zamanında yaptığı bir konuşmada, rte ile yapılacak bir anlaşmayı "soysuzluk" olarak nitelendiren bahçeli'nin dahil olduğu ittifaktır. kendi tanımı önceden yapmış, bize bir şey söylemek düşmez.
kemal kılıçdaroğlu için "bu kadar önemli görevlerde bulunan birisinin 'ben yanıltıldım' demeye hakkı yoktur" şeklindeki trajikomik beyanıdır. sürekli olarak 'kandırıldık, aldatıldık, allah affetsin' söylemlerinde bulunan zihniyetin, bu gibi bir beyanda bulunması şaka gibidir.
ülkemizin en acı gerçeklerinden biridir. daha da acı olan, dindar olduğunu beyan edip her türlü hırsızlığı, yolsuzluğu yaptığı halde dindar kitleden oy almaktır.
ibrahim hitay ve erdal çetin tarafından yazılmış olan kitaptır. Cumhuriyet tarihinin ilk ihtilali 27 Mayıs ve öncesinin, 22 Şubat-21 Mayıs Harp Okulu olaylarının ve 12 Mart Muhtırası'nın belgesel romanı niteliğini taşıyor.
asker kişinin, üstlerine-komutanlarına yaptığı yalakalıktır. kimi zaman arkadaşlarını şikayet ederek, kimi zaman istemediği halde çayını-çorbasını götürerek yapılabilir. bu kişiler, diğer askerler tarafından sevilmez ve dışlanırlar.
şaraptan bahsedilen ayettir. islamda alkolün haram kılındığını düşünen bir çok dindar, dinci kişilere mavi ekran verdirendir. tabi, çok inandıklarını söyleyip, her ortamda islam savunuculuğu yapmalarına rağmen bir kez olsun açıp da kuran meali okuma zahmetine girdilerse. özellikle ülkemizde böyle bir alışkanlık olmadığından, genellikle bilinmeyen, bilinen çevreler tarafından da göz ardı edilmeye çalışılan bir ayetten bahsediyorum. öncelikle söz konusu ayete bir bakalım;
"Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden hem içki, hem de güzel bir rızık edinirsiniz. Elbette bunda aklını kullanan bir toplum için bir ibret vardır" (diyanet'in çevirisi)
öncelikle burada şaraba vurgu yapıldığına dair şüphesi olan varsa, okumayı bıraksın ve başka başlıklara doğru yol alsın. ayetin elbette ki bir çok çevirisi bulunmakta. fakat araştırdığınızda göreceksiniz ki, hepsinde ortak olan şaraptan bahsedildiği. örneğin, içkinin haram olduğunu kanıksayan çevreler için bir çevirmen ayetin sonuna not bile düşmüş;
"Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvalarından da içki ve güzel bir rızık edinirsiniz. Muhakkak ki bunda aklı olup düşünen bir topluluk için (Allah’ın kudretine delâlet eden) bir alâmet var" (Bu âyet-i kerime içki haram kılınmadan önce Mekke’de nâzil olmuştur.) *
evet, sonundaki notta belirttiği detay oldukça ilginç; içki haram kılınmadan önce geldiğini söylüyor bu ayetin(!) yani ilk önce haram değilmiş, sonrasında bir karar değişikliği olmuş ve haram kılınmış.
not: hiç kimsenin inancına saygısızlık etmek değil düşüncem. ben, bu konuları sorgulayan bir insan olduğum için, kendimce çelişkili ve ilginç bulduğum konuları burada paylaşıyorum.
tansu çiller'in başbakanlığı döneminde terörle mücadelede uygulanan yöntemlerdir. "Ülke uğruna, devlet uğruna kurşunu atanda, kurşunu yiyende her zaman bizim için saygıyla anılır; onlar şereflidirler. Bizim için bu konuda söyleyeceklerimiz bu kadar, on yıldır tırmanan terörü aşağı indirmek bize nasip olacak" diye konuşmuş ve terörle büyük bir mücadele içerisine girmişti. askerle olan yakın temasları ve verdiği geniş yetkiler, askerin çok daha rahat ve sağlıklı mücadele etmesini sağlamıştı. diğer yandan tbmm'de bulunan dep (bugünkü hdp) milletvekilleri gözaltına alınmış ve cezaevine gönderilmişti. ayrıca terör örgütüne giden lojistik desteklerin önünü kesmek adına da büyük mücadele gösterilmişti. kısacası, sadece dağda silahla değil, bir çok açıdan terörün üzerine gidilmiş ve neredeyse bitme noktasına getirilmişti.
çiller'in "ya bitecek, ya bitecek" sözündeki aynı anlayışı, aynı dirayeti gösterebildiğimiz takdirde terörün kökünün kazınacağı bir gerçektir.
askerlikte kullanılan marşlardandır. terhis olacak olan askere, diğer asker arkadaşları tarafında "güle güle" organizasyonu yapılır. askerler, terhis olacak olan arkadaşlarının etrafında toplanır ve hep bir ağızdan marşı söylerler.
kimleri gönderdik kimler geldi geçti,
askerliği yedi bitirdi,
aramasın gözler .... şimdi asker,
360 gelir de geçer.
o karanlık geceler, zindan olmasın sana,
kardeşlerin yanı başında,
üzülme boşuna, sevenleri yanında,
daralırsan yak bi sigara.
günlerden bir sabah,
şafak doğan güneş,
o günlerde gelir be kardeş,
elinde teskere, dönersin semtine,
bekliyoruz seni köşede.
şu anda ülkemizde uygulanan yöntemdir. terörist gruplarla mücadelenin silahla vurularak öldürülmesi ile yapılacak eylemdir. zorluğu ve riski oldukça fazladır. çünkü tam anlamıyla bir savaş değildir. savaşta her şey açık oynanır, taraflar bellidir, bir kuralı ve raconu vardır. fakat terörist grupla mücadele böyle değildir. terörist grup genellikle sığınarak, saklanarak zarar verme yoluna gider.
pkk terörüne karşı doğru bir yöntem olup olmadığına gelecek olursak, şahsi fikrim en doğru yöntemdir. senelerdir ülke olarak bu beladan çok çektik. binlerce şehidimiz, yetim kalan çocuklarımız, yüreği yaralı dul kalan eşleri, gözü yaşlı anne ve babalarımız var. maddi ve manevi zararı korkunç derecede büyük. kimileri diyecek ki, daha önce de vurduk ama bitmedi. evet, fakat kararlılığın devam etme süreci çok önemli. ne zaman tam anlamıyla kökünü kazıyacak duruma gelsek çeşitli müdahaleler yoluyla iş anlaşma yoluna gitti. bu müdahaleler çok ayrı bir konu başlığında uzunca değerlendirilmelidir. akp ise çok farklı bir yöntem uygulamaya kalktı. belki daha önce benzerleri denenmeye çalışılmıştı ama bu kadar ciddi ve sert değişiklikler içermiyordu. çözüm süreci adı altından başta örgüte ve teröristlere, kürt kökenli vatandaşlara ve yöre halkına çok büyük imkanlar ve tavizler verildi. hatta o kadar ileri gidildi ki, davul-zurnayla sınır kapısından teröristler karşılandı. devlet kanalı olan trt'nin kürtçe yayın yapan kanalı açıldı, kürtçe dil olarak üniversitelerde okutulmaya başladı vb bir çok radikal değişiklikler yapıldı. ama sonuç tam bir fiyasko oldu. çünkü bu süreçte terörist grup daha da güçlenmiş ve şehirlere yerleşmişti. hatta o denli ileri gittiler ki, kimi bölgeleri ele geçirme durumuna kadar geldiler. çünkü örgütün amacı "kürt halkının haklarını savunmak" değil, türkiye cumhuriyeti'nden "toprak çalmaktı". işin ciddiyetinin farkına varan akp yönetimi belki de kendisini desteklemeyen bir çok çevrenin bile desteğini alarak terörün üstüne gitmeye başladı. sanıyorum ki bugün akp'den nefret etse bile, vatanını-milletini seven herkes bu kararlı mücadeleden dolayı memnundur.
şu andaki tabloya bakacak olursak terörist grup hayli zorda görünüyor. çünkü çok fazla kayıp veriyor. hdp'li vekillerin kamera karşısına çıkıp ağlayıp-zırlamalarından da belli oluyor bu. bizim açımızdan da tablo güzel görünmüyor olabilir. neredeyse her gün şehidimiz var. ama maalesef ki bu iş bu şekilde çözülecek. biz senelerdir terör yüzünden şehit veriyoruz, ama bu sefer dağları karakolları korumak için değil "terörün kökünü kazımak için" veriyoruz bu şehitleri. tek temennim en kısa sürede pkk'nın kökü kazınır.