bir takım beyin hücresi hasarlarından mı kaynaklanıyor bilmiyorum ama, orhan adını duyunca aklıma böyle beyaz tenin üstünde ince ve yoğun kıl tabakası olan pis ergenler geliyor.
aklımdan çıkmıyorlar. bütün gün bir taylan gelip muallaya yavşıyor, taylanın çaçaron sevgilisi zehra mualla'nın saçını başını yoluyor, o sırada kürşat yamaha ybr motoru ile olay yerinden geçiyor. şeftali bıyıklı orhan ise pis pis köşeden gülüyor. çıldırıyor muyum sözlük ?
komiktir. cephanesiz gezmeyeyim diye bir düşünceyle uzun zamandır baktığım tekli prezervatifi abidik gubidik bir bakkalda karşımda gördüm. hemen atladım:
-abi ne kadar ?
dükkanın sahibi olmadığını o an anladığım arkadaş elinde prezervatiflerle dükkandan çıktı sokağın ortasında gösteriyor 10 metre uzaktaki dükkanın önünde oturan asıl sahibine:
+abi bu ne kadar ?
++ 3.5 lira.
+3.5 lira abi.
normalde utanmam gerekir ama neden o an o kadar fütursuzca karşıladım bu durumu bilemiyorum güldüm geçtim adamın hareketine:
-tamam ver iki tane.
+güle güle kullan abim ! (sırıtıyor)
-ağlıcak halim yok ya amk !
+hahohahoa
-muhuaha.
işte böyle bişeydir. erkeklerin cinsel paylaşımlarının ne kadar ilkel olduğuna da bir kanıttır bu olay. neyse bu da böyle bir anımdı işte.
gelecek erkek nesillere bir abi nasihatıdır. bu yazı gerçekten kızları seven, onlara değer veren erkekler içindir. piçlik namına yazılmış bir yazı değildir.
seviyorsan konuş bence, bir hatadır. insanın sevdiği insanla birliktelik hayali çok hoş birşey olmakla birlikte, bu duyguları açık etmek insanı bu mutluluğu yaşamaktan alıkoyabilir.
seviyorsanız konuşmayın. türk kızlarının %90'ı dokununca kapanan bitkilere benzer. toplumsal baskılar ve tabular dolayısı ile bir anda şok yaşarlar. özellikle seksi bulduğunuzu falan söylerseniz travma geçirebilirler. bu onların kezban olduğu anlamına gelmez. kezban diye bişey yoktur. ülkemiz kızları sizi bir laborotuvar hayvanıymışsınız gibi incelemek isterler. ne kadar rahat hissederlerse yanınızda o kadar çabuk ısınırlar size. bırakın sizi incelesinler. bu esnada çekici olmaya gayret edin. fiziksel ve karakter tahlillerinin ikisi de önem arzetse de karakter tahlili daha ağır basar. fakat biri olmazsa diğeri de olmaz.
tabi çekicilik kavramı kişiden kişiye farklılık gösterdiği için bu noktada çok şanslı ya da şanssız olabilirsiniz. fakat her erkek için her kıza uygulanabilecek bir reçete olduğunu kesinlikle unutmayın. sizde inceleyin.
eğer kız etkilendiyse zaman içerisinde size yaklaşmaya çalışacaktır. bunu belli edicektir her türlü. fakat bu süreç uzun ve sıkıcı olabilir. bu süre zarfında kızın çok üstüne gidip kendinizi onun gözüne sokup kaçırmayın. onun hem uzağında hem de görebileceği bir yerde olun. sizi sürekli farketmeli.
kız bişeyleri belli etmeye başladığı zaman harekete geçmelisiniz ama ürkütmemeye dikkat etmeye devam edin. ilk buluşmalarda fiziksel temasa geçmelisiniz. yoksa kız heyecanını kaybedecektir. bu kızın malum yerlerini avuçlayın anlamına gelmiyor sakın bunu yapmayın ! ama öpüşmekten falan da korkmayın. sarılın (sarılmaların %50'si öpüşmeyle biter). hiç bişey yapamıyorsanız günün bitiminde yanaklarından öperken küçük bir trickle kulaklarının altından boynuna doğru olan bölgeyi öpün (bunu yaptıktan sonra kızın yüzüne bakın mutlaka belirgin bir tepki verecektir).
ilerleyen zamanlarda tempoyu arttırın. sürekli daha bakımlı olun. gittikçe daha paspal hale gelmeyin. ilişkinin sizi sürekli heyecanlandırmasını istiyorsanız kıza asla "senden başkasına bakmam" tarzı vaadlerde bulunmayın. kızın sizi biraz çapkın bi tip olarak görmesinde sakınca yoktur, fayda vardır. arada sırada kıza kilo aldıysa, kendine bakmıyosa, saçının boyası geçiyosa falan uyarıda bulunun. beğenmediğiniz şeyleri uygun bir dille mutlaka söyleyin. ne maço bir tip olun ne kılıbık.
bu dediklerimi yapın, mutsuz olursanız ya gollum gibi bi tipsinizdir ya da doğru uygulamamışsınızdır. tekrar okuyun.
--spoiler--
bu anlattıklarım radikal tipler için geçerli olmayıp, normal insanlar için geçerlidir. kimi kızlar hızlı tiplerden hoşlanır, kimisi ısrarcı tiplerden, kimisi tamamen erotizm odaklıdır. bu kızlarla birlikte olmak zordur. sizin de radikal olmanız gerekir.
--spoiler--
nispeten sonuca ulaşmış bir eylem. diyen kız, eden kız tarzında başlıkların açılması esnasında gelen uyarı. günümüzde çoğu eylemin sonuçsuz kaldığını düşünürsek, uludagsozluk yönetimine teşekkür etmem gerekiyor. bu konuyu dikkate aldıkları için.
sevişen kız istemezler. kısa şort giyen kız istemezler. yatıp kalkana kaşar derler. sarışına aptal derler. kaşını alana kıllı derler. ben anlamıyorum bunları erkek değiller mi lan bunlar ?
yani kimse onlarla sevişmek istemiyor olabilir. böyle oldukları müddetçe zor zaten o iş. ne güzel olm işte mal mısınız ? gözümüz gönlümüz açılıyo yaz gelince kızlar serilip serpiliyolar oh anasını satim daha ne bekliyosunuz ?
kedi bile ciğere mundar demeyi bi süre sonra bırakır siz bırakmadınız lan. malsınız.
malum dizilerde özellikleri çok belirgin, karakterler oluyor genelde. gerçek olmayan dünyalarda gerçek üstü güçlere, özelliklere sahip insanların yerine koymak kendini bazen çok eğlenceli olabiliyor.
günümüz popülist apolitik tartışmalarına kulaklarını tıkamış, zevk, sefa, mutluluk peşinde koşan kişinin rahatlığıdır. benim yaptığımdır. bu da gelir bu da geçer, biz neler gördüktür.
yakışıklı, tipsiz, güzel, çirkin, kezban, kaşar, kilolu, sarışın, esmer, erkek, kız, zengin, karizmatik, komik, genç, yaşlı kelimelerinden oluşan milyonlarca kombinasyonu tüketmek üzere olan uludağ sözlük yazarlarının optimum insan ve en rezil insanı bulma çabasında sona yaklaşmasıdır.
ortaya çıkacak olan sonuç merakla beklenmekle birlikte nihai sonuca ulaşan sözlük yazarlarının yavaş yavaş sözlük ortamını terketmesi bekleniyor. sözlük yönetimi bu duruma yönelik olarak arge çalışmalarını sürdürüyor ve yeni bazı "optimum" konuları bulmaya gizli gizli paylaşmaya devam ediyor.
optimum insan bulunduktan sonra sex hayatlarında, arkadaş ilişkilerinde, iş ilişkilerinde beklentileri yükselecek olan yazarların pratikte gerçek olmayan bu insanı bulamaması sebebiyle intihara kalkışmasından korkan yetkililer, bir psikiyatri kliniği oluşturdu. "uludağ ruh ve sinir hastalıkları hastanesi" şimdiden faaliyete geçmiş olup, abazalık sebebiyle anksiyete bozukluğu yaşayan ergenlere ve obsesif bozukluklar yaşayan trollere hizmet vermektedir.
ironiyi yaşam tarzı haline getirmiş garibandır, dadaisttir. açıklama gücümün yetmediği bazı mesajlar içeriyor bu başlık. kendiniz anlayın yormayın beni.
dövme fikirleri üretirken 17 yaşındaki kardeşimin aklına gelen dahiyane absürd fikir. ben koluma gökkuşağı renkleriyle absürd yazdırmayı ve ne kadar absürd olduğumu düşünürken boynuzun kulağı geçtiğini o an farkettim. hem güldüm hem dehşete kapıldım. hayatta böyle şeyler oluyor işte.
yani yıl olmuş 2013, troll kavramı ortaya atılalı nerdeyse 3 sene olmuş, başlık bağırıyor troll bu diye ama adam inatla olması gerekeni yazmakta ısrar ediyor. yapmayın şunu. yapmayın !! for god's sake please don't do that man !
insanlar trollere alıştı. bu kadar süredir alışamayanların yazdıklarına alışamıyorum ben. bunlar da yeni bir troll mutasyonu mudur acaba diye düşünmeye başladım. çünkü ilk troller belirdiğinde de aynı hissiyatı yaşıyordum. yeni bir kavram olarak counter-troll'ü tartışmaya açabiliriz bence. nasip kısmet işi bunlar.
Bu işte bir yanlışlık var. Böyle olmamalıydı. Aylar önce açık şekilde dış güçlerin etkisi ile karıştığını bildiğimiz Arap ülkelerinin teker teker dağılışını izledik. Bugün aynı durumu kendi isteğimizle yaşıyoruz. Yasaklar, rant için katledilen ormanlar... Bunlar yanlış şeyler. Bastırıldık, sindirildik, pkk'ya yolları açarken istiklali duman altı ettiler, hepsi yanlış. Fakat kendi içimizde çözebileceğimiz şeyler. Kol kırılır yen içinde kalır. Dünya'ya polisi ve askeri çatışan, halkı hükümetini sevmeyen devletini saymayan bir ülke olarak görünmek ne kadar doğru ? Hükümetler devrilir, darbeler yapılır. Olan sadece Tayyip'e mi olur ? Çoluğunuz, çocuğunuz, kardeşiniz ne olur ?
demokrasiyi dayakla düzeltmeye çalışmak kadar anarşiyle sağlamak da saçmadır.
bir muhasebeci olup, devlet memuru olup klimalı odada çalışmak, çay üstüne çay içmek, ofisboyları fırçalamak, facebook a girmek, sözlükte yazmak varken gidip te dilenci gibi kapıda diş macunu satan insandır. hemde daha az paraya ve sigortasız. bu insanlar o kadar maldır ki kazandığı üç kuruşla da i phone alırlar. sanarlar ki diş macunu satarken kaybettikleri sosyal statülerini i phone ile geri kazanacaklar.
devletimiz her türlü eğitim hizmetini ücretsiz olarak vermekte iken, beyin bedava iken zamanında üniversite sınavı gibi bir şansı değerlendirmeyip lise mezunu olarak kalıp dershaneleri zengin etme eylemini de gerçekleştirdikten sonra hala bir baltaya sap olamaz bunlar. bunların bir üst modelleri: garson, gsm hattı pazarlamacısı, kredi kartı satıcısı, ev güvenlik sistemi satıcılarıdır.
hiç boşuna işin ayıbı olmaz demeyin, çöpçü olmak, diş macunu satıcısı olmak bir insanlık ayıbıdır.
o kadar acınası haldedirler ki bir örnek vereyim bakın:
çok sıcak bir yaz gününde, evime dominos pizzadan mexica pizza ve buz gibi 1 litrelik kola söyledim. teslimatçı geldi baktım leş gibi zaten o da. neyse o önemli değil. şişmanlamamak için pizzanın kenarlarını yemiyorum. ayırıyorum. kapı çaldı birden dedim kendi kendime "yine hangi fakir geldi acaba" bi açtım baktım böyle esmer, at kuyruğu saçlı, bıyıkları yeni terlemiş bakımsız sıska bi kız. elinde diş macunu tutuyor ama dişleri gemi enkazı gibi. almayacağımı söyledim kapıyı kapatıyordum ki elini araya soktu ve su varmı diye sordu. bende gittim bitmek üzere olan gazı kaçmış kola şişesini ve pizzanın kenarlarını getirdim. çok teşekkür ederim dedi gözleri doldu çok iyi bir insansınız dedi. bir daha bu apartmana girme dedim ve gitti.
sürekli yırtık sesiyle bağırarak sanki komikmiş havası vermesinden gına geldi. her reklamda kıç yırtarcasına konuşuyor. hiç hoş değil. sinir bozucu.
zaten mehmet ali erbil yetiyodu bu konuda bide okan bayülgen çıktı. bu iki adam hangi reklamda hangi filmde seslendirme yaparsa o filmdeki karakter katloluyor. diyosunuz ki karakter okan bayülgen'i oynamış, okan bayülgen karakteri seslendirmemiş.
mehmet ali erbil desen cıvık bacım afedersin. hangi karakteri seslendirse sulu zırtlak bişey çıkıyor ortaya. mehmet ali erbil i dövmek istiyorum.
tıpkı merak edilen bir dizinin son bölümünü başkasından duymak gibidir.
insanlığın en büyük sorusunun cevap bulmasıdır. bahsettiğim soru öyle bir sorudur ki, cevabı, altındaki sonsuz sayıdaki sorunun cevabını bir kalemde değiştirebilir. hepsini önemsiz ya da daha önemli kılabilir.
muhtemelen,tanrının varlığı inançlarımız dışında, nesnel bir kanıtla kanıtlanabilirse, dünyadaki herşey önemini yitirecek ve insanlığın amacı tamamlanmış gibi olacaktır. dizinin son bölümü benzetmesi gibi yani.
tekrar vurguluyorum inançlarımız haricinde, nesnel bir kanıt bulunamadığı sürece insanoğlu bu soruyu sormaya devam edecek, bu sorunun cevabını bulana kadar sonsuz bir bilimsel ilerleme olacaktır.
peki o zaman akla şu soru gelmiyor mu:
neden dizinin son bölümünü illa öğrenmek isteriz? neden merak ederiz? neden normal akışına bırakmayız? kediyi öldüren merak insanı öldürmez mi? *
olası bir pkk silah bırakma durumu sonrasında pkk nın içinde oluşabilecek farklı direniş fraksiyonlarının olası liderlerinin devletimiz tarafından her ihtimale karşı öldürülmesidir. bu durum pkk yı azdırmayacaktır, görüşmeleri baltalamak da değildir. imralı görüşmeleri esnasında öcalan'ın göstermiş olduğu hedeflerden biridir.
oh yeah. bu kavgaya bir son vermenin zamanı gelmişti zaten. bu yeni buluşumun sağ sol tartışmalarını sona erdirmesini temenni ederek halkın huzuruna sunuyorum.
sağol partisi de kuruyorum. 31 aralık'ta kemer inferno club'dayız. tüm ülkücü camiaya ve solcu yoldaşlara duyrulur. gelmeyen götoğlanıdır.
3. dünya ülkesi vatandaşlığı psikiyatrik bir rahatsızlık olup hayatı aksamaya uğratan ciddi etkilere sebebiyet verebilir. dünyada en yoğun görüldüğü bölgeler, afrika, ortadoğu ve doğu asyadır.
semptomlar:
1-maç sonrası kavga etmek. havaya ateş açmak.
2-nüfusun yüzde 99 unun aynı dine mensup olması.
3-aseksüellik
4-kıskançlık yalancılık kaypaklık gibi şerefsizce emareler
5-ırkçılık
6-özentilik
7-yüksek sosyal statü kaygısı
8-genellikle sinirli olmak fakat neden sinirli olduğunu bilmemek
9-bekaret zarı bekçiliği sektörünün varlığı (hastalığa birebir kanıt teşkil eder)
10-çabuk gaza gelmek
tedavisi:
günde 3 bölüm south park izleyen yetişkin bir bireyde:
1-3 haftalık süreçte ırkçılık ve özentilik gibi özelliklerin tamamen yok olduğu gözlenmiştir.
2- hastalar 2 ayın sonunda kadınların cinsel yaşantısı olabileceğini kabullenmeye başlamışlar, maçları evlerinde üsturuplu bir şekilde izlemeyi başarmışlardır.
3-1 yılın sonunda hastalığın neredeyse tüm etkilerinin etkisizleştiği gözlenmiş fakat yüksek statü kaygısının etkilerinin az da olsa devam ettiği görülmüştür.
bu konu yıllardır merak konusu olma özelliğini kaybetmedi. bende uzunca bir süre düşündüm. çeşitli kitaplar okudum. yetmedi ülkemizdeki bir çok aydını ziyaret ettim. dinledim. içimde yargıladım. 13 yaşında ülkü ocaklarına gittim. 18 yaşında dev-lis başkanlığı yaptım. tabi bunların hepsi deneysel amaçlıydı. o insanları anlamak onlara ulaşmak istiyordum. fakat sonunda farkettim ki sebep aslında bilinçaltımızda yatan çok basit bir zıtlaşmadan kaynaklanıyor.
bu anlatacağım şey çok önemlidir. bu yazıyı yakınlarınızla paylaşmanız şiddetle önerilir.
türk.. türk kelimesi tek heceli bir sözcük olup söylemesi oldukça kolay bir sözcüktür. sert harfle başlar sert harfle biter.
kürt.. kürt kelmesi tek heceli bir sözcük olup söylemesi oldukça kolay bir sözcüktür. sert harfle başlar sert harfle biter.
eee o zaman sorun ne dediğinizi duyar gibiyim.
sorun şu ki fonetik olarak baktığımızda türk ile kürt birbirlerinin aynada yansıması gibidir. zıttır. bu kelimelerin senelerce duysal hafızamızda yerleştiği yerler o kadar köklü hale gelmiştir ki, beynimizde bir çeşit statüko kurmuştur. dolayısıyla türk kelimesini daha çok duyan insan kürt kelimesini duyunca alarma geçmekte saldırganlaşmakta ve gözünü kan bürümektedir.
kürt kelimesini daha çok duyan ise türk kelimesini duyduğunda sinir krizleri geçirmektedir, beyni ondan uzaklaşmakta ve bedeni çaresiz bırakmaktadır. bir çeşit transa geçen insan vücudu dayanamayıp çocuk servislerini bombalatmakta ve esrar kaçırttırmaktadır.
peki çözüm ne olmalıdır. tespiti yaptığımız için artık çözüm de daha kolay. elbette isimleri değiştirmeliyiz. birbirine yakın isimler koymalıyız. fonetik olarak birbirine benzemelidir.
mesela tepsi ve tipsiz gibi. msn ve misina gibi. yağ gibi kaymalı bu sözcükler ağzımızda.
inanmayan önce bi türk desin. sonra bide kürt desin. şu anda bile etkilerini üstümde hissediyorum. sigaramı yaktım kaşlarım çatıldı. gözlerime bakacak bir delikanlı arıyorum.
biliyorum bu başlık sanki üstünde aşağılayıcı bir etki taşıyor. sanki solcular bazı kelimeleri bi yerlerden öğrenip ömürleri boyunca tekrar ediyorlarmış ta böyle kelimeler gerçekten varmış gibi bir anlamı var. bu kelimeleri kullanınca kendilerini daha solcu hissediyorlarmış gibi bir ima içeriyor gibi.
gibisi yok. öyle. bu başlık son derece aşağılayıcı anlamlar taşımaktadır.
lakin. ben sağcıları da aşağlık varlıklar olarak görüyorum üzülmeyin. bence taraf tutan her insan aşağılık bir gerizekalıdır.
neyse işte o kelimeler:
emek
halk
proleterya (yanlış yazdım galiba)
demokratik
faşist
koyun
kardeşlik
fidan
direnmek
baskı
yoz
ekmek
tuz
türkü
kürt
gerilla
(herşey)izm
buram buram
yaşasın galatasaray, hayır yaşasın fenerbahçe.. ikiniz de siktirin gidin yaşasın beşiktaş. bence deniz baykal daha iyiydi. hayır recep tayyip erdoğan yeni kurtarıcımızdır fakat yinede ülkücü hareket engellenemez. filistinde müslümanlar katlediliyor. iyi de yahudileri de hristiyanlar yakmıştı. onları da paganlar taşlamıştı abi ya. karşılığında onlar da paganları yakmıştı. kürtlerin hepsi hain. ne mutlu türküm diyene demek istemiyorum arkadaş zorla mı. türk olmaktan utanıyorum. halkanın kardeşliğine inanan gay'dir. küreselleşme karşıtı taş fırın erkeğidir ama yinede sosyalist hareket engellenemez. ben atatürkü o kadar seviyorum ki kuyruk sokumuma imzasının dövmesini yaptırdım, ben de risaleyi nur okudum evet radyo dalgalarını melekler taşıyor bir sorun mu var ? ...
.....
...
..
beyin.exe çalışmayı durdurdu ya da cevap vermiyor. ne yapmak istersiniz ?
->programı kapat.
->zorlamayı dene.
->south park izle. (click)
şans eseri bir şekilde allah vergisi bir zeka ile dünyaya geldiniz. aileniz memursa, bu durumunuz daha kolay farkedilir ve nedense çok üstüne gidilir. dilden düşürülmez zekanız. zekanız dillerden düşmedikçe herkesin sizden beklentisi artmaya başlar. çocukluğun veriyor olduğu bir optimizim ile bir süre bu beklentileri karşılarsınız. 1 numara olursunuz. parmakla gösterilirsiniz. gururunuz okşanmaya o kadar alışır ki ego hormonlu bir şekilde gelişmeye başlar. ne yapacaksın ki küçücük çocuksun. insanların seninle ilgilenmesi seni methetmesi hoşuna gidiyor. takdir edilmek güzel. başkalarının başaramadığı şeyleri başarmak güzel. yaşın 11 e falan geldiğinde yavaş yavaş bağımlı olursun. ego içinde hızla büyümeye devam eder. orta okula giderken karşı cinse ilgiler uyanmaya başlar ve doğanın bazı saçma kanunları dolayısıyla başarılı olduğun için karşı cins tarafından beğenilirsin. herkes sana aşık olur. götün tavan yapar. içinde olduğunu söylediğimiz ego artık dışındadır. hatta ego derindir. gözündür, yüzündür. sensindir. ego sen olmuştur. sen ise kendi bilinçaltında kaybolmuşsundur. Derinlerden çığlıklar atarsın ama kendin bile duymazsın. ergenliğe girmeye başladığında, yapmayı daha çok sevdiği bazı şeyler olduğunu fark edersin. Zekanın yaratıcı tarafı bu yaşlarda 9.78 lik depremi kaydeden richter cihazı gibidir. bu yaratıcı taraf seni müziğe itebilir. oyunculuğa itebilir. (eğer hala ergenliğin başındaysan ve şans eseri bunu okuyorsan, kesinlikle ilk neye ilgi duyduysan ölümüne peşinden git). sikik toplumsal kaygılarımız dolayısı ile bu tarz ilgiler bizde hor görülür. bir insanın değeri okuduğu okul ile eşleştirilir bizde. yaratıcı zekan ve dikte edilmeye yatkın çaresizliğin bu yaşlarda öyle kapışır ki bu seni rahatsız eder. kafanın içinde bu savaşı görebilir duyabilirsin. fakat bu savaşın kötü tarafı verdiği rahatsızlık değil, yarattığı tahribattır. kafanda bu savaşlar yaşanırken hem çok istediğin şeye yönelemezsin, hem de okulda başarın düşer. ite kaka bir anadolu lisesini kazanırsın. fakat liseye geldiğinde senden geriye kalan çöpten başka birşey değildir. Ve yıllardır içinde sinsice büyüyen egon bu duruma katlanamaz. o bir çöp olmayı kendine yediremez. dolayısıyla hırçınlaşırsın. sevdiğin şeylerden uzaklaşmış, sevmediklerinle iç içesindir. sen bir ressam olmalıyken, bir müzisyen olmalıyken, tubitak yarışlarına katılmalıyken ya da kitap yazmalıyken, orospu çocuklarının senin öğrenmen gerektiğini söylediği bir sürü gereksiz bilgiyi öğrenmekle meşgul olursun. üstüne üstlük etrafıdaki herkes bu konuda iyi olman için sana baskı yapar.. sen ise yeni sıçılmış bir bok gibi, sınıfın bi köşesinde sıraya yığılır ve lise bitsin diye beklersin. lise bitsin diye beklersin fakat ondan sonrası daha da kötüdür..üniversite.. üniversitede bir teslimiyet hali yaşarsın. etrafından kazanmış olduğun (aslında kazanmadın puanın ona yetti) bölüm hakkında ailen ve arkadaşların, öğretmenlerin o kadar güzel yorumlar yaparlar ki okuduğun bölümün kutsallığına inanırsın. aslında okuduğun bölümü metheden ailen veya öğretmenlerin kendi yarattıkları boktan sonucun vehametini görmemek için böyle yapar.. neyse.. okuduğun bölümün kutsallığına inanmış dahi olsan önüne geçilemez zekan tuzağa düşürüldüğünü anlamaya başlar. mezun olana kadar bu düşünce güçlenir. mezun olduktan sonra ise tam olarak anlarsın. neyi mi ? şunu: soyuldun, yağlandın ve bi güzel ...
sonuç olarak senin yeteneğin veya yeterliliğinle hiç bir ilgisi olmayan bir bölüme 4-6 sene vermiş, ayda 1.000 lira kazanmak için şirketlerin kapısını aşındıran değersiz bir boksundur. zekan sana bu boktan ortamda dahi yardımcı olmaya devam edebilir ve çevrendeki zavallıların çok değerli bulduğu bazı işlerde çalışabilirsin. fakat orlarda çalışmaya başladığında başarının sorgulamamakla ve farkında olmamakla yani biraz kıt zekalı olmakla doğru orantılı olduğunu göreceksin. senin zekan sayesinde gelen bazı üstün yorumlama yeteneklerin, algılarında daha seçici olmandan kaynaklanan farkındalıkların çalıştığın insanların senin yanında adeta çıplakmış gibi hissetmelerine sebep olacaktır. insanlar senin yanında böyle hissettikçe seni dışlayacaklardır.çünkü kimse kralın çıplak olduğunu itiraf etmek istemez. onlar farkında olmadan sürüklenerek getirildikleri o noktalarda mutlu olmak isterler. kendilerini değerli hissetme yöntemleri budur.
birkaç sene geçtikten sonra bir bakmışsın hiç bir işte dikiş tutturamayan, sadece çene yapan, hayata küfreden, kendine yapılanlardan dolayı etrafını suçlaması gerektiğini bilen fakat "kime anlatıyosun ki" diye kendi içine atan biri olmuşsun. intihar büyük ihtimaldir. xanax kesindir.
çünkü vardır hep düşünecek birşey daha. bir şarkı daha vardır dinlenecek. bir damla göz yaşı daha vardır çenemden göbeğime düşecek. düşecek ve geçici bir iz bırakacak tişörtümde. kaşla göz arası kuruyup gidecek. bir başkasının merhameti gibi gelip geçici. bir mutluluk dalgası kadar ancak.
sigaram bitmeli ki yarın sabaha kadar vaktin geçmesi için uyumalıyım. yarın sabah yarı uyur şekilde sigara almaya markete giderken bir arabanın bana çarpıp 5 metreye fırlatması için dua etmeliyim. belki biri çıkar da yardım eder. son anlarımda biri benim için bir fedakarlık yapar. eve geldiğimde mis gibi bir kahvaltı yerine öğlene kadar uyuyan annemi görmeliyim.
sigaram bitene kadar uyumamalıyım ki her geçirdiğim saniyeye lanet edeyim. biraz daha insanlıktan çıkayım. biraz daha öleyim. içim çürüsün. dudaklarım kurusun. ciğerlerim hırlasın.
hiç bir zaman tanrıyı reddeden bir insan olmadım. lakin din olgusuna ve tarihine baktığımda büyük çarpıklıklar görüyorum.
herşeyden önce, hiç bir din kan dökülmesine sebep olamaz. kafir kanı dökmek hiç bir şekilde sevap olamaz. insan öldürmek tanrı'nın emri olamaz. fakat tarihe baktığımızda en büyük kıyımların savaşların dinler yüzünden olduğunu görürürüz.
tanrı gibi yüce bir varlık insanları ateşte yanmakla, türlü eziyetler çekmekle tehtid edecek kadar basit olamaz.
aynı kutsal kitapta hem bilimsel şeylerden hem de peygamber mucizelerinden bahsedilemez. çünkü mucizeler bilimsel olamaz.
hiç bir idealist olgu, insanlara kendisini bir perde gibi kullanmasını, kendisini menfaatleri için sömürmesine mahal vermez. böyle birşeye sebep olmaz. fakat baktığımızda insanların her haltı yedikten sonra "tövbe etmesi", "günah çıkarması", "kurban kesmesi" söz konusudur. tanrı'yı din aracalığıyla kandıramazsınız. ona rüşvet veremezsiniz.
hiç bir allah yapısı öğreti kendini kabul etmeyenleri dışlamamalıdır. dışlayıp sindirmeye çalışmamalıdır. taşlayarak öldürtmemelidir. kendisi gibi düşünmeyeni linç ettirmemelidir.
bunları tanrı'nın gönderdiği dine yakıştıranlar tanrı'nın düşmanıdır.
tüm dinleri reddedip sadece yaratıcının üstünlüğüne inanan, insan olmanın ayrıcalığının farkında olan, kendisini yaratan yüce varlıktan dolayı kendisine saygı duyan insan ise içinde hiç bir allah korkusu, cehennem korkusu ya da cennet hırsı olmadan iyi insan olabilendir ki bu insanlar esas, tanrının sevgili kullarıdırlar.
