmeyip oldugumuz yerde kalacagimizi soyledim" "sonra ne oldu?" diye kalabalik heyecanla sormus.
    "valla,sonrasini ben de pek anlamadim. adam biraz hiddetlendi ve ogle yemegini cikartti. bunun uzerine ben de benimkini cikarttim. hepsi bu!.."
    0 ...
  49. charles darwin

    120.
  50. dönemindeki tüm konjönktürel durumun oluşturduğu tehlikelere karşın, resmen hayatını ortaya koyarak evrim kuramını gündeme getiren deha.
    kendisinden önce de evrim kuramına dair fikirlerin yürüten sümerler ve farklı mevkilerden filozoflar olsa da, charles darwin kadar kuramı kapsamlı inceleyerek dünyaya tanıtan olamamıştır.
    3 ...
  51. çin i müslüman yapmak

    5.
  52. çin'deki konjonktürel yapıya göre neredeyse imkansız olan hadise. bir toplumun bu tip değişimler göstermesi için, kitlesel bilincin buna hazır olması gerekir. sonra da değişim yaratılır ve buna da devrim denir. ancak kitle hazır olmamasına karşın yapılan şeyler "zorlama"dır, bu da katliam ve teokratik baskıya dönüşür ve derken "kanlı devrim" gerçekleşir. ancak bu durumun geribildirimleri çok ağır olur. zira er ya da geç, oluşturulan konjonktürel yapı, kendi kendini yok etmeye başlar.
    1 ...
  53. darwin in türkleri aşağıladığı yalanı

    1.
  54. iddia: darwin ırkçı ve türk düşmanıydı. w. graham’a yazdığı 3 temmuz 1881 tarihli mektubunda, ırkçı düşüncesini şöyle ifade etmişti: "avrupalı ırklar olarak bilinen medeni ırklar, yaşam mücadelesinde türk barbarlığına karşı galip gelmişlerdir. dünyanın çok da uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, bu tür aşağı ırkların çoğunun medenileşmiş yüksek ırklar tarafından elemine edileceğini (yok edileceğini) görüyorum" (harun yahya, yaratılış atlası 1, s.606).

    yaratılışçıların bu iddiaları, “yüksek makamlarda da” etki yaratmış olmalı ki, (hem de) milli eğitim bakanı sayın hüseyin çelik, charles darwin’in türkler hakkında “gelişimini tamamlamamış, adi bir ırk” dediğini iddia etmiştir.

    yanıt: darwin’e ait, türkler ile ilgili bu tip ifadelerin yer aldığı hiçbir kaynak bulunmamaktadır. bakan çelik’in charles darwin ve evrim kuramıyla ilgili bilgisinin sadece, amerikalı yaratılışçıların ülkemizdeki sözcüleri durumunda olan kişilerin çevirdikleri yayınlara dayandığı görülmektedir. bu yayınların bir özelliği ise, bilinçli şekilde yapılan çeviri hataları içermeleridir.

    yaratılışçıların yukarıda çevirdikleri metnin orijinali şöyledir: “the more civilized so - called caucasian races have beaten the turkish hollow in the struggle for existence. looking to the world at no very distant date, what an endless number of the lower races will have been eliminated by the higher civilized races throughout the world” şeklinde yer alan metnin çevirisi şöyle olmalıdır: “kafkas ırkları olarak bilinen daha uygar ırklar, varolma mücadelesinde türkler’i tam bir yenilgiye uğratmıştır. dünyanın çok da uzak olmayan bir geleceğine bakarsak, daha düşük uygarlık seviyesindeki sayısız ırk, daha uygarlaşmış ırklar tarafından tüm dünyadan ortadan kaldırılmış olacaktır.” yaratılışçıların çevirisine bakılırsa, ingilizce orijinal metinde bulunmayan, “türk barbarlığı” ve “bu tür aşağı ırklar” ifadelerini çeviriye sokarak, bunları birbirleriyle örtüştürmeyi amaçladıkları görülür. böylece darwin’in türkler’e barbar ve aşağı (ya da adi) ırk diyerek hakaret ettiği propagandasına malzeme hazırlanmış olmaktadır.

    yaratılışçıların darwin’le ilgili olumsuz kampanyalarından biri de, ırkçı olduğu iddiasıdır. darwin kesinlikle bir ırkçı, kafatasçı değildi. kölecilik karşıtlığını nesiller boyu gelenek olarak yaşatan bir aileden gelmekteydi. çünkü ortaçağ ırkçılığın beslendiği ana kaynak kölecilikti. bunla ilgili pek çok şey yazılabilir; biz darwin’in beagle yolculuğu sırasında kız kardeşi catherine’e yazdığı 1833 tarihli mektupta yer alan bir paragrafı aktaralım: ” seçimlerde de görüldüğü gibi, köleliğe karşı yaygın duyarlılığın, sürekli arttığını gözlemekteyim. ingiltere köleliği tamamen kaldıran ilk avrupa ulusu olsa, bu onun için ne kadar övünülecek bir şey olur! ingiltere’den ayrılmadan önce, köleliğin olduğu ülkelerde yaşadıktan sonra tüm düşüncelerimin değişeceği bana söylenmişti; şu an farkında olduğum tek değişiklik, zenci karakteri hakkında bende çok daha yüksek bir takdirin oluştuğudur. böyle neşeli, içten, dürüst ifadeli ve böylesine sağlıklı, kaslı bedenlere sahip bir zenci görüp de, ona karşı sevecenlik duymamak olanaksızdır”.

    darwin bunları ne zaman söylemişti? örneğin, 19. yüzyıl amerika’sının en önemli doğa bilginlerinden, yaratılışçı louis agassiz’in zencilerle beyazların ayrı türler olduğunu ve tanrı tarafından yaratıldığını söylediği bir dönemde.

    darwin insanın türeyişi kitabında, “bugünkü insan ırkları, renk, saç, kafatası biçimi, vücut oranları, vb. gibi birçok bakımdan farklı olmakla birlikte, yapılarının tümü dikkate alınırsa, pek çok noktada birbirlerine büyük ölçüde benzemektedirler. bunların birçoğu öylesine önemsiz ya da apayrı niteliktedir ki, kökenleri başka olan türlerin ya da ırkların onları ayrıca kazanmış olması, son derece olanaksızdır. aynı düşünce, en farklı insan ırkları arasındaki zihni benzerliğin pek çeşitli yönleri için de, aynı ölçüde ya da daha çok geçerlidir” diyordu. yaşadığı dönem göz önüne alındığında, darwin’in sözlerinin değeri daha iyi anlaşılacaktır.

    prof. dr. haluk ertan
    1 ...
  55. ibn miskeveyh ve darwin in türkleri aşağılaması

    2.
  56. bir numaralı manipülatör harun yahya ve saz ekibince ortaya atılan küresel yalanlar dizesinin yalnızca bir tanesi.

    şimdi bu manipülatörlerin ne kadar götten sallama bir yaygaracılıkla şarlatanlık yaptıklarını anlayalım:

    iddia: darwin ırkçı ve türk düşmanıydı. w. graham’a yazdığı 3 temmuz 1881 tarihli mektubunda, ırkçı düşüncesini şöyle ifade etmişti: ” ( ) avrupalı ırklar olarak bilinen medeni ırklar, yaşam mücadelesinde türk barbarliğina karşı galip gelmişlerdir. dünyanın çok da uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, bu tür aşaği irklarin çoğunun medenileşmiş yüksek ırklar tarafından elemine edileceğini (yok edileceğini) görüyorum” (harun yahya, yaratılış atlası 1, s.606).

    yaratılışçıların bu iddiaları, “yüksek makamlarda da” etki yaratmış olmalı ki, (hem de) milli eğitim bakanı sayın hüseyin çelik, charles darwin’in türkler hakkında “gelişimini tamamlamamış, adi bir ırk” dediğini iddia etmiştir.

    yanıt: darwin’e ait, türkler ile ilgili bu tip ifadelerin yer aldığı hiçbir kaynak bulunmamaktadır. bakan çelik’in charles darwin ve evrim kuramıyla ilgili bilgisinin sadece, amerikalı yaratılışçıların ülkemizdeki sözcüleri durumunda olan kişilerin çevirdikleri yayınlara dayandığı görülmektedir. bu yayınların bir özelliği ise, bilinçli şekilde yapılan çeviri hataları içermeleridir.

    yaratılışçıların yukarıda çevirdikleri metnin orijinali şöyledir: “the more civilized so - called caucasian races have beaten the turkish hollow in the struggle for existence. looking to the world at no very distant date, what an endless number of the lower races will have been eliminated by the higher civilized races throughout the world” şeklinde yer alan metnin çevirisi şöyle olmalıdır: “kafkas ırkları olarak bilinen daha uygar ırklar, varolma mücadelesinde türkler’i tam bir yenilgiye uğratmıştır. dünyanın çok da uzak olmayan bir geleceğine bakarsak, daha düşük uygarlık seviyesindeki sayısız ırk, daha uygarlaşmış ırklar tarafından tüm dünyadan ortadan kaldırılmış olacaktır.” yaratılışçıların çevirisine bakılırsa, ingilizce orijinal metinde bulunmayan, “türk barbarlığı” ve “bu tür aşağı ırklar” ifadelerini çeviriye sokarak, bunları birbirleriyle örtüştürmeyi amaçladıkları görülür. böylece darwin’in türkler’e barbar ve aşağı (ya da adi) ırk diyerek hakaret ettiği propagandasına malzeme hazırlanmış olmaktadır.

    yaratılışçıların darwin’le ilgili olumsuz kampanyalarından biri de, ırkçı olduğu iddiasıdır. darwin kesinlikle bir ırkçı, kafatasçı değildi. kölecilik karşıtlığını nesiller boyu gelenek olarak yaşatan bir aileden gelmekteydi. çünkü ortaçağ ırkçılığın beslendiği ana kaynak kölecilikti. bunla ilgili pek çok şey yazılabilir; biz darwin’in beagle yolculuğu sırasında kız kardeşi catherine’e yazdığı 1833 tarihli mektupta yer alan bir paragrafı aktaralım: ” seçimlerde de görüldüğü gibi, köleliğe karşı yaygın duyarlılığın, sürekli arttığını gözlemekteyim. ingiltere köleliği tamamen kaldıran ilk avrupa ulusu olsa, bu onun için ne kadar övünülecek bir şey olur! ingiltere’den ayrılmadan önce, köleliğin olduğu ülkelerde yaşadıktan sonra tüm düşüncelerimin değişeceği bana söylenmişti; şu an farkında olduğum tek değişiklik, zenci karakteri hakkında bende çok daha yüksek bir takdirin oluştuğudur. böyle neşeli, içten, dürüst ifadeli ve böylesine sağlıklı, kaslı bedenlere sahip bir zenci görüp de, ona karşı sevecenlik duymamak olanaksızdır”.

    darwin bunları ne zaman söylemişti? örneğin, 19. yüzyıl amerika’sının en önemli doğa bilginlerinden, yaratılışçı louis agassiz’in zencilerle beyazların ayrı türler olduğunu ve tanrı tarafından yaratıldığını söylediği bir dönemde.

    darwin insanın türeyişi kitabında, “bugünkü insan ırkları, renk, saç, kafatası biçimi, vücut oranları, vb. gibi birçok bakımdan farklı olmakla birlikte, yapılarının tümü dikkate alınırsa, pek çok noktada birbirlerine büyük ölçüde benzemektedirler. bunların birçoğu öylesine önemsiz ya da apayrı niteliktedir ki, kökenleri başka olan türlerin ya da ırkların onları ayrıca kazanmış olması, son derece olanaksızdır. aynı düşünce, en farklı insan ırkları arasındaki zihni benzerliğin pek çeşitli yönleri için de, aynı ölçüde ya da daha çok geçerlidir” diyordu. yaşadığı dönem göz önüne alındığında, darwin’in sözlerinin değeri daha iyi anlaşılacaktır.

    prof. dr. haluk ertan

    Şimdi, neymiş? Aşağı ırkmış öyle mi? aşağı ırk sensin, aşağı ırk da sana girsin. mnkdmun abd piyonu.
    2 ...
  57. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük